VARLIK VE ÖZ - 2
|
Şu halde yaratılmış varlıklarda varlık, özden ayn, onun dışında olan bir şeydir. Yani onun gelip geçici bir arazıdır. Şu halde bu varlıklar, bu arazı, başka bir nedenden almak zorundadırlar. Bu nedende ise öz ve varlık bir ve aynı şey olmak zorundadır; Aksi takdirde yaratılmış varlıklar için söz konusu olan öz ve varlık ayırımı ve neden ihtiyacı onun için de söz konusu olur."
Gazâlî (1050 - 1111)'ye göre, ilk varlığın hakikat ve mahiyeti vardır. Bu hakikatin, vücudu bizatihi mevcuttur. Görüldüğü gibi Allah için varlık öz ayrımı olmayacağını ifade eden Gazâlî, yaratılmış varlıklar için de şöyle diyor: "Hadis olan eşyada mahiyet, varlığın sebebi olamaz. (...) Mahiyetsiz ve hakikatsiz varlık düşünülemez." Öz ve varlığı ayrı olan yaratılmış varlıkların, varlıklarını elde edebilmeleri için Yaratan'a ihtiyaçlar) vardır.
Bir materyalist felsefe sözlüğünde öz ve varoluş hakkındaki düşüncenin dile getirilişi ise şöyledir: "Öz ve görünüş kategorilerinin tahrife uğramış görünüşlerini ele alan idealistler, Öz'ü ya ideal (Platon'un "ideleri", Hegel'in "mutlak ide"si gibi) bir şey olarak, ya objektif bilinemez şey olarak (bak. Kant; Agnostisizm) ele alırlar; ya da objenin Öz'ü ile görünüşü arasında bir ayınm yapmanın sübjektifliğini ilan ederler (bak. Dewy, Lewis); ya da görünüşü duyumla özdeşleştirirler ve onu bütünüyle inkar ederler (bak.Mach, Fenomenalizm). Öz ile görünüş bir bütündür; görünüşlerden yoksun "saf bir öz olmayacağı gibi, özden ayrı, başlı başına görünüşler de olamaz. (...)
Öz ve Görünüşün bütünlüğü, bunların birbirlerine geçişmelerinde apaçık görünür. Bir zaman (ya da bir bakıma) öz olan şey, başka bir zaman (ya da başka bir bakıma) görünüş haline gelebildiği gibi; bir zaman görünüş olan şey de, başka bir zaman öz haline gelebilir."
Metafiziğe karşı, Öz'ün değişebilirliğini kabul eden diyalektik materyalizmin, basite indirgemeci cılız görüşünü belirttikten sonra varlık hakkındaki görüşleri belirtmenin zamanı geldiğini düşünüyorum.
Bu güç problemin çözümünde sağlam adımlarla ilerlemek için, henüz daha öncelere gidemediğimizden ilkin Antik Felsefeyle, Parmenides (544 - 450) ile işe başlamak gerekecektir. Parmenides'in görüşlerine geçmeden önce onu etkileyen, bir bakıma hocası Xanophanes (Vl)'in Tanrı hakkındaki görüşüne yer vermek gerekir. Bütün eski efsaneleri reddeden Xanophahes, "ilahlara kötülük, zina ve yalancılık gibi insan reziletlerini isnat eyledikleri için Homeros (IX) ve Hesiodos (VlII)'a hücum eder." Bunları, "eğer öküzler ve aslanlar da resim yapabilselerdi, kendi tanrılarını öküz ve aslan şeklinde çizerlerdi," diyerek eleştirir.
Xanophanes'e göre en büyük olan Tanrı, ne dış görünümü ne de düşünceleriyle fanilere benzer. O, "bütün semi, bütün basar, bütün ruhtur. Hiçbir zahmete duçar olmaksızın kuvvet-i manevisi ile her şeyi harekete getirir. (...) bu uluhiyet hareket etmez, mevkiini tebdil etmez, zatında daimdir, birdir ve her şeydir." Bu şekildeki fikirleriyle felsefî bir monizme erişen Xanophanes, en büyük Tann'nın, kainatın oluşturulmasında, ikinci derecedeki tanrıları yardıma çağırmasını ve arche olarak toprağı kabul etmekle dinî monoteizme ulaşamayarak, materyalist bir panteizmde kaldığını, açık olarak göstermektedir.
