Mantık Hataları

Mantıkta yapılan bir hatadır. Bir mantık hatasını keşfetmek için kilit mesele şudur: Sonuç öncüller tarafından içerilmiş gibi görünür, ama daha titiz bir düşünme süreci, akıl yürütmede bir niçin arama, ikircikliklerin üzerinde oynama dolayısıyla dilin yanlış kullanımı veya arzu edilen sonucu desteklemek için yeni bir bilginin veya ek öncüllerin işin içine sokulması gibi sorunları onaya koyar. Bu nedenledir ki, Tanrı türü şeylerin varlığını “kanıtlayan” mantıksal argümanlar bütünüyle başarısızlıkla sonuçlanır. Bunların tek yapabildiği, öncüllerinin zorunlu içermelerinin ortaya dökülmesidir. Öncülleri değiştirin, sonucu da değiştirmiş olacaksınız. Öyleyse dış dünyadaki varlıklar konusunda kesin bilgi yalnızca mantıksal analizden elde edilemez. Belki de Disraeli’nin ünlü nüktesini hatırlamalı (“yalan, kuyruklu yalan, istatistik”) ve şunu eklemeliyiz: “ve de mantık!” Yine de dilin doğası ve sözcükler ile şeyler arasında kurulabilecek felsefi ilişkiler dolayısıyla mantıkçılar yanlışların özelliklerini tartışırlar. Özel olarak da bunlar akıl yürütmede basit hataların ötesine geçtiklerinde.

Bazı yaygın mantık hataları şunlardır:

Fallacia plurium interrogationum (çoklu soru yanlışı)

Bazen bir soru sorulur, ama ondan önce başka bir sorunun sorulmuş olması gerekir. Başka şekilde söylenirse, soru çok fazla şeyi varsaymaktadır. Tekrarlanmasına değecek klasik örnek şu’dur: “Eşini dövmeyi bıraktın mı?” Bu iki başka soruya olumlu cevabı varsayan, yönlendirici bir sorudur. O iki soru, (1) “Evli misin?” ve (2) “Eşini hiç dövdün mü?”dür.

Önce bunlar sorulmalıdır. Aksi takdirde sanık ne cevap versin? Evet mi, hayır mı?

Ignoratio elenehi (dağılmamış orta terim yanlışı)

“Bütün çevreciler küresel ısınmanın olduğuna inanırlar. Profesör Qwerty de küresel ısınmanın olduğuna inanmaktadır. Öyleyse, Qwerty çevrecidir.” Argüman, Profesör Qwerty’nin gerçekten de çevreci lobinin mensubu olduğuna dair, bize belirtilmemiş olan bir başka öncülü varsaymaktadır. Sonuç olarak, küresel ısınmanın olduğuna inanan ama çevreci görüşlere katılmayan başka gruplar da olabilir.

Post hoc ergo propter hoc (bundan sonray dolaytstyla bundan dolayı)

"Dünya ısınıyor. Karbondioksit salımı bu ısınmadan önce gelmişti. Dolayısıyla, artan karbondioksit salımı küresel ısınmanın nedenidir.” İlle öyle olmak zorunda değil. Bir şeyin bir başka olaydan sonra olması, ona yol açanın o olay olduğu anlamına gelmez. Ben alkışladım ve Cindy’nin sutyeni düştü. Benimle hiç ilişkisi yok, bayım.

Argumentum ad baculum (sopaya dayanan argüman)

“Benim söylediğime katılacaksın, yoksa bedelini ağır ödersin.” Genellikle bundan daha ince ifade edilir ve düzenleyici komutlardan dış politika manipülasyonlarına (“Ya bizimlesiniz, ya teröristlerle” - George W. Bush) kadar geniş bir alanı kapsar. Biraz tartışmalı biçimde, bu tam olarak bir mantık hatası olmayabilir. Kimileri, gücün gerçekten de geçerliliğe yol açtığını iddia edebilir. Ama o zaman o öncülün açıkça belirtilmiş olması gerekir.

Argumentum ad hominem (adamına göre argüman)

Politikacının en sevdiği numara: “Adolf Hitler kötüydü, demek ki vejetaryenizmi de kötüydü.” Bu argüman çeşitli boylarda gelir. Bir partinin, ülkenin, ırkın ya da dinin, başka konularda yanlış yaptıkları düşünüldüğü için bu konuda da “hatalı olması gerektiği” söylenir. Ama önermeyi kimin ifade ettiğinin önermenin kendisiyle hiçbir ilişkisi yoktur.

