OSMANLI DÜNYASI'NDA MANTIK BİLİMİ ve EĞİTİMİ - 3

Kuşkusuz bu örnekleri çoğaltmak mümkündür. Ancak daha da önemlisi, mübalağasız, yaklaşık VII Asır boyunca, örnek eserlerde de görüldüğü gibi, Mantık konularının özellikle eğitim amaçlı teliflerde farklı başlıklarla da olsa hep aynı tertip üzere kalmasının, aynı yöntemlerle araştırılmasının ve incelenmesinin hangi mülahazalara dayandığını tespit etmek, bu konudaki temel düşünceyi ortaya koymaktır. Bize göre bu konuda İbn Sina 'nın şu düşünceleri etkili olmuştur.

Şöyle ki, İbn Sina'ya göre, madem ki her bir bilgi ya tasavvurdur (kavramdır), ya da tasdikdir (önermedir); öyleyse bilmediklerimiz de bildiklerimi gibi ya bir kısım tasavvurlar ya da bir kısım tasdiklerdir. O halde bizim bilmediklerimiz hakkındaki araştırmamız ya tasavvurları, ya da tasdikleri elde etmeye yöneliktir. Kuşkusuz bu gelişi güzel bir çaba değildir. Bilâkis, bunların bilgisine mantığın ortaya koyduğu prensipler dahilinde bir takım zihnî faaliyetlerle ulaşılır. Bizi tasavvurlara ulaştıran zihnî faaliyet Tam Özsel Tanım (Hadd-i Tam), tasdiklere ulaştıran zihnî faaliyet ise Kiyas'tır. Bu ikisinin her birinden bazısı gerçeğe uygun (hakikî-hakikate uygun) bazısı da, gerçeğe uygun değildir, ancak her hangi bir açıdan faydalıdır. Bazıları da gerçeğe uygun olduğu halde doğru değildir.

İnsan yaratılışı icabı çoğu kez bunların arasını temyiz edemez. Eğer böyle olsaydı akıllılar arasında ihtilaf olmaz, düşüncelerinde tenakuz da vaki olmazdı. Halbuki, bilinenden bilinmeyene intikal, hem belirli bir maddeyi, hem de belirli bir sureti (formu) gerekli kılar. Öyleyse tanım ile kıyasın her biri için kendilerinden telif edildikleri maddeleri ve telifin kendisiyle tamamlandığı suretleri vardır. Nitekim her hangi bir maddeden tesadüfen ev veya kürsü yapılması doğru olmadığı gibi, herhangi bir şekilde ev ve kürsü yapılması da doğru olmaz. İşte bizi bilinenden bilinmeyene ulaştıracak fikir ve istidlallerde de durum böyledir. Bazen bozukluk surette, bazen maddede ve bazen de her ikisinde birden olabilir. Oysa mantık fikir ve istidlalleri her iki yönde inceleyerek, bir yandan bilinenden bilinmeyene hatasız intikalin kanunlarını ortaya koyarken, öte yandan, aklı takviye ederek, insana zihnî faaliyetlerde gerçek olanla gerçek olmayanı birbirinden ayırt etme yeteneğini ve ölçüsünü kazandırır.

Görülüyor ki, İbn Sina Aristoteles'ten farklı olarak Tanım ve Kıyas 'ı araştırırken Suret ve Madde ayırımı yapmaktadır. Bunun içindir ki, mantıkçılarımız, Mantık Bilimim önce Kavram Mantığı (Tasavvurat) ve Hüküm Mantığı (Tasdikat) diye ikiye ayırırken, her ikisi için de Mebabi (ilkeler) ve Makasid (amaçlar) olduğunu söylemişlerdir. Kavram Mantığı'nın mebadiini Beş Tümel, makasıdını Tam Özsel Tanım (Hadd-i Tam); Hüküm Mantığı'nm mebadiini Önermeler, makasıdını da Kıyas (Burhan) olarak belirlemişler ve maddesi yönünden Kıyas 'ı Beş Sanat başlığı altında incelemişlerdir.

Osmanlı Dünyasında siyasi olduğu kadar ilim ve fikir hayatı açısından da önemli sonuçlar doğuran Tanzimat döneminde ıslahına çalışılan medrese programlarında mantık yine yer almış ve çeşitli eğitim programlarında okutulmak üzere, bilhassa XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren, oldukça çok denecek kadar Türkçe Mantık kitabı yazılmıştır. Ne var ki, bunların ana kaynağı yine Ebheri 'nin İsağucisi 'dir. îsağuci ya tercüme edilmiş, ya şarh edilmiş, ya da onun plânı ele alınarak yeniden yazılmıştır. Ahmet Cevdet Paşa 'nın 1877 de yayınladığı Mi 'yar-ı Sedat 'ı bu serinin en güzel eseridir.

