AQUİNOS'LU THOMAS'IN DİN FELSEFESİNDE 'ZAMANIN BAŞLANGICI ve YARATMA' SORUNU - 3
|
Öncelikle şunu belirtmeliyiz ki, zaman zaman bir şeyin cinsini veya yapıldığı maddeyi ifade etmek için de kullanılan ve Latincede 'ex', İngilizcede 'from' edatı ile ifade edilen ve Türkçede de '-den, -dan' ekleriyle karşılanabilen ifade şeklinin 'yoktan' veya "hiçlikten' terimlerindeki fonksiyonu, Thomas'a göre, varlığın yapıldığı hammaddenin cinsini ifade etmek değil, süreç bakımından öncelik ve sonralığı ifade etmektir. Thomas'ın burada ne demek istediğini bir örnekle açıklayalım. Meselâ, şu iki cümleyi birbiriyle karşılaştırıp, sözü edilen ekin buradaki fonksiyonunu görelim: 'Âdem topraktan yaratıldı' ve 'Âdem yoktan yaratıldı'. Bu cümlelerden ilkinde '-tan' eki Âdem'in yaratıldığı hammaddenin cinsini belirtme ya da bildirme işlevi görürken, ikincisinde ise böyle bir işlev görmez, Âdem'in süreç ile ilişkisini veya yaratılmanın niteliğini bildirir. Bu işlev farklılığına dayanarak bu iki cümlenin bize anlattığı şeyleri şu şekilde ifade edebiliriz: Birinci cümleden, Âdem yaratılmadan önce toprak denilen bir varlığın bulunduğunu ve bunun Âdem'in hammaddesini oluşturduğunu anlarız. İkinci cümleden ise böyle bir anlam çıkartamayız. Örneğin, 'Âdem yaratılmadan önce "yok" diye bir varlık vardı ve Âdem bu varlığın hammadde olarak kullanılması suretiyle yaratıldı' diyemeyiz. İkinci cümlenin bize söylediği şey, Âdem'in önce yok iken daha sonra yaratılıp varlık alanına çıkartıldığı şeklinde bir iddiadır. Yani burada, sözü edilen yaratmanın, fiziksel bir mutasyon veya değişimden farklı olan bir fiil olduğu anlatılmak istenmektedir. İşte, Thomas'a göre, 'ex nihilo' terimindeki 'ex' sözcüğü veya İngilizce 'from nothing' ifadesindeki 'from' edatı, yukarıdaki örneklerden ikincisinde geçen '-tan' eki anlamında kullanılmakta ve onunla aynı işlevi görmektedir.
İkinci olarak, 'yoktan' ifadesinde yer alan 'yokluk' kavramı, yaratılma öncesi varolduğu kabul edilebilecek herhangi bir varlık ile yaratılma arasında olması tasavvur veya hayal edilebilecek herhangi bir ilişkiyi kökten reddeder. Buradaki 'yok' terimi yerine başka bir terim konularak ikisi arasında karşılaştırma yapıldığında, sözkonusuedilişin daha açık ve anlaşılır bir şekilde ortaya çıktığını görürüz. Bu amaçla yine yukarıda geçen örnek cümlelerimizi ele alalım ve 'topraktan' ifadesi ile 'yoktan' ifadesinin anlattığı şeyleri karşılaştıralım. İlk ifadeden, toprak ile Adem arasında, hem bir 'hammadde varlık-rafine edilmiş varlık' ilişkisi ve hem de bir 'öncelik-sonralık' ilişkisi düşünülebilecektir. Oysa yokluk ile Âdem arasında bu türden ilişkilerin bulunması mümkün görünmüyor. Çünkü yok teriminin ifade ettiği şeye herhangi bir varlık arfedılememektedir. Tam bu noktada, belki de, yokluk ile Âdem arasında bir öncelik-sonralık ilişkisinin olabileceği şeklinde bir itiraz yapılabilir. Ancak buna, öncelik-sonralık ilişkisinin iki varlık arasında olabileceği, yokluk kavramına ise herhangi bir varlık atfedilemeyeceği ve dolayısıyla böyle bir ilişkinin olamayacağı şeklinde cevap verilebilir.
