ATOMCU FELSEFE - 3
|
Ahlak Görüşleri:
Demokritos, mutluluğu yaşamın amacı sayar. O, bu mutluluğu, sağlık, iyi huy ve ruhun huzurunda arar. Şart olarak da ölçülülüğü koyar. Ona göre hazzın nesnesi beden değil ruh olmalıdır. Bedeni değil ruhu tatmin etmeye çalışmalıyız. Hiçbir şeye karşı tutkulanmamak, korku ve ümitsizlikten uzaklaşmak; kendini herşeye hazırlamış olmak, her türlü tasa ve kaygı sebeplerin ve en başta evlenmeden kaçınmak, hayatını bir kadına bağlamaktan ise, başkalarının çocuklarını evlat edinmek, yüce iyiliği ruhun değişmez bir denge ve uyumunda görmek, gibi esaslar, onun bilge kişiye sunduğu başlıca ahlak ve yaşam kurallarıdır.
Demokritos için erdem bütün davranışların birbiri ile uyumudur. Bu erdem anlayışı daha sonra Platon’da da karşımıza çıkar. Platon’a göre ruh üç parçalıdır; erdem ise her bir parçanın kendi işlevini en iyi biçimde yerine getirmesidir. Üç parçanın ayrı ayrı erdemleri bilgelik, cesaret ve ölçülülük olup, bunlar gerçekleştikten sonra, üç parçadan meydana gelen bütünün uyum içinde olması da adalet erdemidir.
Demokritos’un ahlak ile ilgili görüşlerini birer kural olarak düşünmemeliyiz. O iyi yaşam ile ilgili hiçbir genel şart ileri sürülmemesi gerektiğini düşünür. Onunkiler iyi yaşam için sadece birer tekliften ibarettir. Onun ahlakla ilgili bazı sözleri şöyledir:
-Aşağıdaki görüşleri Çin felsefesinde Lao-Tsi’nin ‘Kendilerini Tao’ya verenler işlerini hergün biraz daha azaltırlar’ sözünü andırır.
-Gönül ferahlığı içinde yaşamak isteyen bir kimse ne kendi ne de kamu sorunlarında birçok işi birden bir arada yürütmeye kalkışmamalıdır. Ve yaptığı işte de gücünü yeteneğini aşmamalıdır. Şansı yaver gitse ve görünüşe göre her şey onu yükseltmeye çalışır görünse bile, gücünü aşan işlerle ilgilenmemeye ve onlara elini sürmemeye dikkat etmelidir.
-Sokrates’ten önce ruhumuza özen göstermemiz gerektiğini söyler.
-İnsanlara yakışan, ruhu vücuttan çok hesaba katmaktır; çünkü ruhun yetkinliği vücudun zayıflığını doğrultur, düşünceyle birarada olmayan vücut gücü, insanı hiçbir şeyde daha iyi kılmaz.
-Mutluluk da ruhundur, mutsuzluk da.
-Yalnız düşmanları değil, hazları yenen de yiğittir. Bazıları ise şehirlerin efendileri, kadınların da köleleridir.
-Sahip olmadıklarından acı duymayan, sahip olduklarından sevinç duyan kişi anlayışlıdır.
-Şiddetli ağrılar içinde kaskatı kesilen nefsin ıstırabını akılla kaldır, uzaklaştır.
-Yemede içmede yahut sevgi işlerinde tam kararı aşarak hazlarını mideden alanların hepsi için ve kısa bir zaman, yiyip içtikleri müddetçe sürer, acılar ise pek çoktur. Çünkü bu arzulama aynı şeyler için daima mevcuttur, ve arzulanan şey onların olunca haz hemen geçer gider, onlarda kısa bir hazdan başka bir şey kalmaz ve yeniden aynı şeylere gereksinim duyulur.
Kadın ve çocuk üzerine düşünceleri...
-Kadın kötü düşünceler için erkekten çok daha ateşlidir.
-Az konuşma kadının süsüdür: süsün sadeliği de güzeldir.
-Damattan yana mutlu çıkan oğul bulur, mutsuz çıkan kızını da kaybeder.
