Anarşizm; ideoloji mi metodoloji mi? - 3

Anarşistler doğrunun öznel olduğunu savunurlar. Bu savunu, dogma ve manifestolara karşı çıkışımızın da temelini oluşturuyor. Bazıları buna çabalasa da, hiçbir anarşist, her durumu, çelişkiyi veya etkileşimi açıklayacak yüce bir manifestoyla kendini ifade etme yolunu seçmemelidir.
Serbest düşünme, sonsuz Doğrunun yokluğunda güvenilecek tek metodolojidir. Bu metodoloji, başkasının sizin dünyanızı sizin için tanımlamasını değil, kendiniz için neyin ne olup olamayacağını düşünüp değerlendirmenizi gerektirir ve bu tarz düşünmenin değeri güçte değil, mantıkta yatmaktadır.

Otoriterler, tabii ki sadece kendilerinin görebildiği bir objektif ideal olan Doğruya sadık kalırlar. Bu süreçte size düşen Doğruya itaat etmek ya da ona direnmek ve bu karşı çıkıştan dolayı acı çekmektir. Bu nedenle, özgürlüğü el üstünde tutan kapitalist ‘kendi’ mülkünün üzerine “Buraya izinsiz girenler vurulacaktır” yazar ve gece rahat uyur, (Oysa bu uyarıyı yazanın kendisi mülküne sahip olmak için başka insanları vurmuştur) ve tanrıdan korkan hıristiyan, Kutsal Kitaptan ‘ötekini sev’ vaazında bulunurken meşaleye bir cadı koyar.

İdeologlar, asil cümlelerini gaddarca eylemleriyle daima ayaklar altına alırlar. Anarşistler bunun bir parçası olmaya ihtiyaç duymazlar. Onları ve onların Doğrularını reddediyoruz.

Öyleyse herşey anarşizme uyar mı?

Anarşizmin Doğruya karşı çıkışı, anarşizmin hiçbir dayanağı olmadığı anlamına mı gelir? Evet ve hayır -gayrı meşru otoriteye zarar veren anarşisttir, vermeyense değildir. Bu metodolojimizin, ayrıcalıklı ve güçlüye direnişimizin de temelidir.

Baskı olmadığında (örneğin, serbest ortaklıklar) meşru olan tek otorite özgürce kabul edilendir. Bu birçok sıradışı aktiviteye açık kapı bırakır ve anarşizme her şeyin uyduğu “görüntüsünü” yaratır. Özgür karar alabilme, yalnızca toplumun üyelerinin uyumlu çalışmalarıyla ve örgütlenmeleriyle sağlanabilir.

Bundan dolayı, yaşamtarzcıları reddediyoruz. Çünkü onların aradıkları narsistik bir otonomi ve bu birleşik parçalardan oluşan toplumumuzda imkansız ve hiç de anarşistçe değil, çünkü içe dönüklük adına dayanışmayı yok ediyor, sınıf mücadelesini ve örgütlenmesini küçümsüyor.

Yaşamtarzcılığa karşı çıkışımızın metodolojik temeli, yaşamtarzcı da dahil olmak üzere kimseyi özgürleştirmiyor olması ve bu yüzden de gayrı meşru otoriteye karşı hiçbir tehdit oluşturmamasıdır. “Geçici otonom bölgeler”, baskının başlıca kaynağı Devleti itiraz kabul etmez, dokunulmaz ve bozulmaz olarak gördüğü için pek de gerçekçi sayılmaz.

Yaşamtarzcılık, ideolojiye karşı olan itirazlarında haklı olsa da, bu yanlış bir metot. Toplumsal anarşist, yaşamtarzcılarla tartışmak yerine onları soytarılıklarıyla baş başa bırakmalıdır. Toplumsal anarşistin hedefi onların yaşamtarzlarıyla dalga geçmek yerine etkili bir şekilde örgütlenmek olmalıdır.

Anarşizm, başta örgütlenme ve eylem olmak üzere gözlem ve düşünceyi gerektiren rasyonel bir kuram ve felsefedir.

