EPİKTETOS’UN HAYATI, ESERLERİ ve FELSEFİ GÖRÜŞLERİ - 1
|
Enver DEMİRPOLAT
1-Hayatı: Milattan sonra 55 yılında Phrygia (Frigya)’da Hierapolis’te (Şimdiki Pamukkale yakınları) doğduğu rivayet edilen bir Yunan filozofudur. Çocukken Roma’da İmparator Neron’un azatlısı Epaphroditos’a satılmış bir köle idi. Asıl adı bilinmediği için Yunanca “satın alınmış adam -köle - uşak” anlamına gelen “Epiktetos” olarak adlandırılmıştır.
Epiktetos, Roma’da felsefe okuma imkânını bulmuş, kölelikten kurtulunca felsefe öğretmenliği yapmış, 90–94 yıllarında Roma imparatoru Domitianus bütün filozofları yurdundan kovunca, Nikopolis’e gitmiş orada Stoik felsefe ilkelerini öğretmeğe başlamıştır. Yokopolis’te yokluk içinde yaşamış ve burada ölmüştür.
2-Eserleri:
Hiçbir yazılı eser bırakmamış, fakat büyük bir etki yapmıştır. Kendisini seven birçok öğrencileri olmuş, bunlardan İzmitli Finvius Arrianus, Epiktetos’un öğrettiklerini “Düşünceler - Epiktetos Elkitabı” adıyla sonradan kitap halinde toplamış ve böylece felsefesi hakkında bilgi edinmek mümkün olmuştur. Gerçekte Epiktetos’un eseri sekiz kitaptan oluşmasına karşın günümüze kadar ancak dört kitabı ulaşmıştır.
Epiktetos’un, bu eseri daha çok ahlaki öğütlere ayrılmışbir söyleşi türündedir. Kinik okulu mensuplarının uyguladığı türde kurmaca bir muhatapla diyaloglar biçiminde, kendisini tutkuların kölesi olmaktan kurtarıp doğaya uygun biçimde yaşamakla yetinerek bilgece esenliğe ulaşmak için öğrencilere yöneltilen konuşma metodunu kullanmıştır.
3- Felsefi Görüşleri :
Epiktetos’un felsefesinin ana hatları kısaca şöyledir: Tanrı’ya güvenmek, vicdanın sesini dinlemek ve insanların kardeşçe yaşamaları esasına dayanmaktadır.
Kendisine, bilge kişi olarak Sokrates ile Diogenes’i örnek alan Epiktetos, temelde ahlak ile ilgilenmiş ve gerçek eğitimin, tümüyle bireye ait olan tek şeyin bireyin iradesi ya da amacı olduğunu kavramaktan başka bir şey olmadığını iddia etmiştir. Ona göre insan, iradeden bağımsız olan iyi ya da kötü hiçbir şey bulunmadığını öğrenmeli ve olayları öngörmeye veya yönlendirmeye kalkışmayıp sadece onları anlama çabası göstermelidir.
Epiktetos’a göre insana kendisinden başka birisi zarar vermez. Epiktetos’un mesajı yönetici sınıfa değil daha çok orta sınıfadır. O, insanı, Tanrı’dan başka insanlarıda içeren büyük bir sistemin üyesi olarak görmüştür. Ona göre insanlar akıllı yanlarıyla Tanrı’nın çocuklarıdırlar ve kendilerinde tanrısal öğeler taşırlar.
Epiktetos’un ahlak felsefesinin temelinde genel olarak şu iki kural dikkat çekmektedir:
a-İradenin dışında, iyi ya da kötü olan hiçbir şey bulunmadığını kabul etmemiz gerekir.
b-Olayları öngörüp yönlendirmeye çalışmak yerine, onları sadece bilgelikle kabul etmeliyiz.
a- Epiktetos’un Felsefe ve Filozof Anlayışı :
Epiktetos’a göre felsefe öğreniminde ilerlemek isteyen bir kişinin öncelikle şu kaygıları zihninden çıkarıp atması gerekir:
“İşlerime önem vermezsem az zaman sonra iflas ederim ve yiyip içecek bir şey bulamam. Kölemi cezalandırmazsam gittikçe edepsiz olur.” Ona göre, kaygıyla varlık ve bolluk içinde yaşamaktansa; korkuları ve sıkıntıları kovup, açlık içinde ölmek daha iyidir.
