FRANCISBACON'UN 'NOVUM ORGANUM'ADLI ESERİYLE DÜŞÜNCE TARİHÎNE GETİRDİĞİ YENİLİKLER - 3
|
Bu dört soru cevaplandırılınca bir ferdî varlığın hangi sınıfa girmiş olduğu anlaşılır. Tarif, yakın cins ile ayrımın birleştirilmesinden meydana gelir. Bilimsel bilgiyi (apodeiktik'i) veren tariftir. Bacon'a göre, tıpkı Aristoteles'te olduğu gibi, sebepleri madde, 'form', fail ve gâi sebepler olarak dörde ayırmak yanlış değildir. Ancak, gâye sebepler, hem bilimleri hem de insanlar arası ilişkileri bozar. Fail sebep ve maddenin ise bilgi edinmek bakımından bir yaran yoktur.
Bacon'a göre, 'tabiat'ın bir "birinci nitelikleri" bir de "ikinci nitelikleri" vardır. Fakat, Bacon, bunların neler olduğunu açıklamamıştır. O'na göre, özün yani 'tabiat'ın birinci niteliklerini 'form'lara tahsis ederken insan zihni hata yapar. Bacon, burada Aristoteles'in özün birinci niteliklerine 'form' demesini kabul etmiyor. Çünkü, Bacon'a göre, 'form' ancak tek tek fertler arasında bulunan ilişkiler veya ortak noktalardır. Yani, bugün bizim 'tabiat' kanunu dediğimiz şeydir. Ancak, Bacon, Aristotele'teki 'form' kavramını eleştirip 'form' kavramına yeni bir anlam vermekle Aristoteles'ten daha ileri bir adım atmış değildir. Çünkü, tıpkı. Aristoteles'in bilkuwe halindeki maddeye akılsal bir suret eklemesi gibi "ısı bir harekettir" diyerek ısıya hareket suretini eklemekle yetinmiştr. Mesala Joul kanunlarını bulmuş değildir, 'tabiat' kanunlarını yani 'formları araştırmak gerekliliğini sezmiş olmakla birlikte kendisini Aristoteles'in etkisinden kurtaramamış ve Galiliogibi bugün bizim anladığımız anlamdaki bilimsel yola girememiştir.
Bacon'a göre. 'tabiat'ta ferdî cisimler cüzi kanunlara göre hareket eder. Her bilgi dalında, fertler arasında bulunan ortak noktalar yani kanunlar araştırılır. Bu kanunların araştırılması, keşfedilmesi, hem teorinin hem pratiğin temelidir. İşte, bu 'tabiatlar (yani tek tek fertler) arasındaki ortan noktaların oluşturduğu kanunlara Bacon 'form' demektedir. Bu kanunlar veya 'form'lar olaylarla ilgilidir. Burada 'form' terimiyle kastedilen aslan, kartal, gül gibi basit 'tabiatların bileşimi olan somut 'form'lar değildir. Bacon, 'form' deyince sıcaklık veren cisimler, ışıklı cisimler gibi basit 'tabiatların (yani tek fertlerin) teşkil ettiği basit hareket kanunlarını kastetmektedir: Isı kanunu, ışık kanunu gibi, yahut ısı 'form'u, ışık 'form'u gibi.
Yalnızca sıcaklık veren bir cismin 'tabiat'ıni bilmekle ısı kanunu hakkında tam bir bilgi elde edilemeyeceği gibi o cismi sıcaklık açısından etkileyenleyiz de. O halde, insan gücü tam olarak kullanılmış olmaz. Yapılması gereken şey, tek tek sıcaklık veren cisimlerden (istikra yoluyla) ısı 'tabiat'mm ne olduğunu öğrenmektir. Yani ısı 'form'unu bimektir. Yalnızca fail ve maddi sedebî bilmek bazı yeni keşiflere ulaştırabilir ancak nesneler üzerinde derin bir araştırma için yeterli değildir. Bir 'tabiat' belirlendiğinde, o 'tabiat'ın 'form'u da belirlenir. Çünkü, bir 'tabiat'ın 'form'u, o 'tabiatla birliktedir. Bu birliktelik küllidir. O 'tabiat' bu 'form'un bütününe nüfuz etmiştir, 'form' ortadan kalkarsa cüzi 'tabiat'ta yok olur. Bu cüzi 'tabiatla birlikte yok olan bir 'tabiat' ise başka bir 'tabiat' içinde varolamaz. Tek tek fertlerde varolan özün kaynağı olan 'form'da böylece yok olur. Tabiat' form'un kendisinden daha iyi bilinir.
