AQUİNOS'LU THOMAS'IN DİN FELSEFESİNDE 'ZAMANIN BAŞLANGICI ve YARATMA' SORUNU - 5
|
Son olarak, yaratılmış olan evrenin, bilfiil varolmazdan önce sürekli varololabileceği ihtimali, özünde herhangi bir çelişki taşımamaktadır; dolayısıyla onun ezeli olduğu söylenebilir. Buradaki problem, bir nesnenin aynı anda hem yaratılmış hem de ezelî olup-olamayacağı meselesidir. Sözgelimi, bu iki terim birbiriyle çelişir mi çelişmez mi? Ya da 'yaratılmış olmak' kavramıyla 'ezelî olmak veya başlangıcı olmamak' kavramının yan yana getirilip aynı varlığa atfedilmesi mümkün müdür? Thomas bu soruyu cevaplandırmak amacıyla şöyle bir kanıt ileri sürmektedir: Eğer bir kimse bu iki terim yada kavramın birbiriyle çeliştiğini söylüyorsa, bunun iki nedeni olabilir. Böyle bir kişi, ya sebep-sonuç ilişkisinde sebebin varlığının, sonucun varlığından önce gelmesinin zorunlu olduğunu, ya da yoktan yaratma eyleminde yokluğun varlıktan önce gelmesi gerektiğini düşünmektedir. Şu halde, çelişme iddiasının temelini oluşturan bu varsayımların gerekli olmadığı ortaya konulursa çelişme iddiası ortadan kalkacaktır.
Thomas, bir etkin sebebin varlığının sonucundan önce gelmesi gerekmediğini, şöyle bir kıyasla kanıtlamaya çalışır:
-Eğer bir sebep ânında bir sonuç meydana getiriyorsa, böyle bir sebebin varlığının, sonucun varlığından önce gelme zorunluluğu yoktur.
-Tanrı, böyle bir sebeptir; çünkü O, değişim yoluyla iş yapıyor değildir.
-Şu halde, Tanrı'nın, yarattığı şeylerden önce gelme zorunluluğu yoktur.
Bu kıyasın ikinci öncülünün doğruluğu daha önceki tartışmalarda ortaya konduğu için, burada biz, birinci öncülün doğru olup-olmadığını tartışacağız. Varolması, sonucunun varlık prensibi olan bir sebep tasavvur edilip düşünülebilir. Böyle bir durumda, eğer sebep var ise, aynı anda sonucu da var olacaktır. Örneğin, ateşin varlık alanına çıkması anından itibaren onun sonucu olan ısıtma ya da yakma da varolmaktadır. Bu şu anlama geliyor: Değişim yoluyla gerçekleşen eylemlerin zıddına olarak, eğer bir eylem anlık—yani, bir anda gerçekleşen—bir eylem ise, bu eylemin başlangıç ve sonu eş zamanlıdır, hatta bir anlamda da özdeştir. Dolayısıyla, bir sebebin anlık bir sonucundan önce gelmeyebileceği ihtimali imkansız ya da düşünülemez bir şey değildir. Diğer bir deyişle, bir etkin sebebin, sonucundan mutlak surette önce gelme zorunluluğu yoktur.
'Yaratılmış olmak' ile 'ezelî olmak' kavramlarının çeliştiği iddiasının temelini oluşturan diğer neden, 'yoktan yaratma' eyleminde yokluğun varlıktan önce gelmesi gerektiği düşüncesi idi. Thomas, 'yoktan yaratma'nın mutlaka böyle anlaşılması gerekmediğini ortaya koymak için, bir kez daha, 'yoktan yaratma' öğretisinin ne anlama geldiğini açıklama yolunu seçer. Ona göre, 'mutlak varlığın dışındaki her şey yoktan varedilmiştir' denildiğinde kastedilen şey, onların herhangi bir şeyden varedilmedikleri hususudur; yoksa burada gündeme getirilmek istenen şey, yokluğun varlıktan önce geldiği meselesi değildir. O bunu şöyle ifade eder: "Burada, sanki önce yokluk diye bir şey vardı da sonradan ondan bir şeyler varedildi şeklinde bir önce-gelişe (precedence) hiçbir şekilde işaret olunmadığı gayet açıktır."
