KLASİK MANTIKTA KATEGORİLER TEORİSİ - 1

İbrahim ÇAPAK

Giriş

Kategoriler, isimlendirilmesi mümkün olan çeşitli varlıklar hakkında özsel olarak tasdik edilebilen en genel yüklemlerdir. Bu nedenle tanımlanamazlar; ancak onları kıyas veya özelliklerinden herhangi biri ile tasvir ve örneklerle açıklamak mümkündür. Kategoriler, varlıkların esasta ne çeşit varlık olduğunu ifade ederler. Onlar varlığın veya bir konuya yüklenen yüklemin çeşitli sınıflarıdır.

Kategorilerle ilgili felsefe tarihinde bir çok tartışma yapılmıştır. Mesela Aristoteles (m.ö.384- 322) ’in kategorilerinin dile mi yoksa varlığa mı ait özelikleri ifade ederek bir sınıflamayı dile getirdiği daima tartışma konusu olmuştur. Ernest von Aster, Aristoteles’in on kategorisinin mantık değil, gramer kategorileri olduğunu ifade eder.

Ona göre Aristoteles’in “etkin” ve “edilgin” olarak kabul ettiği kategoriler, gerçekte kategori değildir. Çünkü, bütün objeler etkin ve edilgin değildir. Etkinlik ile edilginlik, bir yandan dil formları, öbür yandan da ruhsal hallerdir. Bunlar, mantıkla değil, bir yandan gramer formları, öbür yandan da belirli varlık gruplarının ruhsal halleriyle ilgilidir. Farabi (870-950) ve Gazali (1058-1111) gibi bazı İslam filozofları kategorileri Aristoteles gibi mantık konuları içinde ele alarak, onları mevcut varlıkların cinsleri olarak kabul etmişlerdir. Ortaçağ filozofları arasında bu anlayışın yaygın olduğunu görüyoruz. Mesela çırak durumunda olan mantıkçıların Aristoteles’in kategorilerini okumakla işe başlamaları gerektiğini ifade eden ortaçağ filozoflarından Petrus Abelardus da, kategorilerin mantık alanına ilişkin olduğunu ifade eder. Ona göre kategoriler girişi, başlangıcı oluştururlar; her şeyin yapısının ne olup olmadığını gösterip, kanıtları doğrulamayı sağlarlar. Kategorilerin mantığın konusu içinde yer almadığını ileri süren filozoflar da olmuştur. Mesela, İbn Sina (980-1037)’ya göre kategoriler mantıktan daha çok metafizik alanla ilgilidir, ancak tanımların yapılabilmesi için yardımcı olurlar; bu nedenle İbn Sina, en-Necat adlı eserinde kategorileri tanım teorisi ile birlikte ele almaktadır. Yine son dönem mantıkçılarından olan Ali Sedat (1857-1900)’a göre kategoriler mantığı değil, metafiziği ilgilendirir. Ali Sedat, İslam düşünürlerinden mantığa hücum edenlerin, mantığın bu bölümünü hedef aldıklarını, bu sebeple, daha sonra gelen mantıkçıların bu bölümünü mantık kitaplarından çıkardıklarını ifade etmektedir. Aristoteles’in kategorilerinin varlıkla ilgili olduğu ileri sürülürken, Stoa mantığında kategoriler, zihni olarak kabul edilmiş; İslam mantıkçıları ise Aristoteles’i takip ederek kategorilerin varlıkla ilgili olduğunu ifade etmişlerdir.

