TEKNOLOJİ VE FELSEFE - 1
|
Şafak Ural
Bazı öyle kavramlar vardır ki onları birarada düşünmek zordur. “Sıcak kar”, “dondurucu ateş” veya “yuvarlak üçgen” gibi ifadeler, bu tür kavram çiftlerine örnek olarak gösterilebilir. Bu kavram çiftlerinden ilk iki guruba girenleri, ne gibi bir fizik nesneye işaret edebileceğini; son örneği ise düşünsel olarak tasarlayamayız. Dolayısıyla sözkonusu türden bir zorluğun hem fizik nesnelerin özellikleri açısından hem de düşünce boyutuyla ilgili olduğunu söyleyebiliriz.
Her iki tür güçlüğü dil boyutunda da dikkate alabiliriz. Çünkü “sıcak” kavramının anlamı -yani dilsel boyutu ile- “kar” kavramının anlamı -yine dilsel boyutu- arasında bir ortak bir zemin bulamayız. Diğer bir ifadeyle, “sıcak” ve “kar” gibi kavramlarının anlamını bilen bir kimse, ‘kar’ adı verilen nesnenin sıcak olanını gözlem aracılığıyla araştırmaya çalışmaz. Zira ‘kar’ kelimesinin daha dil boyutunda anlamca soğuk olmaya işaret ettiğini bilir. Dolayısıyla eğer kar ve sıcak kavramlarının anlamlarını biliyorsak, dil boyutu içinde bu kavramların ne tür nesnelere işaret ettiğini bir araştırma yapmaya gerek duymadan, aralarında bir bağıntı olamayacağını söyleyebiliriz.
Öte yandan bazı kavram çiftleri arasında anlamlamca bir karşıtlık olmasa da, birarada nasıl düşünülebileceği konusunda, açık bir görüşe sahip olamayabiliriz. “Felsefe ve teknoloji” de bu tip kavramlara bir örnek olarak gösterilebilir. Çünkü “felsefe”, soyut, belirli çözümler aramayan, soru soran ve yöntem olarak eleştirme üzerine kurulmuş ve yaklaşık üçbin yıllık geçmişi olan bir disiplindir. “Teknoloji” ise fizik dünya ile sıkı ilişki içindedir, çözüm üretir ve uygulamaya yöneliktir.
Dolayısıyla bu iki kavram arasında, çok farklı anlamlara sahip oldukları için, ilk bakışta bir ilişki kurmak kolay görünmeyebilir. Fakat, aşağıda da işaret edileceği gibi, bu iki kavram arasında aslında ilginç olduğu kadar çok yakın bir ilişkiden sözetmek gerekir. Böyle bir ilişkiyi kurabilmek için, söz konusu türden kavramların gerçekte sahip oldukları geniş bir anlam yelpazesine dikkatimizi çevirebilmemiz gerekecektir.
Bir kavramın anlamı, işaret ettiği nesne dikkate alınarak belirlenebilir. Bu yöntem, birçok kavramın anlamını belirlemenin şüphesiz en yaygın yoludur. Fakat bu yöntem herzaman geçerli olamayabileceği gibi bazı durumlarda yeterli de olamayabilir. Daha da önemlisi, eğer bir kavram dilsel boyutuyla ele alınmazsa, o kavramla anlatılmak, tasarlanmak veya aktarılmak istenilen bilgilere ulaşılma şansı da olmayacaktır. Nitekim “teknoloji” kavramının anlamı göstersel yolla kavranmak istenirse, birtakım fizik nesnelerin, yani araçların dikkate alınması gereklidir, fakat bu yeterli olmayabilir. Gerçekten de “teknoloji” kavramı, açık veya örtük olarak, mesela “teknolojik gelişim” kavramını da içermektedir. Çünkü “teknoloji”, sadece şu anda kullanılan birtakım nesnelere işaret etmemekte, ama aynı zamanda yeni birtakım araçların imali ve daha kaliteli ürünlerin geliştirilmesi ve ortaya konulmasını, yani bir gelişimi de ister istemez içermektedir. Böyle bir durumda, “teknoloji” kavramının bir anlamının da “teknolojik gelişim” demek olduğunu söylemekle, yani bu iki kavramı ilişkilendirmekle, temelde dil boyutunda kalarak bir dönüşüm yapmış oluruz. Hatta bir adım daha atıp, “gelişim” ile anlatılmak istenileni “teknoloji anlayışının gelişimi” şekline de dönüştürebiliriz. Bu durumda artık hedefimizi tamamen dil boyutuna, ayni farklı düzleme taşınma olanağı elde edebiliriz. Çünkü artık “teknoloji nedir?” veya “teknolojik gelişim nedir?” gibi bir sorun, aynı zamanda anlayış, düşünce ve zihniyetin değişimi ve geliştirilmesi anlamını kazanmış olmaktadır.