Böyle bir fikir dünyasının cereyan ettiği bir ortamda yetişen Parmenides görüşlerini, "Tabiata Dair" ismini taşıyan manzum bir eserde toplamıştır. Bu eserden sadece 155 mısra muhafaza edilebilmiştir. Bu şiirin başlangıç kısmını teşkil eden 32 mısrası, varlık hakkında önemli fikirler ihtiva eder. Parmenides'î varlık hakkında tefekküre iten en önemli amil ise çağdaşı Herakleitos (576 - 480)'un bu husustaki fikirleri olmuştur.
Bilindiği gibi Herakleitos'a göre kalıcı, sabit, değişmeyen hiçbir şey yoktur. Evren bir süreçtir, bir daimi oluştur. Her şey değişmektedir, tıpkı alev ve nehir gibi. Bugün içine girilen nehir sadece görüşte dünkü nehirdir. Bu nedenle bir nehirde iki kez yıkanılamaz. Sabit olan tek şey, değişimlerin yasası, her şeyin üstündeki, şeyleri yöneten yasadır. Evrende onu yöneten bir akıl, bir logos vardır. Evrene savaş hakimdir. Herakleitos'a göre görünüşler âlemi değişmez görünür, gerçekler âlemi ise devamlı değişen âlemdir.
Parmenides'in varlık ve âlem hakkındaki düşünceleri ise Herakleitos'un tam aksinedir. Gerçek âlem değişmeyen âlemdir. Değişen âlem ise geçici olan, görünüşler âlemidir. Ona göre var vardır, yok ise yoktur; bunun ikisinin karışımı "oluş" diye bir şey olamaz. Parmenides'in "var olan şey vardır," iddiasındaki "varlık"ı maddi varlık olarak kabul edenlerin görüşleri pek de haklı görünmüyor. Burnet (1863 - 1928)'ye göre "var olan şey" Parmenides için "popüler dilde öncelikle madde veya cisim olarak isimlendirilen şeydir; ancak bu başka şeylerden ayrılmış olarak madde değildir,"
Bu görüş tutarlı görünmüyor. Çünkü Parmenides'in varhk anlayışının yanında bir de Fizik anlayışı vardır. Filozofun iki âlem anlayışının hangi varlıkları ihtiva ettiği netleştirilmeden Parmenides'i materyalist göstermek hiç de uygun görünmemektedir. Düşünür fizîkî varlık anlayışında çağındaki madde anlayışına uyuyor. Fakat, değişmeyen gerçek âlem için kabul ettiği, değişmeyen varlık'ta zamanının maddî varlık anlayışının dışında kalıyor. Zaten onu metafizik düşünce mensubu yapanın da bu olması gerekir gibi görünüyor.
Gerçek varlık tasvirini şiirinde şöyle dile getiriyor Parmenides;
Parmanides'e göre Varlık zaman ve mekan üstüdür, yaratılmamıştır, yok edilemez, tamdır, ebedîdir, ezelîdir, her zaman vardır, kesintisiz bir bütün olarak vardır. Bölünmeyen bu varlık her yerde hazırdır, her yerde kendinin aynıdır, kemal sahibidir. Varlık ne çoğalabilir ne de azalabilir her şey varlıkla doludur. Varlığın dışında bir şey (yokluk veya boşluk) olmadığı için o hareketsizdir.