-Çocuk yetiştirme şüpheli bir iştir: başaranın döğüş ve üzüntü dolu bir hayatı olmuştur, başaramayanın da daha büyüğü olmayan bir acısı.
-Çocuklar için haddinden çok para yığma mal düşkünlüğünün ayrı bir şeklini açığa vuran bir bahanedir.
Eğitim ile ilgili görüşleri...
-Erdem yolunda kuvvetli bir eğitimci olarak görünecek olan kimse, doğru yolu gösterme ve sözle inandırma yolunu tutandır, kanun ve zor yolunu değil. Çünkü kendini haksızlıktan kanunun alıkoyduğu kimse olasılıkla gizlice yanlış yolu tutacaktır; ödeve inandırma tarafından götürülenden ise ne gizlice, ne de açıkça yanlış birşey yapması beklenmez.
-Kötülerle sürekli birarada bulunma kötülüğe yeteneği arttırır.
-Gençlerde akıllılık, yaşlılarda akılsızlık bulunduğu olur; düşünceliliği öğreten zaman değil, zamanındaki eğitim ve yaratılıştır.
Yaşlılık üzerine...
-İhtiyar gençlikten geçmiştir; gencin ihtiyarlığa ulaşabileceği belli değildir. İmdi tamamlanmış mal, gelecekteki ve şüpheli olandan ağır basar.
-İhtiyarlık hiçbir şey eksilmeden vücudun organlarının kesilmesi demektir; herşey vardır, hepsi muhtaçtır.
Kader görüşü...
-İnsanlar düşüncesizliklerini gizlemek için kendilerine bir kader heykeli yaptırmışlardır; çünkü kader pek nadir olarak düşüncelilikle savaşır,(kadere düşünceyle yaklaşma) hayatta en çok şeyi yola koyan anlayışlı keskin görüşlülüktür.
-Uyuşmuş ruhun hakim olunamayan kaderini akılla kov.
-Şu sözleri ;‘Duvara dayanma yıkılır, insana güvenme ölür’ sözünü çağrıştırır.
-İnsan için en iyi şey yaşamı boyunca şen olmak ve olabildiği kadar kederden uzaklaşmaktır. Bu da kendimizi geçici şeylere bağlamamakla olur.
Kanaatkarlığa sık sık vurgu yapar.
-Orta bir talih, bütün servetlerden daha çok güven verir.
-Açlığa ve yorgunluğa karşı en tatlı ilaç, bir parça arpa ekmeği, bir saman döşektir.
Demokritos’ta yaptırımdan uzak ahlak düşüncesi göze çarpar.
-Kötü işlerden korkuyla değil, ödev duygusuyla uzaklaşmalıdır. Çünkü kötülük yapan, kötülüğe uğrayandan daha talihsizdir.
-Bir insanı erdemli yapmak için kanun ve zorlamaya başvurmaktan çok teşvik ve inandırma yolunu tutan başarı gösterebilir.
Hakseverlik görüşü... Kant’ın ahlakını andırır.
-Haksızlık etmemekle öğünmeye değmez, onu akıldan bile geçirmemelidir.
-İnsan başkalarından asla kendinden korktuğundan çok çeknmemelidir. Kimse öğrenmeyecek olsa da bütün insanların öğreneceği halden çok kötülük yapmamalıdır. Tam tersine en çok kendinden çekinmeli ve şu, kanun olarak ruhun karşısında bulunmalıdır: yakışmayan hiçbir şeyi yapmamalı.
-Haksızlığa uğrayanı bütün gücümüzle korumak ve haksızlığın yapılmasına engel olmak borçtur.
-Söz, eylemin gölgesidir.
-Doğruyu söylemek gerektir, çok söylemek değil.
-Özgürlüğün öz malı açık sözlülük, tehlikesi uygun zamanın bilinmesi.
Demokritos ekonomik eşitliği savunur.
-Zenginler, fakirlerin ihtiyaçlarını gidermeyi, onlara yardım etmeyi, onları sevindirmeyi düşünebilselerdi, yurttaşlarda hemen bir an kadar kısa bir zaman zarfında şefkat, dayanışma, kardeşlik, yardımlaşma ve bunlara benzeyen ve sayılamayacak kadar çok nimetler görülebilirdi.
