AQUİNOS'LU THOMAS'IN DİN FELSEFESİNDE 'ZAMANIN BAŞLANGICI ve YARATMA' SORUNU - 4

Thomas, Boethius'un 'ezelîlik' tanımını benimser ve Summa Theologiae adlı eserinin 10. Meselesinin birinci makalesinde, bu tanıma karşı yapılan itirazlara cevaplar vermek suretiyle onu savunur. Boethius'a ait olan bu tanım ise şöyledir: "Sonu ve başlangıcı olmayan bir hayatın tamamına mükemmel bir şekilde ve aynı anda [yani, peşpeşe gelen zaman içinde olmaksızın] sahip olmaktır."

Şimdi biraz daha yakından incelemek amacıyla bu tanımı analiz edelim. Tanıma göre ezelî olmak demek, şu iki şartın ikisini birden taşımak demektir:

1- Başlangıcı ve sonu olmayan bir hayata sahip olmak;

2- Böyle bir hayatın tamamına eksiksiz ve mükemmel bir şekilde aynı anda sahip olmak.

Başka bir deyişle, ezelî olan bir varlık, öncelikle başlangıcı ve sonu olmayan bir hayata sahip olan, ikinci olarak da bu hayatın tamamını eksiksiz ve mükemmel bir şekilde aynı anda—örneğin biz insanlarda olduğu gibi zamanın peşpeşe gelen ânları içinde değil— yaşayıp gerçekleştiren bir varlıktır.

Ayrıca, Thomas'a göre ezelîliğin bir diğer gereği ve göstergesi de 'değişmeyen hareketsiz (immutable) bir varlık' olmaktır; tıpkı zamanın gerek şartı ve göstergesinin 'değişim ve hareket' olduğu gibi. İşte bu nedenle Thomas, sözkonusu kelime gerçek anlamına tam olarak uygun bir şekilde kullanıldığında ezelîliğin sadece Tanrı'da bulunduğunu, çünkü bu anlamda değişmeyen ve hareket etmeyen tek varlığın Tanrı olduğunu söyler.

Ancak, asla yok olmamak, çok uzun süre varlığını devam ettirmek veya hiç değişikliğe uğramamak gibi bir değişmezlik ve hareketsizlik özelliğini bazı yaratıklar Tanrı'dan aldıkları için, bu tür varlıkların da bir anlamda ezelî oldukları söylenir. Çünkü bu varlıklar, tam manâsıyla olmasa bile bir anlamda—O'nun yaratıkları olarak O'ndan bu özelliği almak suretiyle—Tanrı'nın ezelîliğine iştirak etmektedirler.

Fakat yine de şu noktanın altı çizilmelidir ki, Tanrı dışında hiçbir varlık, başkasından bağımsız olarak kendi varlık, değişmezlik ve hareketsizliğine sahip olmadığı için, kelimenin tam anlamıyla yegâne ezelî olan varlık O'dur. 'Ezelî' teriminin diğer varlıklar için olan kullanımı—bu varlıklar yukarıda tanımlandığı anlamda gerçekten ezelî oldukları için değil— tâli, mecazî ve analoji yoluyla yapılmış olan bir kullanımda-.

Evrenin ezelîliğinin mümkün olup-olmadığı konusuna gelince, Thomas meseleyi Summa Theologiae'nın 46. Sorusunda ele alır ve Tanrı'dan başka herhangi bir şeyin ezelî olarak varolmuş olabileceği ihtimalini açık bir şekilde reddeder. Thomas burada, evrenin ezelîliğini iddia eden kanıtlarla ilgili olarak şunları söyler: Evrenin ezelîliğini gerektiren ne evrenin özünden, ne de Tanrı'nın iradesinden kaynaklanan bir zorunluluk vardır. Dolayısıyla, evrenin ezelîliğini ileri süren kanıtlar, kesin olarak kanıtlanamayan türden kanıtlardır.