Bu eserler arasında az da olsa geleneksel olmayanları da vardır. İşte bu cümleden olmak üzere Avrupada'ki yeni mantık akımlarını da içine alan ilk Türkçe te'lif mantık kitabı, Cevdet Paşa'mn oğlu Ali Sedat'ın Mizanu'l-Ukûl fi'l-Mantık ve'l-Usûl adlı eseridir. 1885'de bu eser yayınlandığında fikir hayatımıza hâlâ Aristoteles anlayışına dayalı Fârâbî- İbn Sina geleneğine uygun mantık anlayışı hakimdi. Halbuki, Avrupa'da XVI. yüzyıldan itibaren bilimlerde metod sorunu mantık konuları arasında ele alınmağa başlamış, XX. yüzyılda Sembolik Mantık çalışmaları hızlanmıştır. İşte Mizanu 'l-Ukûl, yazarının da önsözünde belirttiği gibi, bizde o zamana kadar yazılmış mantık kitaplarından çok farklı bir tarzda kaleme alınmıştır. Bu eserle Ali Sedat, genelde İslâm özelde Osmanlı kültürü gelenek çemberinin dışına çıkarak, Tanzimat'tan sonra Batılılaşma hareketlerinde, mantık disiplininde ilk hamleyi yapmış, bu yoldaki yolcuların öncüsü olmuştur. Böylece fikir hayatımız Avrupa'da ortaya çıkan mantıkla ilgili bir çok yeni fikirlerden haberdar olmuştur.

Burada şu hususa dikkat çekmekte yarar görmekteyiz. Mantık kitapları Türkçe yazılmasına rağmen Terimler aynen muhafaza edilmiştir. Bunların Türkçe karşılıklarının bulunmasına gidilmediği gibi, Batı kaynaklarına dayanılarak yazılan mantık kitaplarında da Terimler Batıda kullanılan şekliyle aynen korunmuştur. Darül-Funûn Hocalarından ismail Hakkı (İzmirli'nin) 1914 yılında yayınladığı Felsefe Dersleri bunun güzel bir örneğidir.

Sonuç olarak diyebiliriz ki, Mantık, Aristoteles tarafından müstakil bir ilmi disiplin haline getirildikten sonra, çeşitli kültür çevrelerinde araştırmacıların süzgecinden geçip tercümeler yoluyla İslâm Kültür Çevrenine girmiştir. Burada Fârâbî ve İbn Sina'nın elinde olgunlaşarak bir İslâm Mantık geleneği oluşmuş, terimlerin Arapçalaştırmasından itibaren konularının tertibi, izahı, İslâmi İlimlerin metodolojilerinde bulduğu tatbik alanına uygun tarzda araştırılmasına kadar kendisine İslâm Kültürünün damgası vurulmuştur. Osmanlı dönemi öncesinde kurumlaşan eğitim programlarında kendisine bir yer bulmuştur. Bütün bu gelişmeler, İslâm Kültürünün ortak mirası olarak Osmanlı Dünyasına intikal etmiş ve XIX. yüzyılın ikinci yarısına kadar özde hiçbir değişiklik göstermeden, klâsik medrese eğitiminde varlığını sürdürmüştür. Dolayısıyla Osmanlı Dünyasında Mantık, İslâm Dünyasında Mantıktan soyutlanmaz, aksine Onun önemli bir kesitini oluşturur. Bu iddiaların en güzel ispatı, medrese programları ile okutulan ders kitaplarının içerikleri yönünden tahlilidir.

XVI. Yüzyıldan itibaren Avrupa'da gelişen yeni bilim anlayışına paralel olarak ortaya çıkan yeni mantık cereyanlarından Osmanlı Dünyası ancak XIX. yüzyılın son çeyreğinde haberdar olmuştur. Bu, ilmî bir zorunluluk neticesinde değil, Avrupai tarzda kurulan öğretim müesseselerinde örneklerine uygun olarak verilen dersler münasebetiyle olmuştur. Bu dönemde yazılan eserler daha önceki dönemde de çoğunlukla olduğu gibi, araştırma kaygısıyla değil, pedagojik gayeler ön plana çıkarılarak yazılan ders kitaplarıdır. Dolayısıyla yeni mantık cereyanlarında yaratıcı olunamamış ve Batıdaki bu faaliyetlere iştirak edilememiştir.

