Soru 24 : Romalıların ilkçağ felsefesine katkısı nedir?

Felsefenin gelişmesinde ve derinleşmesinde, Roma'lıların bağımsız ve yeni katkıları olmamıştır. Genel olarak, Roma felsefesi, eski yunan düşüncesinin etkisi altında kalmış, onu aşamamıştır. Yunanistan, Roma'nın bir eyaleti haline gelince, iki ülke arasındaki kültür alışverişi, yunan felsefesinin ortaya koyduğu çeşitli felsefe görüşlerinin Roma'da yaygınlaşmasına ve etkili hale gelmesine yol açtı. özellikle Epikuros'çuluk ve Stoalıların görüşleri, öteki fikir akımlarından daha yaygın ve etkiliydi. Epikuros'çuluğu, «Tabiat üzerine» adlı uzun felsefî şiir yazan Lucretius, Stoa felsefesini de Seneca, başarılı bir şekilde temsil ettiler. Başka bir deyişle, Romalılar, kendilerine has ve orijinal felsefe sistemleri ortaya koyamadılar. Eski yunan'ın felsefe görüşlerini yaygınlaştırmakla ve yeniden açıklamakla yetindiler, ilk çağın sonuna doğru, Yeni-Platonculuk akımının da ortaya çıktığını belirtmeliyiz. Bu felsefe, Platon'un, mistik ve heptanrıcı (panteist) görüşleri üzerinde durarak bu görüşleri geliştiriyordu.

Akımın en ünlü temsilcisi Plotinos'tu (i. S. 205-270). Filozofa göre, gerçek varlık, «Bir»dir. «Bir», zaman bakımından başı olmayan, yani her zaman varolagelmiş olan temel varlıktır. «Bir»den, «nous» (akıl) çıkmıştır.
akıldan da, âlemin ruhu türemiştir. Madde ise, âlemin ruhundan çıkmıştır. Madde, görüp tanıdığımız dünyayı yani duyusal dünyayı meydana getirir, öteki ilk üç gerçek ise, akılla kavranılabilen manevî dünyayı meydana getirir. «Bir» in yani tanrının bu şekilde alçalarak dünya haline gelişine karşılık bir başka hareket daha vardır. Bu hareket de, duyular dünyasından, Bir'e yani tanrıya doğru yükselen insan ruhunun hareketidir ve bu hareket yukarı doğru bir harekettir, insan ruhunu Bir'e yükselterek onunla kaynaşmasını sağlayan şey, varlıkların gönül gözüyle görülüp tanınması ve her şeyin aslında «Bir» (tek) olduğunu ve bütün varlıkların tanrının yansılarından başka şey olmadığını «vecd» içinde, yani kendinden geçerek duymak ve yaşamaktır.

Plotinos, daha sonra, Doğu'da ve Batı'da görülen heptanrıcı, mistik dünyâ görüşlerinin ve ahlâk felsefelerinin temellerini atmıştır. Hıristiyanlığın ağır basmasıyla, beşinci ve altıncı yüzyıllarda, yunan felsefesinin bu son ürünü de yavaş yavaş bağımsızlığını kaybetmiş ve felsefe olarak ortadan kalkmıştır.

  • Gizlilik Politikası ve Şartlar
  •   © 2007

    Back to TOP