BİLİMİ ELEŞTİRMEK (... devam )

a) Bilim adamının kendi alanına hapsolması olarak anlaşıldığında, bilim araştırıcısı, yalnızca o alan(lar)daki bilim adamlarından, meslekdaşlarından gelecek eleştirilere açık kalacağı için, o alan(lar)ın bilim içinde, bilimin kültür içindeki bütünlüğünü anlama, kavrama gücünden yoksun kalacaktır.

b) i) Bilim adamının bilim adamı olarak kendisi hakkındaki düşüncesi sınırlı kalır. ii) Çalışmalar durgunlaşmaya, kokuşmaya, ait olduğu yaşama ve kültür bütünlüğünden koparak, yabancılaşmaya gidebilir.

c) Çalışma alanına sinmi ş kültürel etkileri, ortaya koymaya çalıştığı bilim ürünlerinin kültürel dayanaklarını görememiş olur.

Dış eleştiri konusuna gelince, eleştirileri kültürün öğelerinden kaynaklanışlarına göre, sınıflandırıyorum. Burada, bu öğeler arasında kesin ayırımlar olmadığına, yer yer birbirlerinin içlerine geçmiş olduklarına dikkat edilsin. Bilime, metafiziğin, dinin, estetik duyguların (basitlik, simetri.... gibi) karışmış olmasını, sanatta, bilimin, dinin yer almasını bu duruma örnek gösterebiliriz.

a) Bilim adamlarından gelen eleştiriler. Kendi alanlarında belli bir saygınlığa ve üne kavuşmuş bilim adamlarının felsefî dayanaklı eleştirileri. (Newton, Einstein, Schrödinger gibi)

b) Toplum bilimlerinden, insanla ilgili bilimlerden gelen eleştiriler. (Bilgi sosyologları, bilim sosyologları, iletişim bilimcileri gibi)

c) Din adamlarından, dinle uğraşan bilim adamlarından gelebilecek eleştiriler. (Örneğin, dinsel inançlarla bilimin uzlaşması sorunlarından kaynaklanan eleştiriler gibi.)

d) Sanatçıların ortaya koydukları ürünlerle bilime yönelttikleri eleştiriler.

e) Bilimin yol açabileceği (çevre kirliliği, nükleer savaş gibi...) tehlikeleri protesto eden dernek ve kurumların eleştirileri.

f) Siyasal nitelik de taşıyabilen, belli dünya görüşlerinden yola çıkan eleştiriler. ("Humanism", Doğu Felsefesi, Marksizm.... gibi)

g) Felsefe alanından kaynaklanan eleştiriler. (Bilim felsefelerinin, varoluşçu felsefenin, insan bilimleri felsefesinin, ahlak felsefesinin, tarih felsefesinin, felsefe sistemlerinin ....bilim eleştirileri)

h) Sibernetik ya da sistem kuramında olduğu gibi, bilime belli bir açıdan bakmaya çalışan, çeşitli bilim dalları arasında bağlar kurmayı amaçlayan çabalardan yöneltilen eleştiriler.

ı) Bilimin uygulanmasıyla ilgilenen teknik adamlann, tıp uzmanlarının, mühendislerin, psikiyatristlerin... eleştirileri.
ıı) Bilimi, bu saydıklarımın dışında, değişik kaygılarla eleştiren kültür adamlarının eleştirileri.

Bu eleştiriler, teker teker eleştirilebilirse de, (Bu eleştiri, eldeki yazının amacı dışında kalıyor.), genel olarak, hiçbiri, bu yazıda taşıdığımız kültür-bilim etkileşmesi ışığında, kültür bütünlüğünü, bilimin çok yönlülüğünü, bu etkileşmelerin ve çok yönlülüğün kazandırdığı zenginlikle, bilimi belli bir insan anlayışı, dünya tasarımı açısından görme kaygısını taşımıyor sanıyorum.

Bizim eleştirilerimiz nasıl olacak? Bilimin i) anlaşılması ve ii) değerlendirilmesi kaygılarını taşıyacak.

Nesi anlaşılacak ve değerlendirilecek bilimin?