Thomas, kutsal kitapta geçen 'yaratılma' olayının Aristotelesci anlamda yorumlanmasının mümkün olmayışının nedenlerini bu şekilde açıklamaktadır. Şimdi, Thomascı 'yaratılış' anlayışı ile Aristotelesci 'ilk madde ve ilk hareket' anlayışı arasındaki farkı çok kısa bir şekilde belirterek Thomascı yaklaşım hakkındaki incelememize devam etmek istiyoruz. Aristotelesci anlayışta ilk hareketi yapma yeteneğine sahip olan ilk madde, potansiyellik anlamında da olsa bir varlığa sahiptir. Varlıkların ilk maddeden zuhuru anlamına gelen ilk hareket de, ilk maddenin bu potansiyellik durumunun aktüelleşmesini ifade eder. Thomascı anlayışta ise 'yokluk' kavramı ne potansiyellik ve ne de başka herhangi anlamda bir varlığa sahip değildir. Aksine, bu kavram, her türlü varlığın yokluğu anlamını ifade eder. Buna göre, 'yokluk'un herhangi bir anlamda—buna Aristotelesci anlam da dahildir—bir varlığa sahip olduğunu söylemek, bir iç-çelişki durumudur. İşte iki yaklaşım arasındaki bu farklılık nedeniyle Thomascı düşüncede 'yaratmak'—yoktan varetmek anlamında—şeklindeki nedensellik ile diğer türden nedensellikler arasında bir ayrım yapılmış ve diğer nedensellik türlerinin aksine olarak 'yaratıcı nedensellik' (creative causality) sadece Tanrı 'ya atfedilmiştir. Yani Thomascı düşüncede yegane yaratıcı sebep Tanrı'dır.
Buraya kadarki incelememizden anlaşılmaktadır ki, ilk madde ve ilk hareket ile ilgili olarak Thomas, kutsal kitapta geçen ve 'yoktan varetme' şeklinde anlaşılan yaklaşımı tercih etmektedir. Ancak, bu yaklaşım da sorunsallıktan uzak değildir. Örneğin, konumuzu yakından ilgilendiren bir sorun, bu yaklaşımın Augustinus tarafından ortaya konan klasik ifadesi içinde geçen 'başlangıçta Sen yeri ve gökleri yarattın' şeklindeki kısımdır. Tırnak içinde aktardığımız bu ifadelerden, yaratmanın sanki zaman içinde gerçekleştirilmiş olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü buradaki 'başlangıçta' terimi bir zaman ifadesidir ve yaratmaya göre bir önceliği ifade etmektedir. Eğer durum böyleyse—yani yaratma zaman içinde gerçekleşmiş ise—bu durumda doğal olarak akla şu sorular gelmektedir: Biz biliyoruz ki zamanın varlığı hareketin varlığına, hareketin varlığı da hareket edebilen bir şeyin varlığına bağlıdır. Daha yaratma gerçekleşmemiş iken—yani hareket edebilen hiçbir şey henüz varlık alanına çıkmamış iken—zaman diye bir şeyin varlık alanında bulunması nasıl mümkün olabilmektedir?
Thomas bu problemin, kutsal metinde geçen ifadelerin nasıl anlaşılacağı ile ilgili bir problem olduğu kanısındadır. Kutsal metindeki bu ifadeler, belli bir amaç için orada bulunmaktadırlar; Thomas bu amacı şu şekilde açıklar: "Bazı kimseler ezelî ve ebedî bir evren ve başlangıcı olmayan bir zaman anlayışını benimsemekteydiler. İşte bu görüşe karşı, 'başlangıçta' terimi, 'zamanın da başlangıcı vardır' anlamını ifade etmek üzere kutsal kitaptaki ifadede yerini almıştır." Terimin Thomas tarafından yapılan bu yorumuna göre 'yaratma' zaman içinde değil, zamanla birlikte gerçekleştirilmiştir; yani zaman evrenle birlikte yaratılmıştır, ondan daha önce değil.
Thomas'a göre, 'başlangıçta' teriminden yaratmanın zaman içinde gerçekleştiği şeklinde bir sonuca gidilmesinin önemli bir nedeni de 'sebep ve sebeplilik' kavramıdır. Sözkonusu terimi bu şekilde yanlış yorumlayan kişilerin sebep ve sebeplilik anlayışlarında bir yanlışlık sözkonusudur. Bu yanlışlık, tek tek sebepler ile evrensel Sebep arasında hiçbir fark yokmuş gibi davranarak onları aynı kategoriye yerleştirmektir. Oysa Thomas'a göre, evrensel sebep, çok önemli bir noktada diğer sebeplerden ayrılmaktadır.