Demokritos, açık fikirlilikten yanadır.
-Taze günün taze düşünceyle başlasın.
-Soycu değil, evrenselcidir.
-Bilgeye her ülke açıktır.Çünkü asil bir ruhun vatanı bütün dünyadır.
Özgürlük Görüşü:
İnsan eylemlerinde şansa ve tesadüfe yer vermez ve bireysel özgürlüğü savunur. Demokritos’un ahlakında özgür insan, akıl ve bilgelikte iradesine hakim olan insandır.
Matematiğe Katkısı:
Matematiğe katkısı bugün bilebildiğimiz kadarıyla paradoksal ve felsefidir. “Bir koni bir düz yüzey ile hemen tabanı düzlemine kesilirse bu kesitleri nasıl düşünmek gerek, birbirine eşit mi yoksa değil mi? Birbirlerine eşit değillerse koni basamak basamak girinti ve çıkıntılı olacağı için onu orantılı olmayan bir şekle sokacaktır; eşitseler dilimler de eşit olacaklar ve birbirine eşit olmayan değil de eşit olan dairelerden kurulmuş olacağı için koni silindir kılığına girmiş olarak görünecektir, bu ise anlaşılır birşey değildir.”
Yönetim Görüşü:
Demokritos’un yönetim anlayışı demokratik ve eşitlikçi bir karakterdedir. Demokritos’un materyalist atomcu felsefesi, olayları ve bazı sosyal kurumları ‘tanrısal’ gören aristokratik idealist düşünüşe kapılarını kapatmış olur. Düşünürün tarih görüşüde idealist ve mitolojik tarih görüşünden ayrılan evrimci bir çizgidedir. Devlet ve toplum dabu evrimin bir noktasında sonradan belirmiş kurumlardır. Devletin kaynağı, insanların gereksinimlerini karşılamak için yaptıkları çalışmalardır. Aristokratik inançtaki gibi tarihi ve sosyal kurumları tanrıların yarattığını, aristokratik düzenin başındaki asillerin ‘tanrı soylu’ olduklarını söylemeyip, bir zamanlar hepsi birden ilkel olan insanların, karşılıklı gereksinmelerini daha iyi sağlamak için, işbirliği ve işbölümüne giderek devleti kurmuş olmaları fikri, demokratik ve eşitlikçi niteliktedir.
Yine Demokritos’taki ölçülülük kavramının demokrat düşünceye yönelik olduğunu söylenebilir. Çünkü ölçülüğe en çok olanak sağlayan şey eşitlik , elbet zenginler ve fakirler arasında büyük uçurumların olduğu oligarşi ve aristokrasilerde değil, demokrasilerde bulunacaktır. (Bugünkü demokrasiyle karıştırmamak gerekir.)
Demokritos’a göre insan için en iyi olan, iyi hükümet ve kanunlardır, bu da demokrasiyle gerçekleşebilir. Bu konuyla ilgili şöyle bir sözü vardır: “Bir oligarşide zengin ve bağımlı yaşamaktansa, demokraside hür ve fakat fakir olarak yaşamayı tercih ederim.” Ancak toplumun Platon’da olduğu gibi bilginlerce yönetilmesi yönündeki tavrı Demokritos’un tam demokratik olamayıp, yönetimin en iyi vatandaşların elinde olduğu ılımlı bir demokrasiden yana olduğu da bir gerçekliktir.
Tanrı Görüşü:
Atomcu düşüncede tanrıbilim yoktur. Buna rağmen tanrı kavramıyla ilgili Demokritos önemli tesbitler yapmıştır. Demokritos, evrene canlılık veren unsurlara bazen ‘tanrılık’ adını vermiştir. Bu unsurlar aslında, insanlarda olduğu kadar, yıldızlarda da bulunan yuvarlak atomlardır. Bu nedenle doğadan ayrı ve üstün olan bir ilk sebep yoktur. Fakat insanlar gene de tanrılara inanır. Demokritos bu geleneksel inançları doğru bulmaz. Ona göre, dünyanın çevresinde olağanüstü büyüklükte ve insan şekline benzeyen bir takım atomlar uçuşur. Bunlar bir takım öcüler (fantomes) ‘dir. Bunlar da insan gibi ölümlüdürler. Fakat bizden daha uzun yaşarlar ve yaşamımız üzerinde bazı etkileri vardır. Örneğin onlar, uykuda olanlara rüya gördürürler.