Parmenides'in yapmış olduğu varlık tasviri bir bakıma bir Mutlak Varlık tasvirine denk düşüyor. Çünkü zamansız bir Mutlak Varlık tasvir edilirken şöyle deniliyor:
"Mutlak Varlık bütün var olanları içine alır; hiçbir yönü yoktur. Başı ve sonu yoktur. Bu anlamda Mutlak Varlık sonsuzdur. Öncesi ve sonrası olmadığı için geçmişi ve geleceği de olmaz. Öyle ise zamanı yoktur. Mutlak Varlık zamansız varlıktır."
Görüldüğü gibi şiirinin ilk kısmında Varlık doktrinini, Varlık'a zararlı olduğu için, çokluğu, değişikliği ve hareketi reddeden rasyonel düşünceler üzerine kurmaya çaba sarf ederek Parmenides, bir felsefî diyalektiğin ve mantıkla hareket eden bir metafiziğin, Antik Yunan dünyası için, ilk temsilcilerinden biri oluyor. "Hareketi kabul etmeyerek tabiatın mahiyetim meydana getiren şeyi vehim sahasına attığından, o, metafizikten başka bir ilim, a priori istidlal metafiziğinden başka bir metafizik tanımıyor."
Parmenides, şiirinin ikinci kısmında fizik anlayışını veya görünüşler âlemi ile ilgili düşüncelerini ortaya koyuyor. Burada, âlemin oluşumu hakkında, Anaximandros (610 - 546) ve Herakleitos'u hatırlatan bir görüş sergileniyor. Alem duyulara göre birbirine muhalif iki unsura ayrılıyor. Bunlar: "Gece yahut soğuk ile ışık, ateş, sıcaklık. (...) Kâinatın görünürde bir oluşu, doğuşu vardır, ve bu doğuş ışık prensibinin karanlıklar prensibi üzerinde olan müteakip zaferidir. Bütün şekillerin gece anası, ışık prensibi babasıdır. En küçük parçalarına kadar âlem, kendisim meydana getiren iki unsurun izlerini taşır. Sıcak ve soğuk, aydınlık ve karanlık, her yerde, sabit nispetlerde karışmış bir haldedir. Kâinat, merkezleri aynı olan bir küreler serisinden mürekkeptir, ve burada, ışıklı ve sıcak kürelerle, karanlık ve soğuk küreler sıra ile birbirlerini takip ederler. (...)
Merkez küresi katı ve soğuktur, fakat bir ışık ve hayat küresiyîe çevrilmiştir. "Aydınlık ve sıcak unsur etki eder, karanlık ve soğuk unsur etkilenir. Bu iki unsu- run kainatı oluşturan karışımı, "kainatı tedbir ve idare eden bir uluhiyet tarafından, bütün eşyanın ilk uyarıcısı olan eros (sevgi eğilimi) vasıtasıyla husule getirilir."
Varlık anlayışı dikkatlice incelendiği zaman Parmenides için, materyalist sıfatı hiç de uygun düşmemektedir. Filozofun etkilendiği Xanophanes ve Pythagoras (580 -500)'ın fikir sistemleri incelenip; eleştirdiği düşünce sistemleri değerlendirilirse Parmanides hakkında verilecek hüküm, onun, devrinin en iyi metafizikçisi olduğu biçiminde olacaktır. Ancak Emile Bréhier (1876 - 1952)'nin ifadesiyle: "Parmenides ile Grek düşüncesinde birbirine zıt iki cereyanın belirdiğini görüyoruz: Bir tarafta, sezgisel, tecrübî, matematik fiziği bilmeyen, bu sebepten dolayı az popüler ve varlığa az hazır olan İyonya pozitivizmi; diğer taraftan gerçeği düşünceyle kurmayı araştıran, diyalektiğe yönelen, doğrudan tecrübeye az sempatili, ve bu sebepten dolayı, algılanır şeyler söz konusu olduğundan beri, efsanelerin dostu, yerini kader problemine vermeye hazır, tabiî olarak popüler ve propaganda zevkine sahip olan, Parmenides ve Pythagoras'ın rasyonalizmi. Rasyonalizmin efsanevî hayal ile, pozitivizme karşı iç dayanışması, bu dönemin belirli çizgisi oluyormuş gibi görünüyor."
