KLASİK MANTIKTA KATEGORİLER TEORİSİ - 2

Aristoteles’ten sonra mantıkçılar kategoriler konusunda genellikle Aristoteles’i takip etmişlerdir. Yukarıda saydığımız on kategori gerek batı ve gerekse İslam dünyasında yazılan mantık kitaplarının bir çoğunda aynen kabul edilmiştir. Zaman zaman ayrıntılarda değişiklikler olmuştur. Düşünce tarihinde, kategoriler meselesini Aristoteles’ten farklı şekilde de ele alan düşünürler de olmuştur. Mesela Stoa mantığında kategoriler dört olarak kabul edilirken, Kant da bunları dört olarak kabul etmekte fakat kabul ettiği her kategoriyi de üçe ayırdığı için sayıları on ikiye çıkmaktadır. Son dönem düşünürlerinde Ernst von Aster da Aristoteles’in kategoriler anlayışını eleştirerek sayısını dört olarak kabul etmekte ve kendisinin ele aldığı kategorilerin Aristoteles ve Kant’ınkinden farklı yönlerini ortaya koymaya çalışmaktadır.

b. Stoa Mantığında Kategoriler

Stoacılar, ıstılah bakımından, Aristoteles’in kategorilerine ilaveler yapmakla beraber, kategorilerin metafizik bakımdan önemi üzerinde ısrarla durmuşlar ve onları varlığın dört türüne irca etmişlerdir. Aristo’ya göre, varlık, birçok manası olan bir şey iken, Stoacıların vahdet felsefesine göre, varlık yahut şey (Ti,) her şeyi ihtiva eden bir kavramdır.

Stoalılar Aristoteles’in kategorilerinden ilham almakla beraber, onun kategorilerini eleştirmişlerdir. Aristoteles’in kategorileri her şeyi içine alan en yüksek cinslerdir ve bu cinslerin üzerinde onlardan daha yüksek bir kategori yoktur. Fakat Aristoteles en yüksek cinsin diğer bütün cinsleri içerdiğini açık bir şekilde ifade etmemiştir. Mesela Aristoteles “varlığı” bir kategori olarak düşünmemiştir.

Stoalılar bir en yüksek cinsi bu kategorilere eklemişlerdir. Elimize ulaşan metinlerden onların varlık ile bütün kategorileri içeren en yüksek cinsi kastettiklerini görüyoruz. Fakat onlar gerçek/hakiki maddi varlığı tasarlamışlar, gerçek olanla gerçek olmayanın ayrımını yapmak için varlık kategorisini belirsiz olan “bir şey” (Ti) kategorisi ile yer değiştirmişlerdir.

Bu “bir şey” (Ti) nedir? Romalı Stoik Senaca bunu Lucilius’a yazdığı bir mektupta şöyle açıklamaktadır: “en yüksek cins kendisinin üzerinde bir şeyin olmadığı şeydir: şeylerin prensibidir, her şeye egemendir. Stoalılar bu en yüksek üzerine daha yüksek bir cins oluşturmayı istiyorlardı. Stoalıların bazılarına göre birinci cins “bir şey” (quiddam)’dir. Doğada hem var olan hem de var olmayan şeyler bulunur. Doğa hayali olarak var olan kentaurus, canavar vs. gibi ruhun bütün değişik tasarımlarını kapsar; ve doğa bunlara, substansları (cevherleri) olmadığı halde, bir şekil vermiştir.”

Senaca’nın bu ifadelerinden ilk genel/evrensel kategori olan “quiddam/bir şey”in cismani olan ve cismani olmayan olmak üzere iki kategoriyi içerdiği görülür.

Stoalılar daha tümel (yüksek) kavramlarla da ilgilenmişler ve bu tümel kavramlardan oluşan kategoriler öğretisiyle ilk nominalist ontolojinin temelini atmışlardır. Stoalılara göre tümel kavramların bir varlığı yoktur; bunlar sadece zihinde yer alırlar. Onlar için bütün kategorilerin üzerinde yer alan, onlardan daha yüksek bir cins (kategori) vardır.

Stoalılar genellikle dört çeşit genel cins (general genus/kategori) kabul etmişlerdir. Bunlar şöyle sıralanabilir:

Ti (quiddam; bir şey)
1. Asıl neden (Substratum)
2. Nitelik (Quality)
3. Durum (State)
4. Durumlar arası bağlantı (Relation between states).