I) İç işleyişi
II) İç işleyişinin kültüre etkisi
III) Kültürün iç işleyişe etkisi.
IV) I, II, III'ün tarihsel oluşumu, gelişimi.

2. Önerdiğimiz bilim eleştirileriyle ne başarılacak?

a) Bilimin araştırma alanları arasında, bu alanlarla kültürün diğer öğeleri arasında etkileşme, iletişim güçlenecek.

b) Bilim ürünlerinin anlaşılması, dayandığı noktalar açık, belirgin kılınacak. Ürünlerin (bilimsel kuramlar, varsayımlar, savlar, yasalar, teknik basanlar ...) anlamlarının açık kılınması, içinde bulundukları alanların dışına açık olmalarıyla sağlanabilir; yoksa, onları anlama çabamız açık verebilir. Bu açık kılma, mantıksal çözümlemeler, değişik anlama yöntemleriyle gerçekleştirilebilir. Ürünlerin anlamları mantıksal, dilsel, simgesel anlamları ötesinde, insana ilişkin bilimler açısından psikolojik, sosyolojik, tarihsel açılardan irdelenebilir.

c) Bilim adamlarının bilim adamları topluluğu içinde davranışları, topluluğun davranış kuralları, değerleri, daha belirgin olacak; gerekirse, bu değerler ortaya çıkarılacak, tartışılacak, diğer kültürel değerlerle karşılaştırılıp değerlendirilecek, değişimleri, ya da daha etkin kılınmaları önerilebilecek.

d) Bilim adamlarının, bilimsel çalışmalarında kendileri hakkındaki görüşleri, meslekdaşları, diğer bilim dallan konusunda anlayışları, kültür üstündeki görüşleri, gündeme getirilmiş, bilim adamının ufkunun genişlemesi sağlanmış olacak.

e) Bilim adamları topluluğunun sosyolojik özellikleri, bu konuda çalışan bilim sosyologlarının çalışmalarının da eleştirilmesiyle ortaya çıkarılacak,tartışılacak.

f) Bilimin kurumsal, yönetimsel özelliği, siyasal işlevi, bilimi yönlendiren siyasal güçlerin tartışılması, önerdiğimiz kaygıların ışığında, gündeme getirilecek.

g) Genel olarak bilimin tüm öğelerinin şimdiye dek aydınlatılmış, aydınlatılmamış yanlan ortaya konacak; kendi aralanndaki ilişkileri, etkileşmeleri, kültürle olan bağlan, çok boyutlu özellikler taşıyan değişik bilim modelleri ile gözden geçirilmiş olacak. (Eleştirinin, bilim anlayışı, bilim modeli getirmeden yapılamayacağını söylemiştik!)

h) Umutla baktığımızda, bu eleştiriler, bu yazımızda sayamadığımız, düşünemediğimiz, kültürü zenginleştirici, devindirici sonuçlar doğurabilecek. (Olumsuz yanları olabilir mi? Olabilir. Bu olumsuzluktan bu yazımızda, okurun anlayışına sığınarak, görmezlikten geliyoruz!)

3. Bilim eleştirileri zaten yapılıyor. Biz bu önerilerimizle, önerilerimize gülünüp geçilmezse, bu eleştirilere ne eklemiş olacağız?

Bu eleştirileri de eleştirmeyi öğreneceğiz. Bilimi eleştirirken hem bilimi hem de bilim eleştirilerini eleştirmeyi öğreneceğiz.

4. Biz kimiz ki bilimi eleştireceğiz?

a) Diyelim ki bilim adamıyız. Her bilim adamından belki de konusunun üstünde yoğunlaşıp derinleşmesini engelleyecek, konusu dışına açılmayı beklemeye ne hakkımız var?

