İLK DÖNEM İSLÂM MANTIKÇILARININ MODALİTEYE YAKLAŞIMI - 1
|
İbrahim ÇAPAK
Giriş
Modalité konusu, mantığın önemli konularından biridir. Aristoteles (385-322) ile gündeme gelmiş ve günümüze kadar güncelliğini korumuştur. Hem Batı hem de İslâm dünyasında modalité hakkında farklı görüşler ileri sürülmüş, kimileri önermelerde iki, kimileri üç kimileri de dört modalitenin varlığına işaret etmiştir. Bu farklılıkların Aristoteles'in kitaplarında modalité konusunun açık olmayışından kaynaklandığı söylenebilir. Çünkü modalité konusunda ana kaynak Aristoteles'in eserleridir. İslâm mantıkçıları da modalité konusunda farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Temelde mütekaddimin ve müteahhirin olarak ayrılan İslâm mantıkçılarından aynı dönemde yaşayanlar arasında bile farklı görüşlere rastlanabilmektedir. Mesela, mütekaddimin mantıkçılarından sayılan Farabi ile İbn Sina mutlak önermeler konusunda farklı düşünmektedirler. Farabi, mutlak önermelerin modalitesinin var olduğunu ileri sürerken, İbn Sina mutlak önermelerin modalitesiz olduğunu ifade eder. Yine İbn Sina kıyasların modalitesini geniş bir şekilde incelerken, Farabi kıyasların modalitesine pek iltifat etmez.
Bu çalışmada bütün ilk dönem İslâm mantıkçılarının modalité anlayışlarını konu edinmemiz mümkün değildir. Biz bu çalışma da temel kaynak olması bakımından Aristoteles'in modalité anlayışına değinerek, Farabi (870-950), İbn Sina (980-1037), Gazâlî (1058-1111), Ebi Salt Dani (1068/1134) ve İbn Tumlus (1160-1223)'un modalité anlayışlarını ana hatlarıyla ele almaya çalışacağız.
İlk Dönem İslâm Mantıkçılarına Göre Modalité
İslâm mantıkçıları tarafından modalitenin bir çok tanımı yapılmıştır, bunlardan bir kaçı şöyledir: Modalité (cihet/kiplik), önermenin yüklemine bitiştirilen, ağızdan bir defada çıkan sestir ve önermenin yükleminin, önermenin konusuna yükleme keyfiyetine delalet eder.' Modalité, yüklemin konuya olan nisbet ve bağlantısının derecesini göstermek için, önermenin üç elemanına eklenen bir lafızdır.
Son dönem mantıkçıklarından Ahmet Cevdet (1823-1895) modaliteyi şöyle tanımlamaktadır:
"Bir önermede bazen konu ile yüklem arasındaki nisbet bir kayıtla kayıtlanır, önermenin doğruluğu o kaydın doğruluğuna bağlıdır. İşte o kayda önermenin modalitesi, denir. Kısaca modalité, bir önermenin işaret ettiği şeyin mümkün, mümteni veya zorunlu olup olmamasıdır. Başka bir ifade ile "hüküm üzerine verilmiş hükümdür."
Modolite konusunu felsefeye sokan Aristoteles'tir. Çünkü reel, mümkün ve zorunlu önermelerin ayırdına düşünce tarihinde ilk defa Aristoteles'te rastlanmaktadır. "A, B'dir"; "A'nın B olması zorunludur"; "A'nın B olması mümkündür" gibi önermeler, açık bir şekiide Aristoteles tarafından ortaya konmuştur. Moda! önermelerde diğer önerme çeşitlerinde olduğu gibi konu ile yüklem arasında bir bağ vardır. Fakat bu bağ, normal önermelerdeki bağdan farklıdır. Çünkü bir modal önerme iki hükümden yani iki küçük önermeden oluşur. Mesela, "Ateş sıcaktır, zorunludur" önermesi modal bir önermedir ve "Ateş sıcaktır", "Ateşin sıcak olması zorunludur" önermelerini içerir. Söz konusu önermede ateş ile sıcak arasındaki bağ zorunlulukla kayıtlanmıştır. Kıyasların modalitesini ele alabilmek için önermenin modalitesine bakmak gerekir. Çünkü kıyasların modalitesi önermenin modalitesine dayanır; daha doğrusu modal önermeler kullanılarak modal kıyaslar oluşturulur. Kıyasın modalitesinden "öncülleri teşkil eden önermelerin modalitesine göre sonuç olan önermenin modalitesinin ne olacağının tayini" anlaşılır.