Bacon'a göre ezeli ve değişmez olan 'formların araştırılması metafiziğin konusudur. Maddenin gâye sedebînin, gizil uyumun, gizil düzenlenmenin araştırılması fiziğin konusudur. Fiziğin uygulama alanı mekanik, metafiziğin uygulama alanı sihirdir. Sihir terimi, geniş bir mana verilerek ve sihir 'tabiat'a emredici olduğu için kullanılmıştır.
'Tabiat'ı yorumlarken izlenecek yol. deneylerden, axiom'lar elde etmek sonra da axiom'lardan deneyler elde etmektir. Deneyden axiom'lar elde edilirken, sırasıyla duyular hafıza, zihin ve akıl kullanılmalı tam ve kesin bir deneysel tarih oluşturulmalıdır. Çünkü, 'tabiat'ın hareketleri kurgu yoluyla örneklerin tabloları düzenlenmelidir. Daha sonra müdrike bu örnekler üzerinde yorum yapma anahtarını yani hakiki istikrayı gerçekleştirmelidir.
Bacon, önerdiği istikra metodunu ısı 'form'unu araştırarak tatbik eder. Sonuçta ısının 'form'unu ve doğru tanımını verir. Bu tanıma göre ısı bir harekettir. Bacon'u istikra metodu açısından Platon ile karşılaştıracak olursak şu sonuçları elde ederiz: Bacon ve Platon için istikra metodunun amacı şeyleri oluşturan 'form'ları (Platon'da idea) duyu ve akıl yoluyla keşfetmektir. Platon'a göre duyu algılarımızla algıladığımız görünüşler dünyası, idealan hatırlatmaya yarar. Fakat, görünüşler âlemi gerçek âlemi oluşturmadığı için bunların bilgisi de mümkün değildir. Bilinecek olan şey idealardır. Bacon'daki 'form'lar Platon'un ideaları gibi ezelidir değişmez. Aristoteles'e göre de küllinin bilgisini istikradan başka bir yolla kazanmaya imkân yoktur. İstikrar işi duyusu olmayan için imkânsızdır. Çünkü, istikra, cüzillerden küllilere doğru bir gidiştir. Cüzi ise duyumlardadır. O bakımdan duyumları olmayan için bu duyusal evrenin ilmî bilgisini edinmek imkansızdır. Mademki, külliler istikra olmadan çıkmamaktadır, duyum olmadan da istikra olmamaktadır. Duyuma sahip olmayanların ilme sahip olmaları mümkün olmayacaktır ('tabiat' bilimleri açısından) (Bk. Mübahat Türker Küyel Aristoteles ve Farabi'nin Varlık ve Düşünce Öğretileri, s. 127).
Demek ki, hem Aristoteles hem de Bacon için istikra aym anlama gelmektedir. Her ikisi de duyulardan ve cüzilerden yola çıkarak genellere vanr. Hem Aristoteles hem de Bacon, ilmî bilgisi edinilecek olan varlığı nedir? sorusuna şu ferttir cevabını vermektedirler. Aristoteles'te birinci dereceden cevher ferdî olandır. Asıl manalarında cevher, mahiyet, öz ve akılsal suret aynışeyi ifade etmiş olmaktadırlar. Bacon'da da hem şu etrafımızda gördüğümüz tek tek varlıklar hem de şu tek tek varlıklar topluluğu manasına gelen 'tabiat', ilmî bilgisi edinilecek varlıktır.
