SİSTEM BİLİMİ OLARAK FELSEFE - 2

Bu açıklamalarımızdan anlaşılacağı gibi, bir bilim adamı, bilim yaparken üç temel çerçeve kullanmaktadır:

1. Bilim adamının en geniş bakış açısı olan kendi dünya görüşü; hiç bir bilim adamı kendi dünya görüşü dışına çıkıp bilim yapamaz. Diğer taraftan belli bir dünya görüşü olmadan yine hiç bir insan etkinliği yapılamadığı gibi bilimsel etkinlik de yapılamaz.

2. Bilim adamının dünya görüşü içerisinde yer alan ve genel olarak bilim, bilgi, kuram, yöntem, hakikat ve varlık gibi kavramların açıklık kazandığı genel bilimsel çerçeve.

3. Genel bilimsel çerçeve içerisinde yer alan ve bu çerçeveden hareketle oluşturulan daha dar, özel bilimsel çerçeve; tek tek bilimlerin kendi alanlarında kullanmakta oldukları kavramlar, bunu oluşturmaktadır.

Aklın, bilgi edinmede nasıl çalıştığı, konumuz açısından ayrı bir önem arzetmektedir. Çünkü bilginin bilimsel bir kimlik kazanmasını sağlayan zihniyet, akıl ile oluşturulur. Zihniyetin elde edilmesi, aklın bir bütünlük içerisinde çalışması ile mümkündür. Aklın içinde çalıştığı bütünlük, aslında aklın sonuçta kazandığı dünya görüşüdür. Dünya görüşü ise, en genel zihniyettir. Bu genel zihniyet içerisinde belli konularda oluşturulan çeşitli anlayışlar vardır ki, bunların her biri özel zihniyetlerdir. Genel zihniyete veya daha belirgin adıyla "dünya görüşü"ne, bu tek tek özel zihniyetlerin, uyumlu bir şekilde birleştirilmesi ile ulaşırız. İşle dünya görüşünün oluşturulması süreci, bu tek tek özel zihniyetlerin, uyumlu ve tutarlı bir şekilde yavaş yavaş birleştirilmesinden ibarettir.

Burada ileri sürmeye çalıştığımız "zihniyet" veya "dünya görüşü kuramı", dikkat edilirse, aynı zamanda bir bilgi edinme sürecidir; bilimin de bir bilgi edinme süreci olduğunu göz önünde tutarsak, konumuz açısından da ayrı bir önem taşımaktadır. Bu bilgi edinme sürecinde aklın, genellikle karşılaştığı soruları, daha önce elde ettiği bilgiler çerçevesinde ele alıp öylece bunları cevaplandırmaya çalıştığını söyleyebiliriz. Henüz çocukluk çağlarından itibaren, aklın fitraten ilgilendiği bu sorular genellikle birbiri ile ilgili sorulardır: Ben kimim? Nereden geldim? Nereye gidiyorum gibi kendi iç dünyası ile ilgili (enfusi) sorular zincirini daha sonraları İnsan nedir?, Madde nedir?, Varlık nedir? gibi daha genel ve karmaşık sorular izler. Bütün bu soruların daha sistemli bilgi haline gelmesi ile; Bilgi nedir?, İnsan hür müdür?, Bilim nedir?, Doğru (hakikat) nedir?, Fazilet nedir? gibi sorular aklı ilgilendirmeye başlar. İnsanın, eğitim veya çevresi yoluyla elde ettiği zihinsel birikimleri ile bu sorulara verdiği cevaplar bütünlüğü, "dünya görüşünü" meydana getirmektedir. Dünya görüşü içerisinde yer alan zihniyetlerden biri de yukarıda işaret ettiğimiz gibi, bilgi, bilim, yöntem, kuram, görüş, hakikat ve varlık gibi bilimleri genel olarak ilgilendiren kavramların oluşturduğu genel bilimsel çerçeve olarak adlandırdığımız zihniyettir. Buna daha genel anlamda "bilim anlayışı' olarak işaret etmiştik; buradaki ilgisini gösterebilmek için buna bilimsel zihniyet'de diyebiliriz. Görüldüğü gibi, dünya görüşünün belli bir anlamda oluşması gerekir ki, bilimsel zihniyet, yani bilim anlayışı ona bağlı olarak fakat elde edilen yeni kavramsal ve soyut bilimsel bilgilerle şekillenip teşekkül etsin. O halde her ne kadar parçasının mantıksal açıdan, onu oluşturabilmesi için, bütünden önce gelmesi gerekirse de bilim anlayışı, dünya görüşünün zorunlu bir parçası olmadığı için burada bizzat kendisinin oluşabilmesi için dünya görüşünün daha önce oluşmuş olması zorunludur.