Önermelerin modalitesinde olduğu gibi kıyasların modalitesi üzerinde de ilk defa Aristoteles durmuştur. Nitekim Aristoteles, önermelerin modalitesini; "Mademki basit yükleme, zorunlu yükleme ve olağan (contigent) yükleme arasında bir fark vardır, apaçıktır ki bu yüklemlerin her biri için ayrı kıyaslar bulunacaktır" şeklinde ifade etmektedir. Aristoteles, modal önermeleri ele almakla beraber "mod" veya "modal" kelimelerini kullanmamaktadır. Böyle kelimelerin ilk defa Boece (470-525) tarafında kullanıldığı rivayet edilir. Aristoteles'in modalité konusundaki fikirleri çok açık değildir. Çünkü Aristoteles, Organon' un ikinci kitabında, mümkün, imkansız, zorunlu ve kontenjan önermelerden bahsederken -ki bu dört hüküm şekli Orta Çağ Batı mantıkçıları tarafından kabul edilen modalité çeşitleridir- Organon'un üçüncü kitabı olan Birinci Analitikler"de şöyle demektedir: "Her öncül (önerme) ya bir an ya bir zorunlu veya bir olağan (contingent) yükleme olur."
Buna göre Aristoteles, üç türlü önerme kabul etmektedir:
1- Arı ve basit önerme,
2- Zorunlu önerme,
3- Kontenjan (contigent-olumsal) önerme.
Bu üç önerme de sonradan, assertorik, apodiktik ve problematik diye adlandırılmışlardır. Aristoteles sarihleri ile başlayan modalité tanımına göre Aristoteles zorunlu ve kontenjan (mümkün) olmak üzere iki modalité çeşidini kabul etmiştir. Çünkü arı/basit önerme modalitesiz önermedir.
Aristoteles'ten sonra İbn Zür'a (942-1008), İbn Sina, İbn Rüşd (1126-1198) gibi İslâm mantıkçıları modaliteli kıyaslan "el-kıyasatü'1-muhtelite", "ed-durubü'1-kıyasiyye zevati'l-cihet" gibi başlıklar altında ayrı olarak incelerler. Farabi, her iki kıyas kitabında da modaliteli kıyaslara hiç yer vermezken yine ilk defa İbn Sina, el-İşarat'ta yüklemli öncüllerden oluşan iktirani modaliteli kıyaslan birlikte ele alır. Kıyasın modlannın hesaplanması konusunda da İbn Zür'a gibi bazı istisnalar dışında mantık kitaplannda bir işlem yapıldığı görülmez.
İslâm mantıkçılan arasında modalité konusunda farklı iki görüş ortaya çıkmış, bunlardan birini "mütekaddimin" diğerini de "müteahhirin" denilen alimler temsil etmiştir. Mütekaddimin mantıkçılar, mümkün (possible), imkansız (impossible) ve zorunlu/vücub (zorunluluk-necessarry) olmak üzere üç türlü modalité kabul etmektedir.
Zorunlu, bir şeyin sürekli, devamlı olmasıdır. Zorunluluk, "zati zorunluluk" (vücub-u zati) ve "zati olmayan zorunluluk" (vücub-u bilgayr) olmak üzere ikiye ayrılır. Zati zorunlulukta zorunluluk konunun zatından (zatı mevzu) yani onun özünden, asıl varlığından çıkar. Mesela, "Allah alimdir", "İnsan konuşucudur (natık)" önermelerinde; konu ile yüklem arasındaki bağın zorunluluğu zati zorunluluktur. Çünkü bilme Allah'ın özüne ait olduğu gibi, konuşma da insanın özü ile ilgilidir. Eğer zorunluluk özden kaynaklanmıyorsa ona da "zati olmayan zorunluluk" (vücub-u bilgayr) denir. Mesela, insanın yazı yazarken parmaklarının hareket etmesi, onun cevheri ile alakalı değildir. Yani insanın var olması için parmaklarının hareket etmesi gerekmez. Fakat konuşucu olması onun varlığının gereğidir.