Bacon'a göre de biz şu ferdî varlığı kavrarız. Her iki filozof açısından baktığımızda şu ferdin doğru ve yakınî bilgisini aynı metodla elde ederiz. Öncelikle, bakarak, koklayarak, tadarak yani duyu organlanmızla şu ferdin duyusal suretini elde ederiz. Akılsal suret yoluyla da şu ferdi şu fert yapan şeyi elde ederiz. Aristoteles'e göre şu fertbir bilme anında üç yerde birden bulunur. Şu fertte, mantıkta orta terimde ve Faal Akılda. Aristoteles'e göre gördüğümüz şu fert, akılsal suret almış şu ferttir. Bu akılsal suretin yeri faal akıldır. Bu faal akıl, Platon'da idealar âlemi, Bacoit'da da 'form'lardır. (Bacon'un buna tanrısal zihnin ideaları anlamına gelen form'lar dediğini göstermiştir). 'Form', Bacon'da hem şu ferdi şu fert yapan akılsal surettir hemde evrensel bir kanundur. Çünkü, bir 'tabiat'ın 'form'u o 'tabiat'la birliktedir. Bu birliktelik küllidir. O 'tabiat' bu 'form'un bütününe nüfuz etmiştir, 'form' ortadan kalkarsa cüzi 'tabiat'ta yok olur. O halde şu 'form', şu 'tabiat', şu fert aynı şeydir.
Bacon, istikra yöntemiyle, misal olarak ısı 'form'unu araştırır. Fakat sonuçta 'ısı bir harekettir önermesini elde eder. Aristoteles ise, bir şeyi o şey yapan şeyi, yani, özü, mahiyeti, akılsal sureti aramıştır. Bacon gibi şu dışımızda gördüğümüz tek tek fertler ve bu fertler topluluğu manasına gelen 'tabiatlar arasındaki müşterek noktalan yani 'formları (kanunları) aramamıştır. Bacon'un aradığı bu 'form'lar 'tabiat'taki evrensel kanunlardır. Bu bakımdan Bacon, Aristoteles'ten ayrılarak Galileo'ya yaklaşır. Fakat, Bacon'un bulduğu evrensel kanunlar, kavramlar ve kelimelerden oluşan bir önermedir. Tıpkı, Bacon'un bizzat kıyas metoduna yapmış oluduğu eleştirideki gibi. Bu önermeye dayanılarak bir önceden kestirme (prediction) yapılamaz.
Galileo da Bacon gibi Aristoteles'ten beri süregelen mantık yöntemini eleştirir. Galileo ve Bacon kıyas metoduna karşı çıkmakla kalmayıp her ikisi de bilimlere temel olabilecek yeni metodlar ileri sürerler. Bacon'un aslen metod bakımından Aristoteles'ten çok farklı olmadığını yukarıda göstermiştik. Galileo, gerçekten bilimlere temel olmuş yeni bir metodu getirebilmiştir. Bu metod, deneyimsel metoddur.
Galileo ve Bacon'a göre düşüncede yapılan deneye karşıt olarak gerçekte yapılan deney bir araştırmanın başlangıcıdır ve o araştırmanın en temelinde yer alır. Galileo bundan sonraki adımda gerçek bir deney yapar. Deneyi yapmak için önce malzemelerini hazırlar, daha sonra deneyi yapmaya başlar. Misal: Bir bilyeyi eğik bir düzlemden aşağıya yuvarlar. Bilyenin yaptığı hareketi müşahade eder, aldığı mesafeyi ölçer. Oysa, Skolastik, Galileo gibi müşahade yapmaz. Müşahade yerine aşağıdaki gibi bir kıyas yapar.
Bütün cisimler, tabii yerlerine giderler.
Bilye de bir cisimdir,
O halde, bilye de tabii yerine gider.
Bacon ise, şu gördüğümüz tek tek fertler arasındaki müşterek 'form'ları arar. Galileo ile Bacon arasındaki bu farka rağmen her ikisinin de istediği, 'tabiat'taki olaylar arasındaki bağlantıları ve evrensel yasaları bulmaktır. Bacon, bu evrensel yasaların her birine 'form' demektedir. Ancak, Bacon, bu 'form'ları araştırırken ölçme yapmamistir. Ölçme yerine kavramsal tanımlamalar ileri sürmüştür. Oysa Galileo deneyi neredeyse sonsuz kere değil de bir kaç kez yapmıştır. Sanki, sonsuz defa yapmış gibi davranarak ölçülenlerin ölçüleri arasında münasebetler kurarak buradan, evrensel yasalara varmıştır. İşte. bu anlayış bugünkü bilime temel olmuştur.
