Güç İstenci [Kudret İradesi] Kavramının Açılımı
|
Mehmet BERK
Hayatın en temel istenci olarak Nietzsche’de tanımlanan bu kavram, Nietzsche’ye Schopenhauer’ dan miras kalmıştır. Tüm evrenin, insan dahil “tek bir istenç” tarafından yönetilmesi!
Güç İstenci, Nietzsche’ye göre evrenin her türlü devinimindeki en temel istenç olmakla beraber, tüm detayları mikro ve makro kozmosu kaplar. Tüm değişim ve dönüşümler, bu istencin farklı kisvelere bürünmüş halidir. Her detayda bu istencin izlerini yakalamak mümkündür.
Şöyle der Nietzsche Güç İstenci adlı yapıtının sonunda;
“…Bu dünya başlangıcı ve sonu olmayan güçten bir canavardır. Büyüklüğün, güç büyüklüğünün çelikten sabit bir toplamıdır. O, ne daha büyür ne de daha küçülür. Kendini tüketmez. Tersine sadece değişir; ama bütün olarak değişmez derecede büyüktür.”
Nietzsche’nin dünya üzerine yaptığı bu yorum, Güç İstenci adlı temel eserinin bitişindeki ünlü yorumdur. Kimi yorumcular, bu güçlü yorumun, Nietzsche’nin felsefesinin temeli olarak alınması ve felsefesinin analizini bu yolla yapmak gerektiğini düşünür.
Her türlü değişimin temel olan istençte asla bir azalma ya da artma yapmadığı düşüncesi, madde-enerji dönüşümünün sürekli olarak aynı kaldığı kanununu hatırlatır. Bu sebeple madde ve enerjinin birbirine bütün halinde eksilmeden dönüşümü, genel manada güç istencinin değişmeyecek kadar büyüklüğüne yorumlanabilir. Dolayısıyla Nietzsche’ye göre her türlü oluşum ve değişim, güç istencinin ifadesidir.
Canlılar dünyasındaki tüm çekişme, çelişme, savaşım ve değişme Nietzsche’ye göre bu istenç temelindedir. Nietzsche bunu şu sözleriyle ifade eder ;
“Ben nerede canlı birşey bulduysam, orada güce yönelik iradeyi gördüm. Hizmet edenin iradesinde bile, efendi olmanın iradesini gözlemledim…”
Canlı olan ne varsa, tüm davranışları bu temel istencin ifadesi olup, Darwin’ in iddia ettiğinden farklı bir durum oluşturur; çünkü hayatın temel istenci Nietzsche’ye göre “hayatta kalabilmek” değil, iktidar sahibi olabilmektir. Özellikle de bu istencin köklerini antik yunanda bulmak mümkündür. Bu düşüncenin gelişmesinin sebebi, zaten Nietzsche’nin Sokrates öncesi Yunan felsefesini detaylı olarak incelemesine ve Sokrates öncesi Yunan felsefesine hayran olmasına bağlıdır.
Nietzsche’ye göre insanlar arasında bir güç hiyerarşisi vardır. Bu hiyerarşi, gücü isteme bazındadır. Bu sebeple daha az güçlüler, güçlülere hizmet eder; fakat bu hizmetteki amaç daha güçlü olabilmektir. Bu durumu Nietzsche şöyle açıklar;
“Daha güçlü olana daha zayıf olanın hizmet etmesi, bunun için onu iradesi ikna eder ki zayıf olan üzerine hükmetsin. Sadece bu o zevkten vazgeçemez. Nasıl daha küçük olan daha büyük olana kendisini verirse, en küçük olandan zevk ve güç alması için, tıpkı bunun gibi en büyük olan da kendini kudret uğruna verir , hayatını bunun için kullanır. Bu en büyük olanın kendini teslim etmesi, vermesi, onun riziko ve tehlikelerle ölüm için zar atmasıdır.”
Nietzsche, güç istencinin anlaşılması ve yerinde olarak kavranmasına engel olan bazı konulardan bahseder. Nietzsche’ye göre bunların başında “mutluluk duygusu” gelir. Mutluluk duygusu gerçekte güç istencinin bir yan ürünü olmasına rağmen, yabancılaşmış(Decadence) ruhların tanımlamasıyla hayatın amacı olarak adlandırılır. Bu sebeple insan, hayatta sadece mutluluğu aramalıdır. Huzur ve mutluluk için çaba sarfeden insan, böylelikle asıl olan hayatın itici gücünü, devindiricisini yadsımış ve uzaklaşmış olur.
Bu konuda Nietzsche’nin yorumu şöyledir; “Mutluluk hedef değildir. Tersine kudret duygusu hedeftir. İnsanın ve insanlığın içinde müthiş bir güç kendini deşarj etmek, yaratmak istemektedir. O, hiçbir zaman mutluluk hedefi olmayan patlamaların kesintisiz zinciridir.”
Diğer bir engelleyici durum ise zevktir. Nietzsche’ye göre “bozulan ruhlar” , zevki amaç edinip dünyaya çürümüş gözlerle bakmaktadır.