Mümkün, bir şeyin kendisinden varlığı ve yokluğunun olmamasıdır. "îmkan-ı has" ve "İmkan-ı âm" olmak üzere ikiye ayrılır. İmkanı has, hem varolma hem de yok olma yönünden zorunluluğun olmamasıdır. Mesela, "İnsan katiptir" önermesinde, insanın katip olması veya olmaması zorunlu değildir. O halde bu önerme imkan-ı has'ı ifade eder. İmkan-ı âm ise yalnız bir taraftan yani ya varlık veya yokluk tarafından zorunluluğun olmamasıdır. Mesela, "Her ateş sıcaktır" önermesinde, ateşin sıcak oluşu zorunludur; fakat sıcak olmaması zorunlu değildir.
İmkansız (mümteni), yüklemin konuya olan nisbetinin var olmamasının zorunlu olduğu hallerdir. İmkansıza "İnsan taştır", "Ateş soğuktur" ve "Siyahlık özel bir isimdir" önermeleri örnek olarak verilebilir. "Zorunlu", "mümkün" ve "imkansız" terimlerinden kastedilen anlamı daha iyi ortaya koymak için eski mantık kitaplarının çoğunda "Ateşin sıcak olması zorunlu, soğuk olması imkansız, sönmesi mümkündür" örneği verilmektedir.
Mütekaddiminin zikredilen modalité ayrımı İbn Sina geleneğine uyularak yapılmıştır. İbn Sina ise Batı Orta Çağ mantıkçıları gibi, Aristoteles'in Organon adlı eserinin ikinci kitabı olan Önermeler'den faydalanmıştır. Farabi'de durum farklıdır. Farabi'ye göre, önermenin parçalan olarak alınan bazı lafızlara modalité denir. Modalité, önermenin yüklemine bitiştirilen, ağızdan bir defada çıkan sestir ve önermenin yükleminin, önermenin konusuna yükleme keyfiyetine delalet eder. Mümkün, zorunlu, muhtemel, mümteni, vacip, çirkin, güzel, gerekli, olabilir v.s. gibi. İki parçalı bir önermede cümle "Zeyd'in konuşması lazımdır", "Zeyd'in yürümesi mümkündür", "Ay'ın tutulması zorunludur" şeklinde olur. Zikredilen önermeleri Farabi, önermenin modalitesi kabul etmekle beraber, bunların hepsi ilk modaliteler değildir.
Ona göre ilk modaliteler üç tanedir ki bunlar da; zorunlu, mümkün ve mutlaktır. Bunlar, varlığın ilk ayrımına delalet ederler. Zorunlu, varlığı sürekli olan, ortadan kalkmayan, olmaması hiçbir zaman mümkün olmayan şeydir. Mümkün, şimdi var olmayan, fakat gelecekte herhangi bir zamanda var olmaya veya var olmamaya hazır bulunan şeydir. Mutlak ise mümkünün tabiatındandır; var olması ve var olmaması mümkün iken, halihazırda var olan şeydir. Onun gelecekte olmaması da mümkündür.
Farabi, zikredilen üç çeşit modaliteyi incelemenin yanı sıra bunlardan her birinin maddesi ile modalitesinin aynı veya farklı olabileceğine de dikkat çeker. Mesela "Zeyd'in yürümesi zorunludur" önermesi modalitesi bakımından zorunlu, fakat maddesi bakımından mümkündür. "Her üç, zorunlu olarak tektir" önermesi ise hem modalitesi hem de maddesi bakımından zorunludur. Yine "Her üçün tek sayı olması mümkündür" önermesi modalitesi bakımından mümkün, fakat maddesi bakımından zorunludur. "Zeyd'in yürümesi mümkündür" önermesi ise her iki bakımdan da mümkündür.