Gazâlî (1050 - 1111)'ye göre, ilk varlığın hakikat ve mahiyeti vardır. Bu hakikatin, vücudu bizatihi mevcuttur. Görüldüğü gibi Allah için varlık öz ayrımı olmayacağını ifade eden Gazâlî, yaratılmış varlıklar için de şöyle diyor: "Hadis olan eşyada mahiyet, varlığın sebebi olamaz. (...) Mahiyetsiz ve hakikatsiz varlık düşünülemez." Öz ve varlığı ayrı olan yaratılmış varlıkların, varlıklarını elde edebilmeleri için Yaratan'a ihtiyaçlar) vardır.
Bir materyalist felsefe sözlüğünde öz ve varoluş hakkındaki düşüncenin dile getirilişi ise şöyledir: "Öz ve görünüş kategorilerinin tahrife uğramış görünüşlerini ele alan idealistler, Öz'ü ya ideal (Platon'un "ideleri", Hegel'in "mutlak ide"si gibi) bir şey olarak, ya objektif bilinemez şey olarak (bak. Kant; Agnostisizm) ele alırlar; ya da objenin Öz'ü ile görünüşü arasında bir ayınm yapmanın sübjektifliğini ilan ederler (bak. Dewy, Lewis); ya da görünüşü duyumla özdeşleştirirler ve onu bütünüyle inkar ederler (bak.Mach, Fenomenalizm). Öz ile görünüş bir bütündür; görünüşlerden yoksun "saf bir öz olmayacağı gibi, özden ayrı, başlı başına görünüşler de olamaz. (...)
Öz ve Görünüşün bütünlüğü, bunların birbirlerine geçişmelerinde apaçık görünür. Bir zaman (ya da bir bakıma) öz olan şey, başka bir zaman (ya da başka bir bakıma) görünüş haline gelebildiği gibi; bir zaman görünüş olan şey de, başka bir zaman öz haline gelebilir."
Metafiziğe karşı, Öz'ün değişebilirliğini kabul eden diyalektik materyalizmin, basite indirgemeci cılız görüşünü belirttikten sonra varlık hakkındaki görüşleri belirtmenin zamanı geldiğini düşünüyorum.
Bu güç problemin çözümünde sağlam adımlarla ilerlemek için, henüz daha öncelere gidemediğimizden ilkin Antik Felsefeyle, Parmenides (544 - 450) ile işe başlamak gerekecektir. Parmenides'in görüşlerine geçmeden önce onu etkileyen, bir bakıma hocası Xanophanes (Vl)'in Tanrı hakkındaki görüşüne yer vermek gerekir. Bütün eski efsaneleri reddeden Xanophahes, "ilahlara kötülük, zina ve yalancılık gibi insan reziletlerini isnat eyledikleri için Homeros (IX) ve Hesiodos (VlII)'a hücum eder." Bunları, "eğer öküzler ve aslanlar da resim yapabilselerdi, kendi tanrılarını öküz ve aslan şeklinde çizerlerdi," diyerek eleştirir.
Xanophanes'e göre en büyük olan Tanrı, ne dış görünümü ne de düşünceleriyle fanilere benzer. O, "bütün semi, bütün basar, bütün ruhtur. Hiçbir zahmete duçar olmaksızın kuvvet-i manevisi ile her şeyi harekete getirir. (...) bu uluhiyet hareket etmez, mevkiini tebdil etmez, zatında daimdir, birdir ve her şeydir." Bu şekildeki fikirleriyle felsefî bir monizme erişen Xanophanes, en büyük Tann'nın, kainatın oluşturulmasında, ikinci derecedeki tanrıları yardıma çağırmasını ve arche olarak toprağı kabul etmekle dinî monoteizme ulaşamayarak, materyalist bir panteizmde kaldığını, açık olarak göstermektedir.
