Nietzsche’nin Tarih Anlayışı
|
Mehmet BERK
Tarih, tamamen üstinsan deneyinin bize görünen yüzüdür. Kendisinin de “şimdiki”, “geçmiş” ve “gelecek” kavramlarını an’da - barındırabilen insan, tarih anlayışının tek yaratıcısıdır.
Nietzsche’ye göre geçmiş, acıdan başka bir şey getirmez ve çoğu zaman tutarsız ve anlamsız davranışlarımızın temelinde “geçmiş” vardır. İnsan, geçmişe dair sadece belirli gizleri kavramalıdır ve diğer yararsız tüm öğeleri bilincinden silip atmalıdır.
Tarih, Nietzsche’ye göre belirsizdir. Sadece geleceğe ışık tutabildiği oranda olumlanmalıdır. Bir tarihçi, sadece belgeleri bir araya getirip bir yorumda bulunursa, bu oldukça eksik olacaktır. Konunun sadece bir boyutunu ele almıştır çünkü…
Tarih, süreç olarak insanı veya dünyayı daha gelişkin, daha yetkin bir duruma getirmeyecektir. Çembersel olarak düşünülen zamanın başı ve sonu birdir. Gelişme dediğimiz kavram, sadece bir yanılsamadan ibarettir; çünkü tarih, varlığı yetkinleştirdiği gibi güçsüzleştirebilir de…
Doğanın, sanatsal olarak yaratıcı iki gücü olan Apollon ve Dionysos, aynı zamanda yıkımında habercisidirler. Tüm yaratı ve yıkımlar, bu iki temel güçle, inanılmaz bir estetik anlayışıyla gerçekleşir. İnsan, bu estetiğin, mucizenin, sanatın tam merkezinde üç boyutu birden kucaklar.
Tarihin yıkıcı süreçleri, gerilemeyle ve durgunlukla hissedilir. Fırtına öncesi sessizliği andırırcasına, beklenmedik bir anda, büyük bir enerjinin ortaya çıkışıyla her şeyi yıkar ve savurur.
Her şey yıkılmaya ve yeniden yaratılmaya, ebediyen mahkûmdur. Tek noktada, yaratı ve yıkımları onaylayabilmek, büyük bir kudret gerektirir.
Nietzsche, geçmişten çok geleceğin filozofudur. Çünkü o , “geçmiş” , “şimdiki an” ve “geleceği” tek bir noktada kavrayabilen ender insanlardandır.
Nietzsche’ye göre, Sokrates öncesi filozoflar ve felsefe anlayışı, zaman kavramını anlamış, mitsel değerlerle simgeleştirmişlerdir. Bu mitler, genel anlamda geçmişin değil, geleceğin mitolojileridirler.
Sadece geçmişin gizemli anlarından yapılmış büyülü anahtarlarla geleceğin kapılarını kavrayan insan, geçmişin kötü tortularını bilincinden temizlerse, geleceği görme, belki de ona hükmetme yetisine kavuşacaktır.
Tarih, Nietzsche’ye göre, akışına engel olan ya da yavaşlatan değişimlere göre değil, uzak geleceğine bağlı olarak bir anlam kazanır. Tarih anlayışında her zaman için, öncelikle gelecek ele alınmalı ve tarih anlayışı geleceğe göre şekillenmelidir.
Büyük yaratmaların süreci olan tarih, sadece yaratmaya temel olabilecek kavramların ışığında irdelenmelidir. Nietzsche’ye göre ne zaman ki, gerileme mevcutsa, o zaman tarihsel süreçlerde sessizlik ve durgunluk hâkimdir. Bu durgunluk, gelen büyük yıkımın ve zaman çemberinin aynı noktasında başlayan yeni yaratının başlangıcıdır.
Dionysos tip insan, yani üstinsan, tarihi üç boyutta ve tek bir anda kavrayabilecek insan tipidir. Bu sebeple Nietzsche’nin Zerdüşt tiplemesi, aynı zamanda bir tarihçidir. Kutsal olanın gizlerini açığa çıkarır.