Modern mantıkçılara göre asıl istikra Aristoteles'teki tam istikra ve eksik istikra değil. Bacon'daki istikra da değil. Galileo'nun yapmış olduğu istikradır. Galileo'un ortaya koyduğu metod gerçekten yeni bilgilere vardıran bir metoddur. Deneme ile matematiği birleştiren bu metod için tecrübe bir araştırmanın temelinde yer alır.
Bacon için de tecrübe araştırmanın temelindedir. Galileo için bundan sonrası deney, gözlem ve ölçmedir. Galileo, olaylar arasında bağlantılar kurarak 'tabiat'ı kavrar ve böylece yalnızca deney bilgisiyle yetinmeyip ispatlanabilen bili me yükselir. Buna göre 'tabiat'ı yalnızca duyuların gözü ile görmek yetmez: tek başına düşünme içinde kalarak spekülasyonlar yapmak da yetmez: algılanan şeyleri kavramlar halinde sınıflamakla da yetinilmez. 'tabiat'ı gerçekten kavramak, 'tabiat' alanında yeni bilgilere varılmak isteniyorsa, yapılacak şey olayları deneyimsel yöntemle, matematikle ölçmektir. Matematiğin harfleri, üçgenler, kareler, daireler v.b. geometrik şekillerdir. Bu şekiller bilinmeden 'tabiat' anlaşılamaz.
Bacon, önerdiği metodla Galileo gibi bir fizik kuramazdı ve onun ortaya koyduğu gibi bir istikra metodu (induction) ortaya koyamazdı. Çünkü Bacon. Galileo gibi olayları ideal bir ortamda olmuş gibi kabul etmeye karşıdır, 'tabiat'. Bacon'a göre 'sui generis'tir (nev'i şahsına münhasır ve 'tabiat' en ince ayrıntısına varana kadar her ne şekilde ise işte o şekilde anlaşılmalıdır. İnsanın, 'labiat'ta bir takım paraleller, bağıntılar icad etmesi bir kurgudur. Halbuki. Galileo, yaptığı bütün deneyleri ideal bir ortamda düşünmüştür.
Hem Galileo hem de Bacon şu dışımızda gördüğümüz 'tabiat'ı incelemek istemişlerdir. Ancak sadece Galileo, deneyi matematikle birleştircbilmiştır. Bacon ise yalnızca "deney yapın", "tecrübe en iyi ispat şeklidir" kavramları bırakın şu gördüğümüz 'tabiat'a bakın demekle yetinmiştir. Cismin ısı yoluyla genleşmesini anlatan birkaç deney yapmıştır. Fakat, sonuçta Galileo gibi matematiksel sonuçlara ulaşamamıştır. Bacon Aristoteles'i eleştirmesine rağmen, yine Aristotelesçi bir tutum takınmıştır. Ölçme yapmamıştır. Isının, 'tabiat'nı araştırmış ve sonunda ısı bir harekettir önermesine ulaşmıştır. Bu önermeyle bir prediction yani önceden kestirme yapılamaz. Halbuki Bacon, 'tabiat'a hakim olmak istiyordu, bu şartlar altında Bacon'un kendi amacına ulaştığı söylenemez. Çünkü. Bacon, yakın cins ve araz ile yapılan bir tasvire ulaşmıştır. 'ısı bir harekettir' önermesi. Bacon'a göre evrensel bir yapıdadır Oysa bu önermenin evrensel olduğu söylenemez. Çünkü, ölçme söz konusu olmadıkça bir başkası''ısı bir hareket değildir' önermesini ve buna denk başka önermeleri ileri sürebilir. Halbuki Galileo'nun ortaya koyduğu ilkeler ve matematiksel bağlantılar herkes için (çocuk. deli. bunak, sarhoş olmamak şartıyla) aynı sonuçları verir.