Böyle bir fikir dünyasının cereyan ettiği bir ortamda yetişen Parmenides görüşlerini, "Tabiata Dair" ismini taşıyan manzum bir eserde toplamıştır. Bu eserden sadece 155 mısra muhafaza edilebilmiştir. Bu şiirin başlangıç kısmını teşkil eden 32 mısrası, varlık hakkında önemli fikirler ihtiva eder. Parmenides'î varlık hakkında tefekküre iten en önemli amil ise çağdaşı Herakleitos (576 - 480)'un bu husustaki fikirleri olmuştur.
Bilindiği gibi Herakleitos'a göre kalıcı, sabit, değişmeyen hiçbir şey yoktur. Evren bir süreçtir, bir daimi oluştur. Her şey değişmektedir, tıpkı alev ve nehir gibi. Bugün içine girilen nehir sadece görüşte dünkü nehirdir. Bu nedenle bir nehirde iki kez yıkanılamaz. Sabit olan tek şey, değişimlerin yasası, her şeyin üstündeki, şeyleri yöneten yasadır. Evrende onu yöneten bir akıl, bir logos vardır. Evrene savaş hakimdir. Herakleitos'a göre görünüşler âlemi değişmez görünür, gerçekler âlemi ise devamlı değişen âlemdir.
Parmenides'in varlık ve âlem hakkındaki düşünceleri ise Herakleitos'un tam aksinedir. Gerçek âlem değişmeyen âlemdir. Değişen âlem ise geçici olan, görünüşler âlemidir. Ona göre var vardır, yok ise yoktur; bunun ikisinin karışımı "oluş" diye bir şey olamaz. Parmenides'in "var olan şey vardır," iddiasındaki "varlık"ı maddi varlık olarak kabul edenlerin görüşleri pek de haklı görünmüyor. Burnet (1863 - 1928)'ye göre "var olan şey" Parmenides için "popüler dilde öncelikle madde veya cisim olarak isimlendirilen şeydir; ancak bu başka şeylerden ayrılmış olarak madde değildir,"
Bu görüş tutarlı görünmüyor. Çünkü Parmenides'in varhk anlayışının yanında bir de Fizik anlayışı vardır. Filozofun iki âlem anlayışının hangi varlıkları ihtiva ettiği netleştirilmeden Parmenides'i materyalist göstermek hiç de uygun görünmemektedir. Düşünür fizîkî varlık anlayışında çağındaki madde anlayışına uyuyor. Fakat, değişmeyen gerçek âlem için kabul ettiği, değişmeyen varlık'ta zamanının maddî varlık anlayışının dışında kalıyor. Zaten onu metafizik düşünce mensubu yapanın da bu olması gerekir gibi görünüyor.
Gerçek varlık tasvirini şiirinde şöyle dile getiriyor Parmenides;
"Hangi araştırma yollarının düşünüleceğini yalnız:Bu mısralarında görüldüğü gibi Parmenides'in Varlık nazariyesine göre, insanı gerçeğe ulaştıran duyumlar değil, akıldır. "Duyumlar bize ancak eşyanın çokluğunu ve değişikliğini bildirir ve bizi aldatır, hakikate ulaştıran yalnızca akıldır yahut tefekkürdür Lapos, Noen), varlığın varoluşunun zarurî ve var olmayanın varlığının mümteni olduğunu takdir ve teslim eden akıldır. Zira (Parmenides'in esas iddia ettiği şey budur) hakikat varlığın var olduğunun ve var olmayanın yok olduğunun bilgisidir. Aldatıcı görünüşer ise var olmayanın da var olduğu görüşünde mündemiçtir. Yalnız muhakemeden aciz ve mütereddid olan hem kör, hem sağır 'çifte kafalılar' sürüsü varlık ile yokluğun (yani oluşun) bir ve aynı şey olduğunu beyan ve izah eder. (Parmenides'in bu sözü açık olaak Herakleitosculara bir telmihtir). Ancak bir varlık tasavvur olunabilir, bir varlık söz konusu edilmedikçe tefekkür olamaz." Dolayısıyla yokluktan bahsedilemez.