BİBLİYOGRAFYA

ADI VAR, Abdullah Adnan; Osmanlı Türklerinde İlim, İst. - 1970, Ali Sami al - neşşar; al-Mantık al -Suri, İskenderiye - 1955,
ATAY, Hüseyin; Osmanlılarda Yüksek Din Eğitimi, İst. 1983,
AYNİ, Mehmet Ali; Türk Mantıkçıları, İst.-1928,
BALTACI, Cahit: Osmanlı Medreseleri, İst. 1975,
BİNGÖL, Abdülkaddûs; Gelenbevî'nin Mantık Anlayışı, M.E.B. Yayınlan, İst -1993, Klâsik Mantık 'm Tanım Teorisi, M.E.B. Yayınlan, İst. - 1993, "İslâm Kültür Dünyasında Mantık Geleneğinin Kurulmasında Türk Düşünürlerinin Yeri", Milli Eğitim, 22, Aralık 1989,48-55,
"al-Semerkandi ve Kıstasu' 1-Efkâri", Fen-Edebiyat Fakültesi Araştırma Dergisi, 19, Erzurum - 1991,173-182, "Türk Kültür Tarihinde Mantık Hareketleri", Türk Kültürü ve Felsefi Panelleri, 24-25 Nisan 1991,
TEBLİĞLER, Kayseri-1992,11-24. "Semerkandi'nin Kıstas'mda Kıyas Teorisi", Felsefe Dünyası, 20 Bahar-1996, 10-33, XVIII. Yüzyıl Türk Mantıkçıları" Fen-Edebiyat Fakültesi Araştırma Dergisi, 14 Erzurum-1986, 55-67 "Türk-İslâm Kültür Dünyasında İsagoji" 1. Felsefe ve Sosyal İlimler Kongresi 7-11 Mayıs Erzurum 1984,
BOLA Y .Naci; "Yüklemin Niceliği Meseleleri ve İbn Sina Mantığında Yüklemi
Nicelikli Önermeler" Uluslar arası İbn Sina Sempozyumu, Ankara-1984
Al-Ebheri. Esirü'd-Din Mufaddal b.Ömer; İsağuci, İstanbul-1312 H.
Fârâbî "Kİtab al-İbare", (Prof.Dr.Küyel Neşri ve Tercümesi), Araştırma,C.IV, 1966.
Fârâbî; Risaletu Cemi'i' 1-Mantıkıyetti Semâmiye, (Yazma Nüsha,) Hamidiye (812),
Fârâbî; al-Elfaz al-Musta' mele fı'1-mantık (Muhsin Mahdi Neşri) Beyrut-1946.
Fârâbî İhsau' 1-Ulûm, (Çev: Prof. Dr.Ahmet Ateş) İst.-1955.
Fenarî, Muhammed b. Hamza Risale-i Esiriye, İst. 1304 H.
Gelenbevî, İsmail Efendi; Burhan, İst.-1306 H.
Haşiyetül-Burhan, îst.-1306 H,
İbn Haldun, Mukaddime, Beyrut-1981.
İbn Sina; Kitab al Hudud (Yazma Nüsha), Şehid Ali Paşa, 2725/51,
İbn Sina; al-Necat (Muhyid-Din Sabrî Neşri) Mısır-1938,
tbn Sina; Uyun al-Hikme, (Ord.Prof.Ülken Neşri), Ank. -1953,
İbn Şinâ; aMşarat ve al-Tenbihat (Neşir. Süleyman Dünya) Kahire-1960,
İZGİ, Cevat; Osmanlı Medreselerinde İlim, Riyazi İlimler-1 İst-1997,
Kazvini, Necmü d-Din Ali b.Ömer, Şemsiye, 1st , 1325 H.
KEKLİK, Nihat: İslam Mantık Tarihi ve Fârâbi Mantığı, İst-1969-1970 (c.1-2),
KÜYEL , Mübahat (Türker); Türkiye'de Cumhuriyet Döneminde Felsefe Eylemi, Ank.-1976,
MADKOUR, İbrahim; L' Organon D' Aristoteles dans Le Monde Arabe, Paris-1969,
Mustafa Galip; İbn Sina, Mektebatu'1-HMI, Beyrut-1981,
ÖNER, Necati; Klâsik Mantık, Ankara-1970,
ONER, Necati; Klâsik Mantık, Ankara-1970,
ÖNER, Necati; "Mantıkçı Baba-Oğul Ahmet Cevdet Ali Sedat," Erdem Evlül 1986,769-799,
Al-Semerkandî Muhammed b.Eşref; Kıstasu' 1-Efkâr f î Tahkiki' I Esrar, Ayasofya, No:2565/2,
SÖNMEZ, Selami; Anodolu'daki Selçuklular ve Beylikler Dönemi Medreseleri, Doktora Tezi, Erzurum-1992,
Teftezanî, Sa'du' d-Din Mes'ud b.Ömer; Tehzip al-Mantık ve al-Kelâm, İst.-?
UZUNÇARŞILI, İsmail Hakkı; Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilatı, Ankara-1965,
ÜLKEN, Hilmi Ziya; Mantık Tarihi.İstanbul-1942,
1 | 2 | 3

  • Gizlilik Politikası ve Şartlar
  •   © 2007

    Back to TOP