Kant da kategorilerin metafizik hiçbir mahiyeti olmadığını, onların zihnin ideal ve deneyden önceki apriori formları olduğunu, tecrübelerimizi onlarla elde ettiğimizi zikreder. Ernest von Aster ise hem Aristoteles’in kategorilerini hem de Kant’ın kategorilerini eleştirerek yeni bir takım fikirlerle ortaya çıkmıştır. Aslında bu makalenin sınırları içinde bütün bu kategori anlayışlarını ayrıntılı bir şekilde ele almak mümkün değildir. Biz bu çalışmamızda tespit ettiğimiz kadarı ile Aristoteles, Stoa, İslam Mantıkçıları en son olarak da Kant ve von Aster’in ana hatlarıyla kategori anlayışlarını ele almaya çalışacağız. Bunu yaparken bütün bu kategori anlayışları ile ilgili daha kapsamlı bir çalışmanın gerekliliği inancını taşıyoruz. Bu çalışma ileride yapılacak daha kapsamlı bir çalışmaya az da olsa katkı sağlayabilir umudundayız.

a. Aristoteles’te Kategoriler

Aristoteles, kategorilerin hiçbir bağlantısı olmayan terimler olduğunu ifade eder. Bu terimlerden hiçbiri kendi kendine bir şeyi tasdik veya reddetmez. Tasdik veya red sadece terimler arasında bir bağlantının kurulmasıyla meydana gelir. Kategoriler tasdik veya red ifade etmediklerine göre ne doğru ne de yanlış olurlar. Ona göre kategoriler cevher, nicelik, nitelik, görelik, nerelik, zaman, durum, sahip olma, etki ve edilgi olmak üzere on tanedir. Bu kategorileri sırayla şöyle incelemek mümkündür:

Cevher: Aristoteles, cevheri ilk cevher ve ikinci cevher olmak üzere iki kısma ayırır. Ona göre ilk cevher, “terimin en esaslı, ilk ve belli başlı anlamında ne bir konu hakkında, ne de bir konu içinde tasdik edilmemiş olan şeydir”; at ve insan gibi. İkinci cevher ise, birinci anlamda alınan cevherlerin içinde bulundukları türlere denir. Türlere de bu türlerin cinslerini eklemek gerekir. Mesela; fert olarak insan, insan türünün içine girer ve bu türün cinsi hayvandır.

İkinci cevherler arasında, tür ilk cevhere cinsten daha yakındır. Gerçekte ilk cevherin tabiatı bilinmek istenilirse, onu cinsten daha çok, türle açıklayarak, hakkında daha açık, daha uygun bir bilgi elde etmek mümkündür. Böylece fert olarak alınan insanı bilmek için, onun bir hayvan olduğunu söylemekle daha açık bir bilgi elde edilir. Çünkü ikinci özellik daha genel olduğu halde birincisi fert olarak alınan insana daha hastır. Yine, bir ağacın tabiatını anlamak için onun bir bitki olduğunu söylemekten çok, bir ağaç olduğunu söylemek daha açık bir bilgi elde etmemizi sağlar.

Aristoteles’e göre cevherin bir takım özelikleri vardır:

1. Cevherlerin zıtları/karşıtları yoktur. Mesela, cevher için, fert olarak alınan insan veya fert olarak alınan hayvan için kendi zıddı olmaz. Bu özelik sadece cevhere değil, başka kategorilerin birçoğuna, mesela, niceliğe de aittir. Gerçekte, iki dirsek uzun’un, üç dirsek uzun’un veya on sayısının zıddı yoktur.

Cevher özdeş ve sayıca bir tek kalmakla beraber zıtları kabul eder. Bu nedenle, cevher olmayan bütün başka şeyler arasında, sayıca bir tek olduğu halde zıtları kabul edebilecek bir şey bulmak imkansızdır. Mesela, sayıca bir ve özdeş olan renk, kara ve ak olamaz; özdeş ve sayıca bir tek olan fiil de iyi ve kötü olamaz. Cevher olmayan bütün başka şeyler için de durum böyledir. Fakat cevherin kendisi sayıca bir ve özdeş kalmakla beraber, zıtları almaya elverişlidir. Mesela, fert olarak insan, bir ve aynı olmakla beraber, bazen ak, bazen kara, bazen sıcak, bazen soğuk, bazen iyi, bazen de kötü olabilir.