Demokritos, insanlarda varolan tanrı düşüncesinin, onların gök gürültüsü, yıldırım, ay ve güneş tutulması gibi bir takım doğa olayları karşısında hissettikleri korku nedeniyle olduğunu söyler.
Demokritos, rüyalarımıza giren ve halkın herbirini bir cin bir şeytan gibi hayal ettiği tanrıların aslında birtakım özel atomlardan başka birşey olmadığını ve bu atomların da yokolduğunu söyleyerek; tanrıbilimin, ruhun ölmezliği, ahiret hayatı, tanrısal bir ödül ve ya cezanın ümit ya da korkusu gibi kavramlara sisteminde yer vermez. Bu kavramların kökeniyle ilgili şunları söyler: ‘Ölüme mahkum olan doğamızın çözülüp gideceğini bilmeyen fakat yaşamlarında işlemiş oldukları kötülükleri bilen bazı kimseler, ölümden sonraki yaşama dair birtakım uydurma masallara kapılarak bütün ömürlerini heyecan ve kaygı içinde geçirirler.’
Son olarak Demokritos için anlatılan güzel bir öykü var. Demokritos sofrasına gelen incirleri yerken bir bal kokusu almış ve hemen bir araştırmadır başlamış kafasında, o güne dek incirlerinden almadığı bir koku nereden gelebilir diye. Merakını gidermek için kalkmış sofradan, incirlerin toplandığı yeri görmeye gitmek istemiş. Sofradan niçin kalktığını duyan hizmetçi kadın gülmüş: Boşuna zaman kaybetmeyin, demiş; incirleri bal çanağına koymuştum toplarken. Demokritos’un canı sıkılmış bu araştırma fırsatını kaçırdığı için. Hadi be sen de, demiş hizmetçi kadına, keyfimi kaçırdın; ama ben yine de bal kokusu incirde kendiliğinden varmış gibi nedenini araştıracağım.
Yukarıdaki öyküde anlatıldığı gibi doğa filozofları Anaksagoras’ın da dediği gibi ‘doğayı izlemek için’ yaşadılar. Onların merak eden araştıran anlayışları ne yazık ki felsefeye hakim olamadı. Onlardan sonra felsefe bambaşka bir çizgiye, idealist kampın egemen çizgisine kaydı.
Kaynaklar:
1) Ahmet Cevizci, Felsefe Sözlüğü, Paradigma Yayınları, İstanbul, 2002
2) Cemil Sena, Filozoflar Ansiklopedisi, Remzi Kitabevi
3) Bertrand Russell, Batı Felsefesi Tarihi, (çev) Muammer Sencer, Say Yayınları, İstanbul, 2000
4) Colin A. Ronan, Bilim Tarihi, (çev) Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu, Prof. Dr. Feza Günergun, Tübitak Yayınları, 2003
5) Christoph Martin Wieland, Abderalılar, (çev) Prof. Dr. Vural Ülkü, Kültür Bakanlığı Yayınları, Mersin, 1992
6) Walter Kranz, Antik Felsefe, (çev) Suad Y. Baydur, Sosyal Yayınlar, İstanbul, 1994
7) Paul Cartledge, Democritus, Phoenix, London, 1998
8) Alaeddin Şenel, Eski Yunan’da Eşitlik ve Eşitsizlik Üstüne, AÜ SBF Yayınları, Ankara, 1970
9) Afşar Timuçin, Düşünce Tarihi, İnsancıl Yayınları, İstanbul, 1997
10)Karl Heinrich Marks, Demokritos ile Epiküros’un Doğa Felsefelerindeki Ayırım, (çev) Saffet Babür, Ayraç Yayınları, Ankara, 2001
11)Gökhan Tok, Atomun Merkezindeki Kent Abdera, Tübitak Bilim ve Teknik Dergisi, Nisan 2001
12)Montaigne, Denemeler, (çev) Sabahattin Eyüboğlu, Cem Yayınevi, Şubat 1994
Demokritos, mutluluğu yaşamın amacı sayar. O, bu mutluluğu, sağlık, iyi huy ve ruhun huzurunda arar. Şart olarak da ölçülülüğü koyar. Ona göre hazzın nesnesi beden değil ruh olmalıdır. Bedeni değil ruhu tatmin etmeye çalışmalıyız. Hiçbir şeye karşı tutkulanmamak, korku ve ümitsizlikten uzaklaşmak; kendini herşeye hazırlamış olmak, her türlü tasa ve kaygı sebeplerin ve en başta evlenmeden kaçınmak, hayatını bir kadına bağlamaktan ise, başkalarının çocuklarını evlat edinmek, yüce iyiliği ruhun değişmez bir denge ve uyumunda görmek, gibi esaslar, onun bilge kişiye sunduğu başlıca ahlak ve yaşam kurallarıdır.
