Soru 83 : Marx, kendisinden önceki idealist ve maddeci felsefelerin eksik ve hatalı yanlarını nerelerde görüyordu?
|
Marx'a göre, kendisinden önceki bütün maddeci felsefelerin hatası, insanoğlunu, tabiatın pasif bir sonucu; bir yansısı şeklinde görmesidir. Bu maddecilik, insanın aktif bir varlık olduğunu, tabiatı ve kendini değişikliğe uğrattığını farkedememiştî. insan ile tabiat ve çalışma (ürün) ile insan arasındaki karşılıklı etkileri kavrayamamıştı. Tabiatı ve insanı birbirinden ayırmış; tabiatın (dış çevrenin), insan üzerinde etkili olduğunu, insanın bunun karşısında pasif kaldığını sanmıştı,idealizm «insanın aktif yanını» ele almış, bu yan üzerinde durmuş, önemini belirtmişti.Ama idealizm, bu aktif yanı, sadece bilincin ya da insan düşüncesinin bir faaliyeti ve etkinliği olarak görüyordu; insanoğlunun somut, gerçek ve maddî faaliyetini göremiyordu; bu faaliyetin üzerinde durmuyordu. İnsanın bu maddî ve duyusal faaliyeti, idealizmin gözünde tiksindirici bir şeydi.
Marx kendi felsefî görüşünün temelini ve daha önceki felsefelere yönelttiği eleştirinin özünü, şöyle açıklar:
«Feuerbach'ınki de dahil olmak üzere, geçmişteki maddeci anlayışların temel kusuru; nesneyi, gerçekliği, duyusal dünyayı, kaba nesnellik ya da duyusal sezgi olarak ele almaları; somut insan faaliyeti olarak, pratik olarak görmemeleridir; yani nesnel açıdan ele almamalarıdır. Bundan ötürü, faal (aktif) yan, maddeciliğe, karşıt olarak idealizm tarafından soyut olarak ele'alınmış ve işlenmiştir. Ama, idealizm gerçek ve duyusai faaliyeti görememiştir.» (Feuerbach Üzerine Tezler, I, K. Marx, Die Frühschriften, s. 339, Kröner.) Bu görüş, Marx'ın kendi maddeci görüşünü nasıl anladığını belirtmesi bakımından çok önemlidir. Demek ki Marx, soyut olmaları bakımından, idealizmi reddettiği gibi maddeciliği (yani kendinden önceki maddeciliği, diyalektik olmayan maddeciliği) de reddetmektedir. Öyleyse kendi maddeciliği, eleştirdiği bu iki anlayışın doğru yanlarını içinde taşıyarak her ikisinin de ötesine geçen ve yeni bir senteze yükselen bir maddecilik yani diyalektik bir maddecilik olmalıdır. Marx, böylece, klasik felsefeyi reddeder. »Metafizik» diye adlandırdığı bu iki görüşün de marksist felsefe içinde yeri yoktur. Bundan ötürü marksizm klasik anlamda bir «felsefe» değildir (Bu konu için Bk. K. Marx - Engels, «Alman ideolojisi», S. Hilâv, s. 27-51; «Marx'ın Sosyolojisi», H. Lefebvre, S. Hilâv, Bölüm I ve II, Öncü Yayınevi). Felsefeler soyut düşüncelerle yetinmişler; bu soyut düşüncelerle insan ve toplum meselelerini çözmeye çalışmışlardır.Yaptıkları açıklamalar, gerçeğin sadece bir yanını alıp onu tümüne yaymaktan ibaret kalmıştır. Felsefeler, mutlağı ve değişmeyen hakikatleri ararken; değişeni, dinamik olanı somut varlığı görememişlerdir.İdealizmde olduğu gibi her şeyi maddî olmayan bir ilkeyle açıklamak istemişler ya da eski maddecilikte olduğu gibi faaliyeti ve etkinliği göremeyen mekanik bir maddeciliğe düşmüşlerdir. Marksist düşünce, tarihin ve toplumun temelinde, insanoğlunun aktif ekonomik faaliyetini ve etkinliğini yani «praksisini» görerek eski felsefelerin soyut ve yabancılaşmış anlayışını aşmıştır.
Marx kendi felsefî görüşünün temelini ve daha önceki felsefelere yönelttiği eleştirinin özünü, şöyle açıklar:
«Feuerbach'ınki de dahil olmak üzere, geçmişteki maddeci anlayışların temel kusuru; nesneyi, gerçekliği, duyusal dünyayı, kaba nesnellik ya da duyusal sezgi olarak ele almaları; somut insan faaliyeti olarak, pratik olarak görmemeleridir; yani nesnel açıdan ele almamalarıdır. Bundan ötürü, faal (aktif) yan, maddeciliğe, karşıt olarak idealizm tarafından soyut olarak ele'alınmış ve işlenmiştir. Ama, idealizm gerçek ve duyusai faaliyeti görememiştir.» (Feuerbach Üzerine Tezler, I, K. Marx, Die Frühschriften, s. 339, Kröner.) Bu görüş, Marx'ın kendi maddeci görüşünü nasıl anladığını belirtmesi bakımından çok önemlidir. Demek ki Marx, soyut olmaları bakımından, idealizmi reddettiği gibi maddeciliği (yani kendinden önceki maddeciliği, diyalektik olmayan maddeciliği) de reddetmektedir. Öyleyse kendi maddeciliği, eleştirdiği bu iki anlayışın doğru yanlarını içinde taşıyarak her ikisinin de ötesine geçen ve yeni bir senteze yükselen bir maddecilik yani diyalektik bir maddecilik olmalıdır. Marx, böylece, klasik felsefeyi reddeder. »Metafizik» diye adlandırdığı bu iki görüşün de marksist felsefe içinde yeri yoktur. Bundan ötürü marksizm klasik anlamda bir «felsefe» değildir (Bu konu için Bk. K. Marx - Engels, «Alman ideolojisi», S. Hilâv, s. 27-51; «Marx'ın Sosyolojisi», H. Lefebvre, S. Hilâv, Bölüm I ve II, Öncü Yayınevi). Felsefeler soyut düşüncelerle yetinmişler; bu soyut düşüncelerle insan ve toplum meselelerini çözmeye çalışmışlardır.Yaptıkları açıklamalar, gerçeğin sadece bir yanını alıp onu tümüne yaymaktan ibaret kalmıştır. Felsefeler, mutlağı ve değişmeyen hakikatleri ararken; değişeni, dinamik olanı somut varlığı görememişlerdir.İdealizmde olduğu gibi her şeyi maddî olmayan bir ilkeyle açıklamak istemişler ya da eski maddecilikte olduğu gibi faaliyeti ve etkinliği göremeyen mekanik bir maddeciliğe düşmüşlerdir. Marksist düşünce, tarihin ve toplumun temelinde, insanoğlunun aktif ekonomik faaliyetini ve etkinliğini yani «praksisini» görerek eski felsefelerin soyut ve yabancılaşmış anlayışını aşmıştır.