Thomas bu önemli noktayı şöyle ifade eder: "Evrendeki belli bir sebebin sebepliliğini icra etmesi, maddenin olduğu kadar zamanın da önceden varolmasını gerektirir. Hem tüm varlıkları ve hem de zamanı meydana getiren evrensel sebep hakkında 'ân'ların peşpeşe gelmesi hayal edilmek suretiyle zamanın şu ânında sebeplilik eylemini icra ediyor fakat ondan önceki ânda icra etmemişti şeklinde—sanki zaman onun eyleminden önce var olan bir ön şart gibi düşünülerek —bir değerlendirmede bulunulamaz. Zira sonucun tarih ve zamanını Yüce İrade ve Gücünün uygun ve yerinde olan tezahürüne göre belirleyen şeyin, sözü edilen sebep olduğu kabul edilmektedir."
Thomas, yaratmanın zaman içinde gerçekleştirildiği şeklindeki yaklaşımın nedenlerinden 'sebep ve sebeplilik' kavramı konusundaki yanlışlığa bu şekilde işaret edip doğrusunu belirttikten sonra, Önemli bir tespitte daha bulunur. Bu tespit şu şekilde ifade edilebilir: Her ne kadar evrendeki 'tüm varlıklar ve zaman' yaratılmış olup bu yaratma fiilinden önce zaman diye bir şey sözkonusu değilse de, doğamız gereği biz insanlar bu yaratma olayını 'bir peşpeşe geliş ve zaman içinde gerçekleşen bir süreç' gibi—yani, sanki yaratmadan önce bir zaman mevcut imiş gibi—anlamak durumundayız; başka türlü anlama imkânımız da yok gibidir. Thomas'in bu yaklaşımının temelinde onun bilgi teorisi yatmaktadır. Thomascı bilgi teorisine göre, herhangi bir şey veya durum, bir suje tarafından bu sujenin mahiyet ve tabiatına uygun bir şekilde algılanıp kavranır.
Örneğin Tanr'nın mahiyeti insanınkinden farklı olduğu için O'nun herhangi bir şey olayı kavraması da insan kavrayışından farklı olmaktadır. Yani Tanrı'nın O'nun mahiyetine uygun bir tarzda—sözgelimi, Tanrıca bir kavrayış—insanınki de kendi mahiyetine göre—meselâ insanca bir kavrayış—olmaktadır. Dolayısıyla Thomas'a göre, bizim anlama ve kavrama yetimiz {intellect) bir nesne veya olayı önce 'yok olan" daha sonra da 'varlık alanına çıkan' bir şey olarak anlamaktadır.
Bu şekildeki kavrayış, bizim zamansal süreç içinde bulunan ve böylece kavrayan bir varlık olmamız nedeniyledir. Dahası, bu zamansallığımız kavrayışımızla sınırlı kalmayıp ifade ediş tarzımıza da yansımaktadır. İnsanın anlama ve ifade etme yetisinin diskursif karakteri ile ilgili bu söylediklerimiz, Thomas'ın dilinde ifadesini şu şekilde bulmaktadır: "Bizim anlatım ve ifade ediş tarzımız anlayış tarzımız ile uygunluk arzetmek durumunda olduğu için,... yaratmayı, 'bir halden diğerine geçme' şeklinde anlar ve buna bağlı olarak da 'yok'tan 'varetmek' şeklinde [yani, zamansal olarak önce yokluğun sonra da var olmanın bulunduğu izlenimini veren bir şekilde]
ifade ederiz."
İşte, bu şekilde yanlış izlenim uyandırmalarına ve—hatta bunun da ötesinde—yanlış anlamaya sebep olmalarına rağmen, 'yaratılmadan önce' ve ' başlangıçta hiçbir şey yoktu, sonradan yaratıldılar' gibi ifadeler, insan anlayış ve ifadesi için kaçınılmazdırlar; insanoğlu bunları kullanmaksızın yapamamaktadır (veya başka bir deyişle, meramını ancak bu şekilde anlatabilmektedir).
