Egitim felsefe ilişkileri üzerine - 2
|
5.Çocuklara, dünyanın hem ruhsal, hem de fiziksel gerçeklerini tamtacak temel gerçekler öğretilmelidir.
6.Bu gerçekler en iyi şekilde prennialistlerin “büyük kitaplar” dediklerinden öğrenilebilir.
Kısaca belirtmek gerekirse, prennialisme göre, kusursuz ve sağlıklı bir eğitim, ortaçağların eğitim anlayışının ruhuna ve ideallerine uygun olmalıdır. Brameld’in de belirtiği gibi, prennialistlere göre eğitimin ana amacı, sezgi yeteneğine sahip, parlak entellektüel liderler yetiştirmektir (Alberty-Alberty, s. 45). Dikkat edileceği gibi prennializm ve rasyonalizmin birçok ortak yönleri vardır. Bu nedenle her iki ekol, eğitim kuram ve uygulamalarına ilişkin tartışmalarda birleşmektedir.
“Prennialistler bir entellektüeller aristokrasisi”ni destekleme ve öğretimi “büyük kitaplar”ın klasik geleneği ile sınırlandırmaları açısından eleştirilmektedir.
Essentialism
Essentialismin herhangi bir geleneksel felsefe ile bağlantısını kurmak güçtür. Bununla birlikte, çeşitli felsefelerle uyum halindedir. Bir kısım felsefelerle ise, uyuşmamaktadır. Örneğin progressivismin aşırılıklarına karşıdır. Günümüzde genel olarak kabul edilen eğitim uygulamalarının çoğu essentialist görüşle ilgilidir. 1930’larda kurulan essentialismin savunucuları arasında William C. Bagley, Thomas Briggs, Frederick Breed, İsaac L. Kândel ve Herman H. Horne gibi isimler yer almaktadır.
Bu görüşe göre eğitim, insanlığın mirası olan organize bilgi, beceri ve olgulara dayandırılmalıdır (Âlberty-Alberty, s. 44). Çünkü her neslin bunları kendi kendine keşfetmesi olanaksızdır. İnsanlık bunları keşfetmek için yüzyıllar harcamıştır. Geçmişte öğrenilenlerin önemli yanları korunduğu ve yeni kuşaklara aktarıldığı sürece, yeni kuşaklar geçmişin başarıları üzerine daha iyi bir uygarlık kurabilirler. Eğitimin en önemli amacının, insanlığın bilgi birikiminin korunması ve yeni kuşaklara iletilmesi olduğu kabul edildiğinde, "tutucu” terimi essentialism için de düşünülebilir (Beckner-Cornett, s. 59-61).
Essentialism bütün çabasını programa ilişkin konuları yeniden değerlendirme, okul programlarında temel olan ve olmayanı ayırma ve öğretmenin sınıf içindeki otoritesini yeniden kurmaya yöneltmişlerdir. Bu görüşün üzerinde birleştiği dört temel ilke şunlardır: (Kneller, s. 243-245)
1.Öğrenmenin özünde çok çalışma ve çoğu kere isteksiz uygulamalar vardır. Disiplinler çok önemlidir. Başlangıçta, bir takım şeylerin öğrenilmesi öğrenciye zor gelebilir. Başlangıçtaki bu güçlük aşıldığında öğrenme kolaylaşacaktır. Tıpkı bir Fransız atasözünde olduğu gibi “iştah yerken açılır”.
2.Eğitimde insiyatif öğrenciden çok öğretmende olmalıdır. Öğretmenin rolü, çocuğun dünyası ile yetişkinin dünyasını uyumlu hale getirmektir. Öğretmen bu görev için yetiştirilmelidir. Bu nedenle essentialist öğretmen, progressivist meslekdaşından daha fazla yetki kullanmaktadır.