O halde.Bacon, her ne kadar 'tabiat'a hakim olmak onun yasalarını bilmekle mümkündür ve bunun için de yeni bir 'tabiat' felsefesi gerekli dediyse de deneysel ve matematiksel metodu ortaya koyamamıştır ve uygulayamamıştır. 'Gerçekte deneysel ve matematiksel metodu bütünüyle ortaya koyan ve fizik alanına taşıyan ve ilkin dinamiğin kurulmasıyla başlayan sonra da matematiksel yöntemi temele alan ilimlerin bu doğrultuda kurulmasını mümkün kılan rasyonel devrimi getiren başlıca temsilci Galileo'dur. (Augustine to Galileo, s. 28, London. 1951)
Bacon'a göre, 'tabiat'ın bir "birinci nitelikleri" bir de "ikinci nitelikleri" vardır. Fakat, Bacon, bunların neler olduğunu açıklamamıştır. O'na göre, özün yani 'tabiat'ın birinci niteliklerini 'form'lara tahsis ederken insan zihni hata yapar. Bacon, burada Aristoteles'in özün birinci niteliklerine 'form' demesini kabul etmiyor. Çünkü, Bacon'a göre, 'form' ancak tek tek fertler arasında bulunan ilişkiler veya ortak noktalardır. Yani, bugün bizim 'tabiat' kanunu dediğimiz şeydir. Ancak, Bacon, Aristotele'teki 'form' kavramını eleştirip 'form' kavramına yeni bir anlam vermekle Aristoteles'ten daha ileri bir adım atmış değildir. Çünkü, tıpkı. Aristoteles'in bilkuwe halindeki maddeye akılsal bir suret eklemesi gibi "ısı bir harekettir" diyerek ısıya hareket suretini eklemekle yetinmiştr. Mesala Joul kanunlarını bulmuş değildir, 'tabiat' kanunlarını yani 'formları araştırmak gerekliliğini sezmiş olmakla birlikte kendisini Aristoteles'in etkisinden kurtaramamış ve Galiliogibi bugün bizim anladığımız anlamdaki bilimsel yola girememiştir.
Bacon'a göre. 'tabiat'ta ferdî cisimler cüzi kanunlara göre hareket eder. Her bilgi dalında, fertler arasında bulunan ortak noktalar yani kanunlar araştırılır. Bu kanunların araştırılması, keşfedilmesi, hem teorinin hem pratiğin temelidir. İşte, bu 'tabiatlar (yani tek tek fertler) arasındaki ortan noktaların oluşturduğu kanunlara Bacon 'form' demektedir. Bu kanunlar veya 'form'lar olaylarla ilgilidir. Burada 'form' terimiyle kastedilen aslan, kartal, gül gibi basit 'tabiatların bileşimi olan somut 'form'lar değildir. Bacon, 'form' deyince sıcaklık veren cisimler, ışıklı cisimler gibi basit 'tabiatların (yani tek fertlerin) teşkil ettiği basit hareket kanunlarını kastetmektedir: Isı kanunu, ışık kanunu gibi, yahut ısı 'form'u, ışık 'form'u gibi.
Yalnızca sıcaklık veren bir cismin 'tabiat'ıni bilmekle ısı kanunu hakkında tam bir bilgi elde edilemeyeceği gibi o cismi sıcaklık açısından etkileyenleyiz de. O halde, insan gücü tam olarak kullanılmış olmaz. Yapılması gereken şey, tek tek sıcaklık veren cisimlerden (istikra yoluyla) ısı 'tabiat'mm ne olduğunu öğrenmektir. Yani ısı 'form'unu bimektir. Yalnızca fail ve maddi sedebî bilmek bazı yeni keşiflere ulaştırabilir ancak nesneler üzerinde derin bir araştırma için yeterli değildir. Bir 'tabiat' belirlendiğinde, o 'tabiat'ın 'form'u da belirlenir. Çünkü, bir 'tabiat'ın 'form'u, o 'tabiatla birliktedir. Bu birliktelik küllidir. O 'tabiat' bu 'form'un bütününe nüfuz etmiştir, 'form' ortadan kalkarsa cüzi 'tabiat'ta yok olur. Bu cüzi 'tabiatla birlikte yok olan bir 'tabiat' ise başka bir 'tabiat' içinde varolamaz. Tek tek fertlerde varolan özün kaynağı olan 'form'da böylece yok olur. Tabiat' form'un kendisinden daha iyi bilinir.
Bacon'a göre ezeli ve değişmez olan 'formların araştırılması metafiziğin konusudur. Maddenin gâye sedebînin, gizil uyumun, gizil düzenlenmenin araştırılması fiziğin konusudur. Fiziğin uygulama alanı mekanik, metafiziğin uygulama alanı sihirdir. Sihir terimi, geniş bir mana verilerek ve sihir 'tabiat'a emredici olduğu için kullanılmıştır.
