PLATON ve HOBBES' da "OTORİTER DEVLET' in GEREKÇELERİ - 3

Hobbes' e göre, devletin amacı, bireysel güvenliktir. Özgürlüğü ve başkalarına egemen olmayı seven insanların, devletler halinde yaşarken kendilerini tâbi kıldıkları kısıtlamanın nihai nedeni, amacı ya da hedefi, kendilerini korumak ve böylece daha mutlu hayat sürmektir. (Bkz. Leviathan, 127) Bu imkanlara kavuşabilmek, ancak iyi bir devlet yapısıyla mümkün gözükmektedir.

İnsanlar, devletin olmadığı dönem ve yerlerde doğal hukuk şartlarına göre yaşamışlardır. Ancak Hobbes' a göre insanların güvenliği, doğal hukukla sağlanamaz. Çünkü doğa yasaları, kendilerine uyulmasını sağlayacak bir güçten yoksundurlar. İnsanın, taraf tutmaya, kibre, öç almak gibi şeylere sürükleyen doğal duygularını engelleyecek yaptırım gücüne sahip değildir. İnsanlardaki bu doğal eğilimleri, devletin gücünü temsil eden kılıç ya da daha genel deyimle silah engellemektedir. Silahla temsil edilen gücü kullanacak bir merci olmadığı sürece, sözleşmeler ya da yasalar, ahitler, sözlerden ibaret kalır; ve insanı güvence altına almaya yetmez. (Bkz. Leviathan, 111) İnsanların güvenlik içinde yaşamalarını sağlayacak kurum, karar verme, kararları uygulama gücüne sahip ve sürekli olmalıdır. (Bkz. Leviathan. 128) Bu şartlara uygun olan kurum da, devlettir.

Hobbes, devletin oluşumunu, şu temele oturtmuştur: İnsanları yabancıların saldırılarından ve birbirlerinin zararlarından koruyabilecek, kendi emekleri ve yeryüzü meseleleriyle kendilerini besleyebilecek, mutluluk içinde yaşayabilmelerini sağlayacak genel bir güce ihtiyaç vardır. Bunu kurmanın tek yolu bütün kudret ve güçlerini, tek bir kişiye ya da hepsinin iradesini oyların çokluğu ile tek iradeye indirgeyecek bir heyete devretmeleridir. Gücü kendilerinde toplayan kişi ya da heyet, ortak barış veya güvenlikle ilgili işlerde yapacağı ya da yaptıracağı şeşlerin amilidir. Halk kendi iradesini, o kişi ya da heyetin iradesine ve muhakemesine tâbi kılmış olur. Hobbes' a göre bu onaylamak ve rıza göstermekten öte bir şeydir. Çünkü, herkes herkese, senin de hakkını ona bırakman ve onu bütün eylemlerinde yetkili kılman şartıyla, kendimi yönetme hakkını bu kişiye ya da heyete bırakmayı önermiş ve kabul etmiştir. Bu durum, herkesin, hem yöneticiyle yaptığı hem de herkesin herkesle yaptığı bir ahit yoluyla, bir ve aynı kişilikte birleşmeleridir. Bu yapıldığında tek bir kişilik halinde birleşmiş olan topluluk, devlet olarak adlandırılmıştır. (Bkz. Leviathan. 130) Leviathan' in ya da Ölümsüz Tanrı'nın altında, barış ve güvenliği sağlaması nedeniyle, borçlu olunulan ölümlü tanrının doğuşu böyle gerçekleşmiştir. (Bkz. Leviathan. 129-30) Hobbes' a göre bu "Leviathan" dır.(Bkz. Leviathan. 129-30)

Devleti ortaya çıkaran ahitle insanlar hem iç hem de dış tehlikelere karşı can ve mal güvenliklerini sağlama almışlardır. İnsanlar kendi aralarında anlaşarak, yönetme ya da güç kullanma haklarını bir kişi ya da kurula devrederek, bir ahit meydana getirmişlerdir. Egemen bu ahitte taraftar olmadığında, gücü dilediği gibi kullanma hakkına sahip olmuştur.(Bkz. Şenel. 1986. 413)