Thomas, Aziz Anselm(1033-1109)'in 'yoktan yaratma' kavramı hakkındaki yorumlarından üçüncüsünün de yukarıda açıklanan anlayışla aynı olduğunu aktarmak suretiyle, kendi yaklaşımını desteklemeye çalışır. Ayrıca, Thomas bu yorumunu, günlük konuşmamızdan aldığı şöyle bir örnekle de pekiştirir: 'Filan kişi bir hiç uğruna (veya, yok yere) üzülüyor' denildiğinde kastedilen şey, onun üzüntüsüne neden veya gerekçe teşkil edecek hiçbir şeyin bulunmadığıdır. Yoksa, bu ifadeyle, 'o, "hiç" denilen bir şey için veya nedeniyle üzülüyor' şeklinde bir şey kastediliyor değildir. Dolayısıyla, yoktan varetme eyleminin gerçekleşmesi için yokluğun varlıktan önce gelmesi gerekir diye bir zorunluluk yoktur.
İmdi, çelişki iddiasının temelini oluşturan nedenlerin ikisinin de zorunlu olmadığı anlaşıldığına göre, denilebilir ki, evrenin hem yaratılmış hem de ezelî olması durumu, özünde bir çelişki içermemektedir. Fakat burada bir noktanın altını tekrar çizmekte yarar vardır. Her ne kadar Thomas evrenin ezelîliği konusundaki böyle gerçek-dışı (unreal) ve varsayımsal (conditional) bir imkânı kabul ediyor ise de, gerçekte durumun böyle olduğu iddiasını reddeder. Yani ona göre evrenin ezelîliği mantıksal ve rasyonel bazda mümkündür fakat ontolojik olarak evren ezelden beri varolagelmiş değildir. Yani, Tanrı, evrenin yaratılması konusunda iradesini onun hadis olması yönünde kullanmıştır. Diğer bir deyişle, Thomas, Katolik inancının öğretisine uyarak, gerçekte evrenin ezelî olmadığını kabul ve iddia eder. Dolayısıyla, onun için evrenin ezelîliği meselesi, mantıksal bir mümkün oluşun ötesine geçmemektedir. Ancak, Thomas'ın ezelî-olmayan (non-etemal) evren iddiasına karşı, onun kendi Tanrı ve yaratma anlayışı temeline dayanan şöyle bir itirazda bulunulabilir: Evrenin ezelî olmadığını iddia eden kişi, ezelî olmayan bir evrenin yaratıcısı olan Tanrı'nın ezelî olduğunu inkâr edemez.
İmdi, eğer Tanrı ezelî ise, ve—Thomas'ın Tanrı anlayışında olduğu gibi—'Zat'ı ile 'Yaratan oluş'u arasında ayrım yapmayı—yani, parçalanmayı— kabul etmeyecek şekilde Basit bir varlık ise, ve dahası eğer Tanrı Zât'ında hiçbir potansiyellik durumunu (ya da, kuvve hâlini) barındırmayan saf bir Eylem (ya da, Fiil)'den ibaret ise, böyle ezelî bir yaratıcının varlığı ezelî bir yaratma eyleminin varlığını gerektirmez mi? Eğer gerektirir ise, böyle bir eylem de ezelî olan bir yaratığın (ezelî fakat yaratılmış olan bir varlığın) varlığını gerektirmez mi? Başka bir şekilde ifade edecek olursak, eğer Tanrı—Thomas 'in dediği gibi—Ezelî ve Basit olan Saf bir Fiil ise, aynı zamanda Ezelî anlamda Yaratıcı da olacaktır. Eğer ezelî olarak yaratıcı ise, bu durumda da hem yaratma fiil ya da eyleminin kendisi hem de bu eylemin sonucu olan yaratıklar ezelî olacaktır. Aksi halde Tanrı, ezelî anlamda yaratıcı olmak yerine, önceleri yaratıcı olmayıp yaratma eylemini gerçekleştirdiği andan itibaren yaratıcı sıfatını kazanmış olacaktır; bu ise Tanrı'nın değişken olduğu anlamına gelecektir ki öğretisi gereği Thomas bunu asla kabul edemez.