Dikkat edilirse “teknoloji” kavramının anlamı burada “teknolojik gelişim” ve “teknoloji anlayışının gelişimi” anlamlarıyla ilişkilendirilmiştir. Bu suretle “teknoloji nedir?” gibi bir soruya, “gelişim” ve “anlayışın gelişimi” kavramlarının anlamları üzerinde durularak bazı cevaplar verebilmek olanağı elde edilmiştir. “Teknoloji” denilince ilk akla gelen özelliklerden birisi şüphesiz günlük hayatımızın hemen her alanında kullandığımız çok çeşitli ürünlerdir. Öte yandan teknoloji, bir üretim kurumu veya ticari kuruluş için, üretim yapmada kullanılan bir araç konumundadır. Dolayısıyla daha fazla kar elde etmeye yarayan bir donanım demektir.
Fakat “teknoloji” kavramını eğer bu sıradan anlamları dışında birey ve toplum açısından düşünürsek, onun farklı bir boyutu ile karşılaşırız. “Teknoloji” kavramı içinde, mesela onun bilimle ilgisini, insanın günlük yaşantısında yaptığı değişikler sonunda bireyin dünya görüşünde ortaya çıkardığı değişimleri, teknolojik gelişimin toplum ve devlet yapısı üzerindeki etkisini ve özellikle toplumda yolaçtığı kültürel değişikleri dikkate alabiliriz. Daha da önemlisi, teknolojinin bu yönü üzerinde düşünmenin en az teknolojinin kendisi kadar önemli olduğunu ileri sürebiliriz. Daha yerinde bir deyimle, yapılacak basit bir inceleme, teknoloji kavramının, teknolojinin kendisinden önce geldiğini gösterebilir. Diğer bir ifadeyle, bireylerin veya toplumun sahip olmak isteyebileceği teknolojik olanaklar ve ondan yararlanması, gerçekte “teknoloji” kavramından ne anladığı ile sınırlıdır.
İşte bu yüzden ‘teknoloji’ kelimesi sadece birtakım araçları kullanmak anlamına gelmemekte, aslında –dilsel bir boyut içinde- çok farklı anlam katmanlarını içinde barındırmaktadır. Aşağıda bazılarına işaret edeceğimiz bu anlam katmanları, aynı zamanda onun felsefeyle olan ilgisini de ortaya koyacaktır.