Demokritos için erdem bütün davranışların birbiri ile uyumudur. Bu erdem anlayışı daha sonra Platon’da da karşımıza çıkar. Platon’a göre ruh üç parçalıdır; erdem ise her bir parçanın kendi işlevini en iyi biçimde yerine getirmesidir. Üç parçanın ayrı ayrı erdemleri bilgelik, cesaret ve ölçülülük olup, bunlar gerçekleştikten sonra, üç parçadan meydana gelen bütünün uyum içinde olması da adalet erdemidir.
Demokritos’un ahlak ile ilgili görüşlerini birer kural olarak düşünmemeliyiz. O iyi yaşam ile ilgili hiçbir genel şart ileri sürülmemesi gerektiğini düşünür. Onunkiler iyi yaşam için sadece birer tekliften ibarettir. Onun ahlakla ilgili bazı sözleri şöyledir:
-Aşağıdaki görüşleri Çin felsefesinde Lao-Tsi’nin ‘Kendilerini Tao’ya verenler işlerini hergün biraz daha azaltırlar’ sözünü andırır.
-Gönül ferahlığı içinde yaşamak isteyen bir kimse ne kendi ne de kamu sorunlarında birçok işi birden bir arada yürütmeye kalkışmamalıdır. Ve yaptığı işte de gücünü yeteneğini aşmamalıdır. Şansı yaver gitse ve görünüşe göre her şey onu yükseltmeye çalışır görünse bile, gücünü aşan işlerle ilgilenmemeye ve onlara elini sürmemeye dikkat etmelidir.
-Sokrates’ten önce ruhumuza özen göstermemiz gerektiğini söyler.
-İnsanlara yakışan, ruhu vücuttan çok hesaba katmaktır; çünkü ruhun yetkinliği vücudun zayıflığını doğrultur, düşünceyle birarada olmayan vücut gücü, insanı hiçbir şeyde daha iyi kılmaz.
-Mutluluk da ruhundur, mutsuzluk da.
-Yalnız düşmanları değil, hazları yenen de yiğittir. Bazıları ise şehirlerin efendileri, kadınların da köleleridir.
-Sahip olmadıklarından acı duymayan, sahip olduklarından sevinç duyan kişi anlayışlıdır.
-Şiddetli ağrılar içinde kaskatı kesilen nefsin ıstırabını akılla kaldır, uzaklaştır.
-Yemede içmede yahut sevgi işlerinde tam kararı aşarak hazlarını mideden alanların hepsi için ve kısa bir zaman, yiyip içtikleri müddetçe sürer, acılar ise pek çoktur. Çünkü bu arzulama aynı şeyler için daima mevcuttur, ve arzulanan şey onların olunca haz hemen geçer gider, onlarda kısa bir hazdan başka bir şey kalmaz ve yeniden aynı şeylere gereksinim duyulur.
Kadın ve çocuk üzerine düşünceleri...
-Kadın kötü düşünceler için erkekten çok daha ateşlidir.
-Az konuşma kadının süsüdür: süsün sadeliği de güzeldir.
-Damattan yana mutlu çıkan oğul bulur, mutsuz çıkan kızını da kaybeder.
-Çocuk yetiştirme şüpheli bir iştir: başaranın döğüş ve üzüntü dolu bir hayatı olmuştur, başaramayanın da daha büyüğü olmayan bir acısı.