Tümden gelimci ve tümevarımcı anarşistler

Karşılaştırma ve mantıktan bahsederken ayrıntıyla incelenmesi gereken bir diğer konu da ideolojik anarşisti metodik anarşistten ayıran tümdengelim ve tümevarım konularıdır.

Tümdengelim, bir öncülden yola çıkarak açıklama yaptığınızda söz konusudur. Örneğin, “Ben bir anarşistim, bu nedenle her yaptığım anarşistçedir” dersem eğer. Kendi anarşizmimin doğruluğunu açıklarken tümdengelimi seçmiş oluyorum. Yaptıklarımdan herhangi bir şeyin anarşistçe olmadığını söyleyen biri olursa onu “Hayır, yanılıyorsun. Ben bir Anarşistim ve Anarşizmin ne olduğunu biliyorum ve benim yaptığım da Anarşizm. Benimle aynı fikri benimle paylaşmadığına ve ben bir Anarşist olduğuma göre sen de bir otoriter olmalısın, yani benim düşmanımsın” şeklinde cevaplarım.

Sorun açık mı? Bu tarz tümdengelimci ideoloji sadece Anarşizmle sınırlı değil. Aslında bu en çok insanların kendi söylediklerini uygulamadıkları otoriter ideolojilerde yaygın. anarşizm ise, tümdengelimi serbest düşünmeyi önlediği için ölümcül kabul eder. Tümevarımcı anarşizm, neyi niçin yaptığınıza bakar ve anarşist olup olmadığınızı bu temelde değerlendirir.

Gayrı meşru otoriteye karşı mücadele eden herkes anarşist değildir, zaten mesele de bu değil. Tümevarımcı anarşizme göre birinin anarşist olup olmadığının ölçütü iddia ettikleri değil, yaptıklarıdır.

Bu ayrım çok önemli, çünkü anarşist hareketin içine sinsice nüfuz eden otoriter öncü yanlılarına karşı hazırlıklı olmanızı sağlar. Bakunin’in Marx’a karşı çıkarken fark ettiği de buydu. Marx ve ekibi sosyalizm için uğraştıklarını “söylediler” ve programlarının sosyalizmi temelini sarsmasına, hatta çökertmesine rağmen, kendi programlarına herkesin destek vermesini istediler.

Aynı risk anarşizm için de söz konusu. Tümdengelimci Anarşizm kolaylıkla hareketin içindeki otoriter fırsatçılara yüzünü dönebilir (ve bunlara itiraz da pek mümkün değildir, çünkü bu tarz örgütlenmeler ideolojik uygunluk adına farklı düşüncelere sıcak bakmazlar). Bu da fırsatçıların kendi grupları içinde dahi eleştirilemeyeceği anlamına gelir.

Tümevarımcı veya metodolojik anarşizme ise ihanet etmek o kadar kolay değildir; bir dengesizlik ortaya çıktığında bunu size bir başkası söylemez, kendiniz değerlendirir ve kendi açıklamanızı yaparsınız.

Tümdengelimci Anarşistler (öğrenip, ezberleyip sonunda da itaat etmeniz için ürettikleri) manifesto, platform, broşür ve doktrinlere düşkündürler. Sizi olabildiğince değiştirip dönüştürdüklerinde, Anarşinin mümkün olabileceğini düşünürler. Saydığımız bütün bu çabaları da sizin henüz hazır olmadığınızı varsaydıkları içindir.

Tümevarımcı anarşistler, hiçbir manifestonun ya da doktrinin insanların tüm hayallerini, umutlarını ve isteklerini kapsayamayacağını düşündüklerinden bu fikirleri anlamsız ve gülünç bulurlar. Dahası, bugünün insanlarının, anarşist düşünceyi anlayabileceğini ve bunları pratiğe dökebileceğini ileri sürüyoruz, sadece insan olmaları bunun için yeterli.

İnsanlar sınırlandırılmayı ve emredilmeyi sevmezler. Eğer sevselerdi, güç sahipleri sizi aslında bir köleyken, özgür olduğunuza inandırmak için bunca zaman, enerji ve para harcamazlardı. Bu aşamada anarşistin rolü yalnızca o ilk fark edişi yaratmak ve otoriteyi zayıflatıp ona zarar veren örgütlenme metotlarını hayata geçirerek sürecin kendi işlerliğini sağlamasına vesile olmaktır.