“Teknoloji” kavramının kullanımı oldukça yenidir. “Teknoloji” kavramımın türediği ve kullanımı çok eski dönemlere kadar giden asıl kavram “teknik” dir. “Teknoloji” kavramı ile “teknik” kavramı arasındaki en önemli ortak nokta, her ikisinin de alet yapımı ile ilgili olmasıdır. Gerçi günümüzde “teknoloji” kavramı artık alet yapımı ile sınırlı değildir. Nitekim bilgi teknolojisinden, gen teknolojisinden, örgüt teknolojisinden sözedilebilmektedir. Fakat “teknoloji” kavramını sadece alet yapımı ile ilgi içinde ele alırsak, onun “teknik” kavramından ayrılan en önemli yönü, bilimsel bilgilerin de artık işe karışmasıdır. Yani “teknoloji”, insana özgü bir özellik olan ‘alet yapımı’nın daha ileri bir aşaması olan sistemli bilgilerin, bilimsel bilgilerin kullanılmasını gerektirmektedir. Gerçekten de günümüzde teknoloji, ancak bilimsel çalışmalar eşliğinde gelişmekte; böyle bir arkaplana sahip olmayan toplumlar, teknoloji ürünlerini sadece ithal etmektedirler.
Teknolojinin bu özelliği bile, onun niçin sadece bir üretim aracı olarak görülmemesi gerektiğini de göstermektedir. Diğer bir ifadeyle teknoloji eğer sadece bir üretim amaçlı bir araç olarak düşünülürse, sonuç, teknoloji ürünün araçların hazır olarak alınmasıdır. Bu bakımdan “teknoloji”nin bilimle ilgisi, aslında ilk akla gelmesi gereken özelliklerinin başında yer almalıdır.
“Teknoloji” kavramının anlamı içinde düşünülmesi gereken diğer özellikler, onun toplumla, sosyal kurumlarla, kültür ve insanla olan ilişkisidir. Çünkü teknoloji, özellikle toplumla, kültür ve insanla çok yoğun bir etkileşim içindedir. Bu etkileşimin ise hem olumlu hem de olumsuz yanlarından sözedilebilir.
Teknolojinin mesela sağlık alanında, günlük yaşamda, eğlence sektöründe, askeri alanda, uzay çalışmalarında kullanılması olumlu olduğu kadar olumsuz yönlerini de beraberinde getirmektedir. Çevre kirliliği, toplu imha silahlarının gelişmesi, birtakım hastalıların ortaya çıkması, teknolojik gelişimin dolaylı veya dolaysız sonuçlarıdır.
İşte bu sebeple teknoloji, daha çok kar, daha büyük bir güç, refah ve sağlık anlamına gelirken aynı zamanda birtakım teklikeleri de beraberinde getirmektedir. Gerçi bu olumsuzlukların bazılarını yine teknolojik gelişmeyle önlemek mümkündür. Mesela çevre kirliliği, teknolojik gelişmenin bir sonucudur; ama üstesinden gelinmesi de aynı zamanda yine teknolojik gelişime bağlı görünmektedir. Fakat bazı öyle tehlikelerden sözedilebilir ki bunları ancak kültürel, ahlaki, toplumsal tedbirlerle önlemek mümkündür. Hatta bu tür tedbirlerin, günümüzdeki bazı toplumların teknolojik seviyeleri ve kültürel yapıları gözününe alınırsa, bir teknoloji ürününün daha verimli ve karlı kullanılmasını sağladığı da söylenebilir.
Dikkat edilirse buraya kadar hep “teknoloji” kavramının çeşitli anlam katmanlarından sözedildi. İşte bu noktada teknoloji ile felsefe arasındaki bir ilişki kurulabilir. Çünkü herşeyden önce teknoloji bir yandan bilimsel çalışmalarla öte yandan toplum, insan ve kültür ile ilişki içinde anlam kazanmaktadır. Dolayısıyla nasıl bilimsel çalışmalara dayandırılmadan teknolojik gelişmeden söz edilemezse, toplum, insan ve kültür ile ilişkisi dikkate alınmadan teknolojik gelişim için uygun bir ortam da oluşturulamaz. Diğer taraftan insan, toplum ve kültür gibi kavramlar felsefenin geleneksel problemleri içinde yer alırlar. Daha açık bir ifadeyle, teknolojinin insan, toplum ve kültür ile ilişkisi aynı zamanda bir felsefe problemi durumundadır.