Muhtemelen Thomas bu itiraza, sebep-sonuç ilişkisi açısından yaklaşarak şu cevabı verecektir: Bir sebebin tüm nitelik ve özelliklerinin sonucunda da gerçekleşmesi zorunluluğu yoktur. Ayrıca, bir sebebin sonucuyla olan ilişkisinin, sebebin kendisinde olduğu şekilde gerçekleşme zorunluluğu da yoktur. Örneğin, "kimi zaman, zorunlu olan bir sebep, sonucuyla zorunlu-olmayan bir ilişki içinde olabilmektedir; bunun nedeni de sebepteki bir eksiklik değil, sonuçtaki bir eksiklik olmaktadır."
Dolayısıyla, ezelî bir Yaratıcının yaratılanlarla olan ilişkisinin ezelî olma zorunluluğu olmadığı gibi, ezelî Varlık'ın diğer varlıklara verdiği 'varolma' vasfının da—ezelî Varhk'ta olduğu gibi— ezelî olma zorunluluğu yoktur. Ayrıca, Tanrı, varlık ve mükemmellik Zât'ında en üst düzeyde bulunan ve eylemlerini İradesini kullanarak gerçekleştiren bir Varlık olduğu için, O, ne kendi doğasının gerektirmesi veya zorlaması sonucu eylemde bulunur, ne de O'nun İradesine şekil veya yön veren bir sebep vardır. Aksi halde en mükemmel Varlık olmazdı.
Sonuç:
Aristoteles felsefesinin öğretileri ile Hıristiyan Katolik düşüncesinin öğretilerini sentezleyerek bağdaştırmaya çalışan Aquinos'lu Thomas'ın, bu araştırmamız boyunca temelde nerede Aristoteles felsefesi ve nerede Katolik inancı ile fikir birliğine ulaştığını ve yaptığı sentez ile hangi sonuca vardığını tespit ederek çalışmamızı bitirelim.
Thomas, zaman tanımı—yani, zamanın, hareketin sayısı olduğu düşüncesi—açısından Aristotelesci bir çizgi izlemektedir. Fakat gerek hareket ve gerekse ilk maddenin ezelî olup-olmadıkları konusunda bu çizgiden ayrılır. Burada, Katolik inancının öğretileri doğrultusunda bir yaklaşım sergileyerek, gerek evrenin ve gerekse hareketin ezelî olmayıp, hiçlikten yaratılmış olduklarını kabul eder. Aristoteles'in zaman tanımından yola çıkarak bunu Hıristiyanlığın 'yaratılma' öğretisi ile sentezleyen Thomas, zamanın başlangıcı konusunda Aristotelesci çizginin tamamen zıddı olan bir sonuca ulaşır: Zamanın ezelî olmayıp, bir başlangıcının olduğu düşüncesi.
KAYNAKÇA
Aquinas, St. Thomas, Summa Theologiae (Latince Metin ve İngilizce Çevirisi), Blackfriars 1964.
, "On the Eternity of the World," Summa Theologiae'tün yukarıda sözü edilen İngilizce çevirisi içinde 'Appendix 2' olarak, Commentary on Aristotle's Physics (tr. R. Blackwell, R. Spath, and W. Thirlkel), New Haven 1963.
Aristotle, Physics (ed. R. McKeon), New York 1941.
Augustine, Confessions (tr. J.K. Ryan), New York 1960.
Bergant, D. & Stuhlmueller, C, "Creation According to the Old Testament," Evolution and Creation (ed. E. McMullin) içinde, ss. 153-175.
Boethius, The Consolation of Philosophy (tr. R. Green), New York 1962.
Gilson, E.,The Christian Philosophy of St. Thomas Aquinas (tr. L.K. Shook), Notre Dame 1994.
Kelsey, D.,"The Doctrin of Creation from Nothing," Evolution and Creation içinde, ss. 176-196.
