Egitim felsefe ilişkileri üzerine - 1

Mehmet A. K1SAKÜREK

Eğitimin çeşitli dayanakları vardır. Bunlar arasında felsefi olanlar önemli bir yer tutmaktadır. Hemen her ülkede eğitim sistemleri bunları yeni kuşaklara benimsetmekle görevlidir. Böylece, hayat felsefeleri eğitimin genel amaçlarına yansıtılmakta ve bu amaçlara uygun insanlar yetiştirilmesi planlanmaktadır.

Bu yazıda, bazı felsefelerin eğitime ne şekilde yansıdığı, başka bir deyişle, eğitimi ne şekilde ele aldığı ve açıkladığı üzerinde durulacaktır. Bunun sonucu olarak, ülkemizdeki eğitim uygulamalarına bu felsefelerin etkilerinin ne olduğu daha iyi anlaşılbilecektir.

Eğitim felsefeleri çeşitli amaçlara göre tasnif edilmektedir. 1940’larda Joseph Justman’ın yaptığı tasnifin 1950’lerde Brameld tarafından başka açıdan yapıldığı, daha sonraları Kneller’in kendi amaçlarına uygun tasnifler yaptığı bilinmektedir. Bir kısım tasniflerde ise, bu felsefeler, “geleneksel” ve “geleneksel olmayanlar” olarak ikiye ayrılmaktadır. Burada ise, herhangi bir tasnife dayalı olmaksızın, bazı felsefelerin eğitime bakış açılarını incelemeye çalışacağız.

İdealizm (Idealcilik), Realizm (Gerçekçilik), Rasyonalizm (Akılcılık) ve Pragmatizm (Uygulamacılık) batının düşünce yaşamında yer alan eski görüşlerdir. Bunlar bir bakıma, felsefenin eğitim alanına katkılarını gösteren görüşlerdir.

Idealcilik iyi, doğru ve güzelin bir toplumdan ötekine, bir kuşaktan öteki kuşağa özde değişmediğini kabul eden bir görüştür. Idealcilere göre, öğrencilere yaşayan değerler ve bu değerlerle nasıl yaşanılacağı öğretilmelidir (Brubacher, s. 325 - 329).

Gerçekçilere göre öğretmenler, iyi belirlenmiş belli değerleri ortaya koymalıdır. Çocuklara öğreteceğimiz temel ahlaksal ve estetik değerler geçici koşullardan etkilenmemelidir. Çocuk açık olarak doğru ve yanlışı ayırdedebilmelidir. Gerçekçilik iki alt grupta incelenebilir. Bunlar “akılcı gerçekçilik” ile “doğal ve bilimsel gerçekçilik”tir.

Akılcı gerçekçilik, klasik ve dinsel gerçekçilik olarak ikiye ayrılabilir. Dinsel gerçekçilik esas olarak “skolastisizm” adı altında Katolik Roma Kilisesinin resmi felsefesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Akılcı gerçekçilerin görüşleri, doğrudan doğruya Aristo’ya dayanmaktadır. Skolastikler ise, dolaylı olarak Aristo’nun görüşlerine dayanmakla birlikte, daha çok St. Thomas Aquinas'a dayanmaktadır. Aquinas’ın bu felsefesi ise, daha sonraları “Thomism” adını almıştır. Doğal ve bilimsel gerçekçilik ise, 15. ve 16. yüzyılda Avrupa’da bilimin gelişmesine paralel olarak ortaya çıkmıştır. Bu görüşün savunucuları arasında Francis Bacon, John Locke, David Hume ve J. Stuart Mili ile bu yüzyılda da Ralph Barton Perry, Alfred N. Whitehead ve Bertrand Russel bulunmaktadır (Kneller, s. 207, 227, Bru- bacher, s. 330-332).

Gerçekçiliğin eğitime bakış açısını özetle ifade etmek gerekirse; birey toplum içinde doğduğuna göre, topluma hakim olan değerlere uyum göstermelidir. Toplum değiştiğine göre, uyum mekanizması da değişmektedir. O halde birey, toplumu değiştirme görevine katılmalıdır (Alberty- Alberty, s. 43-44).

Akılcılık, büyük ölçüde Plato’nun idealciliğine dayanır. Bu görüş, hayata hazırlamanın ancak kavrama yeteneğinin geliştirilmesi ile olanaklı olacağını savunmaktadır. Akılcı anlayışa göre en iyi sosyal liderlik tipi, en iyiye göre yetişmiş olmakla sağlanabilir. Bu gelişme ise, ancak çok sayıda entellektüel çalışma ve disiplin yoluyla gerçekleştirilebilir. Toplumsal sorunları çözme yeteneği, ancak yüksek düzeyde nedenleri anlama, entellektüelce sonuçlar çıkarma ve uygulama yeteneğine sahip insanlarda gelişebilecektir.