Bazı öyle kavramlar vardır ki onları birarada düşünmek zordur. “Sıcak kar”, “dondurucu ateş” veya “yuvarlak üçgen” gibi ifadeler, bu tür kavram çiftlerine örnek olarak gösterilebilir. Bu kavram çiftlerinden ilk iki guruba girenleri, ne gibi bir fizik nesneye işaret edebileceğini; son örneği ise düşünsel olarak tasarlayamayız. Dolayısıyla sözkonusu türden bir zorluğun hem fizik nesnelerin özellikleri açısından hem de düşünce boyutuyla ilgili olduğunu söyleyebiliriz.
Her iki tür güçlüğü dil boyutunda da dikkate alabiliriz. Çünkü “sıcak” kavramının anlamı -yani dilsel boyutu ile- “kar” kavramının anlamı -yine dilsel boyutu- arasında bir ortak bir zemin bulamayız. Diğer bir ifadeyle, “sıcak” ve “kar” gibi kavramlarının anlamını bilen bir kimse, ‘kar’ adı verilen nesnenin sıcak olanını gözlem aracılığıyla araştırmaya çalışmaz. Zira ‘kar’ kelimesinin daha dil boyutunda anlamca soğuk olmaya işaret ettiğini bilir. Dolayısıyla eğer kar ve sıcak kavramlarının anlamlarını biliyorsak, dil boyutu içinde bu kavramların ne tür nesnelere işaret ettiğini bir araştırma yapmaya gerek duymadan, aralarında bir bağıntı olamayacağını söyleyebiliriz.
Öte yandan bazı kavram çiftleri arasında anlamlamca bir karşıtlık olmasa da, birarada nasıl düşünülebileceği konusunda, açık bir görüşe sahip olamayabiliriz. “Felsefe ve teknoloji” de bu tip kavramlara bir örnek olarak gösterilebilir. Çünkü “felsefe”, soyut, belirli çözümler aramayan, soru soran ve yöntem olarak eleştirme üzerine kurulmuş ve yaklaşık üçbin yıllık geçmişi olan bir disiplindir. “Teknoloji” ise fizik dünya ile sıkı ilişki içindedir, çözüm üretir ve uygulamaya yöneliktir.
Dolayısıyla bu iki kavram arasında, çok farklı anlamlara sahip oldukları için, ilk bakışta bir ilişki kurmak kolay görünmeyebilir. Fakat, aşağıda da işaret edileceği gibi, bu iki kavram arasında aslında ilginç olduğu kadar çok yakın bir ilişkiden sözetmek gerekir. Böyle bir ilişkiyi kurabilmek için, söz konusu türden kavramların gerçekte sahip oldukları geniş bir anlam yelpazesine dikkatimizi çevirebilmemiz gerekecektir.
Bir kavramın anlamı, işaret ettiği nesne dikkate alınarak belirlenebilir. Bu yöntem, birçok kavramın anlamını belirlemenin şüphesiz en yaygın yoludur. Fakat bu yöntem herzaman geçerli olamayabileceği gibi bazı durumlarda yeterli de olamayabilir. Daha da önemlisi, eğer bir kavram dilsel boyutuyla ele alınmazsa, o kavramla anlatılmak, tasarlanmak veya aktarılmak istenilen bilgilere ulaşılma şansı da olmayacaktır. Nitekim “teknoloji” kavramının anlamı göstersel yolla kavranmak istenirse, birtakım fizik nesnelerin, yani araçların dikkate alınması gereklidir, fakat bu yeterli olmayabilir. Gerçekten de “teknoloji” kavramı, açık veya örtük olarak, mesela “teknolojik gelişim” kavramını da içermektedir. Çünkü “teknoloji”, sadece şu anda kullanılan birtakım nesnelere işaret etmemekte, ama aynı zamanda yeni birtakım araçların imali ve daha kaliteli ürünlerin geliştirilmesi ve ortaya konulmasını, yani bir gelişimi de ister istemez içermektedir. Böyle bir durumda, “teknoloji” kavramının bir anlamının da “teknolojik gelişim” demek olduğunu söylemekle, yani bu iki kavramı ilişkilendirmekle, temelde dil boyutunda kalarak bir dönüşüm yapmış oluruz. Hatta bir adım daha atıp, “gelişim” ile anlatılmak istenileni “teknoloji anlayışının gelişimi” şekline de dönüştürebiliriz. Bu durumda artık hedefimizi tamamen dil boyutuna, ayni farklı düzleme taşınma olanağı elde edebiliriz. Çünkü artık “teknoloji nedir?” veya “teknolojik gelişim nedir?” gibi bir sorun, aynı zamanda anlayış, düşünce ve zihniyetin değişimi ve geliştirilmesi anlamını kazanmış olmaktadır.