2. Cevher azalıp çoğalmaz. Aristoteles, bununla bir cevherin başka bir cevherden daha çok veya daha az cevher olduğunu değil, her cevherin, olduğundan daha çok veya daha az olduğunun söylenemeyeceğini kastettiğini ifade ediyor. Mesela, şu insan kendinden veya başka herhangi bir insandan daha çok veya daha az insan olmaz.

Nicelik: Her biri doğası gereği bir ve bireysel bir şey olan iki veya daha fazla tamamlayıcı öğeye bölünebilen şeye nicelik denir. Diğer bir ifade ile nicelik kaç, nice sorularının cevabı olan kategoridir. Mesela, iki dirsek uzun, üç dirsek uzun birer niceliktir. Nicelik sürekli ve süreksiz olmak üzere ikiye ayrılır. Sürekli niceliğe çizgi, düzey ve cisim, süreksiz niceliğe ise sayı ve söz örnek verilebilir.

Niceliğin özelikleri şöyle sıralanabilir:

1. Nicelik hiçbir zaman zıtlık kabul etmez. İki dirsek uzun, üç dirsek uzun veya düzey gibi niceliklerin zıtları yoktur.

2. Nicelik azalıp çoğalmaz. İki dirsek uzun örneğinde olduğu gibi, iki dirsek uzun olan bir şey iki dirsek uzun olan başka bir şeyden daha uzun değildir. Sayı da böyledir. Mesela, ne üç, beşin beş olmasından daha çok üç, ne de üç bir başka üçten daha çok üç değildir. Yine bir zamanın bir başka zamandan daha çok olduğu söylenemez.

3. Niceliğe eşitlik veya eşitsizlik yüklenebilir. Mesela, bir şeklin bir şekle eşit olduğu veya olmadığı, bir sayının bir sayıya eşit olduğu veya olmadığı söylenebilir.

Görelik: Görelik bütün varlığı, başka nesnelere bağlı olduğu veya herhangi bir şekilde bir başka şeye taalluk ettiği kabul edilen şeydir. Mesela, “en büyük” dendiğinde bir başka şey göz önünde bulundurularak söylenir. Eğer bir başka büyüklük yoksa bir şeye en büyük denemez. Bir dağ başka bir şeye göre büyüktür, çünkü dağa büyük denilmesi bir şeye göredir. Hal, istidat, duyum, bilim, durum gibi terimler göreliktir.

Bütün bu terimlerin varlığı başka şeye bağlı olduklarının söylenmesinden ibarettir; böylece hale bir şeyin hali, bilime bir şeyin bilimi, duruma bir şeyin durumu denilir. Buna göre varlığı başka şeye tabi olduğu veya her hangi bir suretle bir başka şeye taalluk ettiği söylenmekten ibaret olan terimler göreliktir.

Göreliğin özelikleri şöyledir:

1. Görelilerin zıtları olabilir. Mesela, birer görelik olan fazilet, reziletin; bilim, bilimsizliğin zıddıdır. Bununla beraber bütün görelilerin zıddı yoktur: Mesela, iki misli, üç misli gibi görelilerin zıtları yoktur.

2. Göreliler azlık ve çokluk kabul eder. Gerçekte, benzeyen ve benzemeyen; eşit ve eşit olmayan azlık ve çokluğa göre söylenir. Çünkü benzeyene, bir şeye benzeyen; benzemeyene, bir şeye benzemeyen denilir. Yine burada da, bütün göreliler azlık ve çokluğa elverişli değildir; misil hakkında az veya çok misildir denemez.

3. Bütün göreliler bağlaşımlıdır. Mesela, köle efendinin kölesi; efendi de kölenin efendisidir; daha büyük olan, daha küçüğünden daha büyük; daha küçük olan da daha büyüğünden daha küçüktür.

4. Göreliler arasında zamandaşlık vardır. Mesela, yarım varsa, misil; efendi varsa köle vardır, köle varsa efendi de vardır. Göreliler karşılıklı bir şekilde birbirlerini yok ederler; misil yoksa yarım yoktur; yarım yoksa, misil de yoktur.