Farabi'ye göre mutlak, bütün modal bildiren unsurları ortadan kaldırmak ve ne zarureti, ne de imkanı açığa vurmamaktır. Modaliteyi ifade eden unsurların kaldırılması onun için modalité makamına geçer. Farabi, Aristoteles'in görüşünün de böyle olduğunu zikreder. Modaliteyi ifade eden bütün unsurların kaldırılışı onun ne zorunlu, ne de mümkün olmadığına delalet eder. Mutlak, mümkünle zorunlunun arasında yer alır. Çünkü o, her ikisiyle de ilgilidir. Şöyle ki; onda bilfiil var olmak olduğu için, o, mümkünün tabiatındandır. Çünkü, mümkünün yukarıda da ifade edildiği gibi var olması da var olmaması da, gelecekte var olması da söz konusu olabilir. Yine o, bilfiil var olmak bakımından zorunlu ile iştirak eder. Mümkünün tabiatında olmak ve gelecekte var olmaması mümkün olmak bakımında mümkünle iştirak eder. "Zeyd ayaktadır", "Amr yürümektedir", "İnsan adildir" önermeleri gibi.
Farabi'ye göre önerme, "Her insan adildir" önermesinde olduğu gibi hem maddesi hem de modalitesi bakımında mutlak olabilir; Yahut beyaz olan insan hakkında "Onun beyaz olması mümkündür" veya "O, zorunlu olarak beyazdır" önermelerinde olduğu gibi, madde mutlak, modalité mümkün veya zorunlu olabilir. Yahut "Her üç tek sayıdır" önermesinde olduğu gibi mutlak önermenin maddesi zorunlu olur, fakat bu, ne zorunlu olarak ne de imkan ifadesi olarak belirtilmez; böylece maddesi itibariyle zorunlu, fakat modalitesi itibariyle mutlak olur. Farabi, modalitenin unsurlarının kendisinde yer almadığı önermeyi (mutlak), vücudi (varlık bildiren) önerme olarak da isimlendirmektedir. Böyle önermeler, kendilerinde hiçbir modalité şart koşulmadığı için "mutlak", zorunlu veya mümkün oldukları ortaya konmaksızın bir şeyin varlığına delalet ettikleri için de "vücudi (varlık bildiren)" olarak isimlendirilir. Bu bakımdan, mutlak ile vücudi eşanlamlı isimlerdir.
Giriş
Modalité konusu, mantığın önemli konularından biridir. Aristoteles (385-322) ile gündeme gelmiş ve günümüze kadar güncelliğini korumuştur. Hem Batı hem de İslâm dünyasında modalité hakkında farklı görüşler ileri sürülmüş, kimileri önermelerde iki, kimileri üç kimileri de dört modalitenin varlığına işaret etmiştir. Bu farklılıkların Aristoteles'in kitaplarında modalité konusunun açık olmayışından kaynaklandığı söylenebilir. Çünkü modalité konusunda ana kaynak Aristoteles'in eserleridir. İslâm mantıkçıları da modalité konusunda farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Temelde mütekaddimin ve müteahhirin olarak ayrılan İslâm mantıkçılarından aynı dönemde yaşayanlar arasında bile farklı görüşlere rastlanabilmektedir. Mesela, mütekaddimin mantıkçılarından sayılan Farabi ile İbn Sina mutlak önermeler konusunda farklı düşünmektedirler. Farabi, mutlak önermelerin modalitesinin var olduğunu ileri sürerken, İbn Sina mutlak önermelerin modalitesiz olduğunu ifade eder. Yine İbn Sina kıyasların modalitesini geniş bir şekilde incelerken, Farabi kıyasların modalitesine pek iltifat etmez.
Bu çalışmada bütün ilk dönem İslâm mantıkçılarının modalité anlayışlarını konu edinmemiz mümkün değildir. Biz bu çalışma da temel kaynak olması bakımından Aristoteles'in modalité anlayışına değinerek, Farabi (870-950), İbn Sina (980-1037), Gazâlî (1058-1111), Ebi Salt Dani (1068/1134) ve İbn Tumlus (1160-1223)'un modalité anlayışlarını ana hatlarıyla ele almaya çalışacağız.