Dikkat edilirse “teknoloji” kavramının anlamı burada “teknolojik gelişim” ve “teknoloji anlayışının gelişimi” anlamlarıyla ilişkilendirilmiştir. Bu suretle “teknoloji nedir?” gibi bir soruya, “gelişim” ve “anlayışın gelişimi” kavramlarının anlamları üzerinde durularak bazı cevaplar verebilmek olanağı elde edilmiştir. “Teknoloji” denilince ilk akla gelen özelliklerden birisi şüphesiz günlük hayatımızın hemen her alanında kullandığımız çok çeşitli ürünlerdir. Öte yandan teknoloji, bir üretim kurumu veya ticari kuruluş için, üretim yapmada kullanılan bir araç konumundadır. Dolayısıyla daha fazla kar elde etmeye yarayan bir donanım demektir.
Fakat “teknoloji” kavramını eğer bu sıradan anlamları dışında birey ve toplum açısından düşünürsek, onun farklı bir boyutu ile karşılaşırız. “Teknoloji” kavramı içinde, mesela onun bilimle ilgisini, insanın günlük yaşantısında yaptığı değişikler sonunda bireyin dünya görüşünde ortaya çıkardığı değişimleri, teknolojik gelişimin toplum ve devlet yapısı üzerindeki etkisini ve özellikle toplumda yolaçtığı kültürel değişikleri dikkate alabiliriz. Daha da önemlisi, teknolojinin bu yönü üzerinde düşünmenin en az teknolojinin kendisi kadar önemli olduğunu ileri sürebiliriz. Daha yerinde bir deyimle, yapılacak basit bir inceleme, teknoloji kavramının, teknolojinin kendisinden önce geldiğini gösterebilir. Diğer bir ifadeyle, bireylerin veya toplumun sahip olmak isteyebileceği teknolojik olanaklar ve ondan yararlanması, gerçekte “teknoloji” kavramından ne anladığı ile sınırlıdır.
İşte bu yüzden ‘teknoloji’ kelimesi sadece birtakım araçları kullanmak anlamına gelmemekte, aslında –dilsel bir boyut içinde- çok farklı anlam katmanlarını içinde barındırmaktadır. Aşağıda bazılarına işaret edeceğimiz bu anlam katmanları, aynı zamanda onun felsefeyle olan ilgisini de ortaya koyacaktır.
“Teknoloji” kavramının kullanımı oldukça yenidir. “Teknoloji” kavramımın türediği ve kullanımı çok eski dönemlere kadar giden asıl kavram “teknik” dir. “Teknoloji” kavramı ile “teknik” kavramı arasındaki en önemli ortak nokta, her ikisinin de alet yapımı ile ilgili olmasıdır. Gerçi günümüzde “teknoloji” kavramı artık alet yapımı ile sınırlı değildir. Nitekim bilgi teknolojisinden, gen teknolojisinden, örgüt teknolojisinden sözedilebilmektedir. Fakat “teknoloji” kavramını sadece alet yapımı ile ilgi içinde ele alırsak, onun “teknik” kavramından ayrılan en önemli yönü, bilimsel bilgilerin de artık işe karışmasıdır. Yani “teknoloji”, insana özgü bir özellik olan ‘alet yapımı’nın daha ileri bir aşaması olan sistemli bilgilerin, bilimsel bilgilerin kullanılmasını gerektirmektedir. Gerçekten de günümüzde teknoloji, ancak bilimsel çalışmalar eşliğinde gelişmekte; böyle bir arkaplana sahip olmayan toplumlar, teknoloji ürünlerini sadece ithal etmektedirler.
