'TANRI' TERİMİ ÜZERİNE - 3
|
Özel bir adla bir kavramı birbirinden ayıran önemli unsurlardan belki de başta geleni, Frege'nin de işaret ettiği gibi, özel bir adın sadece ve sadece bir tek varlığa (nesneye) ad olabilirken, kavramsal bir sözcüğün (Begriffswort) birden çok varlığı kaplamında toplamasının mümkün olmasıdır. Kavramsal bir terim ancak belirtili veya işaret zamiri ile kullanıldığında özel bir ad olarak kullanılabilir, bu durumda da kavramsal bir terim olmaktan çıkar. Yine de bazı kavramlar vardır ki, bunların kaplamına sadece bir tek varlığın girmesi, yani söz konusu kavramsal içeriğe sadece bir tek şeyin uygun düşmesi onu bir kavramsal terim olmaktan çıkarmaz. Kavramsal bir terim için esas olan söz konusu kavramsal içeriğin kaplamına giren bir şeyin olup olmadığı, bir başka deyişle böyle bir kavramsal tanımlamaya uygun düşen bir varlığın gerçekten varolup olmadığı iken, özel bîr ad için böyle şeyler söz konusu olamaz. Bir terim belirtisiz veya çoğul bir halde kullanılabiliyorsa bu sözcük bir kavramdır, özel bir ad olamaz.
'Tanrı'nın özel bir ad olduğunu düşündüğümüzde dahi bunun, deyim yerindeyse 'Tanrısallık' için zorunlu nitelikleri ifade eden 'Tanrı' kavramı ile bir örtüşüm içerisinde olduğuna daha önce değindik. Yani 'Tanrı' terimin birinci kullanımına bir anlam yüklememiz ancak terimin ikinci kullanımı sayesinde olacaktır. Kanaatimizce 'Tanrı'nın bazen özel ad gibi bazen de bir kavram şeklinde kullanılmasının en temel nedenlerinden bir tanesi söz konusu bu örtüşüme paralel olarak bir kavram olan 'Tanrı' terimin kaplamına sadece ve sadece bir varlığın uygun düşmesinden, yani bu terimin ifade ettiği kavramsal içerik sadece bir varlığın bu kapsama girmesini zorunlu kılmaktadır. Ancak Frege'nin de işaret ettiği gibi böyle bir durum söz konusu terimi kavramsal bir terim olmaktan çıkarmıyor ve dolayısıyla 'Tanrı'nın bu bağlamda 'tanrı'dan ayırt edilmesi gerektiği temelde aynı yanılgıya dayandığından bu 'Tanrı'nın 'tanrı'dan farklı olarak özel bir olduğunu gerekçelendirmek için yeterli değildi.
Nitekim Gazzali'nin haklı olarak işaret ettiği gibi 'İnsan' terimi gibi 'Güneş' ve 'Tanrı' terimleri de özel adların aksine birer genel (tümel) terimdir. Nasıl ki gerçekte bir tek insan dahi kalsa bu 'İnsan' terimini genel bir terim olmaktan çıkarmıyorsa aynı şekilde 'Güneş' teriminin kaplamına gerçekte sadece bir tek varlığın düşmesi ve yine 'Tanrı' terimin kaplamına da birden fazla varlığın ne aktüel ne de potansiyel olarak girmemesi, yani birden fazla Tann'mn imkansızlığı bu terimlerin genel terimler olmasına engel değildir. Bu, Gazzali'ye göre.'Tann' teriminin kavramsal içeriğinden değil, kavram dışı bir nedenden yani iki Tanrı'nin varlığının de re imkansızlığından dolayıdır.
Oldukça ilginç sayılabilecek bir şekilde buna paralel bir düşünceyi özel adların delalet etmekten başka işlevlerinin olmadığım, dolayısıyla bir anlam ifade etmediklerini savunan Mill'de görmekteyiz. Mill'e göre, 'Güneş' gibi 'Tanrı' teriminin de bir tanımsal içeriğe sahip oluşu bu sözcüklerin doğrudan ifade ettikleri bir anlamdan değil, tanımın ifade ettiği niteliklerin gerçekte sadece tek olan bu varlıklara uygun düşmesinden kaynaklanmaktadır. Çünkü bir tartışma bağlamında da olsa birden fazla güneş ve Tanrı'dan söz edebiliriz.