İlk Dönem İslâm Mantıkçılarına Göre Modalité
İslâm mantıkçıları tarafından modalitenin bir çok tanımı yapılmıştır, bunlardan bir kaçı şöyledir: Modalité (cihet/kiplik), önermenin yüklemine bitiştirilen, ağızdan bir defada çıkan sestir ve önermenin yükleminin, önermenin konusuna yükleme keyfiyetine delalet eder.' Modalité, yüklemin konuya olan nisbet ve bağlantısının derecesini göstermek için, önermenin üç elemanına eklenen bir lafızdır.
Son dönem mantıkçıklarından Ahmet Cevdet (1823-1895) modaliteyi şöyle tanımlamaktadır:
"Bir önermede bazen konu ile yüklem arasındaki nisbet bir kayıtla kayıtlanır, önermenin doğruluğu o kaydın doğruluğuna bağlıdır. İşte o kayda önermenin modalitesi, denir. Kısaca modalité, bir önermenin işaret ettiği şeyin mümkün, mümteni veya zorunlu olup olmamasıdır. Başka bir ifade ile "hüküm üzerine verilmiş hükümdür."
Modolite konusunu felsefeye sokan Aristoteles'tir. Çünkü reel, mümkün ve zorunlu önermelerin ayırdına düşünce tarihinde ilk defa Aristoteles'te rastlanmaktadır. "A, B'dir"; "A'nın B olması zorunludur"; "A'nın B olması mümkündür" gibi önermeler, açık bir şekiide Aristoteles tarafından ortaya konmuştur. Moda! önermelerde diğer önerme çeşitlerinde olduğu gibi konu ile yüklem arasında bir bağ vardır. Fakat bu bağ, normal önermelerdeki bağdan farklıdır. Çünkü bir modal önerme iki hükümden yani iki küçük önermeden oluşur. Mesela, "Ateş sıcaktır, zorunludur" önermesi modal bir önermedir ve "Ateş sıcaktır", "Ateşin sıcak olması zorunludur" önermelerini içerir. Söz konusu önermede ateş ile sıcak arasındaki bağ zorunlulukla kayıtlanmıştır. Kıyasların modalitesini ele alabilmek için önermenin modalitesine bakmak gerekir. Çünkü kıyasların modalitesi önermenin modalitesine dayanır; daha doğrusu modal önermeler kullanılarak modal kıyaslar oluşturulur. Kıyasın modalitesinden "öncülleri teşkil eden önermelerin modalitesine göre sonuç olan önermenin modalitesinin ne olacağının tayini" anlaşılır.
Önermelerin modalitesinde olduğu gibi kıyasların modalitesi üzerinde de ilk defa Aristoteles durmuştur. Nitekim Aristoteles, önermelerin modalitesini; "Mademki basit yükleme, zorunlu yükleme ve olağan (contigent) yükleme arasında bir fark vardır, apaçıktır ki bu yüklemlerin her biri için ayrı kıyaslar bulunacaktır" şeklinde ifade etmektedir. Aristoteles, modal önermeleri ele almakla beraber "mod" veya "modal" kelimelerini kullanmamaktadır. Böyle kelimelerin ilk defa Boece (470-525) tarafında kullanıldığı rivayet edilir. Aristoteles'in modalité konusundaki fikirleri çok açık değildir. Çünkü Aristoteles, Organon' un ikinci kitabında, mümkün, imkansız, zorunlu ve kontenjan önermelerden bahsederken -ki bu dört hüküm şekli Orta Çağ Batı mantıkçıları tarafından kabul edilen modalité çeşitleridir- Organon'un üçüncü kitabı olan Birinci Analitikler"de şöyle demektedir: "Her öncül (önerme) ya bir an ya bir zorunlu veya bir olağan (contingent) yükleme olur."
Buna göre Aristoteles, üç türlü önerme kabul etmektedir:
1- Arı ve basit önerme,
2- Zorunlu önerme,
3- Kontenjan (contigent-olumsal) önerme.
Bu üç önerme de sonradan, assertorik, apodiktik ve problematik diye adlandırılmışlardır. Aristoteles sarihleri ile başlayan modalité tanımına göre Aristoteles zorunlu ve kontenjan (mümkün) olmak üzere iki modalité çeşidini kabul etmiştir. Çünkü arı/basit önerme modalitesiz önermedir.