Tam tersine, Anarşist, sadece kendi kabilelerinin gördüğü Doğruya güvenileceğini düşündüğünden daha aktif ve öncü bir rol ister. Onlar sahne arkasından her şeyi yoluna koyan gölge rehberlerdir, çünkü sizler kendi işinizi göremeyecek denli zavallısınızdır.

Radikal solun işçi sınıfıyla ilgisiz, gerici, ırkçı, cinsiyetçi olduklarını iddia ederek ciddiye almamasının sebebi de bu yaklaşımdır. İşçi sınıfı binlerce hastalık taşır! Sizi, onların liderliğine ve talimatlarına muhtaç, yetersiz bir topluluk olarak görürler.

Bir anarşist olarak, bu yaklaşımın anlamsız olduğunu düşünüyorum. Doktrin aşılanmış insanlar özgür değillerdir ve özgürlükçü olmayan metotlar kullanarak anarşist (özgür) bir toplum yaratmak imkansızdır.

Peki asıl konu nedir?

Aslında önemli olan sadece iki konu var

1- Çalışanlar arasında dayanışmayı örgütlemek
2- Doğrudan ve genel bir hareketi teşvik etmek. Bu anarşistlerin amacıdır, ya da amaçları olmalıdır. Bizim amacımız diğer insanlara nasıl düşüneceklerini veya davranacaklarını öğretmek değildir, bu onların meselesidir, bizim değil.

Anarşistler, ‘dünyanın geri kalanı (benim gibi) Anarşist olsaydı, her şey yolunda olurdu’ derken kendilerini anarşik saflığın bütünü olarak görürler. Bu düşüncenin kökeni Marksizm’e dayanır ve aşırı derecede öncü fikirler taşır.

En önemlisi anarşizmin metodolojisidir, çünkü kelimeler ve doktrinlerin boş ve anlamsız olması durumunda -aleni zorbalıklar kullanılıp size çok doğru ve şirin gösterilmeye çalışılsa da- kişinin kendi kararını vermesi çok kolaydır. Amerika “demokrasi ve özgürlük” adına insanları bombalıyor ve demokratik bir şekilde seçilmiş liderlere suikastlar düzenliyor. Sizden istedikleri demokrasinin metodolojisini değil, Amerikan İdeolojisini benimseniz!

Amerikan yönetimi metodolojik açıdan incelediğinizde uygulamalarının demokrasi, özgürlük, genel kabul ve temsil edilme hakkıyla hiç de uyuşmadığını kolayca fark edebilirsiniz, fakat bu kavramlar iktidardaki elitler tarafından mide bulandırıcı sıklıkta kullanıldı.

Lenin, Bolşevikler için destek bulmaya çalışırken, işçilerin istediğinin genel bir oto-idare olduğunu bildiğinden partisinin “Tüm iktidar Sovyetlere” sloganını kullandı. İşçiler Lenin ve Troçki’ye inanmışlardı, fakat iktidara geldiklerinde gerçek yüzlerini gösterdiler ve kendilerine karşı olan bütün Sovyetleri ortadan kaldırdılar. “Tüm iktidar Sovyetlere” sloganı kısa zamanda “Tüm iktidar Bolşeviklere” (yani Devlete) şekline büründü. Komünist Parti komünizmi yok etti, çünkü komünizm onların iktidar alanını tehdit ediyordu.

anarşistin tek yapması gereken, özgürlükçü toplumsal devrimin gerçekleşmesinin araçlarını göstermektir; yani yol haritasından ziyade bir alet çantası hazırlamak. Bu strateji diğerine nazaran çok daha anarşistçe, çünkü bireyi olması gereken yerde bırakıyor; sokakta, çarşıda, dersliklerde -bireylerin gayrı meşru otoriteye karşı bir araya gelip mücadele edebileceği her yerde...


Kaynak: kara mecmuA

1 - 2 - 3

  • Gizlilik Politikası ve Şartlar
  •   © 2007

    Back to TOP