Böylece, 'Tanrı'nın yegane bir varlığa delalet etmesi ve dolayısıyla (bireysel) özsel niteliklerini başka bir varlıkla paylaşmaması özel bir ad olmasından değil, ifade ettiği tanımlama veya kavramsal içeriğe gerçekte sadece bir varlık uymasından dolayıdır, denilebilir...
Doğrusu ancak böyle düşünüldüğünde ('Tanrı' teriminin özel bir ad değil de bir kavram olarak düşünüldüğünde) Tanrı'nın bir mi yoksa çok mu sorusuna bir anlam atfedilip tartışma konusu olabilir. Aynı şekilde 'Tanrı' terimi özel bir ad olsaydı değişik ve hatta birbirleriyle çelişen Tanrı tasavvurları mümkün olmazdı ve böylece 'Tanrı'nın hem teistler ve hem de putperestler tarafından değişik varlıklara yüklem olarak kullanılması mantıksal bir imkansızlık olurdu. Ve belki de Tann gerçekten varolup varolmadığı tartışmasına da olanak sağlayan yine bu terimin yüklem alabilen tanımlayıcı genel bir terim olmasıdır.
Öyleyse doğru veya yanlış Tanrı tasavvurlannın tartışılmasına olanak sağlayan, dolayısıyla Tanrı'nın nasıl veya hatta zorunlu olarak nasıl olması gerektiği tartışmasını olanaklılığının önkoşulu bu terimin bir kavram olmasıdır. Özel adları genel terimlerden ayıran en önemli nedenlerden birisinin de genel terimlerin aksine özel adların hiçbir şekilde yüklem olarak kullanılamatnalandır. Oysa 'Tanrı' terimi 'Allah Tanrıdır' veya 'İsa Tanrıdır' önermelerinde olduğu gibi bir yüklem olarak kullanılabilmektedir.
Bu farklılığı Pike'ın yerinde ifade ettiği gibi Yahudi Hıristiyan geleneğinde 'Yehova', Hıristiyan geleneğinde ise 'İsa' Tanrıdır, kullanımlarında daha açık görmek mümkündür. Örneğin, bir Hıristiyan ile bir ateist arasında anlaşmazlık İsa'nın varolup olmadığı değil, onun Tanrı olup olmadığıdır. Çünkü bir ateist İsa'nın varolduğuna katılabileceği halde onun Tanrı olduğuna katılmayacaktır. Buna göre, bir kimsenin İsa'nın varolduğuna inanması Tanrı'nın varolduğuna inanması anlamına gelmez.
'Tanrı' terimin özel bir ad olmadığı yönündeki gerekçelerden bir diğeri de bu terimin özel adlardan farklı olarak değişik dillere çevriiebilmesidir. Sözgelimi 'Tanrı' terimi Latince'de 'Deus', İngilizce'de 'God', Arapça'da 'İlah' tır. Bu bağlamda son olarak yukarıdaki gözlemler ışığında diyebiliriz ki, 'Tanrı' teriminin dilimizde eşanlamlısı 'İlah'tır, 'Allah' değildir. Çünkü 'İlah' terimi de tıpkı 'Tanrı' terimi gibi gerek belirtili-belirtisiz ve gerekse tekil-çoğul kullanılabildiği halde 'Allah' terimi için bu tür kullanımlar söz konusu olmadığından özel bir ad olduğunu düşünmek daha makul görünüyor. Kuşkusuz 'Allah' teriminin özel bir ad olup olmadığı ve yine belli bir kökün ('eline', 'lahe' vs.) türevi mi değil mi ayrı bir tartışma konusu olmakla beraber özellikle 'Allah' belirli bir tek varlık (zat) için kullanılmıştır, bu da onun özel bir ad olduğu yargısına varmak için önemli bir gerekçe sayılabilir.