Thomas, Aristoteles'in evrenin ezelîliği konusundaki kanıtlarının bir yorumunu da sunar. Ona göre bu kanıtlar, daha önceki düşünürler tarafından ileri sürülen bazı düşünce ve kanaatlere karşı koymak niyetiyle ortaya atılmışlardır. Zaten evrenin ezelden beri varolageldiğini kanıtlıyor da değillerdir. Evrenin ezelî olduğunu söyleyen bu kanıtlar, birer kanıt olmaktan çok, tavsiye niteliği taşıyan görüş ve kanaatlerdir. Thomas, Aristoteles'in kanıtlarını bu şekilde yorumlamasının nedenlerini ise şöyle belirtir: Öncelikle, daha önce de belirttiğimiz gibi, Aristoteles bu kanıtlarında konuyla ilgili kanıtlar ortaya koymak yerine kendinden önceki düşünürlerin görüşlerine dayanmak gibi bir yol izlemektedir. İkinci neden olarak Thomas, evrenin ezelîliği konusundaki diyalektiğe net bir çözüm getiremediğini, Topics adlı eserinde Aristoteles'in kendisinin de itiraf ettiğini nakleder.

Diğer yandan Thomas'a göre, evrenin ezelî olmadığı—yani, hadis olduğu— da kesin olarak kanıtlanabilir bir iddia değildir. Çünkü, yalnız başına mütalâa edildiğinde evren, böyle bir kanıtlamaya temel teşkil edebilecek hiçbir şey sunmamaktadır. Ayrıca, böyle bir kanıtlama, evrenin etkin sebebine dayanılarak da gerçekleştirilemez. Zira sözü edilen sebep, iradesini kullanarak iş yapan ve iradesi de doğal yoldan insan aklı ile araştırılıp öğrenilemeyen bir Faildir.

Buna göre, eğer evrenin ne ezelî ne de hadis olduğu kanıtlanamıyorsa, evrenin sürekli varolagelmiş —yani, ezelî—bir şey olup-olmadığım nasıl bilebiliriz? Thomas bu soruya şu yanıtı verir: Bu konu, Tanrı'nın iradesi ile ilgili bir meseledir; O'nun iradesinin insanlar tarafından bilinmesi ise sadece vahiy yoluyla gerçekleşmektedir. Teolojinin evrenin ezelî olmadığını söylediği göz önüne alınırsa denebilir ki, bu problem, sadece inanç yoluyla çözülmektedir, kanıtla değil. Şu halde Thomas, Tanrı'nın öyle irade ettiğini vahiy bize söylediği için evrenin bilfiil ezelî olmadığını—hadis olduğunu—kabul etmektedir.

Her ne kadar Thomas evrenin bilfiil ezelî olduğunu vahyin verdiği bilgiye dayanarak reddediyor ve ne bu görüşün ne de aksinin kanıtlanamayacağını iddia ediyor ise de, o, bunun, evrenin ezelîliğinin imkânsız olduğu anlamına gelmeyeceğini söyler. O, "Evrenin Ezelîliği Üzerine" adlı eserinin giriş kısmında şu ifadelere yer vermektedir: "Katolik inancına göre evrenin varlığının bir başlangıcı bulunduğunu kesin olarak kabul etmekle birlikte, yine de zihinlerde, onun ezelî olmuş olabileceği konusunda bir kuşku kalabilir."

Burada da yine evrenin bilfiil varlık alanına çıkmazdan önce sürekli varolagelmiş olması konusunda üç seçenek bulunmaktadır: Birincisi: Evrenin, maddesinin pasif potansiyelliği nedeniyle bilfiil varolmazdan önce varolmuş olabileceği—yani, bilfiil varolmazdan önce bilkuvve (aktüel olmazdan önce potansiyel olarak) varolmuş olabileceği—söylenebilir. İkincisi: Evrenin bilfiil varolmazdan önce varolmuş olması, onun etkin sebebi onu bu şekilde var edebilecek bir güce sahip olduğu için mümkündür—yani, onun etkin sebebi ona böyle bir varlık vermiş olabilir. Üçüncüsü: Evrenin bu şekilde varolması, özünde çelişkili bir durum değildir; dolayısıyla onun böyle bir varoluşa sahip olmuş olması mümkündür.