Aristoteles'ten sonra İbn Zür'a (942-1008), İbn Sina, İbn Rüşd (1126-1198) gibi İslâm mantıkçıları modaliteli kıyaslan "el-kıyasatü'1-muhtelite", "ed-durubü'1-kıyasiyye zevati'l-cihet" gibi başlıklar altında ayrı olarak incelerler. Farabi, her iki kıyas kitabında da modaliteli kıyaslara hiç yer vermezken yine ilk defa İbn Sina, el-İşarat'ta yüklemli öncüllerden oluşan iktirani modaliteli kıyaslan birlikte ele alır. Kıyasın modlannın hesaplanması konusunda da İbn Zür'a gibi bazı istisnalar dışında mantık kitaplannda bir işlem yapıldığı görülmez.
İslâm mantıkçılan arasında modalité konusunda farklı iki görüş ortaya çıkmış, bunlardan birini "mütekaddimin" diğerini de "müteahhirin" denilen alimler temsil etmiştir. Mütekaddimin mantıkçılar, mümkün (possible), imkansız (impossible) ve zorunlu/vücub (zorunluluk-necessarry) olmak üzere üç türlü modalité kabul etmektedir.
Zorunlu, bir şeyin sürekli, devamlı olmasıdır. Zorunluluk, "zati zorunluluk" (vücub-u zati) ve "zati olmayan zorunluluk" (vücub-u bilgayr) olmak üzere ikiye ayrılır. Zati zorunlulukta zorunluluk konunun zatından (zatı mevzu) yani onun özünden, asıl varlığından çıkar. Mesela, "Allah alimdir", "İnsan konuşucudur (natık)" önermelerinde; konu ile yüklem arasındaki bağın zorunluluğu zati zorunluluktur. Çünkü bilme Allah'ın özüne ait olduğu gibi, konuşma da insanın özü ile ilgilidir. Eğer zorunluluk özden kaynaklanmıyorsa ona da "zati olmayan zorunluluk" (vücub-u bilgayr) denir. Mesela, insanın yazı yazarken parmaklarının hareket etmesi, onun cevheri ile alakalı değildir. Yani insanın var olması için parmaklarının hareket etmesi gerekmez. Fakat konuşucu olması onun varlığının gereğidir.
Mümkün, bir şeyin kendisinden varlığı ve yokluğunun olmamasıdır. "îmkan-ı has" ve "İmkan-ı âm" olmak üzere ikiye ayrılır. İmkanı has, hem varolma hem de yok olma yönünden zorunluluğun olmamasıdır. Mesela, "İnsan katiptir" önermesinde, insanın katip olması veya olmaması zorunlu değildir. O halde bu önerme imkan-ı has'ı ifade eder. İmkan-ı âm ise yalnız bir taraftan yani ya varlık veya yokluk tarafından zorunluluğun olmamasıdır. Mesela, "Her ateş sıcaktır" önermesinde, ateşin sıcak oluşu zorunludur; fakat sıcak olmaması zorunlu değildir.
İmkansız (mümteni), yüklemin konuya olan nisbetinin var olmamasının zorunlu olduğu hallerdir. İmkansıza "İnsan taştır", "Ateş soğuktur" ve "Siyahlık özel bir isimdir" önermeleri örnek olarak verilebilir. "Zorunlu", "mümkün" ve "imkansız" terimlerinden kastedilen anlamı daha iyi ortaya koymak için eski mantık kitaplarının çoğunda "Ateşin sıcak olması zorunlu, soğuk olması imkansız, sönmesi mümkündür" örneği verilmektedir.
Mütekaddiminin zikredilen modalité ayrımı İbn Sina geleneğine uyularak yapılmıştır. İbn Sina ise Batı Orta Çağ mantıkçıları gibi, Aristoteles'in Organon adlı eserinin ikinci kitabı olan Önermeler'den faydalanmıştır. Farabi'de durum farklıdır. Farabi'ye göre, önermenin parçalan olarak alınan bazı lafızlara modalité denir. Modalité, önermenin yüklemine bitiştirilen, ağızdan bir defada çıkan sestir ve önermenin yükleminin, önermenin konusuna yükleme keyfiyetine delalet eder. Mümkün, zorunlu, muhtemel, mümteni, vacip, çirkin, güzel, gerekli, olabilir v.s. gibi. İki parçalı bir önermede cümle "Zeyd'in konuşması lazımdır", "Zeyd'in yürümesi mümkündür", "Ay'ın tutulması zorunludur" şeklinde olur. Zikredilen önermeleri Farabi, önermenin modalitesi kabul etmekle beraber, bunların hepsi ilk modaliteler değildir.
