MONTAIGNE VE MONTESQUIEU’DE İNSAN, ERDEM VE TROGLODİTLER - 3

Onlar eşlerini seviyorlar ve eşleri tarafından da seviliyorlardı. Tüm dikkatlerini çocuklarını erdemli yetiştirmeye vermişlerdi. Hemşehrilerinin uğradıkları felaketleri, o kötü örneği onlara anlatıyorlardı ve özellikle insanların çıkarının kamu çıkarında olduğunu, bu ilkeden ayrılmak istemenin insanın kendisinin yok olmasını istemesi ile eş anlama geleceğini, erdemin bize büyük bir yük getirmeyeceğini, ona yapılması zor bir ödev gibi bakmamak gerektiğini ve başkasına gösterilecek adaletin bizim için merhamet sayılacağını onlara hissettiriyorlardı.

Bir müddet sonra, kendilerine benzeyen çocuklara sahip olmaktan dolayı erdemli babalar olma avuntusunu yaşamaya başladılar. Genç halk mutlu evliliklerle kendi gözleri önünde yükseliyordu. Sayı artıyor fakat birlik bozulmuyordu. Erdem, çoklukta zayıflamak şöyle dursun, aksine, sayısız örneklerle daha da güçleniyordu.

Adil bir halk tanrılar tarafından da sevilmeliydi. Böyle bir halkın çocukları onları tanımak için gözlerini açar açmaz aynı zamanda onlardan korkmayı da öğreniyorlardı. Çünkü din, geleneklerdeki doğanın sert bıraktığı tarafları yumuşatırdı.

Tanrıların şerefine bayramlar düzenlediler. Çiçeklerle süslü genç kızlar ve genç erkekler danslarıyla ve bir kır müziğinin ezgileriyle bu bayramları kutluyorlardı. Sonra sade yemeklerle ve sevinçle kendilerine ziyafetler çekiyorlardı. Bu toplantılarda gençler birbirlerine gönül veriyorlar ve gelecekteki tatlı ve sadık bir birlikteliğin temellerini atıyorlardı.

Tanrılardan iyilik istemek için tapınağa gidiyorlardı. Fakat kendileri için zenginlikler ve zahmetsiz bol kazanç istemezlerdi; bunu ancak hemşehrileri için isteyebilirlerdi. Çünkü böyle istekler mutlu Trogloditlere yakışmazdı. Onların istekleri babalarının sağlığı, kardeşlerinin birliği, hanımlarının sevecenliği, çocuklarının sevgi ve uysallığı idi. Genç kızların tek isteği ise bir Troglodit erkeğini mutlu edebilmekti.

Akşam, sürüler çayırlardan ve yorgun öküzler çiftten dönünce toplanırlardı; basit bir sofranın etrafında, ilk Trogloditlerin adaletsizliklerini ve felaketlerini anlatırlar, yeniden doğan erdemle beraber yeni ve mutlu bir halkın doğduğunu söylerlerdi. Onlar tanrıların büyüklüklerini kutlarlar, onların yardımlarının onlardan istekte bulunanların yanında her zaman hazır olacaklarının, onlardan korkmayanlar için ise öfkelerinin kaçınılmaz olacağının bilincindeydiler. Sonra kır hayatının tatlılıklarının ve zevklerinin, daima saflık ve temizlikle bezenmiş bir kimsenin mutluluğunun önemini vurgularlardı.

Doğa onların ihtiyaçlarına olduğu kadar isteklerine göre de ürün veriyordu. Bu mutlu ülkede aç gözlülük nedir bilinmezdi. Birbirlerine hediyeler verirlerdi, birisi birine bir şey verdiğinde ondan daha fazlasının geleceğine inanırdı. Troglodit halkı kendini tek bir aile gibi görürdü.

13. Mektup: Trogloditlerin erdemlerini sana (Mirza’ya) saymakla bitiremeyeceğim. Onlardan biri: “Babamın yarın tarlasını sürmesi gerekiyorsa, o gün ondan iki saat önce kalkacağım ve babam tarlaya vardığı zaman tüm tarlayı sürülmüş bulacaktır”, diyordu.

Bir diğeri: “Eğer kız kardeşimin genç bir Troglodite gönül verdiğini hissedersem, babamla konuşur ve bu evliliğe rıza göstermesini sağlarım”, diyordu.

Sürüsü çalınan bir diğerinin: “Çok üzgünüm, çünkü sürünün içinde tanrılara sunmak istediğim bembeyaz bir düve de vardı”; bir başkasının :

“Tanrılara şükretmek için tapınağa gitmem lazım, zira babamla benim çok sevdiğimiz erkek kardeşim sağlığına kavuştu”; veyahut da : “Babamın tarlasına bitişik bir tarla var, orada çalışanlar her gün güneşin yakıcı sıcaklığı altında kalıyorlar, gidip oraya iki ağaç dikeyim ve bu zavallılar da zaman zaman gidip onların gölgesinde dinlensinler”, dedikleri işitiliyordu.