Epiktetos, yine felsefe öğreniminde ilerlemek için bilgiç geçinmekten sakınılmasını gerektiğini ileri sürer. Çünkü ona göre, bazı kimselerin gözünde önemli bir kişiymiş gibi görünmek, kişinin kendinden şüphe etmesini de beraberinde getirir. Kişinin hem kendine hem de dış eşyaya iradesini uydurması kolay değildir. Bunlardan birine bağlanmak ötekini itmek zorundadır.
Ona göre her birimizin gerçek efendisi istediğimizi bize veren ve istemediğimizi yolumuzdan uzaklaştırandır. Öyleyse özgür olmak isteyen her insan ne başkalarının elinde olan şeyleri istemeli, ne de onlardan kaçınmalıdır. Kişi bunu yapmazsa zorunlu olarak esirdir.
Bir kişinin filozof olmaya karar verdiğinde zor badirelerden geçmeye hazırlanması gerektiğini ifade eden Epiktetos, bu konuda şunları söylemektedir:
“Filozof mu olmak istiyorsun? Hemen alaya alınmaya hazırlan". Ve inan ki halk, “Bu adam bir gecede filozof oldu. Bu meydan okuyuş ona nereden geliyor?” diyecek. Sende sakın bu durum olmasın. Sana iyi ve güzelgörünen düşüncelere sımsıkı bağlan. Ve unutma ki dayanırsan önceleri seninle alay edenler bile ilerde sana imreneceklerdir. Oysaki alaylarına önem verirsen iki kat gülünç olursun.Birine yaranmak için dış eşyaya bağlanırsan bil ki değerinden düşmüşsündür. Bunun için her işte, her durumda filozof olmak sana yetsin. Filozof olduğunu göstermek istersen kendi kendine görünmeyi üstün tut. Bu sana yeter.”
Herkesin aynı karakter ve nitelikte olamayacağını savunan Epiktetos, filozof olmak için kişinin bazı isteklerinden vazgeçmesini salık vermektedir. Ona göre bu konuda takip edilmesi gereken yollar şunlardır:
“Öncelikle yapacağın işin niteliğini anlamağa çalış. Sonra bu yükü taşıyacak kadar güçlü olup olmadığını anlamak için kendi karakterini incele. Çünkü hepimiz aynı şey için doğmuş değiliz. Filozof mu olmak istiyorsun? Düşün ki bu yola girmekle, onlar gibi bütün zevklere veda edebilir misin? Geceleri uyanık kalıp, çalışmağa, ailenden ve dostlarından uzak kalmağa, bir esirin oyuncağı olmağa, kısacası her yerde geride durmağa razıolmak gerekir. Ya bedenine bağlıya da ruhuna bağlı şeylerle uğraşmalısın. Özetle ya iç dünyanın servetini ya da dış dünyanın zenginliğini elde etmeğe çalışmalısın. Ya bir filozofun karakterini ya da düpedüz bir adamın karakterini seçmelisin. Kendine sakın filozof deme. Kültürsüzlerin önünde derin ve önemli problemler açılırsa sus. Çünkü henüz sindirmediğin şeyi açıklamada senin için büyük tehlike vardır. Bir gün bir kimse çıkar da senin hiçbir şey bilmediğini ileri sürerse ve sen öfkelenmezsen o zaman filozof olmağa başladığını anla. Çünkü koyunlar ne kadar yem yemiş olduklarını çobanlarına gidip göstermezler, ama yedikleri yemi iyice sindirdikten sonra süt ve yün yaparlar. Sen de bilgisizlere özlü düşünceler sayıp dökme. İyice sindirmişsen bunlara davranışlarınla göster.”