Leaman, O., An Introduction to Medieval Islamic Philosophy, Cambridge 1992.
Siger of Brabant, "Question on the Eternity of the World," Philosophy in the Middle Ages (ed. A. Hyman and J.J. Walsh) içinde, Indianapolis 1973, 2. Edition, ss. 493-502.
The Bible, Oxford 1970.
Wilks, I., "Aquinas on the Past Possibility of the World's Having Existed Forever,"
The Review of Metaphysics (Dec. 1994), vol. XLVIII, No. 2, ss. 299-329.
Wipple, J. F., "Thomas Aquinas on the Possibility of Eternal Creation," Metaphysical Themes in Thomas Aquinas adlı eseri içinde, Washington, D.C. 1984
Thomas, bir etkin sebebin varlığının sonucundan önce gelmesi gerekmediğini, şöyle bir kıyasla kanıtlamaya çalışır:
-Eğer bir sebep ânında bir sonuç meydana getiriyorsa, böyle bir sebebin varlığının, sonucun varlığından önce gelme zorunluluğu yoktur.
-Tanrı, böyle bir sebeptir; çünkü O, değişim yoluyla iş yapıyor değildir.
-Şu halde, Tanrı'nın, yarattığı şeylerden önce gelme zorunluluğu yoktur.
Bu kıyasın ikinci öncülünün doğruluğu daha önceki tartışmalarda ortaya konduğu için, burada biz, birinci öncülün doğru olup-olmadığını tartışacağız. Varolması, sonucunun varlık prensibi olan bir sebep tasavvur edilip düşünülebilir. Böyle bir durumda, eğer sebep var ise, aynı anda sonucu da var olacaktır. Örneğin, ateşin varlık alanına çıkması anından itibaren onun sonucu olan ısıtma ya da yakma da varolmaktadır. Bu şu anlama geliyor: Değişim yoluyla gerçekleşen eylemlerin zıddına olarak, eğer bir eylem anlık—yani, bir anda gerçekleşen—bir eylem ise, bu eylemin başlangıç ve sonu eş zamanlıdır, hatta bir anlamda da özdeştir. Dolayısıyla, bir sebebin anlık bir sonucundan önce gelmeyebileceği ihtimali imkansız ya da düşünülemez bir şey değildir. Diğer bir deyişle, bir etkin sebebin, sonucundan mutlak surette önce gelme zorunluluğu yoktur.
'Yaratılmış olmak' ile 'ezelî olmak' kavramlarının çeliştiği iddiasının temelini oluşturan diğer neden, 'yoktan yaratma' eyleminde yokluğun varlıktan önce gelmesi gerektiği düşüncesi idi. Thomas, 'yoktan yaratma'nın mutlaka böyle anlaşılması gerekmediğini ortaya koymak için, bir kez daha, 'yoktan yaratma' öğretisinin ne anlama geldiğini açıklama yolunu seçer. Ona göre, 'mutlak varlığın dışındaki her şey yoktan varedilmiştir' denildiğinde kastedilen şey, onların herhangi bir şeyden varedilmedikleri hususudur; yoksa burada gündeme getirilmek istenen şey, yokluğun varlıktan önce geldiği meselesi değildir. O bunu şöyle ifade eder: "Burada, sanki önce yokluk diye bir şey vardı da sonradan ondan bir şeyler varedildi şeklinde bir önce-gelişe (precedence) hiçbir şekilde işaret olunmadığı gayet açıktır."
Thomas, Aziz Anselm(1033-1109)'in 'yoktan yaratma' kavramı hakkındaki yorumlarından üçüncüsünün de yukarıda açıklanan anlayışla aynı olduğunu aktarmak suretiyle, kendi yaklaşımını desteklemeye çalışır. Ayrıca, Thomas bu yorumunu, günlük konuşmamızdan aldığı şöyle bir örnekle de pekiştirir: 'Filan kişi bir hiç uğruna (veya, yok yere) üzülüyor' denildiğinde kastedilen şey, onun üzüntüsüne neden veya gerekçe teşkil edecek hiçbir şeyin bulunmadığıdır. Yoksa, bu ifadeyle, 'o, "hiç" denilen bir şey için veya nedeniyle üzülüyor' şeklinde bir şey kastediliyor değildir. Dolayısıyla, yoktan varetme eyleminin gerçekleşmesi için yokluğun varlıktan önce gelmesi gerekir diye bir zorunluluk yoktur.
