İSLAM FELSEFESİNDE METODOLOJİ PROBLEMİ - 2

Metodun bir ahlâk gerektirdiğini savunan Descartes ortaya koyduğu yukarıdaki metodu uygularken birtakım ahlâkî ilkeler kabul etmiştir. Bunları da şöyle sıralayabiliriz:

1-Çocukluktan beri içinde yetişilen dine sağlamca bağlı kalarak, ülkesinin kanun ve âdetlerine itaat etmek.

2-İşlerde elden geldiği kadar karar ve sebat sahibi olmak. En şüpheli kanaatleri bile, bir defa kabule karar verdikten sonra, pek sağlam ve şaşmaz kanaatlermiş gibi, daima sebatla takip etmek.

3-Daima talihten ziyade kendini yenmeğe ve dünyanın düzeninden çok kendi arzularını değiştirmeye, genellikle düşüncelerimizden başka hiçbir şeyin tamamıyla elimizde olmadığına inanmaya çalışmak.

Descartes, zikredilen ilkeleri esas edindikten sonra nelerden şüphe edip etmemesi gerektiğini ise şöyle dile getiriyor: “Onları daima ilk hakikatler olarak inandığım iman hakikatleriyle bir yana koyduktan sonra, geri kalan bütün kanaatlerimden serbestçe kurtulmaya çalışabileceğime hükmettim. (...) Daha önce haberim olmadan zihnime girebilmiş olan bütün yanlışları zihnimden söküp atıyordum. Bu işte, ancak şüphe etmek için şüphe eden ve her zaman kararsız görünen şüphecileri taklit ettiğim sanılmasın: Zira tersine, benim bütün maksadım kendimi şüpheden kurtarmak, yani hakikati elde etmek ve kaya ile kili bulmak için oynak toprakla kumu atmaktı.”

Hakikati bulmak için, doğru bir eser yazmak için giriştiği işin önemini ve ciddiyetini vurgulamak hususunda filozof şu ifadeleri kullanıyor: “Hakikatin bilgisine ulaşmamıza engel olan bütün güçlüklerle yanlışları yenmeye uğraşmak, gerçekten savaşlara tutuşmak olduğu gibi, biraz genel ve önemli bir konu üzerine yanlış bir kanaat edinmek de bir savaş kaybetmektir. (...) Bana gelince, eğer bundan önce bilimlerde bazı hakikatler buldumsa, bunların, yendiğim başlıca beş veya altı güçlükten çıkan sonuçlar olduğunu, onlara da kazandığım mutlu savaşlar gözüyle baktığımı söyleyebilirim. Hatta tasavvurlarımı tamamıyla gerçekleştirebilmek için, buna benzer iki veya üç savaş daha kazanmak ihtiyacında olduğumu söylemekten çekinmeyeceğim.”

Görüldüğü gibi bir hakikati araştırmaya başlarken, metot olarak bir savaşa başlamak kadar ciddî davranmayı kabul eden Descartes, bir ilmi inceleme metodunu da şöyle ifade ediyor. “Bir ilmi incelemeye daima en kolay meselelerden başlamak, ve ilkin rasgele en apaçık olanları toplamak; bu ilk apaçıklıklardan çıkan neticeleri çıkarmaya çalışmak, bazılarını niçin başkalarından daha kolayca ve daha önce çıkardığımızı görmek için bu neticeler üzerine dikkatle düşünmek; bu da bizi, başka meseleleri ele aldığımız zaman, onların daha kolay meselelere bağlı olup olmadığını, ve onların neler olduğunu anlamaya muktedir kılar.”

Buraya kadar verilen bilgilerden hareketle, İslâm Felsefesinde metodoloji nasıl olmalıdır? sorusuna cevap vermemiz biraz daha kolaylaşacaktır. Başta vermeye çalıştığımız metot tanımlarında bir amaç söz konusu idi. İslâm felsefesi için bu amaç hakikati, Kur’an ve sünnet ölçüleri içinde ortaya koymak olmalıdır. Varlık, bilgi ve değer üzerinde düşünürken Kur’an ve sünnet ölçüsü gözardı edilmemelidir.

İslâm filozoflarının yaptıkları gibi, önce bir felsefe eğitimi ve bilgisine sahip olmak gerekir. Bunun için de İlâhiyat Fakültelerinde şöyle bir Felsefe Tedrisatının uygulanmasının verimli olacağını düşünüyorum:

Gerek İslâm Felsefesinin Antik Felsefe dayanması, gerekse İslâm ve batı felsefeleriyle uğraşanların, aynı zamanda her ilâhiyat mezununun, gereken felsefî kültüre sahip olabilmesi için yukarıda belirtilen felsefe derslerini alması bir bakıma zorunluluk arz etmektedir. Çünkü İslâm Felsefesi ve yaşayan aydınlar, her çağın felsefesiyle iç içedir.