Felsefe öğreniminde alınan mesafenin belirtilerini açıklayan Epiktetos, konu hakkında şu ifadeleri kullanmıştır:
“Felsefe öğreniminde bir adamın ilerlediğinin gerçek belirtileri, kimseyi yermez, övmez, kimseden sızlanmaz, kimseyi suçlandırmaz, güçlü bir kişi imiş ya da bir şeyler bilirmiş gibi kendisinden hiç söz açmaz. Elde etmek istediği şeyin eline geçmesine bir engel ya da herhangi bir şekilde güçlükler çıkarsa yalnız kendisini sorumlu sayar. Olur da bir kimse kendisini överse, onunla gizlice alay eder; eğer suçlandırılırsa haklı çıkmağa çalışmaz. Onun hiçbir şeye karşı taşkın ve coşkun hareketi yoktur.”
Felsefe öğrenen kişinin yaşantısında, bazı kesitler hakkında bölümler olduğunu savunan Epiktetos, bu bölümleri ve onların değerlendirilmesi hakkında şöyle demiştir:
“Felsefenin birinci ve en önemli bölümü kuralların uygulanmasını anlatan bölümdür. Örneğin: Kişi hiç yalan söylememelidir. İkinci bölümü, bunun ispatını gösterendir; neden yalan söylememeli? Üçüncüsü, ise ispatların delillerini vererek, bir ispatın ne olduğunu ve onun gerçekliğini ve kesinliğini gösteren bölümdür ki delil, sonuç, zıtlık, çelişme, gerçek, çürüklük gibi türlü terimleri anlatır ve açıklar. Üçüncü bölüm ikincisi için, ikincisi birincisi için zorunludur. Ama hepsi için zorunlu olan birinci bölümdür. Bizler, genellikle bu düzeni tersine çevirir ve hep üçüncüye önem veririz. Tüm çabamız ve incelemelerimiz üçüncüsü için; delil ve ispat için olur. Ve birinciyi; uygulamak olan bölümü unuturuz. Böylece gerekince yalan söylemekten çekinmeyiz. Buna karşılık yalan söylememek gerektiğini her zaman iyice ispata hazırız.”
Filozofun işinin bedenen çalışan kişiye göre daha zor olduğunu iddia eden Epiktetos, felsefenin başlangıcı ile ilgili olarak, “Felsefe; ne olursa olsun yapmağa zorlandığımız ödevlerde cılızlığımızı ve bilgisizliğimizi anlamak ile başlar. Gerçekten felsefeyi seviyorsak irademizi olaylara göre düzenleyelim ki çıkan işlerden ve çıkması gerekirken olmayan şeyler yüzünden hep mutlu kalalım” ifadelerini kullanmaktadır.
Sıradan eserleri okumakla filozof olunamayacağını söyleyen filozofumuz, bunun için insanların yaşantılarında kendilerini düzeltmelerinin gerektiğini belirtmiştir. Daha sonra aynı konuda muhatabına, “Bazı felsefe prensiplerini yuttun, hemen onları öğretmeğe kalkıyorsun. Önce onları sindir dostum ve senin temelli bir yerindeki değişikliği göster” şeklinde ifadeler kullanmıştır.
1-Hayatı: Milattan sonra 55 yılında Phrygia (Frigya)’da Hierapolis’te (Şimdiki Pamukkale yakınları) doğduğu rivayet edilen bir Yunan filozofudur. Çocukken Roma’da İmparator Neron’un azatlısı Epaphroditos’a satılmış bir köle idi. Asıl adı bilinmediği için Yunanca “satın alınmış adam -köle - uşak” anlamına gelen “Epiktetos” olarak adlandırılmıştır.
