Hıristiyan Düşüncesinde Apoloji ve St. Thomas Aquinas - 3

SCG, Tanrı, yaratma, Tanrı’nın âlemi yönetmesi ve vahiy şeklinde isimlendirilen dört kitaptan oluşmaktadır. Tanrı’nın âlemi yönetmesine iki, diğer kitaplara ise birer cilt ayrılmıştır. St. Thomas Aquinas, SCG’nin muhtevasıyla ilgi bilgi verirken, bu eserini iki ana bölüme ayırmaktadır. İlk üç kitabı oluşturan konular (Tanrı’nın varlığı, birliği, cüz’iyatı bilmesi, yaratma, Tanrı’nın âlemi yönetmesi) akılla anlaşılıp açıklanabilir. Vahiy ismini taşıyan dördüncü kitap ise, teslis, inkarnasyon, sakramentler ve eskataloji gibi insan aklını aşan ve ancak vahyin bildirdiklerini doğru kabul ederek anlaşılabilecek konuları kapsar.

SCG’nin yazılış tarihi, genel olarak, 1258-1260 veya 1259-1264 şeklinde verilir. Tarihlerdeki belirsizlik, eserin değişik zamanlarda kaleme alınmış olmasından kaynaklanır. Bununla birlikte, birtakım ipuçları yardımıyla bu tarihler, en azından SCG’yi oluşturan kitaplar bazında, daha da daraltılabilir. Söz gelimi, bu konuda yaptığı bir çalışmada, A. Gauthier, SCG’nin ilk kısımları ile Super Boetium adlı eserin aynı mürekkeple ve aynı parşömen üzerine yazıldığını; 15.varakta mürekkebin değiştiğini tespit etmiştir. Gauthier, mürekkebin değişmesini, Aquinas’ın Paris’ten İtalya’ya gitmesine bağlamaktadır. O halde, SCG’nin ilk kısımları, Aquinas’ın İtalya’ya gidiş tarihi olan 1259 ve öncesinde yazılmış olmalıdır. Gauthier’e göre, SCG’nin birinci kitabının ilk 53 bölümü 1259 yazından önce Paris’te yazılmıştır. Aquinas, İtalya’ya gitmesinin ardından, 1260’ta ilk 53 bölümü yeniden gözden geçirmiş ve kaldığı yerden kitabına devam etmiştir. İkinci (yaratma) ve üçüncü (Tanrı’nın âlemi yönetmesi) kitaplar 1261’de; günümüzdeki haliyle dördüncü kitap (kurtuluş) ise 1264 veya 1265’te yazılmış olabilir.

SCG’nin, daha önce Dominiken Tarikatı’nın başkanlığını yapmış olan ve Serazenler’e yönelik misyonerlik faaliyetleriyle bilinen Raymond of Penafort’un (ö. 1275) isteği üzerine yazıldığına ilişkin oldukça eski (Aquinas’ın dönemine yakın) bir rivayet bulunmaktadır. Bu rivayete dayanılarak, uzun bir süre, SCG’nin İslam’a karşı ve Müslümanları Hıristiyanlaştırmak için yazılmış bir kitap olduğu savunulmuştur. Ancak son zamanlarda bu tarihi rivayetin doğruluğuna ve SCG’nin ne amaçla yazıldığına ilişkin ciddi tartışmalar yapılmıştır. Söz gelimi, Gauthier gibi bazı yazarlar, SCG’nin düşünce ürünü bir eser olduğunu; Aquinas’ın, düşüncelerini çürütmeye çalıştığı kişilerin kendi çağdaşı olanlar değil, eski “kâfirler” olduğunu iddia etmektedir. Dolayısıyla, SCG, Müslümanlara karşı değil, inançsızlara ve heretiklere karşı yazılmış olmalıdır. Buna karşın Aquinas’ın eserinde, bu kitabın, çağdaşı olan “kâfirleri”, özellikle de Müslümanları ikna etmeye çalışan misyonerler için yazıldığını gösteren ipuçları bulunduğunu savunanlar da bulunmaktadır. Öte yandan, M.-D. Chenu, genel bir bakışla bile, SCG’nin misyoner için bir el kitabı niteliği taşımadığının görülebileceğini iddia etmiştir. Chenu’ya göre, SCG ne Müslümanlara ne de bilhassa İbn Rüşd’e karşı yazılmış bir kitaptır. SCG, Hıristiyanlık açısından görüşleri yanlış olan herkese, yani Yahudilere, Müslümanlara, heretiklere ve paganlara karşı yazılmıştır.

SCG’nin gerçek hedef kitlesini tespit edebilmek, öyle görünüyor ki, öncelikle kitabın isminde yer alan “Gentiles” kelimesine yazarın yüklediği anlamın ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Yazarımız her ne kadar Müslümanları “Gentiles” kapsamına alıyor gibi görünse de, bu kelime ile yalnızca onları kastetmediğini gösteren ipuçlarını bulmak mümkündür. Söz gelimi, güneş, ay, su gibi değişik unsurları veya göklerin ruhunu ya da bütün evrenin ruhunu tanrı kabul edenler, “Gentiles” olarak adlandırılmaktadır. Benzer şekilde, birden çok tanrının bulunduğunu ve bunlar arasında birinin en yüce Tanrı olduğunu savunanlar da “Gentiles” kelimesiyle ifade edilmektedir. O halde kitabın isminden hareketle, SCG’nin sadece Müslümanlara karşı yazılmadığını söylemek mümkündür.

