Hayyam’ın Rubailerinde Ölümsüzlük Arzusu - 1

Yazan: Laden Parsi
Çev.: Doç. Dr. Metin YASA
Dursun Ali TÜRKMEN


Bu makalede, rubailerine özel atıfla, Hayyam’ın yaşam, ölüm ve ölümsüzlüğe ilişkin görüşleri tartışılmaktadır.


Tarihte ve özellikle İran Edebiyat Tarihi’nde Ömer Hayyam, bilge, filozof, matematik bilgini, astronom, hakim ve şair gibi unvanlarla anılmaktadır.

Bununla birlikte, şair oluşu, eski kitaplarda görmezlikten gelinmiştir. Sözgelimi, Nizami-i Aruzi, Çahar Makale adlı eserinde Hayyam’dan astronom unvanı adı altında söz ederken, Ebu’l - Hasan Beyhaki, Tarih-i Beyhaki ve Tetimme-i Sıvan el-Hikme adlı eserlerinde Hayyam’ı otorite, filozof, hüccet el-hak unvanlarıyla anmıştır.

Hayyam’ın ölümünden elli sene sonra, ilk defa, İmadeddin Katib-i İsfehani, Haridet el-Kasr (bu eser Arapça’dır) isimli kitapta Hayyam’ın şairlik yönünden ve rubailerinden söz etmiş ve onun biyografisini Horasan şairleri arasında anmıştır.

Hayyam’ın felsefesinde, maddenin ötesinde herhangi bir şeyin varlığı söz konusu değildir; dünya, gizem dolu bir birleşme ve rastlantıyla sürekli ve öncesiz bir biçimde hareket halinde olan atomların bir araya gelmesi sonucu varlık kazanmıştır, bu nedenle insan da madde ötesine yönelik herhangi bir korku ve ümide sahip değildir.

Sadık Hidayet, 1313/1934 yılında kaleme aldığı Teraneha-yı Hayyam isimli eserinin Önsöz’ünde şöyle der:

“Hayyam, bilimsel ve felsefi eserlerinde, gizliliği ve takiyyeyi seçmiş olmakla birlikte, kimi bilimsel konuları işlerken, farkında olmadan ortaya koyduğu kendine özgü bazı kuramlar görülebilir. Nevruzname isimli eserinde özetle şöyle yazıyordu:

“Yüce Tanrı’nın emriyle dünyaya ilişkin durumlar değişti ve dünyanın düzeni ve dönüşü gibi yeni şeyler ortaya çıktı.”

Hayyam’ın rubaileri, evrene ve varlığa ilişkin maddeci bakışı nedeniyle, eskiden olduğu gibi şimdi de dindar kesim tarafından hoş görülmemektedir.

Hayyam, iyilik ve kötülüğe inanır; ancak iyilik ve kötülüğün öte dünyada değil, aksine, ilgili fenomenlerin, insanın düşünce ve davranışlarına bağlı olarak bu dünyada ortaya çıktığı kanısını taşır:

İnsan doğasında iyi ile şer
Kaza ve kaderde sevinçle keder
Feleğe etme havale ki, akıl açısından,
Felek, senden daha çaresiz bin beter

Hayyam, yıldızların, gezegenlerin ve doğanın insanların hayatında etkili olduğunu araştırıp inceleyen biri olmamış olsaydı, ulaştığı inanç şu olacaktı: Evrenin yaratıcısı yoktur; her şey nasıl varsa, o şekilde vardır ve öylece varolmaya devam edecektir.

O’nun ölüm sonrası bir evrene inanmayışı ve ilgili konudaki baskın düşünceleri, en iyi şekilde şu rubaide görülebilir:

Derler: cennet ve kara gözlü eş olacak
Orada şarap, süt ve türlü aş olacak
Şarap ve sevgili seçtik diye neden korkalım
Görünen o ki, sonunda, aynı iş olacak

Aynı düşünceyi, Hayyam’a atfedilen şu rubaide de görmek mümkündür:

Aşık ve sarhoş, cehennemlik derler
Gönül bağlanamaz buna, yok bu sözde karar
Eğer, cehennemlik olacaksa, aşık ve sarhoş
Yarın, olacak cennet, avuç içi kadar yer

Gerçekte Hayyam, yalnız yarını olmayan yaşam adına kabus dolu güzel yönü ön planda tutarak bu evrenin güzelliklerinden haz almayı bilmekte ve hepimizin sonu olan yokluk karşısında ise her anı değerli saymakta ve bu hususu da en büyük sermayesi olan kimi rubailerinde ortaya koymaktadır. Bu anlayışına örnek, işte birkaç rubai:

Küfür durağından dine, bir nefes
Kuşku aleminden yakine, bir nefes
Bu değerli tek nefesi hoş çek,
Zira ömrümüzün neticesi de, bir nefes


Bu ömür kervanı, nice geçmekte
Yakala bir anı ki, şence geçmekte
Saki; dostların yarınki derdini neden çekersin?
Önce sun kadehi, zira gece geçmekte

1 - 2

  • Gizlilik Politikası ve Şartlar
  •   © 2007

    Back to TOP