Thomas'ın evrenin yaratılmış olduğu ve bu yaratılmanın da hangi anlamda bir yaratılma olduğu hakkındaki yaklaşımını yukarıda gördük. Buna göre evren, Tanrı denilen evrensel sebep tarafından yoktan yaratılmış idi. 'Evren-zaman' ve 'yaratılma-zaman' ilişkisi açısından bakıldığında ise, Thomas'a göre, evrenin yaratılması zaman içinde değil zamanla birlikte gerçekleştirilmişti. İşte bu son cümle, bir soruyu akla getirmektedir; Evrenin yaratılması zaman içinde olmadığına—yani, yaratmadan önce bir zaman sözkonusu olmadığına—göre, acaba hem evren hem de zaman—yaratılmış olmakla birlikte— ezelî olamazlar mı? Şimdi, Thomas'ın bu soruya verdiği cevabı araştıracağız. Ancak, burada şunu hemen belirtelim ki 'yaratılmış olan evren ve zaman ezelî olabilir mi-olamaz mı?' sorusuna verilecek cevap, 'ezelîlik' kavramı ile neyin kastedildiğine bağlıdır. Dolayısıyla, Thomas'ın sözkonusu soruya verdiği cevaba geçmeden önce onun 'ezelîlik' konusundaki görüş ve yaklaşımını incelemenin gerekli olduğu düşüncesindeyiz.
İkinci olarak, 'yoktan' ifadesinde yer alan 'yokluk' kavramı, yaratılma öncesi varolduğu kabul edilebilecek herhangi bir varlık ile yaratılma arasında olması tasavvur veya hayal edilebilecek herhangi bir ilişkiyi kökten reddeder. Buradaki 'yok' terimi yerine başka bir terim konularak ikisi arasında karşılaştırma yapıldığında, sözkonusuedilişin daha açık ve anlaşılır bir şekilde ortaya çıktığını görürüz. Bu amaçla yine yukarıda geçen örnek cümlelerimizi ele alalım ve 'topraktan' ifadesi ile 'yoktan' ifadesinin anlattığı şeyleri karşılaştıralım. İlk ifadeden, toprak ile Adem arasında, hem bir 'hammadde varlık-rafine edilmiş varlık' ilişkisi ve hem de bir 'öncelik-sonralık' ilişkisi düşünülebilecektir. Oysa yokluk ile Âdem arasında bu türden ilişkilerin bulunması mümkün görünmüyor. Çünkü yok teriminin ifade ettiği şeye herhangi bir varlık arfedılememektedir. Tam bu noktada, belki de, yokluk ile Âdem arasında bir öncelik-sonralık ilişkisinin olabileceği şeklinde bir itiraz yapılabilir. Ancak buna, öncelik-sonralık ilişkisinin iki varlık arasında olabileceği, yokluk kavramına ise herhangi bir varlık atfedilemeyeceği ve dolayısıyla böyle bir ilişkinin olamayacağı şeklinde cevap verilebilir.
Thomas, kutsal kitapta geçen 'yaratılma' olayının Aristotelesci anlamda yorumlanmasının mümkün olmayışının nedenlerini bu şekilde açıklamaktadır. Şimdi, Thomascı 'yaratılış' anlayışı ile Aristotelesci 'ilk madde ve ilk hareket' anlayışı arasındaki farkı çok kısa bir şekilde belirterek Thomascı yaklaşım hakkındaki incelememize devam etmek istiyoruz. Aristotelesci anlayışta ilk hareketi yapma yeteneğine sahip olan ilk madde, potansiyellik anlamında da olsa bir varlığa sahiptir. Varlıkların ilk maddeden zuhuru anlamına gelen ilk hareket de, ilk maddenin bu potansiyellik durumunun aktüelleşmesini ifade eder. Thomascı anlayışta ise 'yokluk' kavramı ne potansiyellik ve ne de başka herhangi anlamda bir varlığa sahip değildir. Aksine, bu kavram, her türlü varlığın yokluğu anlamını ifade eder. Buna göre, 'yokluk'un herhangi bir anlamda—buna Aristotelesci anlam da dahildir—bir varlığa sahip olduğunu söylemek, bir iç-çelişki durumudur. İşte iki yaklaşım arasındaki bu farklılık nedeniyle Thomascı düşüncede 'yaratmak'—yoktan varetmek anlamında—şeklindeki nedensellik ile diğer türden nedensellikler arasında bir ayrım yapılmış ve diğer nedensellik türlerinin aksine olarak 'yaratıcı nedensellik' (creative causality) sadece Tanrı 'ya atfedilmiştir. Yani Thomascı düşüncede yegane yaratıcı sebep Tanrı'dır.
