Kızılderililerin birtakım hakları vardır ve onlar doğa gereği köle değillerdir
|
Francisco de Vitoria (1483 ?-1546): Yeni Aziztomacı Salamanka okulunun en büyük düşünürlerinden ve bugünkü uluslararası hukukun öncülerinden biri olan Francisco de Vitoria, ayrıca "Kızılderililer" adlı yapıtında Amerika yerlilerinin de her insan gibi kamusal ve kişisel haklara sahip olduklarını ve doğal köle diye bir şey olmayacağını dile getirdiği için, insan haklarının ilk taslağını veren kişi olarak da bilinir.
SONUÇLAR: KIZILDERİLİLERİN HEM KAMUSAL HEM KİŞİSEL TÜRDEN GERÇEK HAKLARI VARDI
Yukarıda söylediklerimizden şu sonuç çıkar ki, hiç kuşkusuz, Barbarlar, tıpkı her Hıristiyan gibi gerek kamusal gerek kişisel gerçek haklara sahiptiler. Kimse ne bir hükümdarın ne de bir sade yurttaşın elinden sizin hakkınız yok diye mallarını alamamıştır. Müslümanlara ve Yahudilere, Hıristiyan topraklarını ele geçirmeye kalkmadıkları sürece, kendi malları üzerinde gerçek bir hak tanırız. Her zaman Hıristiyan dininin düşmanı olmuş ve olacak bu adamlara tanıdığımız hakları, adaletsizlik nedir bilmemiş kimselerden esirgememiz kabul edilemez bir şey olur.
Şimdi bunun tersine ileri sürülen düşünceyi yanıtlayalım. Barbarların kendilerini yönetecek kadar zeki olmadıkları öne sürülerek onların doğadan köle oldukları söyleniyor. Ben bu sava şöyle yanıt veriyorum: Herhalde Aristoteles zekâsı kıt insanların doğa gereği başkasının hukukuna boyun eğmeleri gerektiğini, ne kendileri ne de dışlarındaki nesneler üzerinde bir yetkeye sahip olmamaları gerekliğini söylemek istememiştir. O uygar toplumda var olan kölelikten söz ediyor. Bu kölelik, yasaların tanıdığı bir şeydir ve hiç kimseyi doğadan köle kılmaz. Doğuştan az zeki insanlar vardır ama Aristoteles onların mallarına el konulmasının, kendilerinin köle yapılmasının, satılmalarının hoş görülebilir bir şey olduğunu söylemek istememiştir. Onun demek istediği, öyle insanların başkaları tarafından yönlendirilme ve yönetilmeye gereksinimleri bulunduğudur. Nasıl çocuklar, ergin yaşa gelmeden önce analarına babalarına, kadın kocasına bağımlıysa, başkalarına bağımlı olmak onlar için de iyi bir şeydir. Aristoteles’in düşüncesinin bu olduğu açık, çünkü bunun yanı başında, bazı insanların, yani zekâsıyla parlayanların, doğuştan efendi, doğuştan hâkim olduklarını da söylüyor. Herhalde bu kimselerin, biz daha bilgeyiz bahanesiyle, başkalarının yönetimini ellerine almaları gerektiğini söylemeyi amaçlamış olamaz. Onların kumanda etmelerine ve yönetmelerine olanak verecek birtakım nitelikleri doğadan aldıklarını söylemek isliyor. Barbarların dendiği kadar salak ve kalın kafalı oldukları kabul edilse bile, gerçek haklara sahip olmaları, işte bundan ötürü reddedilemez ve bu insanlar yasal kölelerden sayılamaz. Fakat ileride belirteceğimiz gibi, bu nedenlerden ötürü o insanları bağımlı kılma hakkı doğabilir.
Artık bir sonuca varmış bulunuyoruz: İspanyollar gelmeden önce Amerika yerlileri gerek kamusal gerek kişisel gerçek haklara sahiptiler.
Kaynak: Blandine Krigel - Klasik Siyasi Felsefe Metinleri ( Francisco de Vitoria, Kızılderililer ve Savaş Hukuku konusunda Dersler, Çeviri ve notları hazırlayan: Maurice Barbier, Cenevre, 1966.)
SONUÇLAR: KIZILDERİLİLERİN HEM KAMUSAL HEM KİŞİSEL TÜRDEN GERÇEK HAKLARI VARDI
Yukarıda söylediklerimizden şu sonuç çıkar ki, hiç kuşkusuz, Barbarlar, tıpkı her Hıristiyan gibi gerek kamusal gerek kişisel gerçek haklara sahiptiler. Kimse ne bir hükümdarın ne de bir sade yurttaşın elinden sizin hakkınız yok diye mallarını alamamıştır. Müslümanlara ve Yahudilere, Hıristiyan topraklarını ele geçirmeye kalkmadıkları sürece, kendi malları üzerinde gerçek bir hak tanırız. Her zaman Hıristiyan dininin düşmanı olmuş ve olacak bu adamlara tanıdığımız hakları, adaletsizlik nedir bilmemiş kimselerden esirgememiz kabul edilemez bir şey olur.
Şimdi bunun tersine ileri sürülen düşünceyi yanıtlayalım. Barbarların kendilerini yönetecek kadar zeki olmadıkları öne sürülerek onların doğadan köle oldukları söyleniyor. Ben bu sava şöyle yanıt veriyorum: Herhalde Aristoteles zekâsı kıt insanların doğa gereği başkasının hukukuna boyun eğmeleri gerektiğini, ne kendileri ne de dışlarındaki nesneler üzerinde bir yetkeye sahip olmamaları gerekliğini söylemek istememiştir. O uygar toplumda var olan kölelikten söz ediyor. Bu kölelik, yasaların tanıdığı bir şeydir ve hiç kimseyi doğadan köle kılmaz. Doğuştan az zeki insanlar vardır ama Aristoteles onların mallarına el konulmasının, kendilerinin köle yapılmasının, satılmalarının hoş görülebilir bir şey olduğunu söylemek istememiştir. Onun demek istediği, öyle insanların başkaları tarafından yönlendirilme ve yönetilmeye gereksinimleri bulunduğudur. Nasıl çocuklar, ergin yaşa gelmeden önce analarına babalarına, kadın kocasına bağımlıysa, başkalarına bağımlı olmak onlar için de iyi bir şeydir. Aristoteles’in düşüncesinin bu olduğu açık, çünkü bunun yanı başında, bazı insanların, yani zekâsıyla parlayanların, doğuştan efendi, doğuştan hâkim olduklarını da söylüyor. Herhalde bu kimselerin, biz daha bilgeyiz bahanesiyle, başkalarının yönetimini ellerine almaları gerektiğini söylemeyi amaçlamış olamaz. Onların kumanda etmelerine ve yönetmelerine olanak verecek birtakım nitelikleri doğadan aldıklarını söylemek isliyor. Barbarların dendiği kadar salak ve kalın kafalı oldukları kabul edilse bile, gerçek haklara sahip olmaları, işte bundan ötürü reddedilemez ve bu insanlar yasal kölelerden sayılamaz. Fakat ileride belirteceğimiz gibi, bu nedenlerden ötürü o insanları bağımlı kılma hakkı doğabilir.
Artık bir sonuca varmış bulunuyoruz: İspanyollar gelmeden önce Amerika yerlileri gerek kamusal gerek kişisel gerçek haklara sahiptiler.
Kaynak: Blandine Krigel - Klasik Siyasi Felsefe Metinleri ( Francisco de Vitoria, Kızılderililer ve Savaş Hukuku konusunda Dersler, Çeviri ve notları hazırlayan: Maurice Barbier, Cenevre, 1966.)