-Çocuklar için haddinden çok para yığma mal düşkünlüğünün ayrı bir şeklini açığa vuran bir bahanedir.
Eğitim ile ilgili görüşleri...
-Erdem yolunda kuvvetli bir eğitimci olarak görünecek olan kimse, doğru yolu gösterme ve sözle inandırma yolunu tutandır, kanun ve zor yolunu değil. Çünkü kendini haksızlıktan kanunun alıkoyduğu kimse olasılıkla gizlice yanlış yolu tutacaktır; ödeve inandırma tarafından götürülenden ise ne gizlice, ne de açıkça yanlış birşey yapması beklenmez.
-Kötülerle sürekli birarada bulunma kötülüğe yeteneği arttırır.
-Gençlerde akıllılık, yaşlılarda akılsızlık bulunduğu olur; düşünceliliği öğreten zaman değil, zamanındaki eğitim ve yaratılıştır.
Yaşlılık üzerine...
-İhtiyar gençlikten geçmiştir; gencin ihtiyarlığa ulaşabileceği belli değildir. İmdi tamamlanmış mal, gelecekteki ve şüpheli olandan ağır basar.
-İhtiyarlık hiçbir şey eksilmeden vücudun organlarının kesilmesi demektir; herşey vardır, hepsi muhtaçtır.
Kader görüşü...
-İnsanlar düşüncesizliklerini gizlemek için kendilerine bir kader heykeli yaptırmışlardır; çünkü kader pek nadir olarak düşüncelilikle savaşır,(kadere düşünceyle yaklaşma) hayatta en çok şeyi yola koyan anlayışlı keskin görüşlülüktür.
-Uyuşmuş ruhun hakim olunamayan kaderini akılla kov.
-Şu sözleri ;‘Duvara dayanma yıkılır, insana güvenme ölür’ sözünü çağrıştırır.
-İnsan için en iyi şey yaşamı boyunca şen olmak ve olabildiği kadar kederden uzaklaşmaktır. Bu da kendimizi geçici şeylere bağlamamakla olur.
Kanaatkarlığa sık sık vurgu yapar.
-Orta bir talih, bütün servetlerden daha çok güven verir.
-Açlığa ve yorgunluğa karşı en tatlı ilaç, bir parça arpa ekmeği, bir saman döşektir.
Demokritos’ta yaptırımdan uzak ahlak düşüncesi göze çarpar.
-Kötü işlerden korkuyla değil, ödev duygusuyla uzaklaşmalıdır. Çünkü kötülük yapan, kötülüğe uğrayandan daha talihsizdir.
-Bir insanı erdemli yapmak için kanun ve zorlamaya başvurmaktan çok teşvik ve inandırma yolunu tutan başarı gösterebilir.
Hakseverlik görüşü... Kant’ın ahlakını andırır.
-Haksızlık etmemekle öğünmeye değmez, onu akıldan bile geçirmemelidir.
-İnsan başkalarından asla kendinden korktuğundan çok çeknmemelidir. Kimse öğrenmeyecek olsa da bütün insanların öğreneceği halden çok kötülük yapmamalıdır. Tam tersine en çok kendinden çekinmeli ve şu, kanun olarak ruhun karşısında bulunmalıdır: yakışmayan hiçbir şeyi yapmamalı.
-Haksızlığa uğrayanı bütün gücümüzle korumak ve haksızlığın yapılmasına engel olmak borçtur.
-Söz, eylemin gölgesidir.
-Doğruyu söylemek gerektir, çok söylemek değil.
-Özgürlüğün öz malı açık sözlülük, tehlikesi uygun zamanın bilinmesi.
Demokritos ekonomik eşitliği savunur.
-Zenginler, fakirlerin ihtiyaçlarını gidermeyi, onlara yardım etmeyi, onları sevindirmeyi düşünebilselerdi, yurttaşlarda hemen bir an kadar kısa bir zaman zarfında şefkat, dayanışma, kardeşlik, yardımlaşma ve bunlara benzeyen ve sayılamayacak kadar çok nimetler görülebilirdi.