Bilimsel zihniyetin oluşması da aynı şekilde özel bilimsel çerçevenin oluşmasının ön şartıdır; çünkü bilimsel zihniyet, dünya görüşü içerisinde oluşup onu meydana getiren parçalar arasında yer aldığı gibi, özel bilimsel çerçevede bilimsel zihniyet içerisinde oluşmakta ve onu meydana getiren parçalar arasında yer almaktadır. Bilim yapmada epistemolojik olarak insan zihninde oluşan bu üçlü süreci, yani dünya görüşünden bilimsel zihniyete, bilimsel zihniyetten özel bilimsel çerçeveye geçme sürecini; bilim tarihinde, bilimlerin oluş sürecinde de izlemek mümkündür. Yukarıda bilimleşme (yani,bilginin disiplinleşerek belli bir bilim haline gelmesi) olarak adlandırdığımız bu süreci şöyle açıklayabiliriz:

Önce genellikle belli bir konuda yapılan âdeta rastgele yapılan çalışmalar belli bir zaman sonra o konuda bilgi birikimine yol açar; böylece o konunun daha yöntemli ve sistemli çalışılması için ilk adım atılmış olur. Bilgi birikimi, kendi içinde kuramlarda içerdiği için daha sonra gelen araştırmacılar, bu çalışmalara yön verebilmek için birtakım kavramsal, soyut ve hatta epistemolojik kurallar ve çalışma tarzları getirirler ki, bunlara "yöntem" denmektedir. Yöntem, böylece oluşan bilgi birikimini sistemleştirerek ona daha kavramsal ve disiplinleşme özelliğini kazandırır. Bu yüzden buraya kadar geçen sürece, 'sorunlar aşaması' dersek, yöntemin getirilmesi ile ulaşılan düzeye de 'disiplinleşme aşaması' diyebiliriz. Bundan sonraki adım, artık oluşan bu yeni disipline bir ad verme ve bu yeni adlandırılan bilimin genel bilimler içerisindeki yerini belirleyerek diğer bilim adamları tarafından da benimsenmesini sağlamaktır. Şayet 'adlandırma aşaması' diyebileceğimiz, bu üçüncü aşama, başarılı olursa yeni bilim doğacaktır; yani adlandırma aşamasına kadar gekli bilgiler, bilimleşecektir.

Şimdi buraya kadar olan açıklamalarımızı, felsefe disiplinine uygulamaya çalışırsak, felsefenin de aynı süreçten geçerek bir bilim halini aldığını savunabiliriz. Fakat yukarıda da belirttiğim gibi, henüz ilk çağlardan beri 'felsefe', oluşan bilgilere değil, bu bilgiler peşinde koşmaya verilen bir etkinliğin adı olmuştur. Bu yüzden henüz bu adın doğması ile felsefenin bilimleşmesini kesiştiremeyiz. Nitekim, Aristo'ya gelindiğinde bile felsefenin, henüz sorunlar aşamasından disiplinleşme aşamasına geçtiğini söyleyebiliriz. Bunu, Aristo'nun bilimleri sınıflandırmasında da görebiliriz. Zira ona göre, bülün bilgi dalları üçe ayrılır:

1. Kuramsal felsefe ki, buradan amaç bizzat bilgidir. Bu da fizik, matematik ve metafizik olarak üç bilgi dalını içerir;

2. Pratik felsefe ki, burada amaç pratik olup ekonomi, ahlak ve siyasal bilimler yer almaktadır;

3. Üretken felsefe diyebileceğimiz sanat felsefesidir ki, Aristo buna "poetika" demektedir.

Diğer taraftan Aristo'nun anlayışına göre, insan aklı, felsefenin bütün dallarındaki sorunları çözebilecek bir yetenektedir. Ancak akıl, değişik felsefe dallarındaki konuları, değişik yaklaşımlarla ele almalı ve çözümlerini yaklaşımın elverdiği ölçüde ortaya koymalıdır. Bu durumda filozof, metafizikte, mesela Allah'ın varlığı ile ilgilenirken kullandığı yöntemi, fizikte hareket ve sebeplerini incelerken kullanmaz. Ancak bütün bu yöntemleri, aklın ilkeleri olarak inceleyen bağımsız bir çalışma dalı vardır ki, buna Aristo "Organon", yani bilimlerde alet olarak kullanılan "mantık" adını verir. Mantık, bilimlerde kullanılan bir alet olduğu için bilimlerin sınıflandırılmasına dahil edilmemiştir. Fakat Aristo'nun mantıktan, "yöntemi" kasdettiği anlaşılabilir. O halde Aristo ile felsefe, güçlü bir yönteme ulaşmış ve böylece sorunlar aşamasından disiplinleşme aşamasına geçmiştir. Felsefe adı ise, bütün bilimlere verilen genel bir ad olmaya başlamış ve zaman içerisinde bir takım felsefe bilgileri çoğaldıkça ondan koparak bağımsız bilimler halini almaya başlamışlardır. Felsefenin bizzat kendisi ise, uzun bir süre daha yine genel bütün bilimlere; veya bazan da sadece metafizik bilgilere, verilen bir ad olarak belirsizliğini sürdüregelmiştir.

Felsefeyi bu belirsizliğinden kurtarmaya çalışarak onun bağımsız bir bilim olarak devam etmesini elbetteki kendi felsefi görüşleri çerçevesinde savunan bazı filozoflar gelmiştir. Bunların en önemlileri, Hegel ve mantıkçı pozitivistlerdir. Hegel, felsefenin, diğer bilimler gibi bağımsız bir bilim dalı olduğunu savunmuş; ancak konusu ve yöntemi açısından onlardan farklı olacağını ortaya koymaya çalışmıştır. Diyebiliriz ki, felsefe Hegel'e göre, tam anlamında bir "sistem kurma bilimidir." Aslında ona göre, belli bir sistemi amaçlamayan hiç bir disiplin bilim olamaz.
1 | 2 | 3

  • Gizlilik Politikası ve Şartlar
  •   © 2007

    Back to TOP