Bu gelişmelerle oluşan teşkilata, sözleşmeyle devlet kurmak denmiştir. Devlet oluştuktan sonra, oluşuma, olumlu ya da olumsuz oy veren herkes, alınan kararlara uymak zorundadırlar. (Bkz. Leviathan, 131) Sözleşme ile oluşturulan devlet, devlet kurmanın birinci yolu sayılmıştır. İkinci yol ise, bir savaş sonucu, kaybeden tarafa, kazanan kesim kendi kurallarının dikte ettirmesiyle gerçekleşir. (Bkz. Leviathan, 130)

Hobbes, devleti kurduktan sonra, yöneticilere çok büyük haklar vermiştir: Uyruklar hükümet şeklini değiştiremezler: yönetim sahip olduğu güçten vazgeçemez; Hiçkimse çoğunluk tarafından belirlenen devletin kuruluşuna, adaletsizlik etmeden karşı çıkamaz, adaletsizlik cezalandırılır. Yönetimin eylemleri, uyruk tarafından eleştirilemez. Egemen olanların yaptığı hiçbir şey, uyruk tarafından cezalandırılamaz. Uyrukların barış içinde yaşamaları ve onların savunulması için neyin gerekli olduğuna, uyruklara hangi düşüncelerin öğretileceğine de yönetim karar verir. Yönetim uyrukların neye sahip olabilecekleri, adaletsizlik etmeden ondan alınamayacak hakların neler olduğunu belirten kuralları da yapar. Yargılama ve anlaşmazlıkları çözme hakkı da ona aittir. Uygun görüldüğü şekilde savaş ve barış yapma hakkı, bütün savaş ve barış danışmanlarını ve bakanlarını seçmek hakkı da ona aittir. Ödül ve ceza vermeyi (bir yasa ölçüsü belirlenmemişse) dilediği gibi yapmak, şeref ve pay dağıtmak haklarına da sahiptir. (Bkz. Leviathan. 13 1 -1 36) Bütün bu haklar, güvenlik gerekçesiyle verilmiştir. Bunun yânında, devlet, insanlara toplum olma özelliğini kazandırma ya da topluma kişilik verme gücüne sahip olması nedeniyle de kullanma hakkına sahiptir. (Bkz. Leviathan, 118-119)

Hobbes' un tasvir ettiği devletin temsil yapısını oluşturan bu haklar, bölünemez ve devredilemezler. Çünkü, hakların paylaşılması, devlette gücün dağılmasına neden olur. Güç oransız bir şekilde dağılılmışsa, devlet içinde otorite çokluğuna neden olur: dolayısıyla kendi içinde bölünmüş bir devlet ayakta duramaz. Feragat edilmediği sürece haklar asla yok olmazlar. Ancak uyrukların gücü ve şerefi egemen güç karşısında hiçbir öneme sahip değildir; her an geri alınabilirler. (Bkz. Leviathan. 136-38) Güç despot bir yapıda gözükmekle birlikte, Hobbes' a göre, bu durumu, hiç olmamasından iyidir. Çünkü, yönetim gücü insana ne kadar zarar verirse versin, gücün yokluğu, her zaman daha büyük zararlar verir. (Bkz. Leviathan, 138)

Egemen güç olan yasa koyucu, toplum yasalarına tâbi değildir. Bir yasa, zamana değil, egemen gücün rızasına dayanarak kullanılır. Doğal hukuk ile toplum yasaları birbirlerini içerir. Yerel yasalar örfle değil, egemen gücün iradesiyle kurulurlar. (Bkz. Leviathan. 190-91)