'Tabiat'ı yorumlarken izlenecek yol. deneylerden, axiom'lar elde etmek sonra da axiom'lardan deneyler elde etmektir. Deneyden axiom'lar elde edilirken, sırasıyla duyular hafıza, zihin ve akıl kullanılmalı tam ve kesin bir deneysel tarih oluşturulmalıdır. Çünkü, 'tabiat'ın hareketleri kurgu yoluyla örneklerin tabloları düzenlenmelidir. Daha sonra müdrike bu örnekler üzerinde yorum yapma anahtarını yani hakiki istikrayı gerçekleştirmelidir.
Bacon, önerdiği istikra metodunu ısı 'form'unu araştırarak tatbik eder. Sonuçta ısının 'form'unu ve doğru tanımını verir. Bu tanıma göre ısı bir harekettir. Bacon'u istikra metodu açısından Platon ile karşılaştıracak olursak şu sonuçları elde ederiz: Bacon ve Platon için istikra metodunun amacı şeyleri oluşturan 'form'ları (Platon'da idea) duyu ve akıl yoluyla keşfetmektir. Platon'a göre duyu algılarımızla algıladığımız görünüşler dünyası, idealan hatırlatmaya yarar. Fakat, görünüşler âlemi gerçek âlemi oluşturmadığı için bunların bilgisi de mümkün değildir. Bilinecek olan şey idealardır. Bacon'daki 'form'lar Platon'un ideaları gibi ezelidir değişmez. Aristoteles'e göre de küllinin bilgisini istikradan başka bir yolla kazanmaya imkân yoktur. İstikrar işi duyusu olmayan için imkânsızdır. Çünkü, istikra, cüzillerden küllilere doğru bir gidiştir. Cüzi ise duyumlardadır. O bakımdan duyumları olmayan için bu duyusal evrenin ilmî bilgisini edinmek imkansızdır. Mademki, külliler istikra olmadan çıkmamaktadır, duyum olmadan da istikra olmamaktadır. Duyuma sahip olmayanların ilme sahip olmaları mümkün olmayacaktır ('tabiat' bilimleri açısından) (Bk. Mübahat Türker Küyel Aristoteles ve Farabi'nin Varlık ve Düşünce Öğretileri, s. 127).
Demek ki, hem Aristoteles hem de Bacon için istikra aym anlama gelmektedir. Her ikisi de duyulardan ve cüzilerden yola çıkarak genellere vanr. Hem Aristoteles hem de Bacon, ilmî bilgisi edinilecek olan varlığı nedir? sorusuna şu ferttir cevabını vermektedirler. Aristoteles'te birinci dereceden cevher ferdî olandır. Asıl manalarında cevher, mahiyet, öz ve akılsal suret aynışeyi ifade etmiş olmaktadırlar. Bacon'da da hem şu etrafımızda gördüğümüz tek tek varlıklar hem de şu tek tek varlıklar topluluğu manasına gelen 'tabiat', ilmî bilgisi edinilecek varlıktır.
Bacon'a göre de biz şu ferdî varlığı kavrarız. Her iki filozof açısından baktığımızda şu ferdin doğru ve yakınî bilgisini aynı metodla elde ederiz. Öncelikle, bakarak, koklayarak, tadarak yani duyu organlanmızla şu ferdin duyusal suretini elde ederiz. Akılsal suret yoluyla da şu ferdi şu fert yapan şeyi elde ederiz. Aristoteles'e göre şu fertbir bilme anında üç yerde birden bulunur. Şu fertte, mantıkta orta terimde ve Faal Akılda. Aristoteles'e göre gördüğümüz şu fert, akılsal suret almış şu ferttir. Bu akılsal suretin yeri faal akıldır. Bu faal akıl, Platon'da idealar âlemi, Bacoit'da da 'form'lardır. (Bacon'un buna tanrısal zihnin ideaları anlamına gelen form'lar dediğini göstermiştir). 'Form', Bacon'da hem şu ferdi şu fert yapan akılsal surettir hemde evrensel bir kanundur. Çünkü, bir 'tabiat'ın 'form'u o 'tabiat'la birliktedir. Bu birliktelik küllidir. O 'tabiat' bu 'form'un bütününe nüfuz etmiştir, 'form' ortadan kalkarsa cüzi 'tabiat'ta yok olur. O halde şu 'form', şu 'tabiat', şu fert aynı şeydir.