Teknolojinin bu özelliği bile, onun niçin sadece bir üretim aracı olarak görülmemesi gerektiğini de göstermektedir. Diğer bir ifadeyle teknoloji eğer sadece bir üretim amaçlı bir araç olarak düşünülürse, sonuç, teknoloji ürünün araçların hazır olarak alınmasıdır. Bu bakımdan “teknoloji”nin bilimle ilgisi, aslında ilk akla gelmesi gereken özelliklerinin başında yer almalıdır.
“Teknoloji” kavramının anlamı içinde düşünülmesi gereken diğer özellikler, onun toplumla, sosyal kurumlarla, kültür ve insanla olan ilişkisidir. Çünkü teknoloji, özellikle toplumla, kültür ve insanla çok yoğun bir etkileşim içindedir. Bu etkileşimin ise hem olumlu hem de olumsuz yanlarından sözedilebilir.
Teknolojinin mesela sağlık alanında, günlük yaşamda, eğlence sektöründe, askeri alanda, uzay çalışmalarında kullanılması olumlu olduğu kadar olumsuz yönlerini de beraberinde getirmektedir. Çevre kirliliği, toplu imha silahlarının gelişmesi, birtakım hastalıların ortaya çıkması, teknolojik gelişimin dolaylı veya dolaysız sonuçlarıdır.
İşte bu sebeple teknoloji, daha çok kar, daha büyük bir güç, refah ve sağlık anlamına gelirken aynı zamanda birtakım teklikeleri de beraberinde getirmektedir. Gerçi bu olumsuzlukların bazılarını yine teknolojik gelişmeyle önlemek mümkündür. Mesela çevre kirliliği, teknolojik gelişmenin bir sonucudur; ama üstesinden gelinmesi de aynı zamanda yine teknolojik gelişime bağlı görünmektedir. Fakat bazı öyle tehlikelerden sözedilebilir ki bunları ancak kültürel, ahlaki, toplumsal tedbirlerle önlemek mümkündür. Hatta bu tür tedbirlerin, günümüzdeki bazı toplumların teknolojik seviyeleri ve kültürel yapıları gözününe alınırsa, bir teknoloji ürününün daha verimli ve karlı kullanılmasını sağladığı da söylenebilir.
Dikkat edilirse buraya kadar hep “teknoloji” kavramının çeşitli anlam katmanlarından sözedildi. İşte bu noktada teknoloji ile felsefe arasındaki bir ilişki kurulabilir. Çünkü herşeyden önce teknoloji bir yandan bilimsel çalışmalarla öte yandan toplum, insan ve kültür ile ilişki içinde anlam kazanmaktadır. Dolayısıyla nasıl bilimsel çalışmalara dayandırılmadan teknolojik gelişmeden söz edilemezse, toplum, insan ve kültür ile ilişkisi dikkate alınmadan teknolojik gelişim için uygun bir ortam da oluşturulamaz. Diğer taraftan insan, toplum ve kültür gibi kavramlar felsefenin geleneksel problemleri içinde yer alırlar. Daha açık bir ifadeyle, teknolojinin insan, toplum ve kültür ile ilişkisi aynı zamanda bir felsefe problemi durumundadır.
1 Yorum
Evet teknoloji ve felsefe hakkındaki görüşlerinize katıldığımı ifade etmek isterim