Aydınlanma Dönemi ve Doğu Felsefesi
|
Aydınlanma dönemi insanın dünyaya, kendi yaşamına başka bir perspektiften baktığı bir zamandır.Yaşamın anlamına ilişkin arayışların varolduğu bu dönemde eşitlik, özgürlük ve laiklik tartışmalarını temel almıştır. Aklın öneminden çok duygusal algılara önem verilmiştir. İnsanın doğası üzerine derin tartışmaların yapıldığı ve eşitlik kavramının yaşamdaki yerinin tespit edildiği bu döneme; Locke , David Hume, Lean Jacques Rousseau damgasını vurmuştur.
Lock’a göre toplumsal yaşamda siyasal ve dinsel hoşgörü temel ilke olmalıdır. Yurttaşların haklarını savunabileceği ve ortak kararlara dayalı ve halkın onayına dayalı bir yönetim olmalıdır. Bu da ancak sözleşme ile gerçekleşebilir. Bu sözleşme her bireyin mülkiyetini korumalı, toplumda çıkabilecek gerilimleri, çatışmaları çözümleyecek bir aygıtı işaret etmelidir.Ama yine de Lock tam bir demokrat değildir. Görüşlerinde eşitlik ve özgürlükten bahsederken aslında bahsettiği erkek eşitliğidir.
Rousseau, hak eşitliğine dayalı ve insan doğasında yerleşik olarak varolan özgürlüğü savunmuştur. O sömürüye ve haksızlığa karşıdır. Köleliğin yaratılmasını ve buna ait sorumluluğu insan da görmektedir. Aslında insanın doğasında varolan bu eşitliği yine yönetici konumundaki bir avuç insan bozmaktadır. Buda kadar doğal ve sade bir yaşamın savunucusu olan Rousseaunun görüşleri özellikle egemen sınıfı rahatsız etmiştir. Kendisi de yoksulluk ve acı içerisinde vefat etmiştir. Görüşlerini yaşamına uygulayabilen düşünürlerden biridir.
Lock’a göre toplumsal yaşamda siyasal ve dinsel hoşgörü temel ilke olmalıdır. Yurttaşların haklarını savunabileceği ve ortak kararlara dayalı ve halkın onayına dayalı bir yönetim olmalıdır. Bu da ancak sözleşme ile gerçekleşebilir. Bu sözleşme her bireyin mülkiyetini korumalı, toplumda çıkabilecek gerilimleri, çatışmaları çözümleyecek bir aygıtı işaret etmelidir.Ama yine de Lock tam bir demokrat değildir. Görüşlerinde eşitlik ve özgürlükten bahsederken aslında bahsettiği erkek eşitliğidir.
Rousseau, hak eşitliğine dayalı ve insan doğasında yerleşik olarak varolan özgürlüğü savunmuştur. O sömürüye ve haksızlığa karşıdır. Köleliğin yaratılmasını ve buna ait sorumluluğu insan da görmektedir. Aslında insanın doğasında varolan bu eşitliği yine yönetici konumundaki bir avuç insan bozmaktadır. Buda kadar doğal ve sade bir yaşamın savunucusu olan Rousseaunun görüşleri özellikle egemen sınıfı rahatsız etmiştir. Kendisi de yoksulluk ve acı içerisinde vefat etmiştir. Görüşlerini yaşamına uygulayabilen düşünürlerden biridir.