Biri var olanın olduğu, var - olmayanın olmadığıdır,
Bu inandırma yoludur - doğruluğun ardından yürür çünkü -
Öteki, var - olmama, var - olmamanın zorunlu olduğudur;
Hiç bulunmaz olduğunu söylüyorum sana bu patikanın.
Bak aklınla bulunmayanın nasıl yine de akılla orada olduğuna sağlamca.
Söylemek ve düşünmek gerek var - olan'm olduğunu; var var olmak,
Hiç ise yoktur; bunları düşünmeni istiyorum.
Hem dilsiz hem körler, şaşkınlar, kararsız kişiler,
Var - olmakla olmamayı aynı şey sananlar.
Hakkından gelinemez hiç var - olmayanın var olduğunun.
Kalıyor daha, o da varlığın; vardır bu yolda
Pek çok işaret, çünkü doğmamış olduğundan yok olamazdır da,
Yapısı bütündür, sarsılmaz ve hedefsizdir.
Ne bir kere var idi ne de olacaktır, şimdi bütün var çünkü.
Bir - olan toplu - şey. Nasıl bir doğuş bulacaksın ona?
Söz etmeye ne de düşünmemeğe seni; söylenemez düşünülemez çünkü.
Nasıl yok olabilir var - olan öyleyse? Nasıl doğabilir?
Doğduysa var değildir, ileride doğacaksa da öyle.
Böylece doğuş sönmüştür ve ölüm yok olmuştur.
Bölünmezdir de bir - cins olduğundan;
İhtiyaçsızdır çünkü; her yandan muhtaç olurdu böyle olmasa.
Aynı şeydir düşünmekle var - olma düşüncesi.
Parmanides'e göre Varlık zaman ve mekan üstüdür, yaratılmamıştır, yok edilemez, tamdır, ebedîdir, ezelîdir, her zaman vardır, kesintisiz bir bütün olarak vardır. Bölünmeyen bu varlık her yerde hazırdır, her yerde kendinin aynıdır, kemal sahibidir. Varlık ne çoğalabilir ne de azalabilir her şey varlıkla doludur. Varlığın dışında bir şey (yokluk veya boşluk) olmadığı için o hareketsizdir.
Parmenides'in yapmış olduğu varlık tasviri bir bakıma bir Mutlak Varlık tasvirine denk düşüyor. Çünkü zamansız bir Mutlak Varlık tasvir edilirken şöyle deniliyor:
"Mutlak Varlık bütün var olanları içine alır; hiçbir yönü yoktur. Başı ve sonu yoktur. Bu anlamda Mutlak Varlık sonsuzdur. Öncesi ve sonrası olmadığı için geçmişi ve geleceği de olmaz. Öyle ise zamanı yoktur. Mutlak Varlık zamansız varlıktır."
Görüldüğü gibi şiirinin ilk kısmında Varlık doktrinini, Varlık'a zararlı olduğu için, çokluğu, değişikliği ve hareketi reddeden rasyonel düşünceler üzerine kurmaya çaba sarf ederek Parmenides, bir felsefî diyalektiğin ve mantıkla hareket eden bir metafiziğin, Antik Yunan dünyası için, ilk temsilcilerinden biri oluyor. "Hareketi kabul etmeyerek tabiatın mahiyetim meydana getiren şeyi vehim sahasına attığından, o, metafizikten başka bir ilim, a priori istidlal metafiziğinden başka bir metafizik tanımıyor."