Bu üç seçeneğin tartışmasına geçmeden önce, burada sözü edilen 'imkân'in—Thomas açısından—gerçek ve ontolojik bir imkân olmayıp, varsayımsal, teorik ve mantıksal bir imkân olduğunu bir kez daha vurgulamak yararlı olacaktır.

Şimdi Thomas'ın bu üç seçenek karşısında takındığı tavrı görelim. Thomas, ilk seçenekte belirtilen imkânı şu ifadeleriyle reddetmektedir: "Evrenin bilfiil varolmazdan önce varolabilmesi, maddenin pasif potansiyelliği nedeniyle değil, Tanrı'nın aktif gücü nedeniyle mümkündür." Ayrıca Thomas şunu da belirtir: Evrendeki diğer varlıklar şöyle dursun, katıksız ruh veya meleklerde bile, bu varlıklar yaratılıp varlık alanına çıkmazdan önce, her tür potansiyelliğin kaynağı olan maddeye ilişkin herhangi bir pasif potansiyellik bulunmuyordu.

Bu nedenle, Aristoteles'in 'ilk hareket'i yaratma olarak yorumlanmak istense bile, bu hareket de kendisinden önce bir pasif potansiyelliğin varlığını—yani, hareketi kabul edecek ya da harekete geçecek bir şeyin varlığını—gerektireceği için, Thomas'ın bu ifadeleri böyle bir yorumu da reddetmiş olacaktır. Bu reddediş, Thomas'ın aynı makalede geçen 4. ve 5. itirazlara verdiği cevaplardaki şu ifadeleriyle birlikte okunursa mesele daha iyi anlaşılacaktır: "Biz kendi adımıza iddia ediyoruz ki, hareket, hareketin öznesi—yani, hareket eden varlık—varlık alanına çıktığı andan itibaren sürekli varolmuştur." Bunun anlamı şudur: Hareket ve hareketin öznesi, aynı anda birlikte varlık alanına çıkmışlardır. Thomas'ın bunu destekleyen diğer ifadesi ise şöyledir: "Bizim kanaatimiz şudur: Evren varolmadan önce ne yer ne de mekan—yani, vücut giyme potansiyeline sahip fakat henüz onu giymemiş olan bir uzay—vardı." Şu halde diyebiliriz ki, Thomas'a göre, evrenin bilfiil varolmasından önce ne hareket—ister potansiyel isterse aktüel anlamda—ne hareketin öznesi, ne yer ne de mekan vardı. Bu mütalaalardan, evrenin doğasının, bilfiil varolmazdan önce başka bir şekilde varolagelmiş ve dolayısıyla ezelî olabileceğine işaret eden herhangi bir şey içermediği anlaşılmaktadır.

Evrenin, Tanrı'nın gücü nedeniyle ezelden beri varolagelmiş olabileceği ihtimaline gelince, bunun da iki nedeni olabilir. Birincisi: Tanrı böyle bir varoluşu gerçekleştirmek zorunda olabilir; ancak, Tanrı, iradesiyle hareket eden bir varlık olduğu için, böyle bir şey kabul edilemez. İkincisi: Tanrı, evrenin ezelden beri varolagelmesini irade etmiş olabilir. Thomas'a göre bu ikinci seçenek, gerçek olmayan, varsayımsal olarak kabul edilebilir bir ihtimaldir. Zira Thomas'a göre Tanrı'nın iradesinin ne olduğunu bilmenin yegane yolu olan vahyin bize bildirdiğine göre, Tanrı, iradesini, ezelî bir evren yaratma yönünde kullanmamıştır; fakat kullanabilirdi de.
1 | 2 | 3 | 4 | 5

  • Gizlilik Politikası ve Şartlar
  •   © 2007

    Back to TOP