Epiktetos, Roma’da felsefe okuma imkânını bulmuş, kölelikten kurtulunca felsefe öğretmenliği yapmış, 90–94 yıllarında Roma imparatoru Domitianus bütün filozofları yurdundan kovunca, Nikopolis’e gitmiş orada Stoik felsefe ilkelerini öğretmeğe başlamıştır. Yokopolis’te yokluk içinde yaşamış ve burada ölmüştür.
2-Eserleri:
Hiçbir yazılı eser bırakmamış, fakat büyük bir etki yapmıştır. Kendisini seven birçok öğrencileri olmuş, bunlardan İzmitli Finvius Arrianus, Epiktetos’un öğrettiklerini “Düşünceler - Epiktetos Elkitabı” adıyla sonradan kitap halinde toplamış ve böylece felsefesi hakkında bilgi edinmek mümkün olmuştur. Gerçekte Epiktetos’un eseri sekiz kitaptan oluşmasına karşın günümüze kadar ancak dört kitabı ulaşmıştır.
Epiktetos’un, bu eseri daha çok ahlaki öğütlere ayrılmışbir söyleşi türündedir. Kinik okulu mensuplarının uyguladığı türde kurmaca bir muhatapla diyaloglar biçiminde, kendisini tutkuların kölesi olmaktan kurtarıp doğaya uygun biçimde yaşamakla yetinerek bilgece esenliğe ulaşmak için öğrencilere yöneltilen konuşma metodunu kullanmıştır.
3- Felsefi Görüşleri :
Epiktetos’un felsefesinin ana hatları kısaca şöyledir: Tanrı’ya güvenmek, vicdanın sesini dinlemek ve insanların kardeşçe yaşamaları esasına dayanmaktadır.
Kendisine, bilge kişi olarak Sokrates ile Diogenes’i örnek alan Epiktetos, temelde ahlak ile ilgilenmiş ve gerçek eğitimin, tümüyle bireye ait olan tek şeyin bireyin iradesi ya da amacı olduğunu kavramaktan başka bir şey olmadığını iddia etmiştir. Ona göre insan, iradeden bağımsız olan iyi ya da kötü hiçbir şey bulunmadığını öğrenmeli ve olayları öngörmeye veya yönlendirmeye kalkışmayıp sadece onları anlama çabası göstermelidir.
Epiktetos’a göre insana kendisinden başka birisi zarar vermez. Epiktetos’un mesajı yönetici sınıfa değil daha çok orta sınıfadır. O, insanı, Tanrı’dan başka insanlarıda içeren büyük bir sistemin üyesi olarak görmüştür. Ona göre insanlar akıllı yanlarıyla Tanrı’nın çocuklarıdırlar ve kendilerinde tanrısal öğeler taşırlar.
Epiktetos’un ahlak felsefesinin temelinde genel olarak şu iki kural dikkat çekmektedir:
a-İradenin dışında, iyi ya da kötü olan hiçbir şey bulunmadığını kabul etmemiz gerekir.
b-Olayları öngörüp yönlendirmeye çalışmak yerine, onları sadece bilgelikle kabul etmeliyiz.
a- Epiktetos’un Felsefe ve Filozof Anlayışı :
Epiktetos’a göre felsefe öğreniminde ilerlemek isteyen bir kişinin öncelikle şu kaygıları zihninden çıkarıp atması gerekir:
“İşlerime önem vermezsem az zaman sonra iflas ederim ve yiyip içecek bir şey bulamam. Kölemi cezalandırmazsam gittikçe edepsiz olur.” Ona göre, kaygıyla varlık ve bolluk içinde yaşamaktansa; korkuları ve sıkıntıları kovup, açlık içinde ölmek daha iyidir.
Epiktetos, yine felsefe öğreniminde ilerlemek için bilgiç geçinmekten sakınılmasını gerektiğini ileri sürer. Çünkü ona göre, bazı kimselerin gözünde önemli bir kişiymiş gibi görünmek, kişinin kendinden şüphe etmesini de beraberinde getirir. Kişinin hem kendine hem de dış eşyaya iradesini uydurması kolay değildir. Bunlardan birine bağlanmak ötekini itmek zorundadır.