Nitelik: Nitelik kendisiyle bir şeyin nasıl olduğu söylenen terimdir, ak, gramerci gibi. Nitelik birçok anlam alan terimlerden biridir. En sık kullanılanları şöyle sıralanabilir:

Niteliğin türlerden birine hal ve istidat adı verilir. Fakat hal, daha çok sürekliliği, duraklılığı ile istidattan farklıdır. Bilimler ve erdemler haldendir. Buna karşılık, sıcaklık ve soğukluk, hastalık ve sağlık gibi kolayca değişebilen niteliklere istidat denir.

İkinci tür nitelik, iyi güreşçilerin veya iyi koşucuların, sağlıklı veya hasta olanların, bir tek kelime ile tabiî bir kabiliyet veya kabiliyetsizliğe göre söylenen her şeyin, sözünü ettiğimiz zaman kullandığımız niteliktir.

Üçüncü tür nitelik, duyguluk niteliklerinden ve duygulanımlardan oluşturulmuştur. Mesela, tatlılık, acılık, ekşilik, sıcaklık, soğukluk, aklık ve karalık bu türden niteliklerdir.

Dördüncü çeşit nitelik her varlığa ait olan doğruluk ve eğrilik gibi bütün hassaları ihtiva eden niteliktir.

Nitelikler arasında zıtlık olabilir. Mesela, adalet adaletsizliğin, karalık aklığın; adaletsiz, adaletlinin, ak da karanın zıddıdır. Ancak nitelikler her zaman zıtlığı kabul etmez; kırmızı, sarı gibi renkler nitelik olsalar da, zıtları yoktur.

Nitelikler çokluk ve azlık kabul ederler. Mesela, ak bir nesne bir başka nesneden daha çok veya daha az ak; adaletli bir şey bir başkasından dana çok veya daha az adaletli olabilir. Ayrıca, nitelik kendi kendine artma kabul eder: ak olan bir nesne daha çok ak olabilir.

Etki: Bir tesir edicinin diğer bir şeye tesir ettiğinde, tesir ediciye ilinti olan haldir. Kesiyor, kırıyor, seviyor, yakıyor gibi.

Edilgi: Bir şeyin başka bir şeyle etkilenmesiyle, ona ilinti olan haldir. Kesiliyor, kırılıyor, seviliyor gibi. Etki ile edilgi zıtlık kabul ederler. Çokluk ve azlığa elverişlidirler. Isıtmak soğutmanın, ısıtılmak soğutulmanın, sevinmek gamlı olmanın zıddıdır. Azlık ve çokluk için de durum böyledir: bir şey az veya çok ısıtabilir, az veya çok ısıtılmış olabilir.

Durum: Bir şeyin bazı parçalarının (cüz) diğer parçalarına veya kendisinin dışında bulunan şeylere göre ilinti olan halidir. Mesela, ayakta durmak, oturmak, yatık olmak gibi.

Zaman: Ne zaman sorusuna cevap olan kategoridir. Bir şeye, bir zamanda bulunmasıyla ilinti olan haldir. Dün, geçen yıl, gelecek hafta gibi zaman ifadeleri bu kategoriyi gösterir.

Nerelik: Nerede sorusuna olan cevaptır. Bir şeye, bir mekanda bulunmasıyla ilinti olan haldir. Mesela, evde, Ankara’da. Iykeion’da, Agora’da gibi.

Sahip olma: Herhangi bir şeye sahip olma, bir şeyin başka bir şeye sahip olması ile ona ilinti olan halidir, ayakkabıları ayağındadır, silahlıdır gibi.

Aristoteles inceleme konusu yaptığımız bu son kategoriler üzerinde ayrıntılı olarak durmamış, bazılarının isimlerini zikrederek birer örnek vermekle yetinmiştir.
1 | 2 | 3 | 4

  • Gizlilik Politikası ve Şartlar
  •   © 2007

    Back to TOP