Bacon, istikra yöntemiyle, misal olarak ısı 'form'unu araştırır. Fakat sonuçta 'ısı bir harekettir önermesini elde eder. Aristoteles ise, bir şeyi o şey yapan şeyi, yani, özü, mahiyeti, akılsal sureti aramıştır. Bacon gibi şu dışımızda gördüğümüz tek tek fertler ve bu fertler topluluğu manasına gelen 'tabiatlar arasındaki müşterek noktalan yani 'formları (kanunları) aramamıştır. Bacon'un aradığı bu 'form'lar 'tabiat'taki evrensel kanunlardır. Bu bakımdan Bacon, Aristoteles'ten ayrılarak Galileo'ya yaklaşır. Fakat, Bacon'un bulduğu evrensel kanunlar, kavramlar ve kelimelerden oluşan bir önermedir. Tıpkı, Bacon'un bizzat kıyas metoduna yapmış oluduğu eleştirideki gibi. Bu önermeye dayanılarak bir önceden kestirme (prediction) yapılamaz.
Galileo da Bacon gibi Aristoteles'ten beri süregelen mantık yöntemini eleştirir. Galileo ve Bacon kıyas metoduna karşı çıkmakla kalmayıp her ikisi de bilimlere temel olabilecek yeni metodlar ileri sürerler. Bacon'un aslen metod bakımından Aristoteles'ten çok farklı olmadığını yukarıda göstermiştik. Galileo, gerçekten bilimlere temel olmuş yeni bir metodu getirebilmiştir. Bu metod, deneyimsel metoddur.
Galileo ve Bacon'a göre düşüncede yapılan deneye karşıt olarak gerçekte yapılan deney bir araştırmanın başlangıcıdır ve o araştırmanın en temelinde yer alır. Galileo bundan sonraki adımda gerçek bir deney yapar. Deneyi yapmak için önce malzemelerini hazırlar, daha sonra deneyi yapmaya başlar. Misal: Bir bilyeyi eğik bir düzlemden aşağıya yuvarlar. Bilyenin yaptığı hareketi müşahade eder, aldığı mesafeyi ölçer. Oysa, Skolastik, Galileo gibi müşahade yapmaz. Müşahade yerine aşağıdaki gibi bir kıyas yapar.
Bütün cisimler, tabii yerlerine giderler.
Bilye de bir cisimdir,
O halde, bilye de tabii yerine gider.
Bacon ise, şu gördüğümüz tek tek fertler arasındaki müşterek 'form'ları arar. Galileo ile Bacon arasındaki bu farka rağmen her ikisinin de istediği, 'tabiat'taki olaylar arasındaki bağlantıları ve evrensel yasaları bulmaktır. Bacon, bu evrensel yasaların her birine 'form' demektedir. Ancak, Bacon, bu 'form'ları araştırırken ölçme yapmamistir. Ölçme yerine kavramsal tanımlamalar ileri sürmüştür. Oysa Galileo deneyi neredeyse sonsuz kere değil de bir kaç kez yapmıştır. Sanki, sonsuz defa yapmış gibi davranarak ölçülenlerin ölçüleri arasında münasebetler kurarak buradan, evrensel yasalara varmıştır. İşte. bu anlayış bugünkü bilime temel olmuştur.
Modern mantıkçılara göre asıl istikra Aristoteles'teki tam istikra ve eksik istikra değil. Bacon'daki istikra da değil. Galileo'nun yapmış olduğu istikradır. Galileo'un ortaya koyduğu metod gerçekten yeni bilgilere vardıran bir metoddur. Deneme ile matematiği birleştiren bu metod için tecrübe bir araştırmanın temelinde yer alır.
Bacon için de tecrübe araştırmanın temelindedir. Galileo için bundan sonrası deney, gözlem ve ölçmedir. Galileo, olaylar arasında bağlantılar kurarak 'tabiat'ı kavrar ve böylece yalnızca deney bilgisiyle yetinmeyip ispatlanabilen bili me yükselir. Buna göre 'tabiat'ı yalnızca duyuların gözü ile görmek yetmez: tek başına düşünme içinde kalarak spekülasyonlar yapmak da yetmez: algılanan şeyleri kavramlar halinde sınıflamakla da yetinilmez. 'tabiat'ı gerçekten kavramak, 'tabiat' alanında yeni bilgilere varılmak isteniyorsa, yapılacak şey olayları deneyimsel yöntemle, matematikle ölçmektir. Matematiğin harfleri, üçgenler, kareler, daireler v.b. geometrik şekillerdir. Bu şekiller bilinmeden 'tabiat' anlaşılamaz.