Böyle bir "açılma", bilim adamının psiko-sosyolojik yanına ilişkin bir özellik. Bilim adamı yaptığının kültürel temellerini, felsefeyle, dünya görüşüyle, toplumsal konumuyla, kişisel ve toplumsal yaşayışıyla, bütün bunlann ve konusunun tarihiyle ilgisini, araştırma kaygısı yapmıyorsa, böyle bir kafa yapısı taşımıyorsa, yürüttüğümüz eleştirileri anlayamıyor, onlara tepki gösteremiyorsa, üstüne gitmeye hakkımız olmasa gerekir. Yalnız, özel olarak bilim adamlannın eğitiminde, genel olarak bilimi tanıtıcı eğitimle bu kaygıyı yeni yetişenlere anlatmamız gerekir. Ders kitaplannı ona göre yeniden yazmak gerekir. (Örneğin, bilim tarihinde, bilim adamlarının yaptığı yanlışlar, ruhsal yaşamları, bilim adamları topluluğunun toplum
içinde yeri, malî sorunlarının çözümü... tartışılmalı.) Bilim anlayışımızı genişletmemiz, genişletilebilir nitelikte esnek bırakmamız öğretilmeli. Her bilim adamından bu tür eleştiri kaygısı bekleyemezsek de, bu kaygıyı öğretebiliriz bilim adamlanna. Bilim adamları, birbirlerine, bilim adamı olmayanlara taşıyabilir bu kaygıyı.

b) Belli bir bilim dalında uzman değiliz. Uzmanlann genişlik kaygısıyla yaptığı açıklamalardan, eleştirilerden, kültürdeki gözlemlerimizden, kendi yaşayışımızdan yola çıkarak, bilimi kavrayabildiğimiz açılardan, kavrayabildiğimiz ölçüde eleştirebiliriz. ("Hariçten gazel okumak" deyimi kullanılabilir mi burada? Eleştirmenler topluluğu, kültür adamları, bilim adamları yapılan eleştirileri değerlendirebilir; önemsiz bulduklarını eleyebilir.) Bir eleştiri demokrasisi öneriyorum burada. Düşünen, öğrenmeye çalışan herkes bilimi eleştirebilir. Bu eleştiriler eleştirilebilir.

Niçin? Niçini şu: Bilim insan üstü bir etkinlik değil ki. Dünyayı kavrayışımızı, çevremiz içinde dünyadaki yaşayışımızı anlamlandırmamızın yardımcısı. Bilim insanlar için. Bizim için. Benim için. Çağdaş bir insan olarak bilimden pay almam gerek. Sağlıklı bir ölçüde nasibimi almam gerek. İşte, bilim eleştirisi, doğal, ruhsal ve toplumsal çevremle, yaşayışıma verdiğim, vermeye çalıştığım, verebileceğim anlamın eleştirisidir. Bilimi, körükörüne peşinden seğirteceğim bir otorite olarak görmem. Bilimi yaşayışıma katmam, benimsemek gerekir. Zaten, kafa yapımı, çevremi, dünyayı kavramımı, ben farkına varmasam da etkilemiş, büyük ölçüde belirlemiştir bilim; "Bilim neylerse güzel eyler" deyip, edilgin bir boyun bükülükle hoş mu karşılayacağım onu?

Bilimi insan oluşturdu. İnsanın oluşturduğu her olgu gibi, bilim de, giderek birçok yönlerden, onunla ilgili insanların denetiminden çıkabiliyor.

Bilim kullanılıyor, çünkü: bilimin kurumsal niteliği, siyasal niteliği var. Bundan anladığım şu: Bilimin ürünleri, topluma egemen olan güçlerce kullanılmaktadır. Yönlendirilmektedir. Bu güçlerin amaçlan doğrultusunda, bilim kurumlan açık ya da örtük bir biçimde, belirlenmeye çalışılmaktadır. ("Bilim Politikası", son 30-40 yılda bilimi bu açıdan anlamaya çalışan bir alandır.) Burada soracağımız sorular: Bilim kimin hizmetinde? Bilimi kimler yönlendiriyor? Araştırma konularını kim, ne adına, niçin seçiyor?

5. Eleştirimiz belli bir bilim anlayışıyla yapılacak?

Bu bilim anlayışı, eleştiricilerinin bakış noktasını, kalkış noktasını, savlarını oluşturduğu kaynağı belirleyecek. Sezgilerinin dayandığı nokta olacak. Bu nokta çevresinde, diğer anlayışları da görmeye çalışan, bilimi, sınırlı bir insan kafası ne denli genişlikte görebilirse, o denli genişlikte görmeyi amaçlayan ufuk oluşturacak.