Bir gün Trogloditler toplu halde iken yaşlı bir adam, genç bir adamın kötü bir eylem yapmış olduğundan şüphelendiğini ve bu sebeple yakınmalarını bildirdi. Fakat genç Trogloditler: “Biz onun böyle ağır bir suç işleyeceğine inanmıyoruz, ama eğer onu yapmışsa, bilsin ki, ailesinde son ölen o olmayacaktır”, demişlerdir.

Bir Troglodit’e: Yabancılar senin evi yağmaladılar, her şeyi götürdüler, eğer adaletsiz değillerse, bendekinden daha uzun onlara kullanma nasip etmelerini tanrılardan dilerim”, diye yanıtladı.

Bu kadar gönenç ve mutluluğa kıskançlık duyulmaması olanaksızdı. Komşu halklar toplandılar ve sudan bir sebeple Trogloditler’in sürülerini kaçırdılar. Olayı öğrenen Trogloditler hemen onlara elçiler gönderdiler ve elçiler şöyle konuştu:

“Trogloditler size ne yaptı? Hanımlarınızı mı kaçırdılar, sürülerinizi mi çaldılar, işlerinizi mi engellediler? Hayır. Biz adil insanlarız ve tanrılardan korkarız. Bizden ne istiyorsunuz? Yün mü, süt mü, meyve mi? Silahları bırakın, size onların hepsini vereceğiz. Ama yemin ediyoruz ki, topraklarımıza düşman olarak girerseniz, size adaletsiz bir halk olarak bakacağız ve yabani hayvan muamelesi yapacağız”.

Bu vahşi halklar elçilerin sözlerini ve istemlerini reddettiler, silahlı bir şekilde Trogloditler’in topraklarına girdiler.

Trogloditler hemen savunmaya geçtiler. Ortalarına kadınlarını ve çocuklarını aldılar. Düşmanlarının sayısına değil adaletsizliğine hayret etmişlerdi. Yüreklerini yeni bir ateş sarmıştı. Biri babası için, diğeri eşi ve çocukları için, bir diğeri kardeşleri, bir başka diğeri dostları ve hepsi de Troglodit halkı için ölmek istiyordu. Biri ölünce onun yerine hemen bir diğeri geçiyordu, bu da, savaşın ortak amacı dışında, intikamı alınması gereken farklı bir ölüm olarak anlaşılıyordu.

Adaletsizlikle erdemin savaşı böyle oldu. Sadece ganimet peşinde olan bu alçak halklar kaçarken utanç dahi duymadılar. Onlar Trogloditler’in erdemine boyun eğmişlerdir.

14. Mektup: Halk her gün biraz daha büyüdüğü için, Trogloditler artık kendilerine bir kral seçme zamanının geldiğine inandılar. Tacı en doğru ve adil olana vermeyi kabul ettiler. Hepsinin gözü, yaşı ve uzun süreli erdemi sebebi ile saygın bir ihtiyarın üzerinde idi. O bu toplantıya katılmak istememişti ve kalbi hüzünden sıkışmış bir şekilde evine çekilmişti.

Ona seçildiğini bildirmek için heyetler gönderildiğinde yanıtı şöyle olmuştur:

“Tanrı sizi bağışlasın, ben bu haksızlığı Trogloditlere nasıl yaparım, onların içinde benden daha adil kimsenin olmadığına nasıl inanılır? Bana hükümdarlık tacı veriyorsunuz, eğer bunu mutlaka istiyorsanız, onu kabul edebilirim. Fakat Trogloditlerin özgür olarak doğduklarını, şimdi ise boyunduruk altına girmiş tebaa olduklarını görmenin verdiği acı ile öleceğimi iyi biliniz. Bu sözlerle birlikte göz yaşlarına boğuldu. Uğursuz gün! ne diye bu kadar yaşadım? Sonra sert bir şekilde bağırdı: “Ey Trogloditler, görüyorum ki, erdeminiz size ağır gelmeye başlamış. İçinde bulunduğunuz durumda, başkanınız olmadığı halde ve istemeseniz de, yine de erdemli olmalısınız, çünkü erdemsiz varlığınızı sürdüremezsiniz ve ilk atalarınızın düştüğü felaketin içine düşersiniz. Demek bu boyunduruk (erdem) size çok sert gözüküyor, bir prense ve sizin geleneklerinizden daha az sert olan onun kanunlarına uymayı yeğliyorsunuz. Bir an durdu ve gözyaşları sel olup aktı. Şimdi ne yapmamı istiyorsunuz? Nasıl olur da ben bir Troglodite bir şey buyurabilirim? Ey Trogloditler, ben son günlerimi yaşıyorum, kanım damarlarımda donmuş haldedir, sizin kutsal atalarınızı yakında göreceğim (öbür dünyada), onları üzmemi niçin istiyorsunuz? Onlara, size erdemin dışında başka bir boyunduruk bıraktığımı söylemeye beni mecbur etmeyin”.