Argumentum ad verecundiam (otoriteye başvuran argüman)

Buna ünlülerce desteklenen reklamlarda veya muteber insanlar bir tartışma konusunda fikir beyan etmeye davet edildiklerinde rastlarız. Sırf David Beckham şu şu marka gözlük taktığı için, der reklam, bu gözlükler “cool”dur, iyidir, kalitelidir vb. vb. Ya da farklı bir estetik anlayışı olanlar için Mihail Pletnev’in Stein-way piyanolarını desteklemesi. Ya,da bir profesör “uzman” kimliğiyle bir argümanı desteklemek için ağırlığını koymaya çağrılır. Bu durumların her birinde, belirli bir uzmanlık ve/veya saygının kolaylıkla başka bir alana aktarılabildiği varsayılmıştır. Bu, destekleyenin başka konularda konuşmak için yeterli olmadığı anlamına gelmez; sadece önermenin ya da argümanın, kişilikten ya da şöhretten bağımsız olarak kendi ayakları üzerinde durması gerektiğini belirtmektir.

Argumentum ad ignorantiam (cehalete yönelik argüman)

Bir önerme kanıtlanmadıysa, ulaştığı sonucun yanlış olduğu söylenir. “Küresel ısınma henüz kanıtlanmış değil, öyleyse demek ki yanlış.” Hayır, kanıtlanmamasına kanıtlanmadı, ama yanlışlanmadı da. Argüman gerçekliğe referansı atlar, bununla birlikte bilimsel olarak toplanmış veriler temelinde bir doğrulanma olasılığını da bir kenara bırakmış olur.

Bir de şu örneğe bakalım: “Eğer bir önermenin yanlış olduğu kanıtlanmadıysa, sonucu doğru olmalıdır.” Neden böyle bir sonuç çıksın ki? “Yaratılışçılık hâlâ yanlışlanmadı. Öyleyse doğru olmalı.” Doğru olabilir, ama yanlış da olabilir. Popper’ın özetlediği gibi, yanlışlanmanın olmayışı bir şeyi doğru yapmaz. Bu şeyin bütün ortaya koyduğu, gerçekten de yanlış olabileceği için sürekli sıkı biçimde test etmemiz gereken bir çalışma hipotezimiz olduğudur.

A rgumentum ad populum (çoğunluğa dayanan argüman)

Bu, bugünlerde internette sayısız örneğini gördüğümüz kamuoyu yoklamalarının her birinin yaptığı yaygın bir yanlıştır. “Amerikalıların yalnızca %16’sı 11 Eylül hakkında hazırlanmış olan resmi rapora inanıyor” (New York/CBS News yoklaması, 2006). Halkın % 84’ünün rapordan kuşku duyması da, rapora inananların oranının %16 olması da hakikatin temeli olarak kabul edilemez. Hakikat, insanların inandığı şeylerden bağımsız bir şeydir. İsterse halkın %100’ü A’ya inansın, B ile aynı fikirde olsun.

Argumentum ad misericordiam (merhamete dayanan argüman)

Her gün bir dizi reklam bizi suya, eğitime veya konuta ihtiyacı olan zavallı bir yoksula para vermeye çağırıyor. Ama yoksullara hayırseverlik yoluyla para verilmesinin doğru olup olmadığı, içimizdeki başkalarıyla sempati yoluyla bağ kurma içgüdüsüne yanıt vermekten ayrılabilir bir ahlaki sorundur. Daha ayrıntılı bir analiz, bu insanların siyasi yolsuzluklar ve savaş dolayısıyla yoksullaştığını ve hayırseverliğin savaşın sonuçlarını sübvansiyon yoluyla hafifleterek yalnızca savaşın devam etmesine yaradığını ortaya koyabilir. Daha az yüklü bir örnek alacak olursak, çocuklar sık sık annelerine yalvarırlar: “Lütfen anne, lütfen!” Burada argümanı kazanmak için annenin duyguları harekete geçirilmeye çalışılıyor - harika bir mantık hatası.

Kaynak: Alexander Moseley - A'dan Z'ye FELSEFE

  • Gizlilik Politikası ve Şartlar
  •   © 2007

    Back to TOP