Asıl neden: Asıl neden (substratum) kategorisi belirlenmemiş, soyut bir oluş ve bir objenin esas maddesidir. Bu nedenle Stoalıların asıl neden kategorisine “niteliksiz madde” de denir. Skolastik felsefede buna “ilk madde (materia prima)” denir. Stoalılar genel madde/cevher ve özel şeylerin (particular things) maddesini birbirinden ayırırlar. Bu ayırt etme Aristoteles kaynaklıdır. Aristoteles’in birinci ve ikinci cevher kabul etmesi gibi, Stoalılar da genel cevher (substans) ve özel cevher olmak üzere iki cevher kabul ederler. Özel cevher (tikelin maddesi) büyüyüp küçüldüğü halde genel olan cevher (tümel madde) “şey”e göre büyüyüp küçülmez. Yani substratum kategorisi miktarı henüz ölçülmemiş maddedir.

Nitelik: Nitelik kategorisi belirsiz bir maddeyi belirli hale getiren bir kategoridir. Nitelikler cevher yardımıyla belirli ve özel şeyler oluştururlar. Yani, Aristoteles’in “eidos”u gibi işlem görürler. Ama, “eidos” cisimsizdir. Oysa Stoalıların nitelik dedikleri kategori cisimlidir.

Durum ve durumlar arası bağlantı: Durum ve durumlar arası bağlantı kategorileri, asıl (essential) olmayan veya şey consepti (kavram) ile tesadüfen ilişkili olan her şeyi içerir. Böylece ölçü/hacim, nitelik, yer, zaman, sahiplik, hareket, aksiyon, özel durum gibi, bir şeyin kavramına esas olarak ya da ârazi olarak bağlı olan kategorilerdir. Aristoteles’in cevheri hariç tutulursa bu kategoriler temelde Aristoteles kategorileriyle paralellik arz ettiği görülür.

Stoalıların bu dört kategorisi arasında karşılıklı bir bağ vardır. Oysa Aristoteles’te kategoriler öz bakımından bağımsızdır. Stoalıların bu düşüncesine göre bir şey aynı zamanda birçok kategoriye ait olabilir. Doğal olarak Aristoteles’in kategoriler sisteminde bu durum olanaksızdır. Stoalılara göre bir şeyi tam bilebilmek için bu dört kategorinin gerektirdiği soruları cevaplandırmak gerekir.

Aristoteles’te on kategori, mutlaklılıkla genel olan cinsleri oluşturur: eylem, yer, zaman, nitelik, nicelik vs. ve böyle olduklarında mantığa aittirler; Stoalılarda ise kategoriler fizikten alınırlar, yukarıda da ifade edildiği gibi dört tanedirler: niteliksiz maddeden başka bir şey olmayan asıl neden (hypokeimenon), maddedeki ayrımları belirleyen nitelik (poion), varlık tarzı/durum (pos ekhon) ve ilişki (pros ti). İlk iki kategori gerçek, yani bedenli; son ikisi ise bedensizdir. Birey asıl gerçeklik olarak kalırken, durum/varlık tarzı ve ilişki dış görünümler, gerçeklik hakkında edinilmiş bakışlardır, ama özgün gerçeklikten kopukturlar.

Stoalıların kategorilerinin dört tane olduğu kabul edilmekle beraber, onların kategori anlayışları hakkında çok da aydınlatıcı bilgi olmadığını ileri süren araştırmacılar da vardır. Mesela, Benson Mates, Stoic Logic adlı eserinde Stoalıların kategorileri hakkında aydınlatıcı bilginin çok az olduğunu ifade etmektedir.

c. İslam Mantıkçılarında Kategoriler

Biz bu başlık altında İslam mantıkçılarının görüşlerini yansıtması açısından temelde Farabi, İbn Sina ve Gazali’nin kategorilerle ilgili görüşlerine yer vermeye çalışacağız. Çünkü İslam mantıkçılarının kategoriler konusundaki görüşleri temelde söz konusu filozoflara dayanmaktadır. İslam mantıkçıları kategorileri ele alma konusunda Aristoteles’i takip etmişlerdir. Aristoteles’te olduğu gibi İslam mantıkçıları da üstünde başka cins bulunmayan üstün cinsleri (el-ecnasu’l-aliyye) on tane olarak kabul ederler; bunlardan biri cevher, dokuzu ise ilintidir. İlinti olanlar; nicelik, nitelik, görelik (izafet), mekan, zaman, durum, sahip olma, etki ve edilgidir. Kategorileri sıralama da İslam mantıkçıları arasında ufak tefek farklılıklar vardır. Mesela, Farabi, kategorileri sıralamada zamanı mekandan, İbn Sina ise göreliyi nitelikten önce ele alırken Gazali, Aristoteles’in sıralamasını olduğu gibi takip eder. İslam mantıkçılarına göre kategorileri şöyle inceleyebiliriz:

Cevher: Cevher, varlığı kendisini niteleyene bağlı olmayan ve kendi kendine ayakta duran şeydir, insan ve ağaç gibi. Cevher, kendi kendine var olmak bakımından ilintilerden farklıdır. İlintilerin kaybolmasıyla varlığını kaybetmez. Bütün ilintilerin varlığı cevher üzerinde gerçekleşir. Eğer cevher yok olursa, varlığı cevhere bağlı olan ilinti de yok olur. Cevher, kendi nefsiyle kaimdir, herhangi bir mekanda yer almayan her varlık cevherdir. Form (suret) ve heyula her hangi bir öznede (mevzuda) yer tutmadıkları için cevherdirler. Cevher, Gazali’ye göre heyula, suret, cisim ve ayırıcı akıl (el-aklu’l-mufarık) olmak üzere dört guruba ayrılmaktadır. Heyula, form ve ayırıcı akılın ispatı burhan, cismin ispatı ise gözlem ile olmaktadır.

Cevher ile ilinti arasındaki farkın anlaşılması için renk ve suyun akıcılığı örnek verilebilir. İnsan ve cismin varlığı olmadan renklilikleri söz konusu olamaz. Çünkü insan olmak veya cisim olmak renkliliğe bağlı değildir. Yine su, havaya dönüştüğü zaman akıcılığını kaybeder, fakat mahiyeti değişmez; yani suyun akıcılığını yitirmesi, bir şeyin sıcak ve soğuk olması gibi değildir. Buna göre mahiyetini kaybetmeyen özünü koruyan her şey cevher, değişen şeyler de ilinti olarak kabul edilir.

Farabi ve Gazali, cevherin kısımlarını şöyle sıralarlar: Cevher, “cisim” ve “cisim olmayan”; cisim, “büyüyen (gıdalanan)” ve “büyümeyen (gıdalanmayan)”; büyüyen, “canlı” ve “cansız”; canlı “insan” ve “insan olmayan” sınıflarına ayrılır. Büyümeyen (gıdalanmayan) cisimler grubuna; gök, yıldızlar, dört unsur (enasır-ı erbaa) ve bütün madenler girer. Bu sınıflandırmadaki fertler, ferdi cevherler, külliler ise, külli cevherler olarak isimlendirilir.

(Türlerin Türü)

Farabi ve İbn Sina ilinti ile ilgi herhangi bir ayırıma gitmeden cevherden sonra sırayla diğer kategorileri ele alırken, Gazali, ilintiyi özünün tasavvurunda dışardan bir şeyin tasavvuruna ihtiyaç duymayan ve özünün tasavvurunda dışardan bir şeyin tasavvuruna ihtiyaç duyan ilinti olmak üzere ikiye ayırarak, birincisinin altında nicelik ve niteliği, ikincisini altında ise göreli, mekan, zaman, durum, sahip olma, etki, edilgi kategorilerini ele alır.

Nicelik (kemmiyet): Uzunluk, derinlik, zaman gibi ölçme, artma, eksilme ve eşitlik sebebiyle cevhere ilişen bir ilintidir. Bu tür ilinti, tasavvurunda dışardan bir şeye bağlanmaya ihtiyaç duymaz. Fakat kendisi dolayısıyla cevherlerde bölünme meydana gelir. Bir arşın sahibi (zira’), üç arşın sahibi gibi.

Farabi’ye göre nicelik, “kendinden bir parçayla o şeyin bütünü ölçülebilen şeydir.” Nitekim buna sayı, çizgi, yüzey/satıh, mekan, zaman, sözler ve kelimeler örnek verilebilir. Bu niceliklerden herhangi birisi ele alınacak olursa, kendisinde birbirine eşit sayılan bölümlerin mevcut olduğu görülür. Başka bir ifade ile beş sayısında olduğu gibi, bir ölçü (ki o da “1”dir) mevcuttur. İşte bu “1” beşi beş defada ölçer, yani onu beşe böler ve böylece bu “beş”i meydana getiren parçalar görülmüş olur. On sayısı da böyledir: Mesela “2” bu sayıyı, beş defada ölçecek veya onu beş bölüme ayıracak ve onu da meydana getiren bir takım cüzlerin bulunduğu anlaşılacaktır. İslam mantıkçıları Aristoteles’te olduğu gibi niceliği, sürekli (muttasıl) ve süreksiz (munfasıl) olmak üzere iki kısma ayırırlar.

1. Sürekli nicelikler: Sürekli nicelikler, bölümleri arasında müşterek bir sınır düşünülebilen şeylerdir. Bu müşterek sınır sayesinde, sınırın iki yanında kalan bölümleri birbirine dokunur. Çizgi, nokta, yüzey, cisim, zaman birer sürekli niceliktir.
1 | 2 | 3 | 4

  • Gizlilik Politikası ve Şartlar
  •   © 2007

    Back to TOP