Devletlerin çöküşü kusurlu yapılarından kaynaklanır. (Bkz. Leviathan, 225) Çöküşün başlıca nedenleri, mutlak iktidar yokluğu, iyiye ve kötüye kişilerin karar vermesi, hatalı vicdan, ilham iddiası, egemen gücün toplum yasalarına tabi kılınması, uyruklara mutlak mülkiyet hakkı verilmesi, egemen gücün bölünmesi, komşu ülkelerin ya da Yunan ve Romalıların taklid edilmesi, devlette birden fazla egemenin olduğu görüşü, karma hükümet ve parasızlıktır. (Bkz. Leviathan. 225-33) Bunlara ek olarak, devlette olması gereken ve devlet düzeninin taşıyıcısı olan unsurların yok olması ölüme varan sorunları ortaya çıkarmaktadır. Hobbes bunları insani niteliklerle açıklamıştır. Buna göre, adalet ve yasalar yapay bir akıl ve iradedir. Uyum, sağlık; nifak hastalıktır. İç savaş ise ölümdür (Bkz Leviathan, I7-18)

Devletin çöküşü, düzenin ortadan kalkışıdır. Hobbes' a göre, düzen olmadığı sürece hiç bir insan, kendini güvende hissetmez. Bu nedenle düzenin sürmesi için, insanların gerekli fedakarlıkları sürdürmeleri gerekir. Devletin bölünmesi aşamasına gelindiğinde, hakların sınırlandırılması, bunu yapacak mekanizmaların geliştirilmesi, devletin yapılanmasında ya da ilk sözleşmede, örtük olarak bulunduğundan, yeni maddeler ekleyerek alınacak katı tedbirler, karar ve uygulama aşamasında meşrulaşır.

Sonuç

Platon ve Hobbes' un yaklaşımları devletin amaçlarıyla amaca götüren yolun ya da sistemin birbirleriyle çok yakından ilişkili olduğu görülmektedir. Toplumsal amaç önem kazandığında, amaç için gerekli yapılanma, çok sıkı denilebilecek bir düzen gerçekleştirilebileceği kabul edilmiştir. Herkes için güvenlik-ve adalet sağlanmasının karşılığı, özürlüklerden fedakarlık yapılması istenmiştir.

Platon' da adalet ön plana çıkarılmış, toplum ve devlet buna göre düzenlenmek istenmiştir. Toplum, filozofun keşfettiği amaç doğrultusunda eğitilerek, hem bilgisi hem de ona bağlı olarak ahlâklı davranışları artacaktır Ahlâklı davranışın oluşturduğu temellerden 'yükselen kurumlar da adaletli davranacaktır. Adaletin hakim olduğu ortamda, amaç olan mutluluğa ulaşmak daha kolaydır. Platon' a göre, kişi neyin iyi, neyin kötü olduğunu bilince, amaca ulaştıracak yolda ilerlerken, devlet lehine gerekli fedakarlıkları kendiliğinden yapacaktır. Hatta bu fedakarlık bile sayılmaz; aynı amaca yürürken karşılıklı olarak birbirlerini desteklemektedir. Devlet, insanlar için gerekli olan adalet ve mutluluğu sağladığı sürece, otoriter olabilme hakkına sahip olur.

Hobbes' a göre devletin varolma gerekçesi güvenliktir. Adalet, devletin verdiği şeydir. Devletin, uyruktan karşısındaki haklara bakıldığında. Platon' un Devlet kitabı boyunca eleştirdiği, 'adalet, güçlünün işine gelendir'; düşüncesi ortaya çıkmaktadır. Ancak güvenlik de önemsiz bir unsur değildir. İnsan, hayatta kalıp kalmama sorunuyla karşı karşıya gelmiştir. Hayatta kalmanın bedeli olarak, özgürlüğünün bütününü feda etmesinde bir sakınca yoktur.

Haklı gerekçelerin belirlediği "otoriter" devlet modelleri, uygulamada beklenileni vermemiştir. Çoğu zaman zorbalığa dönüşmüştür. Ancak, ne türden devlet sistemi geliştirilirse geliştirilsin, öncelikle güvenlik ve adalet sağlamakla yükümlü sayılmışlardır.
1 | 2 | 3

  • Gizlilik Politikası ve Şartlar
  •   © 2007

    Back to TOP