Nietzsche bu tip insanları “tiksinti verici” olarak tanımlar. Hayattaki amacı zevk olarak tanımlamak ve her türlü zevki, bu dünyanın nimeti ve tadılması gereken bir şey gibi algılamak büyük bir hatadır. İnsanı gerçek amaçtan soyutlayarak zevk gibi bir “yan ürün”ün
hakimiyeti almak, Nietzsche’ye yozlaşma (decadence)’ nin en tekin etkisidir.
Zevk hakkında Nietzsche şöyle yorumda bulunur; “İradenin tatmini değildir zevkin sebebi; tersine irade ileriye gitmek ister ve kendine engel olan her şeyin üstesinden gelmeye çalışır. Zevk hissi düpedüz iradenin tatminsizliğinden ortaya çıkar. Onun rakipsiz ve dirençsiz olarak yeterli doyuma ulaşamamasıdır.”
Son olarak güç kavramına gelmek istiyorum. Yüzeysel okuyucular genel olarak güç kavramını; maddi zenginlik, para türü şeylerce algılar ve yorumlar; fakat Nietzsche’de tasarlanan ve en temel istenç olarak tanımlanan bu ifade, günlük hayatta kullanılan güç tanımından çok daha derin ve geniş kapsamlıdır ki tüm gerçekliği kaplar.
Nietzsche’ye göre her şey doğadaki güç dalgalarının bir yansıması, etkisidir. Bilincimize etki eden bu itici güç, her insanda farklı olarak adlandırılsa da o değişmez olarak kalan bir bütün olmayı sürdürür.
Öyle ki Nietzsche; “bilgelik” için “ışık” isteyen ruhlara şu bilgiyi verir ; “…Sizin için de bir ışık ister misiniz siz en gizli olanlar, en güçlüler, en korkusuzlar, en yarıgecemsiler? Bu dünya güce yönelik iradedir. Bunun dışında hiç bir şey değildir. Bizzat siz de güce yönelik olan bu iradesiniz. Bunun dışında hiçbir şey değilsiniz!”
Görülen o dur ki, Nietzsche güç kavramına çok büyük ve ilahi bir değer yüklemektedir. Bu sebeple okuyucuların anlama bazında çok dikkatli olmaları gerekir. Güç kavramına yüklenen değer, asla ama asla yozlaşmış bir hayat anlayışının ürünü olarak para, mülk… vs gibi algılanmamalıdır; çünkü Nietzsche’ye göre bu, yozlaşmışlığın ifadesidir.
Hayatın en temel istenci olarak Nietzsche’de tanımlanan bu kavram, Nietzsche’ye Schopenhauer’ dan miras kalmıştır. Tüm evrenin, insan dahil “tek bir istenç” tarafından yönetilmesi!
Güç İstenci, Nietzsche’ye göre evrenin her türlü devinimindeki en temel istenç olmakla beraber, tüm detayları mikro ve makro kozmosu kaplar. Tüm değişim ve dönüşümler, bu istencin farklı kisvelere bürünmüş halidir. Her detayda bu istencin izlerini yakalamak mümkündür.
Şöyle der Nietzsche Güç İstenci adlı yapıtının sonunda;
“…Bu dünya başlangıcı ve sonu olmayan güçten bir canavardır. Büyüklüğün, güç büyüklüğünün çelikten sabit bir toplamıdır. O, ne daha büyür ne de daha küçülür. Kendini tüketmez. Tersine sadece değişir; ama bütün olarak değişmez derecede büyüktür.”
Nietzsche’nin dünya üzerine yaptığı bu yorum, Güç İstenci adlı temel eserinin bitişindeki ünlü yorumdur. Kimi yorumcular, bu güçlü yorumun, Nietzsche’nin felsefesinin temeli olarak alınması ve felsefesinin analizini bu yolla yapmak gerektiğini düşünür.
Her türlü değişimin temel olan istençte asla bir azalma ya da artma yapmadığı düşüncesi, madde-enerji dönüşümünün sürekli olarak aynı kaldığı kanununu hatırlatır. Bu sebeple madde ve enerjinin birbirine bütün halinde eksilmeden dönüşümü, genel manada güç istencinin değişmeyecek kadar büyüklüğüne yorumlanabilir. Dolayısıyla Nietzsche’ye göre her türlü oluşum ve değişim, güç istencinin ifadesidir.
Canlılar dünyasındaki tüm çekişme, çelişme, savaşım ve değişme Nietzsche’ye göre bu istenç temelindedir. Nietzsche bunu şu sözleriyle ifade eder ;
“Ben nerede canlı birşey bulduysam, orada güce yönelik iradeyi gördüm. Hizmet edenin iradesinde bile, efendi olmanın iradesini gözlemledim…”
Canlı olan ne varsa, tüm davranışları bu temel istencin ifadesi olup, Darwin’ in iddia ettiğinden farklı bir durum oluşturur; çünkü hayatın temel istenci Nietzsche’ye göre “hayatta kalabilmek” değil, iktidar sahibi olabilmektir. Özellikle de bu istencin köklerini antik yunanda bulmak mümkündür. Bu düşüncenin gelişmesinin sebebi, zaten Nietzsche’nin Sokrates öncesi Yunan felsefesini detaylı olarak incelemesine ve Sokrates öncesi Yunan felsefesine hayran olmasına bağlıdır.