Buraya kadarki incelememizden anlaşılmaktadır ki, ilk madde ve ilk hareket ile ilgili olarak Thomas, kutsal kitapta geçen ve 'yoktan varetme' şeklinde anlaşılan yaklaşımı tercih etmektedir. Ancak, bu yaklaşım da sorunsallıktan uzak değildir. Örneğin, konumuzu yakından ilgilendiren bir sorun, bu yaklaşımın Augustinus tarafından ortaya konan klasik ifadesi içinde geçen 'başlangıçta Sen yeri ve gökleri yarattın' şeklindeki kısımdır. Tırnak içinde aktardığımız bu ifadelerden, yaratmanın sanki zaman içinde gerçekleştirilmiş olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü buradaki 'başlangıçta' terimi bir zaman ifadesidir ve yaratmaya göre bir önceliği ifade etmektedir. Eğer durum böyleyse—yani yaratma zaman içinde gerçekleşmiş ise—bu durumda doğal olarak akla şu sorular gelmektedir: Biz biliyoruz ki zamanın varlığı hareketin varlığına, hareketin varlığı da hareket edebilen bir şeyin varlığına bağlıdır. Daha yaratma gerçekleşmemiş iken—yani hareket edebilen hiçbir şey henüz varlık alanına çıkmamış iken—zaman diye bir şeyin varlık alanında bulunması nasıl mümkün olabilmektedir?
Thomas bu problemin, kutsal metinde geçen ifadelerin nasıl anlaşılacağı ile ilgili bir problem olduğu kanısındadır. Kutsal metindeki bu ifadeler, belli bir amaç için orada bulunmaktadırlar; Thomas bu amacı şu şekilde açıklar: "Bazı kimseler ezelî ve ebedî bir evren ve başlangıcı olmayan bir zaman anlayışını benimsemekteydiler. İşte bu görüşe karşı, 'başlangıçta' terimi, 'zamanın da başlangıcı vardır' anlamını ifade etmek üzere kutsal kitaptaki ifadede yerini almıştır." Terimin Thomas tarafından yapılan bu yorumuna göre 'yaratma' zaman içinde değil, zamanla birlikte gerçekleştirilmiştir; yani zaman evrenle birlikte yaratılmıştır, ondan daha önce değil.
Thomas'a göre, 'başlangıçta' teriminden yaratmanın zaman içinde gerçekleştiği şeklinde bir sonuca gidilmesinin önemli bir nedeni de 'sebep ve sebeplilik' kavramıdır. Sözkonusu terimi bu şekilde yanlış yorumlayan kişilerin sebep ve sebeplilik anlayışlarında bir yanlışlık sözkonusudur. Bu yanlışlık, tek tek sebepler ile evrensel Sebep arasında hiçbir fark yokmuş gibi davranarak onları aynı kategoriye yerleştirmektir. Oysa Thomas'a göre, evrensel sebep, çok önemli bir noktada diğer sebeplerden ayrılmaktadır.
Thomas bu önemli noktayı şöyle ifade eder: "Evrendeki belli bir sebebin sebepliliğini icra etmesi, maddenin olduğu kadar zamanın da önceden varolmasını gerektirir. Hem tüm varlıkları ve hem de zamanı meydana getiren evrensel sebep hakkında 'ân'ların peşpeşe gelmesi hayal edilmek suretiyle zamanın şu ânında sebeplilik eylemini icra ediyor fakat ondan önceki ânda icra etmemişti şeklinde—sanki zaman onun eyleminden önce var olan bir ön şart gibi düşünülerek —bir değerlendirmede bulunulamaz. Zira sonucun tarih ve zamanını Yüce İrade ve Gücünün uygun ve yerinde olan tezahürüne göre belirleyen şeyin, sözü edilen sebep olduğu kabul edilmektedir."