Ona göre her birimizin gerçek efendisi istediğimizi bize veren ve istemediğimizi yolumuzdan uzaklaştırandır. Öyleyse özgür olmak isteyen her insan ne başkalarının elinde olan şeyleri istemeli, ne de onlardan kaçınmalıdır. Kişi bunu yapmazsa zorunlu olarak esirdir.
Bir kişinin filozof olmaya karar verdiğinde zor badirelerden geçmeye hazırlanması gerektiğini ifade eden Epiktetos, bu konuda şunları söylemektedir:
“Filozof mu olmak istiyorsun? Hemen alaya alınmaya hazırlan". Ve inan ki halk, “Bu adam bir gecede filozof oldu. Bu meydan okuyuş ona nereden geliyor?” diyecek. Sende sakın bu durum olmasın. Sana iyi ve güzelgörünen düşüncelere sımsıkı bağlan. Ve unutma ki dayanırsan önceleri seninle alay edenler bile ilerde sana imreneceklerdir. Oysaki alaylarına önem verirsen iki kat gülünç olursun.Birine yaranmak için dış eşyaya bağlanırsan bil ki değerinden düşmüşsündür. Bunun için her işte, her durumda filozof olmak sana yetsin. Filozof olduğunu göstermek istersen kendi kendine görünmeyi üstün tut. Bu sana yeter.”
Herkesin aynı karakter ve nitelikte olamayacağını savunan Epiktetos, filozof olmak için kişinin bazı isteklerinden vazgeçmesini salık vermektedir. Ona göre bu konuda takip edilmesi gereken yollar şunlardır:
“Öncelikle yapacağın işin niteliğini anlamağa çalış. Sonra bu yükü taşıyacak kadar güçlü olup olmadığını anlamak için kendi karakterini incele. Çünkü hepimiz aynı şey için doğmuş değiliz. Filozof mu olmak istiyorsun? Düşün ki bu yola girmekle, onlar gibi bütün zevklere veda edebilir misin? Geceleri uyanık kalıp, çalışmağa, ailenden ve dostlarından uzak kalmağa, bir esirin oyuncağı olmağa, kısacası her yerde geride durmağa razıolmak gerekir. Ya bedenine bağlıya da ruhuna bağlı şeylerle uğraşmalısın. Özetle ya iç dünyanın servetini ya da dış dünyanın zenginliğini elde etmeğe çalışmalısın. Ya bir filozofun karakterini ya da düpedüz bir adamın karakterini seçmelisin. Kendine sakın filozof deme. Kültürsüzlerin önünde derin ve önemli problemler açılırsa sus. Çünkü henüz sindirmediğin şeyi açıklamada senin için büyük tehlike vardır. Bir gün bir kimse çıkar da senin hiçbir şey bilmediğini ileri sürerse ve sen öfkelenmezsen o zaman filozof olmağa başladığını anla. Çünkü koyunlar ne kadar yem yemiş olduklarını çobanlarına gidip göstermezler, ama yedikleri yemi iyice sindirdikten sonra süt ve yün yaparlar. Sen de bilgisizlere özlü düşünceler sayıp dökme. İyice sindirmişsen bunlara davranışlarınla göster.”
Felsefe öğreniminde alınan mesafenin belirtilerini açıklayan Epiktetos, konu hakkında şu ifadeleri kullanmıştır:
“Felsefe öğreniminde bir adamın ilerlediğinin gerçek belirtileri, kimseyi yermez, övmez, kimseden sızlanmaz, kimseyi suçlandırmaz, güçlü bir kişi imiş ya da bir şeyler bilirmiş gibi kendisinden hiç söz açmaz. Elde etmek istediği şeyin eline geçmesine bir engel ya da herhangi bir şekilde güçlükler çıkarsa yalnız kendisini sorumlu sayar. Olur da bir kimse kendisini överse, onunla gizlice alay eder; eğer suçlandırılırsa haklı çıkmağa çalışmaz. Onun hiçbir şeye karşı taşkın ve coşkun hareketi yoktur.”