Bacon, önerdiği metodla Galileo gibi bir fizik kuramazdı ve onun ortaya koyduğu gibi bir istikra metodu (induction) ortaya koyamazdı. Çünkü Bacon. Galileo gibi olayları ideal bir ortamda olmuş gibi kabul etmeye karşıdır, 'tabiat'. Bacon'a göre 'sui generis'tir (nev'i şahsına münhasır ve 'tabiat' en ince ayrıntısına varana kadar her ne şekilde ise işte o şekilde anlaşılmalıdır. İnsanın, 'labiat'ta bir takım paraleller, bağıntılar icad etmesi bir kurgudur. Halbuki. Galileo, yaptığı bütün deneyleri ideal bir ortamda düşünmüştür.
Hem Galileo hem de Bacon şu dışımızda gördüğümüz 'tabiat'ı incelemek istemişlerdir. Ancak sadece Galileo, deneyi matematikle birleştircbilmiştır. Bacon ise yalnızca "deney yapın", "tecrübe en iyi ispat şeklidir" kavramları bırakın şu gördüğümüz 'tabiat'a bakın demekle yetinmiştir. Cismin ısı yoluyla genleşmesini anlatan birkaç deney yapmıştır. Fakat, sonuçta Galileo gibi matematiksel sonuçlara ulaşamamıştır. Bacon Aristoteles'i eleştirmesine rağmen, yine Aristotelesçi bir tutum takınmıştır. Ölçme yapmamıştır. Isının, 'tabiat'nı araştırmış ve sonunda ısı bir harekettir önermesine ulaşmıştır. Bu önermeyle bir prediction yani önceden kestirme yapılamaz. Halbuki Bacon, 'tabiat'a hakim olmak istiyordu, bu şartlar altında Bacon'un kendi amacına ulaştığı söylenemez. Çünkü. Bacon, yakın cins ve araz ile yapılan bir tasvire ulaşmıştır. 'ısı bir harekettir' önermesi. Bacon'a göre evrensel bir yapıdadır Oysa bu önermenin evrensel olduğu söylenemez. Çünkü, ölçme söz konusu olmadıkça bir başkası''ısı bir hareket değildir' önermesini ve buna denk başka önermeleri ileri sürebilir. Halbuki Galileo'nun ortaya koyduğu ilkeler ve matematiksel bağlantılar herkes için (çocuk. deli. bunak, sarhoş olmamak şartıyla) aynı sonuçları verir.
O halde.Bacon, her ne kadar 'tabiat'a hakim olmak onun yasalarını bilmekle mümkündür ve bunun için de yeni bir 'tabiat' felsefesi gerekli dediyse de deneysel ve matematiksel metodu ortaya koyamamıştır ve uygulayamamıştır. 'Gerçekte deneysel ve matematiksel metodu bütünüyle ortaya koyan ve fizik alanına taşıyan ve ilkin dinamiğin kurulmasıyla başlayan sonra da matematiksel yöntemi temele alan ilimlerin bu doğrultuda kurulmasını mümkün kılan rasyonel devrimi getiren başlıca temsilci Galileo'dur. (Augustine to Galileo, s. 28, London. 1951)
2 Yorumlar
çok bilgilendirici bir makale.bir resim yaptığımızı düşünelim ve bunu 4 duvar arasında yapalım okulda olduğu gibi.hani bize derlerdi ya doğa resmi yapın.doğanın içinde olmadan sınıfta bunu yaptırırlardı.ne kadar basit kalıyo değil mi?herşeye rağmen baconun çok sağlıklı tesbitleri olduğunu düşünüyorum yetersiz olmuş olsada.tabiat felsefesi ahlak felsefesinin altındaymış gibi düşünülürse ki kantın yaptığı budur doğa yasaları sağlıklı bir şekilde ortaya konulamaz ve bilim yerinde sayar baconun dediği gibi.
Çok teşekkür ederim. Emeğinize saglik