Özgür irade üzerine Tanrı ve Fani'nin hayali diyalogu - 1
|
FANİ: İşte bu nedenle Yüce Tanrım, sana dua ediyorum, belki bu acı çeken zavallı yaratığına merhamet eder de özgür bir iradeye sahip olma günahımı affedersin!
TANRI: Sana verdiğim en büyük hediyeyi red mi ediyorsun?
FANİ: Benim üzerimde bu kadar zorlayıcı etkisi olan birşeyi nasıl hediye olarak adlandırabilirsin? Özgür bir iradem var, ama bu benim seçimim değil. Ben asla, özgür iradeye sahip olmayı özgür bir şekilde seçmedim. İstesem de istemesem de özgür bir iradeye sahip olmak zorundayım.
TANRI: Neden özgür bir iradeye sahip olmayı istemiyorsun?
FANİ: Çünkü özgür irade, ahlaki sorumluluklar anlamına geliyor ve ahlaki sorumluluklar da benim taşıyamayacağım kadar ağır!
TANRI: Ahlaki sorumlulukları neden bu kadar dayanılmaz buluyorsun?
FANİ: Neden mi? Dürüstçe söylemem gerekirse bunun nedenini açıklayamayacağım; bildiğim tekşey böyle olduğu.
TANRI: Pekala, bu durumda seni tüm ahlaki sorumluluklarından kurtarıyorum, ama yine de seni özgür iradenle bırakıyorum. Bu seni memnun eder mi?
FANİ: (Bir süre durakladıktan sonra): Hayır, korkarım ki etmez.
TANRI: İşte, tam düşündüğüm gibi! Öyleyse senin özgür irade kavramında karşı çıktığın şey yalnızca ahlaki sorumluluklar değil. Peki özgür iradede seni rahatsız eden başka ne var?
FANİ: Özgür iradeye sahip olunca günaha girebilirim ve günahkar olmak istemiyorum!
TANRI: Eğer günahkar olmak istemiyorsan neden olasın?
FANİ: Yüce Tanrım! Neden günaha girdiğimi bilmiyorum, yalnızca günaha giriyorum! Şeytan beni günaha teşvik ediyor ve ne kadar çabalarsam çabalayım buna karşı direnemiyorum.
TANRI: Eğer ona karşı gerçekten dayanamadığın doğruysa, o halde kendi özgür iradenle günaha girmiyorsun ve bu nedenle de (en azından bana göre) günaha girmiş olmuyorsun.
FANİ: Hayır, hayır! Ben yalnızca, eğer daha fazla çabalarsam günaha girmekten uzak durabileceğimi hissediyorum. İradenin sınırsız olduğunu biliyorum. Eğer insan tüm kalbiyle günaha girmemek için iradesini kullanırsa, o zaman günaha girmez.
TANRI: Peki günaha girmemek için elinden geldiğince çabalıyor musun?
FANİ: Dürüst olmam gerekirse bilmiyorum! Bazen elimden geldiğince çabaladığımı hissediyorum, ama geçmişe baktığımda belki de elimden geldiğince çabalayamamış olmaktan endişeleniyorum.
TANRI: O zaman başka sözcüklerle ifade edersek, günaha girip girmediğini bilmiyorsun. O zaman hiç günaha girmemiş olma olasılığın da var!
FANİ: Tabii ki böyle bir olasılık var, ama belki de günaha girdim ve bu düşünce de beni korkutuyor!
TANRI: Neden günaha girmiş olabileceğin düşüncesi seni korkutuyor.
FANİ: Nedenini bilmiyorum. Bir nedeni, ölümden sonra böyle bir şey için korkunç bir ceza vereceğinin söylenmesi.
TANRI: Hay allah, demek ki seni rahatsız eden şey bu! O halde neden önceden bunu söylemek yerine konuyla ilgili olmayan özgür irade ve sorumluluk gibi şeylerden bahsediyorsun? Neden basit bir şekilde benden, seni günahların için cezalandırmamamı istemiyorsun?
FANİ: Böyle bir isteği kabul etmeyeceğini bilecek kadar gerçekçiyim.
TANRI: Hangi istekleri kabul edeceğimi bilecek kadar gerçekçi olduğunu düşünüyorsun öyle mi? Pekala şimdi sana ne yapacağımı söyleyeceğim. Seni günahlarından tümüyle muaf tutuyorum ve sana, seni asla günahların nedeniyle cezalandırmayacağıma dair kutsal onurum adına söz veriyorum. Anlaştık mı?