Nietzsche’ye göre insanlar arasında bir güç hiyerarşisi vardır. Bu hiyerarşi, gücü isteme bazındadır. Bu sebeple daha az güçlüler, güçlülere hizmet eder; fakat bu hizmetteki amaç daha güçlü olabilmektir. Bu durumu Nietzsche şöyle açıklar;
“Daha güçlü olana daha zayıf olanın hizmet etmesi, bunun için onu iradesi ikna eder ki zayıf olan üzerine hükmetsin. Sadece bu o zevkten vazgeçemez. Nasıl daha küçük olan daha büyük olana kendisini verirse, en küçük olandan zevk ve güç alması için, tıpkı bunun gibi en büyük olan da kendini kudret uğruna verir , hayatını bunun için kullanır. Bu en büyük olanın kendini teslim etmesi, vermesi, onun riziko ve tehlikelerle ölüm için zar atmasıdır.”
Nietzsche, güç istencinin anlaşılması ve yerinde olarak kavranmasına engel olan bazı konulardan bahseder. Nietzsche’ye göre bunların başında “mutluluk duygusu” gelir. Mutluluk duygusu gerçekte güç istencinin bir yan ürünü olmasına rağmen, yabancılaşmış(Decadence) ruhların tanımlamasıyla hayatın amacı olarak adlandırılır. Bu sebeple insan, hayatta sadece mutluluğu aramalıdır. Huzur ve mutluluk için çaba sarfeden insan, böylelikle asıl olan hayatın itici gücünü, devindiricisini yadsımış ve uzaklaşmış olur.
Bu konuda Nietzsche’nin yorumu şöyledir; “Mutluluk hedef değildir. Tersine kudret duygusu hedeftir. İnsanın ve insanlığın içinde müthiş bir güç kendini deşarj etmek, yaratmak istemektedir. O, hiçbir zaman mutluluk hedefi olmayan patlamaların kesintisiz zinciridir.”
Diğer bir engelleyici durum ise zevktir. Nietzsche’ye göre “bozulan ruhlar” , zevki amaç edinip dünyaya çürümüş gözlerle bakmaktadır.
Nietzsche bu tip insanları “tiksinti verici” olarak tanımlar. Hayattaki amacı zevk olarak tanımlamak ve her türlü zevki, bu dünyanın nimeti ve tadılması gereken bir şey gibi algılamak büyük bir hatadır. İnsanı gerçek amaçtan soyutlayarak zevk gibi bir “yan ürün”ün
hakimiyeti almak, Nietzsche’ye yozlaşma (decadence)’ nin en tekin etkisidir.
Zevk hakkında Nietzsche şöyle yorumda bulunur; “İradenin tatmini değildir zevkin sebebi; tersine irade ileriye gitmek ister ve kendine engel olan her şeyin üstesinden gelmeye çalışır. Zevk hissi düpedüz iradenin tatminsizliğinden ortaya çıkar. Onun rakipsiz ve dirençsiz olarak yeterli doyuma ulaşamamasıdır.”
Son olarak güç kavramına gelmek istiyorum. Yüzeysel okuyucular genel olarak güç kavramını; maddi zenginlik, para türü şeylerce algılar ve yorumlar; fakat Nietzsche’de tasarlanan ve en temel istenç olarak tanımlanan bu ifade, günlük hayatta kullanılan güç tanımından çok daha derin ve geniş kapsamlıdır ki tüm gerçekliği kaplar.
Nietzsche’ye göre her şey doğadaki güç dalgalarının bir yansıması, etkisidir. Bilincimize etki eden bu itici güç, her insanda farklı olarak adlandırılsa da o değişmez olarak kalan bir bütün olmayı sürdürür.
Öyle ki Nietzsche; “bilgelik” için “ışık” isteyen ruhlara şu bilgiyi verir ; “…Sizin için de bir ışık ister misiniz siz en gizli olanlar, en güçlüler, en korkusuzlar, en yarıgecemsiler? Bu dünya güce yönelik iradedir. Bunun dışında hiç bir şey değildir. Bizzat siz de güce yönelik olan bu iradesiniz. Bunun dışında hiçbir şey değilsiniz!”
Görülen o dur ki, Nietzsche güç kavramına çok büyük ve ilahi bir değer yüklemektedir. Bu sebeple okuyucuların anlama bazında çok dikkatli olmaları gerekir. Güç kavramına yüklenen değer, asla ama asla yozlaşmış bir hayat anlayışının ürünü olarak para, mülk… vs gibi algılanmamalıdır; çünkü Nietzsche’ye göre bu, yozlaşmışlığın ifadesidir.