SCG’nin içeriğine bakıldığında, yazarın, Müslümanların olduğu kadar, belki de daha fazla, Yahudilerin, Katoliklik dışındaki Hıristiyan mezheplerin, paganların; Grek, Yahudi ve Müslüman filozofların yanlış düşüncelerini hedef aldığı görülmektedir. Bu da SCG’nin sadece Müslümanlara ve İslâm’a karşı yazılmadığını gösteren ikinci delildir.

Aquinas’ın SCG’yi yazarken izlediği temel yöntem, Hıristiyan öğretilerini mümkün olduğunca aklî argümanlarla; aklın yetersiz kaldığı durumlarda ise, Kutsal Kitap cümlelerine müracaat ederek açıklamaya çalışmaktır. Aklın ışığıyla aydınlatmaya çalıştığı konular, Tanrı (Tanrı’nın varlığı, birliği, temel nitelikleri), yaratma ve Tanrı’nın âlemi yönetmesidir. Anlamakta ve açıklamakta aklın yetersiz kaldığı konular ise teslis, inkarnasyon, sakramentler ve eskatolojidir.

Aquinas’ın akılla açıkladığı konularda öne sürdüğü görüşler (Tanrı’nın varlığı, birliği, cüz’iyâtı bilmesi; âlemin yoktan yaratılmış olması; Tanrı’nın âleme müdahale etmesi) İslâm dini açısından da benimsenen hususlardır. Burada Aquinas’ın, sadece, Allah’ın cüz’iyâtı bilemeyeceğini ve âlemin ezelî olduğunu düşünen Müslüman filozofların görüşlerini çürütmeye çalıştığı görülmekte ve bu iki konuda Aquinas ile Müslüman teologların aynı görüşte oldukları ortaya çıkmaktadır. O halde, SCG’nin ilk bölümünü oluşturan ve akılla açıklanan konular, İslâm dinine değil, bazı Müslüman düşünürlerin belirli görüşlerine karşı bir apoloji niteliği taşımaktadır.

SCG’nin ikinci bölümünü oluşturan ve akılla açıklanamadığı için sadece Kutsal Kitap cümlelerine müracaat edilerek savunulmaya çalışılan konularda (teslis, inkarnasyon, sakramentler ve eskatoloji), Aquinas’ın hedef kitlesi ne İslâm dini ne de Müslüman düşünürler olabilir. Zira düşünürümüzün de belirttiği gibi, vahye dayalı apoloji, Eski ve Yeni Ahit’i kabul etmeyen Müslümanlar için bağlayıcı ve ikna edici değildir.

Kısaca söylenecek olursa, İslâm ve Müslümanlar açısından bakıldığında, SCG, sadece İbn Sînâ ve İbn Rüşd gibi bazı Müslüman düşünürlerin Aristoteles yorumlarına karşı Hıristiyanlığı savunan bir apoloji niteliği taşımaktadır. Bu sebeple, SCG’nin İslâm’a ve Müslümanlara karşı yazıldığına ilişkin iddialar doğru görünmemektedir.

Sonuç

Hıristiyanlığı savunma çabalarının genel adı olan Apoloji, ilk dönemlerinden günümüze kadar varlığını sürdürmüş ve Hıristiyan düşüncesi içinde farklı apoloji türleri ortaya çıkmıştır. Apoloji tarihinde, doğal teolojiyi savunan apolojinin ya da klasik apolojinin temsilcileri arasında görülen Aquinas, Summa Contra Gentiles isimli beş ciltlik eserinde Hıristiyan dogmalarını akli yöntemlerle açıklamaya çalışmıştır. Bu bağlamda, Tanrı’nın varlığının kanıtlanması, Tanrı’nın cüz’iyâtı bilmesi, âlemin yaratılması, Tanrı’nın âlemi yönetmesi gibi konularda Aquinas, aklı temel alarak Hıristiyan inancını savunmuştur. Bununla birlikte, Aquinas, bir din olarak Hıristiyanlığı diğer dinlerden ayıran en temel konuların (teslis, inkarnasyon, aslî günah, sakramentler, eskatoloji) akılla açıklanamayacağını ve bu konularda vahiyle bildirilenlerin kabul edilmesi gerektiğini savunmuştur. Hıristiyan düşüncesinin bu en önemli düşünürünün bile, belirtilen konuları vahiy alanına hapsetmesi, Hıristiyanlığın nesnel değil, öznel bir din olduğunun ilk elden itirafı olarak yorumlanabilir.

Aquinas, İslâm ile ilgili doğrudan bilgilere sahip değildir ve eserlerinde Kur’ân’ı okuduğuna dair herhangi bir ipucu görünmemektedir. Hıristiyanlığı savunmak için yazdığı SCG ise, son zamanlara kadar kabul edilenin aksine, İslâm’a ve Müslümanlara karşı değil, bazı İslâm filozoflarının belirli görüşlerine, Yahudi, pagan ve heretiklere karşı yazılmış bir kitaptır.
1 | 2 | 3

  • Gizlilik Politikası ve Şartlar
  •   © 2007

    Back to TOP