Bu durum yukarıda değindiğimiz 'Tanrı' teriminin kaplamının da zorunlu olarak sadece bir tek varlığı içerdiğini ve böylece sadece bir varlığa delalet ettiği düşüncesiyle çelişmemelidir. Görünümde bir örtüşüm söz konusu olmakla beraber 'Tanrı' terimi "Tanrısallık (Uluhiyet)"ın koşullarını ifade eden bir kavram iken "Allah" İslam teolojisine göre bu koşulları karşılayan tek varlık olduğundan 'Tanrı' kavramının kaplamına giren yegane varlıktır denilebilir.
'Tanrı'nın özel bir ad olduğunu düşündüğümüzde dahi bunun, deyim yerindeyse 'Tanrısallık' için zorunlu nitelikleri ifade eden 'Tanrı' kavramı ile bir örtüşüm içerisinde olduğuna daha önce değindik. Yani 'Tanrı' terimin birinci kullanımına bir anlam yüklememiz ancak terimin ikinci kullanımı sayesinde olacaktır. Kanaatimizce 'Tanrı'nın bazen özel ad gibi bazen de bir kavram şeklinde kullanılmasının en temel nedenlerinden bir tanesi söz konusu bu örtüşüme paralel olarak bir kavram olan 'Tanrı' terimin kaplamına sadece ve sadece bir varlığın uygun düşmesinden, yani bu terimin ifade ettiği kavramsal içerik sadece bir varlığın bu kapsama girmesini zorunlu kılmaktadır. Ancak Frege'nin de işaret ettiği gibi böyle bir durum söz konusu terimi kavramsal bir terim olmaktan çıkarmıyor ve dolayısıyla 'Tanrı'nın bu bağlamda 'tanrı'dan ayırt edilmesi gerektiği temelde aynı yanılgıya dayandığından bu 'Tanrı'nın 'tanrı'dan farklı olarak özel bir olduğunu gerekçelendirmek için yeterli değildi.
Nitekim Gazzali'nin haklı olarak işaret ettiği gibi 'İnsan' terimi gibi 'Güneş' ve 'Tanrı' terimleri de özel adların aksine birer genel (tümel) terimdir. Nasıl ki gerçekte bir tek insan dahi kalsa bu 'İnsan' terimini genel bir terim olmaktan çıkarmıyorsa aynı şekilde 'Güneş' teriminin kaplamına gerçekte sadece bir tek varlığın düşmesi ve yine 'Tanrı' terimin kaplamına da birden fazla varlığın ne aktüel ne de potansiyel olarak girmemesi, yani birden fazla Tann'mn imkansızlığı bu terimlerin genel terimler olmasına engel değildir. Bu, Gazzali'ye göre.'Tann' teriminin kavramsal içeriğinden değil, kavram dışı bir nedenden yani iki Tanrı'nin varlığının de re imkansızlığından dolayıdır.
Oldukça ilginç sayılabilecek bir şekilde buna paralel bir düşünceyi özel adların delalet etmekten başka işlevlerinin olmadığım, dolayısıyla bir anlam ifade etmediklerini savunan Mill'de görmekteyiz. Mill'e göre, 'Güneş' gibi 'Tanrı' teriminin de bir tanımsal içeriğe sahip oluşu bu sözcüklerin doğrudan ifade ettikleri bir anlamdan değil, tanımın ifade ettiği niteliklerin gerçekte sadece tek olan bu varlıklara uygun düşmesinden kaynaklanmaktadır. Çünkü bir tartışma bağlamında da olsa birden fazla güneş ve Tanrı'dan söz edebiliriz.
Böylece, 'Tanrı'nın yegane bir varlığa delalet etmesi ve dolayısıyla (bireysel) özsel niteliklerini başka bir varlıkla paylaşmaması özel bir ad olmasından değil, ifade ettiği tanımlama veya kavramsal içeriğe gerçekte sadece bir varlık uymasından dolayıdır, denilebilir...