Parmenides, şiirinin ikinci kısmında fizik anlayışını veya görünüşler âlemi ile ilgili düşüncelerini ortaya koyuyor. Burada, âlemin oluşumu hakkında, Anaximandros (610 - 546) ve Herakleitos'u hatırlatan bir görüş sergileniyor. Alem duyulara göre birbirine muhalif iki unsura ayrılıyor. Bunlar: "Gece yahut soğuk ile ışık, ateş, sıcaklık. (...) Kâinatın görünürde bir oluşu, doğuşu vardır, ve bu doğuş ışık prensibinin karanlıklar prensibi üzerinde olan müteakip zaferidir. Bütün şekillerin gece anası, ışık prensibi babasıdır. En küçük parçalarına kadar âlem, kendisim meydana getiren iki unsurun izlerini taşır. Sıcak ve soğuk, aydınlık ve karanlık, her yerde, sabit nispetlerde karışmış bir haldedir. Kâinat, merkezleri aynı olan bir küreler serisinden mürekkeptir, ve burada, ışıklı ve sıcak kürelerle, karanlık ve soğuk küreler sıra ile birbirlerini takip ederler. (...)
Merkez küresi katı ve soğuktur, fakat bir ışık ve hayat küresiyîe çevrilmiştir. "Aydınlık ve sıcak unsur etki eder, karanlık ve soğuk unsur etkilenir. Bu iki unsu- run kainatı oluşturan karışımı, "kainatı tedbir ve idare eden bir uluhiyet tarafından, bütün eşyanın ilk uyarıcısı olan eros (sevgi eğilimi) vasıtasıyla husule getirilir."
Varlık anlayışı dikkatlice incelendiği zaman Parmenides için, materyalist sıfatı hiç de uygun düşmemektedir. Filozofun etkilendiği Xanophanes ve Pythagoras (580 -500)'ın fikir sistemleri incelenip; eleştirdiği düşünce sistemleri değerlendirilirse Parmanides hakkında verilecek hüküm, onun, devrinin en iyi metafizikçisi olduğu biçiminde olacaktır. Ancak Emile Bréhier (1876 - 1952)'nin ifadesiyle: "Parmenides ile Grek düşüncesinde birbirine zıt iki cereyanın belirdiğini görüyoruz: Bir tarafta, sezgisel, tecrübî, matematik fiziği bilmeyen, bu sebepten dolayı az popüler ve varlığa az hazır olan İyonya pozitivizmi; diğer taraftan gerçeği düşünceyle kurmayı araştıran, diyalektiğe yönelen, doğrudan tecrübeye az sempatili, ve bu sebepten dolayı, algılanır şeyler söz konusu olduğundan beri, efsanelerin dostu, yerini kader problemine vermeye hazır, tabiî olarak popüler ve propaganda zevkine sahip olan, Parmenides ve Pythagoras'ın rasyonalizmi. Rasyonalizmin efsanevî hayal ile, pozitivizme karşı iç dayanışması, bu dönemin belirli çizgisi oluyormuş gibi görünüyor."
1 Yorum
ÇOK BİLGİLENDİRİCİ BİR MAKALE FAKAT 1,2 CÜMLE DE SATREDEN VERİLSEYDİ İYİ OLURDU ÇÜNKÜ SATRENİN FELSEFESİ VAROLUŞCULUK ÜZERİNEDİR.VAROLUŞ ÖZDEN ÖNCE GELİR YADA VAROLUŞLA ÖZ AYNI ŞEYDİR TÜMCELERİ ÖZ VAROLUŞTAN ÖNCE GELİR TÜMCESİNDEN DAHA SAĞLIKLIDIR.EĞER ÖZ VAROLUŞTAN ÖNCE GELSEYDİ;ÖZ SONSUZ OLACAKTI VE TANRIYLA EŞ OLACAKTI Kİ BUNU MAKALELE DE BELİRTMİŞ.AYNI ZAMANDA ÖZLE VAROLUŞ AYNI ŞEY OLURSA Kİ MATERYALİST DÜŞÜNCEDİR BU,O ZAMAN DİYALEKTİKLE TAMAMLANMIŞ OLUR YANİ ÖZ SÜREKLİ DEĞİŞİR VAROLUŞLA.SUYUN BUHAR HALİNE GELMESİ VARLIĞININ BUHARA DÖNÜŞÜRKEN ÖZÜNÜNDE BAŞKA BİRŞEYE DÖNÜŞMESİ HALİNE GELMESİ ANLAMINI TAŞIR..