İslâm Felsefesiyle uğraşacak her elemanın Arapça ve bir batı dilini öğrenmek mecburiyeti vardır. Bu dilleri geliştiremeyen elemanın İslâm Felsefesi sahasında uğraşması uygun değildir.

Yüksek Lisans düzeyinde dört kredi saatlik bir dönem zorunlu bir “Felsefî Dissertasyon” dersi konulmalıdır. Çünkü felsefî düşünceyi elde etmek ve tüm kesinliği ile onu yönetmek için zorunlu iki çalışma vardır:

1- Dissertasyon,
2- Metin yorumlama.

Felsefî çalışma, disiplinli, karmaşık ve düzenli, gelişmeyi ve formasyonu amaç edinen, bazı ilke ve anlaşmalara dayanan bir faaliyettir. Dolayısıyla bu çalışmalara uyarlı bir metod kesin olarak zorunludur.

“Felsefî metod “iradeci” bir postulaya dayanır. Bu metod hazırlıksız konuşmak, doğuştan nitelikleri ve yetenekleri gün ışığına çıkarmak değil, dereceli davranarak ve iradeye dayanarak güçlüklere birer birer hakim olmaktır.”

Jacquelin Russ felsefî dissertasyona uygulanacak metodun temel ilkeleri olarak şunları sıralıyor:

1-Her kavrama kesin olarak sınır koyma: Her düşüncenin objesinin ve her esas kavramın sınırlarını belirleyerek hareket etmek gerekir. Bu sınırlama ve tanımlama ilkesi metodun emredicisi ve oluşturucusudur.

2-Analitik seyir: İlk önce ifadeyi veya eserin fragmentini, kurucu ögelerine ayırarak hareket etmek gerekir. Bu ögeler arasındaki ilişkileri yakalamak ve sonraki devreler için materyalleri hazırlamak. Kurucu ögelere ayrıştırma her araştırmanın, özellikle felsefî çalışma egzersizlerinin canlılığını temsil eder.

3-Sentetik seyir: Basit ögelerinden itibaren bir bütünü yeniden kurmayı amaçlayan sentetik seyir olmaksızın analiz hiçbir anlam taşımaz. Metodun önemli ilkelerinden biri, analizin çeşitli ögeleri arasındaki vasıtaları, köprüleri ve ilişkileri mükemmel bir şekilde yerleştirerek hareket etmektir. Bir dissertasyonda önemli olan şey, bölümler, cümleler, başlıklar v.s. arasındaki ilişkidir.

4-Düzenlenmiş seyir: Sentez ilkesi düzenin ilkesinden ayrılmaz. Bir felsefî çalışmayı gerçekleştirmek, en basitten en karmaşığa doğru giderek düzene göre hareket etmektir. Kavramların ve çeşitli ögelerin düzenli bir bağla irtibatlandırılması gerekmektedir. Her felsefî çalışmanın ve daha özel olarak, dissertasyonun kalitesi fikirler arasında kurulmuş düzene ve bu fikirlerin organizasyon biçimine bağldır.

5-Birliği sağlayan yönetici bir fikre başvurmak: Metodlu olarak davranmak, öz birliğine başvurmaktır. Bir dissertasyon veya bir yorum, bu ana fikir etrafında birleştirilirse ancak bir değere sahip olur. Felsefî bir çalışmayı iyi yönetmek için, pek zekîce ve rasyonel olarak sonuca kadar ilerlemeye yardım eden düzenleyici fikrin ardından koşmak gerekir. Bu düşünce, bir bakıma bütünlüğün felsefî çatısını besler.

6-Bizzat kavramlarda iç dinamiği düzenlemek. Çok anlamlı ve hareketli olan bu kelimeler nadiren değişmez ve kesin bazı tanımlar gerektirir.

Zikredilen metodun bu ilkeleri, sınırlama, analiz, sentez, düzen, yönetici fikir araştırma, bir iç dinamiğin düzenlenmesi, zihnî çalışmaların bir çoğunda geçerli, zorunlu kılıcı formüller oluştururlar.