Doğrusu ancak böyle düşünüldüğünde ('Tanrı' teriminin özel bir ad değil de bir kavram olarak düşünüldüğünde) Tanrı'nın bir mi yoksa çok mu sorusuna bir anlam atfedilip tartışma konusu olabilir. Aynı şekilde 'Tanrı' terimi özel bir ad olsaydı değişik ve hatta birbirleriyle çelişen Tanrı tasavvurları mümkün olmazdı ve böylece 'Tanrı'nın hem teistler ve hem de putperestler tarafından değişik varlıklara yüklem olarak kullanılması mantıksal bir imkansızlık olurdu. Ve belki de Tann gerçekten varolup varolmadığı tartışmasına da olanak sağlayan yine bu terimin yüklem alabilen tanımlayıcı genel bir terim olmasıdır.
Öyleyse doğru veya yanlış Tanrı tasavvurlannın tartışılmasına olanak sağlayan, dolayısıyla Tanrı'nın nasıl veya hatta zorunlu olarak nasıl olması gerektiği tartışmasını olanaklılığının önkoşulu bu terimin bir kavram olmasıdır. Özel adları genel terimlerden ayıran en önemli nedenlerden birisinin de genel terimlerin aksine özel adların hiçbir şekilde yüklem olarak kullanılamatnalandır. Oysa 'Tanrı' terimi 'Allah Tanrıdır' veya 'İsa Tanrıdır' önermelerinde olduğu gibi bir yüklem olarak kullanılabilmektedir.
Bu farklılığı Pike'ın yerinde ifade ettiği gibi Yahudi Hıristiyan geleneğinde 'Yehova', Hıristiyan geleneğinde ise 'İsa' Tanrıdır, kullanımlarında daha açık görmek mümkündür. Örneğin, bir Hıristiyan ile bir ateist arasında anlaşmazlık İsa'nın varolup olmadığı değil, onun Tanrı olup olmadığıdır. Çünkü bir ateist İsa'nın varolduğuna katılabileceği halde onun Tanrı olduğuna katılmayacaktır. Buna göre, bir kimsenin İsa'nın varolduğuna inanması Tanrı'nın varolduğuna inanması anlamına gelmez.
'Tanrı' terimin özel bir ad olmadığı yönündeki gerekçelerden bir diğeri de bu terimin özel adlardan farklı olarak değişik dillere çevriiebilmesidir. Sözgelimi 'Tanrı' terimi Latince'de 'Deus', İngilizce'de 'God', Arapça'da 'İlah' tır. Bu bağlamda son olarak yukarıdaki gözlemler ışığında diyebiliriz ki, 'Tanrı' teriminin dilimizde eşanlamlısı 'İlah'tır, 'Allah' değildir. Çünkü 'İlah' terimi de tıpkı 'Tanrı' terimi gibi gerek belirtili-belirtisiz ve gerekse tekil-çoğul kullanılabildiği halde 'Allah' terimi için bu tür kullanımlar söz konusu olmadığından özel bir ad olduğunu düşünmek daha makul görünüyor. Kuşkusuz 'Allah' teriminin özel bir ad olup olmadığı ve yine belli bir kökün ('eline', 'lahe' vs.) türevi mi değil mi ayrı bir tartışma konusu olmakla beraber özellikle 'Allah' belirli bir tek varlık (zat) için kullanılmıştır, bu da onun özel bir ad olduğu yargısına varmak için önemli bir gerekçe sayılabilir.
Bu durum yukarıda değindiğimiz 'Tanrı' teriminin kaplamının da zorunlu olarak sadece bir tek varlığı içerdiğini ve böylece sadece bir varlığa delalet ettiği düşüncesiyle çelişmemelidir. Görünümde bir örtüşüm söz konusu olmakla beraber 'Tanrı' terimi "Tanrısallık (Uluhiyet)"ın koşullarını ifade eden bir kavram iken "Allah" İslam teolojisine göre bu koşulları karşılayan tek varlık olduğundan 'Tanrı' kavramının kaplamına giren yegane varlıktır denilebilir.