Ona göre ilk modaliteler üç tanedir ki bunlar da; zorunlu, mümkün ve mutlaktır. Bunlar, varlığın ilk ayrımına delalet ederler. Zorunlu, varlığı sürekli olan, ortadan kalkmayan, olmaması hiçbir zaman mümkün olmayan şeydir. Mümkün, şimdi var olmayan, fakat gelecekte herhangi bir zamanda var olmaya veya var olmamaya hazır bulunan şeydir. Mutlak ise mümkünün tabiatındandır; var olması ve var olmaması mümkün iken, halihazırda var olan şeydir. Onun gelecekte olmaması da mümkündür.
Farabi, zikredilen üç çeşit modaliteyi incelemenin yanı sıra bunlardan her birinin maddesi ile modalitesinin aynı veya farklı olabileceğine de dikkat çeker. Mesela "Zeyd'in yürümesi zorunludur" önermesi modalitesi bakımından zorunlu, fakat maddesi bakımından mümkündür. "Her üç, zorunlu olarak tektir" önermesi ise hem modalitesi hem de maddesi bakımından zorunludur. Yine "Her üçün tek sayı olması mümkündür" önermesi modalitesi bakımından mümkün, fakat maddesi bakımından zorunludur. "Zeyd'in yürümesi mümkündür" önermesi ise her iki bakımdan da mümkündür.
Farabi'ye göre mutlak, bütün modal bildiren unsurları ortadan kaldırmak ve ne zarureti, ne de imkanı açığa vurmamaktır. Modaliteyi ifade eden unsurların kaldırılması onun için modalité makamına geçer. Farabi, Aristoteles'in görüşünün de böyle olduğunu zikreder. Modaliteyi ifade eden bütün unsurların kaldırılışı onun ne zorunlu, ne de mümkün olmadığına delalet eder. Mutlak, mümkünle zorunlunun arasında yer alır. Çünkü o, her ikisiyle de ilgilidir. Şöyle ki; onda bilfiil var olmak olduğu için, o, mümkünün tabiatındandır. Çünkü, mümkünün yukarıda da ifade edildiği gibi var olması da var olmaması da, gelecekte var olması da söz konusu olabilir. Yine o, bilfiil var olmak bakımından zorunlu ile iştirak eder. Mümkünün tabiatında olmak ve gelecekte var olmaması mümkün olmak bakımında mümkünle iştirak eder. "Zeyd ayaktadır", "Amr yürümektedir", "İnsan adildir" önermeleri gibi.
Farabi'ye göre önerme, "Her insan adildir" önermesinde olduğu gibi hem maddesi hem de modalitesi bakımında mutlak olabilir; Yahut beyaz olan insan hakkında "Onun beyaz olması mümkündür" veya "O, zorunlu olarak beyazdır" önermelerinde olduğu gibi, madde mutlak, modalité mümkün veya zorunlu olabilir. Yahut "Her üç tek sayıdır" önermesinde olduğu gibi mutlak önermenin maddesi zorunlu olur, fakat bu, ne zorunlu olarak ne de imkan ifadesi olarak belirtilmez; böylece maddesi itibariyle zorunlu, fakat modalitesi itibariyle mutlak olur. Farabi, modalitenin unsurlarının kendisinde yer almadığı önermeyi (mutlak), vücudi (varlık bildiren) önerme olarak da isimlendirmektedir. Böyle önermeler, kendilerinde hiçbir modalité şart koşulmadığı için "mutlak", zorunlu veya mümkün oldukları ortaya konmaksızın bir şeyin varlığına delalet ettikleri için de "vücudi (varlık bildiren)" olarak isimlendirilir. Bu bakımdan, mutlak ile vücudi eşanlamlı isimlerdir.