FANİ (Büyük bir korkuyla): Hayır, hayır, ne olur bunu yapma
TANRI: Neden? Benim kutsal sözüme güvenmiyor musun?
FANİ: Tabii ki güveniyorum. Ama anlamıyor musun, günaha girmek istemiyorum! Günaha girmekten nefret ediyorum. Bu, günaha verilecek herhangi bir cezadan tümüyle farklı birşey.
TANRI: Bu durumda senin için daha iyi birşey yapacağım. Günaha girme nefretini senin içinden atacağım. İşte sihirli hap! Yalnızca bunu yutman yeterli, böylece günaha girme nefretini yitireceksin. Zevkle ve neşeyle günaha gireceksin, hiçbir pişmanlık, hiçbir nefret duymayacaksın ve gene de ne benim tarafımdan, ne kendin ya da herhangi birşey tarafından cezalandırılmayacaksın. Sonsuza dek neşe dolu olacaksın. İşte hap burada
FANİ: Hayır, hayır!
TANRI: Mantıksız davranmıyor musun? Senin için en son engel olan günaha karşı duyduğun nefreti bile ortadan kaldırıyorum.
FANİ: Gene de bu hapı yutmayacağım
TANRI: Neden?
FANİ: Bu hapın, benim gelecekte günaha karşı duyacağım nefreti ortadan kaldıracağını biliyorum, ama şu anki nefretim beni bu hapı yutmaktan alıkoyacak kadar güçlü.
TANRI: Sana bu hapı içmeni buyuruyorum.
FANİ: Reddediyorum!
TANRI: Ne? Kendi özgür iradenle mi reddediyorsun?
FANİ: Evet!
TANRI: Yani özgür iraden oldukça kullanışlı bir hale geliyor öyle değil mi?
FANİ: Anlayamıyorum.
TANRI: Böyle korkunç bir teklifi reddedecek özgür bir iradeye sahip olduğuna memnun değil misin? Bunu isteyip istemediğine aldırmadan eğer seni bu hapı yutmaya zorlasam bundan hoşlanır mısm?
FANİ: Hayır! Ne olur bunu yapma.
TANRI: Tabii ki yapmayacağım; sadece bir noktayı anlamanı sağlamaya çalışıyorum. Pekala, bunu sana başka bir şekilde anlatayım. Seni bu hapı yutmaya zorlamak yerine özgür iradenin ortadan kaldırılması için ettiğin duayı kabul ettiğimi düşün; o zaman artık özgür iraden olmadığında bu hapı yutacaksın.
TANRI: Sana verdiğim en büyük hediyeyi red mi ediyorsun?
FANİ: Benim üzerimde bu kadar zorlayıcı etkisi olan birşeyi nasıl hediye olarak adlandırabilirsin? Özgür bir iradem var, ama bu benim seçimim değil. Ben asla, özgür iradeye sahip olmayı özgür bir şekilde seçmedim. İstesem de istemesem de özgür bir iradeye sahip olmak zorundayım.
TANRI: Neden özgür bir iradeye sahip olmayı istemiyorsun?
FANİ: Çünkü özgür irade, ahlaki sorumluluklar anlamına geliyor ve ahlaki sorumluluklar da benim taşıyamayacağım kadar ağır!
TANRI: Ahlaki sorumlulukları neden bu kadar dayanılmaz buluyorsun?
FANİ: Neden mi? Dürüstçe söylemem gerekirse bunun nedenini açıklayamayacağım; bildiğim tekşey böyle olduğu.
TANRI: Pekala, bu durumda seni tüm ahlaki sorumluluklarından kurtarıyorum, ama yine de seni özgür iradenle bırakıyorum. Bu seni memnun eder mi?
FANİ: (Bir süre durakladıktan sonra): Hayır, korkarım ki etmez.
TANRI: İşte, tam düşündüğüm gibi! Öyleyse senin özgür irade kavramında karşı çıktığın şey yalnızca ahlaki sorumluluklar değil. Peki özgür iradede seni rahatsız eden başka ne var?
FANİ: Özgür iradeye sahip olunca günaha girebilirim ve günahkar olmak istemiyorum!
TANRI: Eğer günahkar olmak istemiyorsan neden olasın?
FANİ: Yüce Tanrım! Neden günaha girdiğimi bilmiyorum, yalnızca günaha giriyorum! Şeytan beni günaha teşvik ediyor ve ne kadar çabalarsam çabalayım buna karşı direnemiyorum.
TANRI: Eğer ona karşı gerçekten dayanamadığın doğruysa, o halde kendi özgür iradenle günaha girmiyorsun ve bu nedenle de (en azından bana göre) günaha girmiş olmuyorsun.
