Dinsel Bilgi
|
insan bütün varolanların bilgisini edinme imkânına sahiptir. İnsan bilgilerini farklı kaynaklardan, farklı yöntemlerle elde eder. İnsanın her iradi hareketi (fiil-acte) bir bilgiye göre olur. O halde insanı yönlendiren varolanlar hakkındaki bilgileridir. Bilgiler elde edilirken dayanılan kaynak, başvurulan yöntem ve kullanmada hedef olarak seçilen amaca göre türlere aynlır. Din, felsefe, bilim, sanat, günlük bilgi ve "okkült" bilgi diye altı tür bilgi vardır. Bu altı tür bilgi bir birine indirgenemeyeceği gibi, biri birinin devamı da değildir. İnsan bunlardan herhangi birine ihtiyaç duyduğu zaman başvurur.
Dinsel bilgi kaynağı ve kipliği bakımından diğer bilgi türlerinden aynlır. Dinin özünü vahiyle bildirilen bilgiler oluşturur. Bu bilginin özü aşkın bir varlık tarafından insana bildirilmiştir. Bu nedenle değişmez mutlak doğruolarak kabul edilir. Bu kabulleniş tamamen inanç işidir. Allah mutlak bir varlık olduğu için bilgisi mutlak olarak doğrudur. Çünkü yanlışlık ve eksiklik, mükemmel ve
mutlak bir varlıkta bulunmaz. Bu nedenle Allah'ın bilgisinin doğruluğu ve yanlışlığı tartışılmaz. Doğruluğuna inanan o dinde kalır, inanmayan o din dışına çıkmış bulunur. Dinin temelinde mutlak olarak doğru olduğu kabul edilen bilgiler vardır. Mukaddes kitapları bulunan semavî dinler dışındaki dinlerde de mutlak, değişmez bilgiler vardır; mesela Budizm'in ilkeleri bu türdendir.
Dinlerde Allah'ın bilgisinden başka, insanın eseri olan bilgiler de vardır. Bu bilgiler Allah'ın bilgisinin yorumlarıdır. Dinlerde farklı mezheplerin bulunuşu, farklı yorumlar nedeniyledir. Mezheplerdeki farklı inanışlar, hep, Allah'ın mutlak olan bilgisine dayanır. Bu farklılıkların sebebi, Allah'ın bilgisi değil, yani bir konuda Allah'ın farklı bilgiler bildirmiş olmasından değil, değişmez
ve zorunluluk niteliği taşıyan Allah'ın bilgisinin yorumu olan insanın eseri bilgilerdir. Dinle ilgili tartışmalar bu yorumlar üzerinden olmaktadır.
Allah'ın bilgisinin her yorumu veya anlayışı, o yorum ve anlayış taraftarlarınca Allah'ın kastettiğinin kendi inançları olduğu inancı hakimdir. Bu sebeple inanılan hükmün kipliği zorunluluk ifade eder. Dinsel bilgiyi diğer bilgilerden ayıran en önemli nitelikte budur. Diğer bilgi dallarında hükmün kipliği, matematik dışında, olanaklı (mümkün) veya olumsaldır (contingent). Dinsel bilgideki zorunluluğa açıklık getirmek gerekir. Buradaki zorunluluk o hükmü kabul eden insan içindir. Allah mutlak varlık olduğu için mutlak olarak da özgürdür. Bu bakımdan Allah için zorunluluk düşünülemez.
Bir tarafta inanan bir kişinin bir konudaki inancının mutlak olarak doğru olduğu kanaati, diğer tarafta aynı konuda farklı inançların bulunduğu fikri çelişik gibi görünse de, aslında bir çelişiklik yoktur. İnanan kişi kendi kabul ettiği fikrin dışındakilerin doğru olmadığı kanaatindedir. Bir konuda farklı doğruların bulunması fikri Allah'ın bilme gücüne ters düşer. Dinsel inancın gereği de budur. Dinsel inançta hükmün kipliğinin zorunlu oluşu doğaldır; aksi halde işin içine şüphe girer ki bu da inancın tam olamadığını, zayıf olduğunu ifade eder.
Dinsel hayat kendisini, gerek birey gerek toplumda aşkın bir varlığa ait bilginin uygulanmasında gösterir. Uygulamalar Allah'ın bilgisinin yorumlarına göre olduğu için, dinsel hayatta çoğulculuk hakimdir. Bu durum insanın doğasından kaynaklanmaktadır.
Dinsel bilginin insan üzerinde etkisi büyüktür bunun sebebi dinsel emirlerin kipliğinin zorunlu oluşu ve yapılan eylemlerin (fiillerin) öte dünyada sorgulanacağı inancıdır. Bu nedenle bireyle başkası arasındaki ilişkileri düzenleyen ahlâk kuralları dinsel inanca dayalı olduğu ölçüde başarılı olur. Dinsel inancın insan üzerindeki etkisinin büyük oluşu onun istismarına yol açmaktadır. Bu bağlamda, semavi dinlerin reddettiği batıl inançlar o dinlerin kisvesine bürünerek hayatiyetlerini devam ettirirler. Mesela, İslâmiyet'te, türbelere çaput bağlamak, ölülerden yardım dilemek şirk kabul edilip günah sayıldığı halde, bu yollara başvuranlar bu davranışlarının İslâmî olduğu inancındadıriar. Batıl inançların neliği ve dinsel inançtan farklılığı okkült bilgi bahsinde ele alınacaktır.