Tarih, tamamen üstinsan deneyinin bize görünen yüzüdür. Kendisinin de “şimdiki”, “geçmiş” ve “gelecek” kavramlarını an’da - barındırabilen insan, tarih anlayışının tek yaratıcısıdır.
Nietzsche’ye göre geçmiş, acıdan başka bir şey getirmez ve çoğu zaman tutarsız ve anlamsız davranışlarımızın temelinde “geçmiş” vardır. İnsan, geçmişe dair sadece belirli gizleri kavramalıdır ve diğer yararsız tüm öğeleri bilincinden silip atmalıdır.
Tarih, Nietzsche’ye göre belirsizdir. Sadece geleceğe ışık tutabildiği oranda olumlanmalıdır. Bir tarihçi, sadece belgeleri bir araya getirip bir yorumda bulunursa, bu oldukça eksik olacaktır. Konunun sadece bir boyutunu ele almıştır çünkü…
Tarih, süreç olarak insanı veya dünyayı daha gelişkin, daha yetkin bir duruma getirmeyecektir. Çembersel olarak düşünülen zamanın başı ve sonu birdir. Gelişme dediğimiz kavram, sadece bir yanılsamadan ibarettir; çünkü tarih, varlığı yetkinleştirdiği gibi güçsüzleştirebilir de…
Doğanın, sanatsal olarak yaratıcı iki gücü olan Apollon ve Dionysos, aynı zamanda yıkımında habercisidirler. Tüm yaratı ve yıkımlar, bu iki temel güçle, inanılmaz bir estetik anlayışıyla gerçekleşir. İnsan, bu estetiğin, mucizenin, sanatın tam merkezinde üç boyutu birden kucaklar.
Tarihin yıkıcı süreçleri, gerilemeyle ve durgunlukla hissedilir. Fırtına öncesi sessizliği andırırcasına, beklenmedik bir anda, büyük bir enerjinin ortaya çıkışıyla her şeyi yıkar ve savurur.
Her şey yıkılmaya ve yeniden yaratılmaya, ebediyen mahkûmdur. Tek noktada, yaratı ve yıkımları onaylayabilmek, büyük bir kudret gerektirir.
Nietzsche, geçmişten çok geleceğin filozofudur. Çünkü o , “geçmiş” , “şimdiki an” ve “geleceği” tek bir noktada kavrayabilen ender insanlardandır.
Nietzsche’ye göre, Sokrates öncesi filozoflar ve felsefe anlayışı, zaman kavramını anlamış, mitsel değerlerle simgeleştirmişlerdir. Bu mitler, genel anlamda geçmişin değil, geleceğin mitolojileridirler.
Sadece geçmişin gizemli anlarından yapılmış büyülü anahtarlarla geleceğin kapılarını kavrayan insan, geçmişin kötü tortularını bilincinden temizlerse, geleceği görme, belki de ona hükmetme yetisine kavuşacaktır.
Tarih, Nietzsche’ye göre, akışına engel olan ya da yavaşlatan değişimlere göre değil, uzak geleceğine bağlı olarak bir anlam kazanır. Tarih anlayışında her zaman için, öncelikle gelecek ele alınmalı ve tarih anlayışı geleceğe göre şekillenmelidir.
Büyük yaratmaların süreci olan tarih, sadece yaratmaya temel olabilecek kavramların ışığında irdelenmelidir. Nietzsche’ye göre ne zaman ki, gerileme mevcutsa, o zaman tarihsel süreçlerde sessizlik ve durgunluk hâkimdir. Bu durgunluk, gelen büyük yıkımın ve zaman çemberinin aynı noktasında başlayan yeni yaratının başlangıcıdır.
Dionysos tip insan, yani üstinsan, tarihi üç boyutta ve tek bir anda kavrayabilecek insan tipidir. Bu sebeple Nietzsche’nin Zerdüşt tiplemesi, aynı zamanda bir tarihçidir. Kutsal olanın gizlerini açığa çıkarır.