İmdi, çelişki iddiasının temelini oluşturan nedenlerin ikisinin de zorunlu olmadığı anlaşıldığına göre, denilebilir ki, evrenin hem yaratılmış hem de ezelî olması durumu, özünde bir çelişki içermemektedir. Fakat burada bir noktanın altını tekrar çizmekte yarar vardır. Her ne kadar Thomas evrenin ezelîliği konusundaki böyle gerçek-dışı (unreal) ve varsayımsal (conditional) bir imkânı kabul ediyor ise de, gerçekte durumun böyle olduğu iddiasını reddeder. Yani ona göre evrenin ezelîliği mantıksal ve rasyonel bazda mümkündür fakat ontolojik olarak evren ezelden beri varolagelmiş değildir. Yani, Tanrı, evrenin yaratılması konusunda iradesini onun hadis olması yönünde kullanmıştır. Diğer bir deyişle, Thomas, Katolik inancının öğretisine uyarak, gerçekte evrenin ezelî olmadığını kabul ve iddia eder. Dolayısıyla, onun için evrenin ezelîliği meselesi, mantıksal bir mümkün oluşun ötesine geçmemektedir. Ancak, Thomas'ın ezelî-olmayan (non-etemal) evren iddiasına karşı, onun kendi Tanrı ve yaratma anlayışı temeline dayanan şöyle bir itirazda bulunulabilir: Evrenin ezelî olmadığını iddia eden kişi, ezelî olmayan bir evrenin yaratıcısı olan Tanrı'nın ezelî olduğunu inkâr edemez.
İmdi, eğer Tanrı ezelî ise, ve—Thomas'ın Tanrı anlayışında olduğu gibi—'Zat'ı ile 'Yaratan oluş'u arasında ayrım yapmayı—yani, parçalanmayı— kabul etmeyecek şekilde Basit bir varlık ise, ve dahası eğer Tanrı Zât'ında hiçbir potansiyellik durumunu (ya da, kuvve hâlini) barındırmayan saf bir Eylem (ya da, Fiil)'den ibaret ise, böyle ezelî bir yaratıcının varlığı ezelî bir yaratma eyleminin varlığını gerektirmez mi? Eğer gerektirir ise, böyle bir eylem de ezelî olan bir yaratığın (ezelî fakat yaratılmış olan bir varlığın) varlığını gerektirmez mi? Başka bir şekilde ifade edecek olursak, eğer Tanrı—Thomas 'in dediği gibi—Ezelî ve Basit olan Saf bir Fiil ise, aynı zamanda Ezelî anlamda Yaratıcı da olacaktır. Eğer ezelî olarak yaratıcı ise, bu durumda da hem yaratma fiil ya da eyleminin kendisi hem de bu eylemin sonucu olan yaratıklar ezelî olacaktır. Aksi halde Tanrı, ezelî anlamda yaratıcı olmak yerine, önceleri yaratıcı olmayıp yaratma eylemini gerçekleştirdiği andan itibaren yaratıcı sıfatını kazanmış olacaktır; bu ise Tanrı'nın değişken olduğu anlamına gelecektir ki öğretisi gereği Thomas bunu asla kabul edemez.
Muhtemelen Thomas bu itiraza, sebep-sonuç ilişkisi açısından yaklaşarak şu cevabı verecektir: Bir sebebin tüm nitelik ve özelliklerinin sonucunda da gerçekleşmesi zorunluluğu yoktur. Ayrıca, bir sebebin sonucuyla olan ilişkisinin, sebebin kendisinde olduğu şekilde gerçekleşme zorunluluğu da yoktur. Örneğin, "kimi zaman, zorunlu olan bir sebep, sonucuyla zorunlu-olmayan bir ilişki içinde olabilmektedir; bunun nedeni de sebepteki bir eksiklik değil, sonuçtaki bir eksiklik olmaktadır."