Yukarıdaki mektup özetlerinden de anlaşılacağı gibi eski Trogloditler anarşiden hoşlanıyorlar, hepsi birbirleriyle savaş halindeler ve kişiler arasındaki ilişkileri kaba çıkarcılık belirlemektedir. Bu halkın ideali tam egoistlik ve geçerli ahlâk kuralı (kötü ahlâk) da “herkes kendisi için (chacun pour soi)” ilkesidir. İnsanlık ve ahlâk kurallarıyla bağdaşmayan, onların bu kötü gelenek ve ilkeleri zorunlu olarak Trogloditleri kendi kendilerini yok etmeye götürmüştür.

Trogloditlerin kurtuluşu ve mutluluğu erdemin uygulanması ile sağlanacaktır. Salgın hastalık kırımından kurtulan iki Troglodit aileden çoğalan yeni nesil öncelikle erdem aşkını ve “kamu yararı” bilincini benimsiyor ve bunu çocuklarına aşılıyorlar (Benet, 1999: 45). Erdemi demokrasi, cumhuriyet, özgürlük, eşitlik, adalet, vatan, kanunlar ve azla yetinmeyle ilişkilendiriyorlar, ve erdeme saf ve doğal bir din de eşlik etmektedir. Montesquieu dini sosyal sistemi sağlamlaştıran bir öğe olarak görür. Her şey iyi ve yolunda gittiği zaman insanların tanrıları düşünmelerini ve şükretmelerini doğal bulur (Benet, 1999: 45).

Sonuç

Trogloditler hikayesinde Montesquieu bir cumhuriyet hükümeti ilkelerinin taslağını verir. Cumhuriyet temel gücünü erdemden alır. Erdemin eksik olduğu bir cumhuriyet idaresinde devlet şimdiden kaybedilmiş demektir (Charpentier/Charpentier, 1993:24). Trogloditler kralları ve kanunları olmadan da sadece erdemle mutluluğa ulaşmayı başarmışlardır. Ancak siyasi erdem, ahlâki erdem ve başkası için adalet at başı yürümelidirler. İnsanlık duyguları ve erdem insanoğlunun zafere ulaşmasına tek başına yetebilecek potansiyel bir güçtür.

Kaynakça

ALPER, A. (1993), “Montaigne Éducateur, Initiateur De John Locke”, Frankofoni, Ankara: Ortak Kitap sayı 5.
AULOTTE, R.( 1994) , Montaigne: Essais, Paris: Edition P.U.F.
BECQ, A.( 1999), Lettres Persanes de Montesquieu, Saint-Amand : Edition Gallimard.
BENET, R. (1999), Montesquieu, Lettres Persanes, (Ligugé) Poitiers : Edition Résonances ellipses.
BOUDOU, B. (1995), Essais, Montaigne, Evreux : Edition Hatier.
CHARPENTIER, M., CHARPENTIER, J.(1993), Lettres Persanes, Paris : Edition Nathan.
DELON, M.(1977), l’article intitulé “un monde d’eunuques” dans la revue littéraire mensuelle Europe qui porte le titre Montesquieu, no: 574, Paris, février.
LAUNAY, M., MAILHOS, G.(1996), Introduction à la vie littéraire du e XVIII siècle, Saint-Etienne : Dunod.
LESOT, A.(1995), L’autobiographie (De Montaigne à Nathalie Sarraute) Evreux : Edition Hatier.
MOLIERE. (1970), Le Bourgeois Gentilhomme, Evreux : Librairie Larousse.
MONTAIGNE, M. De. (1968), Essais (3 Vol.), Paris : Editions Gallimard et librairie Générale Française
MONTAIGNE, M. De. (1985), Essais (Extraits analysés et préparés par Claude Faisant), Nancy : Ed. Bordas.
MONTESQUIEU, C. De S. Baron De.(1985), Lettres Persanes, Saint-Amand : Ed. Gallimard.
PARAF., P.(1977), l’article intitulé “Montesquieu, La Tolérance et la liberté” dans la revue littéraire mensuelle Europe qui porte le titre Montesquieu, no: 574, Paris février.
SABBAH, H.(1996), La critique de la société au XVIII siècle, Ligugé (poitiers) : Ed. Hatier.
SOREL, A.(1975), Montesquieu, Paris : Librairie Hachette.
TÜTENGİL, Cavit Orhan. (1977) , Montesquieu, İstanbul: Cem Yayınevi.
VARDAR, B. (Tarihsiz), Aydınlanma Çağı, Fransız Yazını Ankara: Kuzey Yayınları.
VARDAR, B.(1998), Fransız Edebiyatı, İstanbul: Mültilingual.
VEQUAUD, A.(1993), Lettres Persanes de Montesquieu, Saint-Amand : Ed. Gallimard.
VERSINI, L.(1988), Le XVIII siècle, Littérature française, Nancy : Presses Universitaires De Nancy.

1 | 2 | 3

  • Gizlilik Politikası ve Şartlar
  •   © 2007

    Back to TOP