3.Eğitim sürecinin kalbi, belirlenen derslerin özümsenmesidir. Essentialistler, geçmiş tecrübelerin bireyin tecrübeleri üzerine etkisine önem verirler. Bu geçmiş tecrübelerin tarihin süzgecinden geçtiğini, bu nedenle çocuğun herhangi bir süzgeçten geçmemiş tecrübelerinden çok daha güvenilir olduğunu savunmaktadır. Essentialisme göre, insanlığın bilgi birikimi, geleneksel programlardaki temel derslerde yer almaktadır. Bu dersler arasında tarih, matematik, fen ve yabancı dil yer almakta, bunlar aynı zamanda da eğitimin çekirdeğini oluşturmaktadır (Beckner-Cornett, s. 59-61).
4.Okul, zihinsel disiplinin geleneksel yöntemlerini kullanmalıdır. Progressivist yaklaşımın belli yararları olduğu doğrudur. Fakat “sorun çözme” tüm öğrenme sürecine uygulanamaz. “Yaparak öğrenme” belli koşullarda belli çocuklara uygun olabilir. Bu nedenle genelleştirilmemelidir.
Progressivism
Progressivismin köklerini eğitim tarihinin eskilerine kadar götürmek olanaklıdır. Örneğin Aristo, doğrudan tecrübe ile öğrenmenin ve çocuğun gelişim özelliklerini izlemenin önemi üzerinde durmuştur. Dikkat edileceği gibi, bunların herikisi de progressivist ilkelerdir. Quintilian, Froebel, Pestallozzi, Rousseauve Herbart bu görüşün gelişmesine katkıda bulunmuş eğitimcilerdir. Ancak, onların bu katkıları Dewey ve takipçileri tarafından biraraya getirilmiş ve geliştirilmiştir.
Progressivizm esas olarak, pragmatizmin eğitime uygulanmasıdır. Gerçekten de, pragmatik felsefenin geniş ölçüde eğitimde denendiği görülmektedir. Bu görüşe göre “değişme” insan tabiatının değişmez bir öğesidir. Bu nedenle, eğitimin sürekli bir değişme Ve gelişme içinde olması gerektiği kabul edilir. Progressivismde eğitim, toplum, dış dünyaya ve değişmez gerçeklere uyumdan çok, değişiklikleri ve günlük yaşantıdaki çeşitlilikleri daha iyi anlamamıza yardım etmelidir. Böylece, geçmişteki tecrübeler gelecekteki davranışlarımızı doğru şekilde yapmamıza yardım edecektir. Progressivist eğitimin belli 'başlı ilkeleri şöyle açıklanabilir: (Backner-Cornett, s. 61- 65, Kneller, s. 237-240)
1.Çocuklar arasında farklar olduğu dikkate alınmalıdır.
2.Öğrenme, çocuğun ilgileri ile doğrudan ilişkili olmalıdır. En iyi öğrenme yaparak gerçekleşir.
3.Öğrenmede sorun çözmeye ağırlık verilmelidir.
4.Yalnızca demokrasi fikir ve kişiliklerin birbirlerini özgürce etkilemelerine izin verir. Bu ise, gelişmenin gerekli bir koşuludur. O halde, sınıf (dersane) demokrasi için laboratuvar olmalıdır.
5.Sosyal amaçlar, entellektüel amaçlar kadar önemlidir. Okul, rekabetten çok işbirliğini teşvik etmelidir.
6.Öğretmenin rolü, yöneltmek değil, fakat tavsiye etmektir. Çocuğa körü körüne itaat etme yerine, eleştirici bir şekilde düşünme öğretilmelidir.
Progressivism, öğrenmenin pasif bir özümseme olmadığını, fakat tecrübenin bilimsel yöntemler uygulanarak geliştirilebilecek bir süreç olduğu ileri sürmektedir. Bu açıdan okul, birey ve grup sorunlarına, hipotezlerin denenerek ve formüle edilerek cevaplar bulunulmasına çalışan bir kurum olma durumundadır (Alberty-Alberty, s. 44-45)
Dewey ve öteki progressivistler geçmiş eğitim uygulamalarının dikkate alınmamasını söylemez. Aksine, geçmişin değerlerinin ve geçmişten çıkarılan derslerin, günümüz sorunlarının çözümünde kullanılması gerektiğine inanır. Fakat bunların bir takım soyut şeyleri dikte ettirmemesi, yeni fikir ve uygulamaların gelişmesine engel olmaması gerekir (Beckner-Cornett, s. 61-65).