Bilim eleştirisi, görüşü olan, bu görüşü, diğer görüşlere kapalı olmayan, onlarla hesaplaşabilen, onlara açık olabilen tavırla yürütülecek. Kolayca ödün verip, çabucak uzlaşabilir bir tavırla değil, olağan ki. Çalışmamız sınırlı sayfalar içinde, karmaşık bir insan çabasını, bilimi ele almaya kalkışıyor. Taşıdığı belirsizlikler, yazarınınn kafasının da belirsizliklerle dolu olduğu izlemini uyandırabilir. Bir bölüğü sonraki çalışmalarla giderilebilecek kaçınılmaz belirsizliklerin ötesinde, tutarsızlıklarımı, belirsizliklere sığınarak kapamayı düşünenlerden değilim. Böyle bir bilim anlayışı ve eleştiri biçimi de önermiyorum. Sınırlarını bilmeye çalışan, belirsizliklerini anlamaya uğraşan, giderek eksiğini gediğini, yanlışlarını düzeltmeye, onarmaya çabalayan bir eleştirmen öneriyorum.

Kültürel bütünlük kaygısı, yukarıda sözünü ettiğim, "Nasıl bir dünyada yaşamalıyız?", "Bilim insan için nasıl bir dünya amaçlamaktadır?" sorularını akla getiriyor. Eleştirmen belli bir dünya tasarımı, dünya anlayışı, kavrayışı içindedir. Bu anlayış bir ölçüde bilimin ürünlerinden de kaynaklanabilir. Bilim adamında çoğu kez dile getirilmemiş biçimde olan bu anlayışı ortaya çıkarıp, bu anlayışı ya da anlayışları, kendi anlayışıyla, başka anlayışlarla karşılaştırıp tartışacaktır.

"Nasıl bir dünya?" sorusu, "nasıl bir çevre, nasıl bir toplum, nasıl bir tarih, nasıl bir yönetim...?" sorularını içine alıyor. Bir insan anlayışını gerektiriyor. Bilim adamının insan anlayışını ortaya çıkarmak da eleştirmenin görevi. Tartışıp değerlendirmek de başka bir görevi. Bilimsel bulguların çoğunun taşıdığı uzmanca bilgilerin öğrenilmesi çok zor olduğu için, nasıl bir dünya, nasıl bir insan için olduğu kolayca anlaşılmayabilir. Çoğu kez, bilim adamı, "ben bilim adamıyım; oturur konumun üstünde çalışırım; gerisi beni ilgilendirmez" diyebilir. (Bu anlayış, felsefede de, sanatta da yaygındır.) Bu anlayışdaki bilim adamını suçlamaya ne denli hakkımız var, bilmiyorum. Ama, ona yaptıklarından çıkarılabilecek sonuçları göstermek, eleştirmenin işidir.

Her eleştirmen, kendi insan anlayışıyla gelebilir. Ben bu yazımda, şimdiki kendi insan anlayışımı, gerekçelerine gitmeden, diğer eleştirmenlerin de kendi anlayışlarını ortaya koymaları umuduyla, bu insan anlayışı sözünün bulanıklığını, dile getirilmesinin türlü zorluklarını ileri süreceklerin önerilerini de bekleyerek, öneriyorum.

Şaşma duygusunu, bilinenlerin başka türlü olabileceği düşüncesini yitirmemiş; kafaca özerk, kendinin ve çevresinin farkında, "Ben niçin bunları yapıyorum?" ya da "Bilimi niçin eleştirmek gerekli?" sorularını yaşama gündemine almış; yanlışlanmaya açık, yanlışlarını öğrenerek sınırlarını aşan, ürünler ortaya koymayı, temellendirmeye çabaladığı savlar ileri sürmeyi seven; iletişime açık, başka görüşlere hoşgörülü olan, hoşgörüsüne karşın, eleştirmekten korkmayan, bunu onur sayan, değişik görüşlerin zenginliğinin kendi görüşlerini geliştirmede itici güç olduğunu anlamış, kendi araştırma çabasına inanan, yaşadığı kültür hakkında, görüşleri tasarımlan olan; ufku olan, ufkundaki insan için, bilim, bilim eleştirisi, bilim anlayışlannın eleştirisini yapan bir insan...