FANİ: Hayır, hayır! Ben yalnızca, eğer daha fazla çabalarsam günaha girmekten uzak durabileceğimi hissediyorum. İradenin sınırsız olduğunu biliyorum. Eğer insan tüm kalbiyle günaha girmemek için iradesini kullanırsa, o zaman günaha girmez.
TANRI: Peki günaha girmemek için elinden geldiğince çabalıyor musun?
FANİ: Dürüst olmam gerekirse bilmiyorum! Bazen elimden geldiğince çabaladığımı hissediyorum, ama geçmişe baktığımda belki de elimden geldiğince çabalayamamış olmaktan endişeleniyorum.
TANRI: O zaman başka sözcüklerle ifade edersek, günaha girip girmediğini bilmiyorsun. O zaman hiç günaha girmemiş olma olasılığın da var!
FANİ: Tabii ki böyle bir olasılık var, ama belki de günaha girdim ve bu düşünce de beni korkutuyor!
TANRI: Neden günaha girmiş olabileceğin düşüncesi seni korkutuyor.
FANİ: Nedenini bilmiyorum. Bir nedeni, ölümden sonra böyle bir şey için korkunç bir ceza vereceğinin söylenmesi.
TANRI: Hay allah, demek ki seni rahatsız eden şey bu! O halde neden önceden bunu söylemek yerine konuyla ilgili olmayan özgür irade ve sorumluluk gibi şeylerden bahsediyorsun? Neden basit bir şekilde benden, seni günahların için cezalandırmamamı istemiyorsun?
FANİ: Böyle bir isteği kabul etmeyeceğini bilecek kadar gerçekçiyim.
TANRI: Hangi istekleri kabul edeceğimi bilecek kadar gerçekçi olduğunu düşünüyorsun öyle mi? Pekala şimdi sana ne yapacağımı söyleyeceğim. Seni günahlarından tümüyle muaf tutuyorum ve sana, seni asla günahların nedeniyle cezalandırmayacağıma dair kutsal onurum adına söz veriyorum. Anlaştık mı?
FANİ (Büyük bir korkuyla): Hayır, hayır, ne olur bunu yapma
TANRI: Neden? Benim kutsal sözüme güvenmiyor musun?
FANİ: Tabii ki güveniyorum. Ama anlamıyor musun, günaha girmek istemiyorum! Günaha girmekten nefret ediyorum. Bu, günaha verilecek herhangi bir cezadan tümüyle farklı birşey.
TANRI: Bu durumda senin için daha iyi birşey yapacağım. Günaha girme nefretini senin içinden atacağım. İşte sihirli hap! Yalnızca bunu yutman yeterli, böylece günaha girme nefretini yitireceksin. Zevkle ve neşeyle günaha gireceksin, hiçbir pişmanlık, hiçbir nefret duymayacaksın ve gene de ne benim tarafımdan, ne kendin ya da herhangi birşey tarafından cezalandırılmayacaksın. Sonsuza dek neşe dolu olacaksın. İşte hap burada
FANİ: Hayır, hayır!
TANRI: Mantıksız davranmıyor musun? Senin için en son engel olan günaha karşı duyduğun nefreti bile ortadan kaldırıyorum.
FANİ: Gene de bu hapı yutmayacağım
TANRI: Neden?
FANİ: Bu hapın, benim gelecekte günaha karşı duyacağım nefreti ortadan kaldıracağını biliyorum, ama şu anki nefretim beni bu hapı yutmaktan alıkoyacak kadar güçlü.
TANRI: Sana bu hapı içmeni buyuruyorum.
FANİ: Reddediyorum!
TANRI: Ne? Kendi özgür iradenle mi reddediyorsun?
FANİ: Evet!
TANRI: Yani özgür iraden oldukça kullanışlı bir hale geliyor öyle değil mi?
FANİ: Anlayamıyorum.
TANRI: Böyle korkunç bir teklifi reddedecek özgür bir iradeye sahip olduğuna memnun değil misin? Bunu isteyip istemediğine aldırmadan eğer seni bu hapı yutmaya zorlasam bundan hoşlanır mısm?
FANİ: Hayır! Ne olur bunu yapma.
TANRI: Tabii ki yapmayacağım; sadece bir noktayı anlamanı sağlamaya çalışıyorum. Pekala, bunu sana başka bir şekilde anlatayım. Seni bu hapı yutmaya zorlamak yerine özgür iradenin ortadan kaldırılması için ettiğin duayı kabul ettiğimi düşün; o zaman artık özgür iraden olmadığında bu hapı yutacaksın.