6.Bu gerçekler en iyi şekilde prennialistlerin “büyük kitaplar” dediklerinden öğrenilebilir.
Kısaca belirtmek gerekirse, prennialisme göre, kusursuz ve sağlıklı bir eğitim, ortaçağların eğitim anlayışının ruhuna ve ideallerine uygun olmalıdır. Brameld’in de belirtiği gibi, prennialistlere göre eğitimin ana amacı, sezgi yeteneğine sahip, parlak entellektüel liderler yetiştirmektir (Alberty-Alberty, s. 45). Dikkat edileceği gibi prennializm ve rasyonalizmin birçok ortak yönleri vardır. Bu nedenle her iki ekol, eğitim kuram ve uygulamalarına ilişkin tartışmalarda birleşmektedir.
“Prennialistler bir entellektüeller aristokrasisi”ni destekleme ve öğretimi “büyük kitaplar”ın klasik geleneği ile sınırlandırmaları açısından eleştirilmektedir.
Essentialism
Essentialismin herhangi bir geleneksel felsefe ile bağlantısını kurmak güçtür. Bununla birlikte, çeşitli felsefelerle uyum halindedir. Bir kısım felsefelerle ise, uyuşmamaktadır. Örneğin progressivismin aşırılıklarına karşıdır. Günümüzde genel olarak kabul edilen eğitim uygulamalarının çoğu essentialist görüşle ilgilidir. 1930’larda kurulan essentialismin savunucuları arasında William C. Bagley, Thomas Briggs, Frederick Breed, İsaac L. Kândel ve Herman H. Horne gibi isimler yer almaktadır.
Bu görüşe göre eğitim, insanlığın mirası olan organize bilgi, beceri ve olgulara dayandırılmalıdır (Âlberty-Alberty, s. 44). Çünkü her neslin bunları kendi kendine keşfetmesi olanaksızdır. İnsanlık bunları keşfetmek için yüzyıllar harcamıştır. Geçmişte öğrenilenlerin önemli yanları korunduğu ve yeni kuşaklara aktarıldığı sürece, yeni kuşaklar geçmişin başarıları üzerine daha iyi bir uygarlık kurabilirler. Eğitimin en önemli amacının, insanlığın bilgi birikiminin korunması ve yeni kuşaklara iletilmesi olduğu kabul edildiğinde, "tutucu” terimi essentialism için de düşünülebilir (Beckner-Cornett, s. 59-61).
Essentialism bütün çabasını programa ilişkin konuları yeniden değerlendirme, okul programlarında temel olan ve olmayanı ayırma ve öğretmenin sınıf içindeki otoritesini yeniden kurmaya yöneltmişlerdir. Bu görüşün üzerinde birleştiği dört temel ilke şunlardır: (Kneller, s. 243-245)
1.Öğrenmenin özünde çok çalışma ve çoğu kere isteksiz uygulamalar vardır. Disiplinler çok önemlidir. Başlangıçta, bir takım şeylerin öğrenilmesi öğrenciye zor gelebilir. Başlangıçtaki bu güçlük aşıldığında öğrenme kolaylaşacaktır. Tıpkı bir Fransız atasözünde olduğu gibi “iştah yerken açılır”.
2.Eğitimde insiyatif öğrenciden çok öğretmende olmalıdır. Öğretmenin rolü, çocuğun dünyası ile yetişkinin dünyasını uyumlu hale getirmektir. Öğretmen bu görev için yetiştirilmelidir. Bu nedenle essentialist öğretmen, progressivist meslekdaşından daha fazla yetki kullanmaktadır.
3.Eğitim sürecinin kalbi, belirlenen derslerin özümsenmesidir. Essentialistler, geçmiş tecrübelerin bireyin tecrübeleri üzerine etkisine önem verirler. Bu geçmiş tecrübelerin tarihin süzgecinden geçtiğini, bu nedenle çocuğun herhangi bir süzgeçten geçmemiş tecrübelerinden çok daha güvenilir olduğunu savunmaktadır. Essentialisme göre, insanlığın bilgi birikimi, geleneksel programlardaki temel derslerde yer almaktadır. Bu dersler arasında tarih, matematik, fen ve yabancı dil yer almakta, bunlar aynı zamanda da eğitimin çekirdeğini oluşturmaktadır (Beckner-Cornett, s. 59-61).