Felsefe öğrenen kişinin yaşantısında, bazı kesitler hakkında bölümler olduğunu savunan Epiktetos, bu bölümleri ve onların değerlendirilmesi hakkında şöyle demiştir:
“Felsefenin birinci ve en önemli bölümü kuralların uygulanmasını anlatan bölümdür. Örneğin: Kişi hiç yalan söylememelidir. İkinci bölümü, bunun ispatını gösterendir; neden yalan söylememeli? Üçüncüsü, ise ispatların delillerini vererek, bir ispatın ne olduğunu ve onun gerçekliğini ve kesinliğini gösteren bölümdür ki delil, sonuç, zıtlık, çelişme, gerçek, çürüklük gibi türlü terimleri anlatır ve açıklar. Üçüncü bölüm ikincisi için, ikincisi birincisi için zorunludur. Ama hepsi için zorunlu olan birinci bölümdür. Bizler, genellikle bu düzeni tersine çevirir ve hep üçüncüye önem veririz. Tüm çabamız ve incelemelerimiz üçüncüsü için; delil ve ispat için olur. Ve birinciyi; uygulamak olan bölümü unuturuz. Böylece gerekince yalan söylemekten çekinmeyiz. Buna karşılık yalan söylememek gerektiğini her zaman iyice ispata hazırız.”
Filozofun işinin bedenen çalışan kişiye göre daha zor olduğunu iddia eden Epiktetos, felsefenin başlangıcı ile ilgili olarak, “Felsefe; ne olursa olsun yapmağa zorlandığımız ödevlerde cılızlığımızı ve bilgisizliğimizi anlamak ile başlar. Gerçekten felsefeyi seviyorsak irademizi olaylara göre düzenleyelim ki çıkan işlerden ve çıkması gerekirken olmayan şeyler yüzünden hep mutlu kalalım” ifadelerini kullanmaktadır.
Sıradan eserleri okumakla filozof olunamayacağını söyleyen filozofumuz, bunun için insanların yaşantılarında kendilerini düzeltmelerinin gerektiğini belirtmiştir. Daha sonra aynı konuda muhatabına, “Bazı felsefe prensiplerini yuttun, hemen onları öğretmeğe kalkıyorsun. Önce onları sindir dostum ve senin temelli bir yerindeki değişikliği göster” şeklinde ifadeler kullanmıştır.
7 Yorumlar
Eğer hayran olmak biz filozoflara göre bir şey olsa idi; sanırım ben Epiktetos'a hayran olurdum. Filozof dedim kendim için; bilgiyi ve bilgeliği arayan (henüz bulmamış) insan manasında kullandım.
"İradenin dışında, iyi ya da kötü olan hiç bir şeyin bulunmadığını kabul etmemiz gerekir..!" diyen bir filozofa hayran olmamak, bırakalım filozofluğu, İNSANIM diyen hangi insanın elinden gelebilir, gönlünden geçebilir ki..?
Saygılar... Teşekkürler... m.a.a.
Harika...
gereksiz yerler var
Epiktetos ve daha niceleri.. Güzel insanın ve insanlığın vücut bulmuş hali.. Keşke bi beş dakika çay içip laflayabilseydik.
Bir insanın kendisine yaptığı kötülüğü kimse kimseye yapamaz HZ MUHAMMED. Ben kimseye iyilik ve kötülük yapmadım ,ne yaptınmsa bana. HZali.
Okudukça takdir ediyorum. Ancak diğer taraftan stoacı felsefenin bu usta filozofu gibi davranan birisi çok renksiz tatsız tuzsuz bir insan mı olur acaba?