Thomas, yaratmanın zaman içinde gerçekleştirildiği şeklindeki yaklaşımın nedenlerinden 'sebep ve sebeplilik' kavramı konusundaki yanlışlığa bu şekilde işaret edip doğrusunu belirttikten sonra, Önemli bir tespitte daha bulunur. Bu tespit şu şekilde ifade edilebilir: Her ne kadar evrendeki 'tüm varlıklar ve zaman' yaratılmış olup bu yaratma fiilinden önce zaman diye bir şey sözkonusu değilse de, doğamız gereği biz insanlar bu yaratma olayını 'bir peşpeşe geliş ve zaman içinde gerçekleşen bir süreç' gibi—yani, sanki yaratmadan önce bir zaman mevcut imiş gibi—anlamak durumundayız; başka türlü anlama imkânımız da yok gibidir. Thomas'in bu yaklaşımının temelinde onun bilgi teorisi yatmaktadır. Thomascı bilgi teorisine göre, herhangi bir şey veya durum, bir suje tarafından bu sujenin mahiyet ve tabiatına uygun bir şekilde algılanıp kavranır.
Örneğin Tanr'nın mahiyeti insanınkinden farklı olduğu için O'nun herhangi bir şey olayı kavraması da insan kavrayışından farklı olmaktadır. Yani Tanrı'nın O'nun mahiyetine uygun bir tarzda—sözgelimi, Tanrıca bir kavrayış—insanınki de kendi mahiyetine göre—meselâ insanca bir kavrayış—olmaktadır. Dolayısıyla Thomas'a göre, bizim anlama ve kavrama yetimiz {intellect) bir nesne veya olayı önce 'yok olan" daha sonra da 'varlık alanına çıkan' bir şey olarak anlamaktadır.
Bu şekildeki kavrayış, bizim zamansal süreç içinde bulunan ve böylece kavrayan bir varlık olmamız nedeniyledir. Dahası, bu zamansallığımız kavrayışımızla sınırlı kalmayıp ifade ediş tarzımıza da yansımaktadır. İnsanın anlama ve ifade etme yetisinin diskursif karakteri ile ilgili bu söylediklerimiz, Thomas'ın dilinde ifadesini şu şekilde bulmaktadır: "Bizim anlatım ve ifade ediş tarzımız anlayış tarzımız ile uygunluk arzetmek durumunda olduğu için,... yaratmayı, 'bir halden diğerine geçme' şeklinde anlar ve buna bağlı olarak da 'yok'tan 'varetmek' şeklinde [yani, zamansal olarak önce yokluğun sonra da var olmanın bulunduğu izlenimini veren bir şekilde]
ifade ederiz."
İşte, bu şekilde yanlış izlenim uyandırmalarına ve—hatta bunun da ötesinde—yanlış anlamaya sebep olmalarına rağmen, 'yaratılmadan önce' ve ' başlangıçta hiçbir şey yoktu, sonradan yaratıldılar' gibi ifadeler, insan anlayış ve ifadesi için kaçınılmazdırlar; insanoğlu bunları kullanmaksızın yapamamaktadır (veya başka bir deyişle, meramını ancak bu şekilde anlatabilmektedir).
Thomas'ın evrenin yaratılmış olduğu ve bu yaratılmanın da hangi anlamda bir yaratılma olduğu hakkındaki yaklaşımını yukarıda gördük. Buna göre evren, Tanrı denilen evrensel sebep tarafından yoktan yaratılmış idi. 'Evren-zaman' ve 'yaratılma-zaman' ilişkisi açısından bakıldığında ise, Thomas'a göre, evrenin yaratılması zaman içinde değil zamanla birlikte gerçekleştirilmişti. İşte bu son cümle, bir soruyu akla getirmektedir; Evrenin yaratılması zaman içinde olmadığına—yani, yaratmadan önce bir zaman sözkonusu olmadığına—göre, acaba hem evren hem de zaman—yaratılmış olmakla birlikte— ezelî olamazlar mı? Şimdi, Thomas'ın bu soruya verdiği cevabı araştıracağız. Ancak, burada şunu hemen belirtelim ki 'yaratılmış olan evren ve zaman ezelî olabilir mi-olamaz mı?' sorusuna verilecek cevap, 'ezelîlik' kavramı ile neyin kastedildiğine bağlıdır. Dolayısıyla, Thomas'ın sözkonusu soruya verdiği cevaba geçmeden önce onun 'ezelîlik' konusundaki görüş ve yaklaşımını incelemenin gerekli olduğu düşüncesindeyiz.