Dinsel bilgi dinin insana yüklediği sorumlulukları yerine getirmek için kullanılır.
Kaynak: Necati Öner - Bilginin Serüveni
Dinsel bilgi kaynağı ve kipliği bakımından diğer bilgi türlerinden aynlır. Dinin özünü vahiyle bildirilen bilgiler oluşturur. Bu bilginin özü aşkın bir varlık tarafından insana bildirilmiştir. Bu nedenle değişmez mutlak doğruolarak kabul edilir. Bu kabulleniş tamamen inanç işidir. Allah mutlak bir varlık olduğu için bilgisi mutlak olarak doğrudur. Çünkü yanlışlık ve eksiklik, mükemmel ve
mutlak bir varlıkta bulunmaz. Bu nedenle Allah'ın bilgisinin doğruluğu ve yanlışlığı tartışılmaz. Doğruluğuna inanan o dinde kalır, inanmayan o din dışına çıkmış bulunur. Dinin temelinde mutlak olarak doğru olduğu kabul edilen bilgiler vardır. Mukaddes kitapları bulunan semavî dinler dışındaki dinlerde de mutlak, değişmez bilgiler vardır; mesela Budizm'in ilkeleri bu türdendir.
Dinlerde Allah'ın bilgisinden başka, insanın eseri olan bilgiler de vardır. Bu bilgiler Allah'ın bilgisinin yorumlarıdır. Dinlerde farklı mezheplerin bulunuşu, farklı yorumlar nedeniyledir. Mezheplerdeki farklı inanışlar, hep, Allah'ın mutlak olan bilgisine dayanır. Bu farklılıkların sebebi, Allah'ın bilgisi değil, yani bir konuda Allah'ın farklı bilgiler bildirmiş olmasından değil, değişmez
ve zorunluluk niteliği taşıyan Allah'ın bilgisinin yorumu olan insanın eseri bilgilerdir. Dinle ilgili tartışmalar bu yorumlar üzerinden olmaktadır.
Allah'ın bilgisinin her yorumu veya anlayışı, o yorum ve anlayış taraftarlarınca Allah'ın kastettiğinin kendi inançları olduğu inancı hakimdir. Bu sebeple inanılan hükmün kipliği zorunluluk ifade eder. Dinsel bilgiyi diğer bilgilerden ayıran en önemli nitelikte budur. Diğer bilgi dallarında hükmün kipliği, matematik dışında, olanaklı (mümkün) veya olumsaldır (contingent). Dinsel bilgideki zorunluluğa açıklık getirmek gerekir. Buradaki zorunluluk o hükmü kabul eden insan içindir. Allah mutlak varlık olduğu için mutlak olarak da özgürdür. Bu bakımdan Allah için zorunluluk düşünülemez.
Bir tarafta inanan bir kişinin bir konudaki inancının mutlak olarak doğru olduğu kanaati, diğer tarafta aynı konuda farklı inançların bulunduğu fikri çelişik gibi görünse de, aslında bir çelişiklik yoktur. İnanan kişi kendi kabul ettiği fikrin dışındakilerin doğru olmadığı kanaatindedir. Bir konuda farklı doğruların bulunması fikri Allah'ın bilme gücüne ters düşer. Dinsel inancın gereği de budur. Dinsel inançta hükmün kipliğinin zorunlu oluşu doğaldır; aksi halde işin içine şüphe girer ki bu da inancın tam olamadığını, zayıf olduğunu ifade eder.
Dinsel hayat kendisini, gerek birey gerek toplumda aşkın bir varlığa ait bilginin uygulanmasında gösterir. Uygulamalar Allah'ın bilgisinin yorumlarına göre olduğu için, dinsel hayatta çoğulculuk hakimdir. Bu durum insanın doğasından kaynaklanmaktadır.
Dinsel bilginin insan üzerinde etkisi büyüktür bunun sebebi dinsel emirlerin kipliğinin zorunlu oluşu ve yapılan eylemlerin (fiillerin) öte dünyada sorgulanacağı inancıdır. Bu nedenle bireyle başkası arasındaki ilişkileri düzenleyen ahlâk kuralları dinsel inanca dayalı olduğu ölçüde başarılı olur. Dinsel inancın insan üzerindeki etkisinin büyük oluşu onun istismarına yol açmaktadır. Bu bağlamda, semavi dinlerin reddettiği batıl inançlar o dinlerin kisvesine bürünerek hayatiyetlerini devam ettirirler. Mesela, İslâmiyet'te, türbelere çaput bağlamak, ölülerden yardım dilemek şirk kabul edilip günah sayıldığı halde, bu yollara başvuranlar bu davranışlarının İslâmî olduğu inancındadıriar. Batıl inançların neliği ve dinsel inançtan farklılığı okkült bilgi bahsinde ele alınacaktır.
Dinsel bilgi dinin insana yüklediği sorumlulukları yerine getirmek için kullanılır.
Kaynak: Necati Öner - Bilginin Serüveni