Bu insanın bir " idealleştirme " olduğunu biliyorum. Bilimi eleştirme düzeyine gelememiş insanı,bu insanın sorunlannı, konumun dışına ittiğimi de. insan, bilim adamları kültür adamlannca araştınlmaktadır. Bu araştırmalar, eleştiriler de insanı etkileyecektir. Bu "ideal" örnekteki insandan sapmalar kaçınılmaz olarak karşımıza çıkacaktır. Eleştiriye açıklık, duygusal özelliği ruhsal, toplumsal sorunları yoğun olan insan için, bedeli çok ağır, çok zor elde edilen bir özelliktir. Önerdiğim insan, bir " üst insan " değildir. Elbet çaresizlikleri, yetersizlikleri, yanlışlan olan bir insandır. Aramızda yaşayan , kendi kafasındaki modeli bilimden, kültürden öğrenen,eleştiren eleştirmeye çalışan, eleştirilmenin sıkıntısının üstünden gelebilecek bir insandır.

Kaygılanmızın iyi niyeti ile eleştiriye çabalıyoruz. Peki ya eleştiriye izin vermeyen bir ortamdaysak? Bir kez, iç eleştirisi olmayan, bilim adamının kendi kendisini, meslekdaşlannı eleştiremediği bir ortam bilimi öldürür. Bilim tarihinde,eleştirilerin gözardı edildiği durumlar hiç de az değildir; ama bilimin gücü, gelişimi,genişlemesi, büyük ölçüde eleştiriyle olur. Yanlışlar başka türlü nasıl düzeltilebilir? Yanlış yapmamak ne kadar olanaklıdır? Sürekli öğrenen kişidir bilim adamı, yanlış yapmadan öğrenmek pek zor olsa gerek.

Savım şu: Dış eleştiriye izin vermeyen ortamlarda, iç eleştirinin sağlıklı oluşması kolay değildir. İç ve dış eleştiriyi yok etmeye kalkarsanız, bilimi yok edersiniz. Peki, nasıl bir ortamdır, eleştiriye izin veren ortam? İşte bu, can alıcı önemdeki soru, bilim sosyolojisinin, tarihinin, politikasının ele alınacağı bir sorudur. Olağan ki, böyle bir ortamın koşullan ve oluşturulması, herkesin, özellikle felsefecilerin temel kaygıları arasındadır.

Peki, kim dinler eleştirmenleri? Kulak ardı edilirse, eleştirilerimiz, duyulmazsa? Gülünüp geçilirse, eleştirilerimize? Bilim tarihinde örnekler var. Daha 1950'lerde örneğini görüyoruz. (Velikoysky örneği!) Bilimin tarihi, yanlışların tarihidir diyenler, pek yanıltılıyorlar. Yazık ki bilimin tarihinden ve sosyolojik konumundan örnekler, bu yazıyı aşıyor. Eleştirmenin sözünü dinletebilmesi bir ileşitim olayı. Bilimsel yayınları ellerinde bulunduran güçler var. Bir bilim adamları topluluğuna girebilmenin, onlara sözünü kabul ettirebilmenin koşullan var. Sorunlar pek çok. İlk iş bunların farkına varmak. Eleştirenleri tanımak. Yalnız bilim adamlarına değil, bilim eleştiricilerine de sözümüzü dinletebilmek kolay değil. Bunlar, sözü olanların tarihde de karşılaştıktları sorunların bir bölüğü. Hızla büyüyen, çetrefilleşen bilimi anlama, eleştirme çabamızın çağımıza özgü sorunlarından bir bölüğü.

En iyisi: Deneyip, zorluklan görmek.

Salt, eleştiriyle kültürü, bilimi anlamak, yorumlamak, değiştirmeye çabalamak olanaklı mıdır? Eleştiri gereklidir. Yetmez. Kültüre, kültür ve bilim adamlarının anlamaya çalıştığı, henüz yeterince anlayamadığı etkiler vardır. Eleştirmenin görevi, eleştirisini hakkıyla yerine getirmektir.

  • Gizlilik Politikası ve Şartlar
  •   © 2007

    Back to TOP