Metodun esas ilkelerini özetleyen tablo ise şöyle gösterilebilir:


Felsefî düşünceyi elde etmenin ikinci önemli yolunun ise metin yorumlaması olduğunu belirtmiştik. Dissertasyon ile metin yorumlama arasında, metodolojik yönden nasıl bir ilişki olduğuna bakarsak: Dissertasyonda felsefî bilgiler açık olarak, rasyonel bir şekilde kullanılır. Metin yorumlamada ise, hiçbir şahsî görüş işin içine girdirilmeden yazarın düşüncesine bağlı kalma mecburiyeti vardır. Yorumcu zeka ve becerisini kullanarak metnin aslına sadık kalarak okumasını bilmelidir. Dissertasyonda hür düşünce kullanılırken, metin yorumunda yazarın düşüncesine sadık kalmak mecburiyeti vardır.

Dissertasyonda olduğu gibi, metin yorumunda da birtakım yönetici ilkeler vardır. Bunları şöyle ifade edebiliriz:

1- Metni okumayı bilmek: Eylemin ilk yönlendirici ilkesi ve ilk kuralı, stratejik bir rol oynayan önemli kavramların ne olduğunu anlamaya ve temel tanımları sağlamaya ayrılmış dikkatli okuyuşun zorunluluğunu ilgilendirir. Bir metin okunurken, ikinci ve üçüncü el eserler değil, aynı metnin kalan kısımlarıyla ilişkisi düşünülmelidir. Bir düşünce ürünü olan çalışma meyveleri daima birbiriyle ilişkili olurlar.

2- Dikkatini düzene koymak: Elde bulunan metnin okunuşunda dikkate daima hakim olunmalıdır. Bu hakim oluş, yorumun seyrinde merkez rolü oynar.

3- Metne ve metnin anlamına güvenmek. Bir metni anlamak tamamen anlamlı, açık ve aydınlatıcı satırları yazmaktır. Metne güvenilmediği zaman dikkatler imkanlarının sonuna kadar kullanılmıyor. Anlamlı ve kesin ögeler kaybediliyor. Güven noksanlığı, dikkat noksanlığını, ruhî darlığı, objeye kapalılığı getiriyor. Gerçekte bir metni anlamada, dikkat, metnin iç mantığını ve onun gerçek anlamını yakalamayı gerektirir.

Metne ve metindeki anlama güvenin kaynak olması bakımından ele alırsak, işin içine eleştiri girer. A. Z. Velidi Togan (1890-1970), eleştirinin görevi “önümüzde bulunan bir kaynağın, bir hâdise hakkında şehadetinin ve bundan çıkarılan neticenin hakikate mutabık olup olmadığı meselesini incelemek olduğunu söylüyor.”

Ona göre bir kaynak hakkında iki türlü eleştiri vardır. Bunlardan biri dış eleştiri, diğeri ise iç eleştiridir.

Dış eleştiri, bir kaynağın olaylar hakkındaki tanıklığının kabule şayan olup olmadığını tetkik etmektir.

İç eleştiri, kaynaktaki ifadelerin olaya tanıklıklarının karşılaştırılarak değerlendirilmesidir.

Dış eleştiri birkaç yönden yapılır:

1- Elimizdeki kaynağın sahte olup olmadığının araştırılması.

2- Yazarı bilinen kaynağın nerede ve ne zaman yazıldığının kesin olarak tesbiti.

3- Yazarı bilinmeyen bir eserin, eserin yazıldığı devirdeki yazarlardan birine ait olup olmadığı.

4- Eserin orijinal olup olmadığı.

5- Bir eserin asıl metninin tenkitli neşriyatının yapılıp yapılmadığı.

Bir kaynağın dış eleştirisinden sonra o eserin itimada şayan olup olmadığını tesbit etmek, metne güven sağlar. İç eleştiri de birkaç cepheden ele alınabilir:

1- Eğer eser haberle ilgili ise, önce yazarın şahsiyetini, hayatını, hangi din, mezhep ve partiye mensup olduğunu; medeniyet düzeyinin, ilgi alanlarının, çalışma tarzının ve haberlerinin itimada şayan olup olmadığını tesbit etmek.

2- Bir eserin değeri ortaya konulurken insan kendini bir hâkim gibi kabul etmelidir.

3- Eserin ifadelerindeki çelişkileri zorla halletmeye çalışmanın bir cinayet olduğunu bilip, problemi orada olduğu gibi bırakmak gerektir.

Tercüme edebilecek derecede anlaşılmayan bir metnin yayımlanmasına asla girişilmemelidir.
1 | 2 | 3

  • Gizlilik Politikası ve Şartlar
  •   © 2007

    Back to TOP