Dolayısıyla, ezelî bir Yaratıcının yaratılanlarla olan ilişkisinin ezelî olma zorunluluğu olmadığı gibi, ezelî Varlık'ın diğer varlıklara verdiği 'varolma' vasfının da—ezelî Varhk'ta olduğu gibi— ezelî olma zorunluluğu yoktur. Ayrıca, Tanrı, varlık ve mükemmellik Zât'ında en üst düzeyde bulunan ve eylemlerini İradesini kullanarak gerçekleştiren bir Varlık olduğu için, O, ne kendi doğasının gerektirmesi veya zorlaması sonucu eylemde bulunur, ne de O'nun İradesine şekil veya yön veren bir sebep vardır. Aksi halde en mükemmel Varlık olmazdı.
Sonuç:
Aristoteles felsefesinin öğretileri ile Hıristiyan Katolik düşüncesinin öğretilerini sentezleyerek bağdaştırmaya çalışan Aquinos'lu Thomas'ın, bu araştırmamız boyunca temelde nerede Aristoteles felsefesi ve nerede Katolik inancı ile fikir birliğine ulaştığını ve yaptığı sentez ile hangi sonuca vardığını tespit ederek çalışmamızı bitirelim.
Thomas, zaman tanımı—yani, zamanın, hareketin sayısı olduğu düşüncesi—açısından Aristotelesci bir çizgi izlemektedir. Fakat gerek hareket ve gerekse ilk maddenin ezelî olup-olmadıkları konusunda bu çizgiden ayrılır. Burada, Katolik inancının öğretileri doğrultusunda bir yaklaşım sergileyerek, gerek evrenin ve gerekse hareketin ezelî olmayıp, hiçlikten yaratılmış olduklarını kabul eder. Aristoteles'in zaman tanımından yola çıkarak bunu Hıristiyanlığın 'yaratılma' öğretisi ile sentezleyen Thomas, zamanın başlangıcı konusunda Aristotelesci çizginin tamamen zıddı olan bir sonuca ulaşır: Zamanın ezelî olmayıp, bir başlangıcının olduğu düşüncesi.
KAYNAKÇA
Aquinas, St. Thomas, Summa Theologiae (Latince Metin ve İngilizce Çevirisi), Blackfriars 1964.
, "On the Eternity of the World," Summa Theologiae'tün yukarıda sözü edilen İngilizce çevirisi içinde 'Appendix 2' olarak, Commentary on Aristotle's Physics (tr. R. Blackwell, R. Spath, and W. Thirlkel), New Haven 1963.
Aristotle, Physics (ed. R. McKeon), New York 1941.
Augustine, Confessions (tr. J.K. Ryan), New York 1960.
Bergant, D. & Stuhlmueller, C, "Creation According to the Old Testament," Evolution and Creation (ed. E. McMullin) içinde, ss. 153-175.
Boethius, The Consolation of Philosophy (tr. R. Green), New York 1962.
Gilson, E.,The Christian Philosophy of St. Thomas Aquinas (tr. L.K. Shook), Notre Dame 1994.
Kelsey, D.,"The Doctrin of Creation from Nothing," Evolution and Creation içinde, ss. 176-196.
Leaman, O., An Introduction to Medieval Islamic Philosophy, Cambridge 1992.
Siger of Brabant, "Question on the Eternity of the World," Philosophy in the Middle Ages (ed. A. Hyman and J.J. Walsh) içinde, Indianapolis 1973, 2. Edition, ss. 493-502.
The Bible, Oxford 1970.
Wilks, I., "Aquinas on the Past Possibility of the World's Having Existed Forever,"
The Review of Metaphysics (Dec. 1994), vol. XLVIII, No. 2, ss. 299-329.
Wipple, J. F., "Thomas Aquinas on the Possibility of Eternal Creation," Metaphysical Themes in Thomas Aquinas adlı eseri içinde, Washington, D.C. 1984