Demokritos, açık fikirlilikten yanadır.
-Taze günün taze düşünceyle başlasın.
-Soycu değil, evrenselcidir.
-Bilgeye her ülke açıktır.Çünkü asil bir ruhun vatanı bütün dünyadır.
Özgürlük Görüşü:
İnsan eylemlerinde şansa ve tesadüfe yer vermez ve bireysel özgürlüğü savunur. Demokritos’un ahlakında özgür insan, akıl ve bilgelikte iradesine hakim olan insandır.
Matematiğe Katkısı:
Matematiğe katkısı bugün bilebildiğimiz kadarıyla paradoksal ve felsefidir. “Bir koni bir düz yüzey ile hemen tabanı düzlemine kesilirse bu kesitleri nasıl düşünmek gerek, birbirine eşit mi yoksa değil mi? Birbirlerine eşit değillerse koni basamak basamak girinti ve çıkıntılı olacağı için onu orantılı olmayan bir şekle sokacaktır; eşitseler dilimler de eşit olacaklar ve birbirine eşit olmayan değil de eşit olan dairelerden kurulmuş olacağı için koni silindir kılığına girmiş olarak görünecektir, bu ise anlaşılır birşey değildir.”
Yönetim Görüşü:
Demokritos’un yönetim anlayışı demokratik ve eşitlikçi bir karakterdedir. Demokritos’un materyalist atomcu felsefesi, olayları ve bazı sosyal kurumları ‘tanrısal’ gören aristokratik idealist düşünüşe kapılarını kapatmış olur. Düşünürün tarih görüşüde idealist ve mitolojik tarih görüşünden ayrılan evrimci bir çizgidedir. Devlet ve toplum dabu evrimin bir noktasında sonradan belirmiş kurumlardır. Devletin kaynağı, insanların gereksinimlerini karşılamak için yaptıkları çalışmalardır. Aristokratik inançtaki gibi tarihi ve sosyal kurumları tanrıların yarattığını, aristokratik düzenin başındaki asillerin ‘tanrı soylu’ olduklarını söylemeyip, bir zamanlar hepsi birden ilkel olan insanların, karşılıklı gereksinmelerini daha iyi sağlamak için, işbirliği ve işbölümüne giderek devleti kurmuş olmaları fikri, demokratik ve eşitlikçi niteliktedir.
Yine Demokritos’taki ölçülülük kavramının demokrat düşünceye yönelik olduğunu söylenebilir. Çünkü ölçülüğe en çok olanak sağlayan şey eşitlik , elbet zenginler ve fakirler arasında büyük uçurumların olduğu oligarşi ve aristokrasilerde değil, demokrasilerde bulunacaktır. (Bugünkü demokrasiyle karıştırmamak gerekir.)
Demokritos’a göre insan için en iyi olan, iyi hükümet ve kanunlardır, bu da demokrasiyle gerçekleşebilir. Bu konuyla ilgili şöyle bir sözü vardır: “Bir oligarşide zengin ve bağımlı yaşamaktansa, demokraside hür ve fakat fakir olarak yaşamayı tercih ederim.” Ancak toplumun Platon’da olduğu gibi bilginlerce yönetilmesi yönündeki tavrı Demokritos’un tam demokratik olamayıp, yönetimin en iyi vatandaşların elinde olduğu ılımlı bir demokrasiden yana olduğu da bir gerçekliktir.
Tanrı Görüşü:
Atomcu düşüncede tanrıbilim yoktur. Buna rağmen tanrı kavramıyla ilgili Demokritos önemli tesbitler yapmıştır. Demokritos, evrene canlılık veren unsurlara bazen ‘tanrılık’ adını vermiştir. Bu unsurlar aslında, insanlarda olduğu kadar, yıldızlarda da bulunan yuvarlak atomlardır. Bu nedenle doğadan ayrı ve üstün olan bir ilk sebep yoktur. Fakat insanlar gene de tanrılara inanır. Demokritos bu geleneksel inançları doğru bulmaz. Ona göre, dünyanın çevresinde olağanüstü büyüklükte ve insan şekline benzeyen bir takım atomlar uçuşur. Bunlar bir takım öcüler (fantomes) ‘dir. Bunlar da insan gibi ölümlüdürler. Fakat bizden daha uzun yaşarlar ve yaşamımız üzerinde bazı etkileri vardır. Örneğin onlar, uykuda olanlara rüya gördürürler.