Öğrencileri, halen bilinmeyen ve bugünden tahmin edilemeyen gelecekteki durum ve sorunlar için donatmak olanaksızdır. O halde öğrencilerin, karşılaşabilecekleri durumlara uyabilecekleri bir düşünce şekünde yetiştirilmesi gerekir. Mesleki eğitim, oldukça çeşitli, ve hızla değişen iş ve endüstrinin gereksinmeleri yüzünden, boşyere yapılan bir araştırmadan başka bir şey değildir. Bir meslek için en uygun yetişme, zekanın mantıksal yetilerinin geliştirilmesi ile olanaklıdır. Akılcı anlayış, dil ve matematiği entellektüel gelişmenin en iyi aracı saymaktadır. Zihinsel disiplin, öğrenmenin geçerli bir parçası kabul edilmiş, zekanın güçlendirilmesi ise, tüm eğitsel çabaların amacı olarak kabul edilmiştir (Beckner-Cornett, s. 59-61).

Uygulamacılık, “instrumentalism,” “fonksiyonalism” ve “experimentalism” gibi çeşitli isimler altında İncelenmektedir. Dewey, bunlardan deneyciliği (experimentalism) tercih etmiştir. Çünkü “instrumentalism” daha maddi bir anlam vermektedir.

Uygulamacılık, bireyin dinamik karekterine önem vererek, onun yapma gücüne olan güvenini vurgulamaktadır. Buna göre, bireyin en üst düzeyde gelişmesine olanak hazırlamak toplumun görevidir. Birey, bilimin yöntemlerinden yararlanmada, öteki bireylerle uyum içinde olurken, olumsuz koşullan ortadan kaldıracak araçları sürekli olarak araştırmalıdır. Geçmişin değerleri, bireylere asla son ve değişmez değerler olarak öğretilmemeli, fakat bunlar, günün anlaşılmasına yardımcı olmalıdır. Böylece iyi eğitim, bireyin tüm potansiyelini kullanarak kendi kendisini gerçekleştirmesine, bilimsel yöntemleri de kullanarak, yardımcı olacaktır. Bu şekilde eğitilen bireyler, insan gelişimine daha uygun bir toplumu yaratmada, öteki insanlarla işbirliği yapacaklardır (Alberty-Âlberty, s. 44).

Yukarıda değindiğimiz dört görüş, aslında felsefenin eğitim alanına katkılarını göstermektedir. Eğitimin esas dayanakları ise, bu alandaki belli ve aktüel uygulamaları ilgilendiren felsefelerdir. Bunlar arasında Prennialism, Progressivism, Essentialism, Reconstructionalism ve Existantialism bulunmaktadır.

Prennialism

Prennialism'in temelleri “klasik gerçekçilik” içinde atılmıştır. Bu görüşün önde gelen savunucuları arasında Robert M. Hutchins, Mortimer J. Adler ve Sir Richard Livingstone gibi isimler sayılabilir.

Prennialistler, eğitimin üniversal nitelikteki belli gerçeklere dayanması gerektiğini savunmaktadır. Onlara göre, insan tabiatı, iyi yaşam koşulları ve ahlaksal prensipler değişmemektedir. Çünkü insanlık tarihi boyunca insan tabiatı esas olarak aynı kalmıştır. Hutchins bu görüşü şu şekilde belirtmektedir: (Kneller, s. 232 - 234)

“Eğitim öğretimi gerektirir. Öğretim bilgiyi gerektirir. Bilgi gerçeğin kendisidir. Gerçek heryerde aynı olmalıdır”.

Kneller, prennialismi özetleyen altı ilkeyi şöyle belirtmiştir: (Beekner-Cornett, s. 59-61, Kneller, s. 232-234)

1.İnsan tabiatı sabit olduğuna göre, eğitimin niteliği de sabittir.

2.İnsanın en belirgin özelliği düşünme yeteneği olduğuna göre, eğitim zekanın geliştirilmesine çalışmalıdır.

3.Eğitim, üniversal ve değişmez olan gerçeğe uyum sağlamaya yardım etmelidir.

4.Eğitim, hayatın tam bir kopyası değil fakat ona hazırlıktır.

1 - 2 - 3

  • Gizlilik Politikası ve Şartlar
  •   © 2007

    Back to TOP