4.Okul, zihinsel disiplinin geleneksel yöntemlerini kullanmalıdır. Progressivist yaklaşımın belli yararları olduğu doğrudur. Fakat “sorun çözme” tüm öğrenme sürecine uygulanamaz. “Yaparak öğrenme” belli koşullarda belli çocuklara uygun olabilir. Bu nedenle genelleştirilmemelidir.
Progressivism
Progressivismin köklerini eğitim tarihinin eskilerine kadar götürmek olanaklıdır. Örneğin Aristo, doğrudan tecrübe ile öğrenmenin ve çocuğun gelişim özelliklerini izlemenin önemi üzerinde durmuştur. Dikkat edileceği gibi, bunların herikisi de progressivist ilkelerdir. Quintilian, Froebel, Pestallozzi, Rousseauve Herbart bu görüşün gelişmesine katkıda bulunmuş eğitimcilerdir. Ancak, onların bu katkıları Dewey ve takipçileri tarafından biraraya getirilmiş ve geliştirilmiştir.
Progressivizm esas olarak, pragmatizmin eğitime uygulanmasıdır. Gerçekten de, pragmatik felsefenin geniş ölçüde eğitimde denendiği görülmektedir. Bu görüşe göre “değişme” insan tabiatının değişmez bir öğesidir. Bu nedenle, eğitimin sürekli bir değişme Ve gelişme içinde olması gerektiği kabul edilir. Progressivismde eğitim, toplum, dış dünyaya ve değişmez gerçeklere uyumdan çok, değişiklikleri ve günlük yaşantıdaki çeşitlilikleri daha iyi anlamamıza yardım etmelidir. Böylece, geçmişteki tecrübeler gelecekteki davranışlarımızı doğru şekilde yapmamıza yardım edecektir. Progressivist eğitimin belli 'başlı ilkeleri şöyle açıklanabilir: (Backner-Cornett, s. 61- 65, Kneller, s. 237-240)
1.Çocuklar arasında farklar olduğu dikkate alınmalıdır.
2.Öğrenme, çocuğun ilgileri ile doğrudan ilişkili olmalıdır. En iyi öğrenme yaparak gerçekleşir.
3.Öğrenmede sorun çözmeye ağırlık verilmelidir.
4.Yalnızca demokrasi fikir ve kişiliklerin birbirlerini özgürce etkilemelerine izin verir. Bu ise, gelişmenin gerekli bir koşuludur. O halde, sınıf (dersane) demokrasi için laboratuvar olmalıdır.
5.Sosyal amaçlar, entellektüel amaçlar kadar önemlidir. Okul, rekabetten çok işbirliğini teşvik etmelidir.
6.Öğretmenin rolü, yöneltmek değil, fakat tavsiye etmektir. Çocuğa körü körüne itaat etme yerine, eleştirici bir şekilde düşünme öğretilmelidir.
Progressivism, öğrenmenin pasif bir özümseme olmadığını, fakat tecrübenin bilimsel yöntemler uygulanarak geliştirilebilecek bir süreç olduğu ileri sürmektedir. Bu açıdan okul, birey ve grup sorunlarına, hipotezlerin denenerek ve formüle edilerek cevaplar bulunulmasına çalışan bir kurum olma durumundadır (Alberty-Alberty, s. 44-45)
Dewey ve öteki progressivistler geçmiş eğitim uygulamalarının dikkate alınmamasını söylemez. Aksine, geçmişin değerlerinin ve geçmişten çıkarılan derslerin, günümüz sorunlarının çözümünde kullanılması gerektiğine inanır. Fakat bunların bir takım soyut şeyleri dikte ettirmemesi, yeni fikir ve uygulamaların gelişmesine engel olmaması gerekir (Beckner-Cornett, s. 61-65).