Demokritos, insanlarda varolan tanrı düşüncesinin, onların gök gürültüsü, yıldırım, ay ve güneş tutulması gibi bir takım doğa olayları karşısında hissettikleri korku nedeniyle olduğunu söyler.
Demokritos, rüyalarımıza giren ve halkın herbirini bir cin bir şeytan gibi hayal ettiği tanrıların aslında birtakım özel atomlardan başka birşey olmadığını ve bu atomların da yokolduğunu söyleyerek; tanrıbilimin, ruhun ölmezliği, ahiret hayatı, tanrısal bir ödül ve ya cezanın ümit ya da korkusu gibi kavramlara sisteminde yer vermez. Bu kavramların kökeniyle ilgili şunları söyler: ‘Ölüme mahkum olan doğamızın çözülüp gideceğini bilmeyen fakat yaşamlarında işlemiş oldukları kötülükleri bilen bazı kimseler, ölümden sonraki yaşama dair birtakım uydurma masallara kapılarak bütün ömürlerini heyecan ve kaygı içinde geçirirler.’
Son olarak Demokritos için anlatılan güzel bir öykü var. Demokritos sofrasına gelen incirleri yerken bir bal kokusu almış ve hemen bir araştırmadır başlamış kafasında, o güne dek incirlerinden almadığı bir koku nereden gelebilir diye. Merakını gidermek için kalkmış sofradan, incirlerin toplandığı yeri görmeye gitmek istemiş. Sofradan niçin kalktığını duyan hizmetçi kadın gülmüş: Boşuna zaman kaybetmeyin, demiş; incirleri bal çanağına koymuştum toplarken. Demokritos’un canı sıkılmış bu araştırma fırsatını kaçırdığı için. Hadi be sen de, demiş hizmetçi kadına, keyfimi kaçırdın; ama ben yine de bal kokusu incirde kendiliğinden varmış gibi nedenini araştıracağım.
Yukarıdaki öyküde anlatıldığı gibi doğa filozofları Anaksagoras’ın da dediği gibi ‘doğayı izlemek için’ yaşadılar. Onların merak eden araştıran anlayışları ne yazık ki felsefeye hakim olamadı. Onlardan sonra felsefe bambaşka bir çizgiye, idealist kampın egemen çizgisine kaydı.
Kaynaklar:
1) Ahmet Cevizci, Felsefe Sözlüğü, Paradigma Yayınları, İstanbul, 2002
2) Cemil Sena, Filozoflar Ansiklopedisi, Remzi Kitabevi
3) Bertrand Russell, Batı Felsefesi Tarihi, (çev) Muammer Sencer, Say Yayınları, İstanbul, 2000
4) Colin A. Ronan, Bilim Tarihi, (çev) Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu, Prof. Dr. Feza Günergun, Tübitak Yayınları, 2003
5) Christoph Martin Wieland, Abderalılar, (çev) Prof. Dr. Vural Ülkü, Kültür Bakanlığı Yayınları, Mersin, 1992
6) Walter Kranz, Antik Felsefe, (çev) Suad Y. Baydur, Sosyal Yayınlar, İstanbul, 1994
7) Paul Cartledge, Democritus, Phoenix, London, 1998
8) Alaeddin Şenel, Eski Yunan’da Eşitlik ve Eşitsizlik Üstüne, AÜ SBF Yayınları, Ankara, 1970
9) Afşar Timuçin, Düşünce Tarihi, İnsancıl Yayınları, İstanbul, 1997
10)Karl Heinrich Marks, Demokritos ile Epiküros’un Doğa Felsefelerindeki Ayırım, (çev) Saffet Babür, Ayraç Yayınları, Ankara, 2001
11)Gökhan Tok, Atomun Merkezindeki Kent Abdera, Tübitak Bilim ve Teknik Dergisi, Nisan 2001
12)Montaigne, Denemeler, (çev) Sabahattin Eyüboğlu, Cem Yayınevi, Şubat 1994