Bir Hegel'e giriş yazısı - 1
|
Georg Wilhelm Friedrich Hegel (1770-1831)
19.yüzyılda Almanya’da gelişen ve Alman İdealizmi adıyla anılan felsefe çığırının önde gelen temsilcilerindendir. Alman İdealizminin diğer temsilcileri Fichte, Schelling, Schleiermacher arasından Hegel, yöntem ve içerik bakımından onlardan ayrılır ve ‘diyalektik’ yönteme kazandırdığı içerikle önem kazanır. Hegel'in temel eserleri: Phanomenologie des Geistes (Tinin Fenomenolojisi), Wissenschaft der Logik (Tinin Fenomenolojisi), Wissenschaft der Logik (Mantık Bilimi), Enzyklopadie der Philosophischen Wissenschaften im Grundrisse (Felsefi Bilimler Ansiklopedisi), Grundlinien der Philosophie des Rechts (Felsefi Bilimler Ansiklopedisi), Grundlinien der Philosophie des Rechts (Hukuk Felsefesinin İlkeleri).
Diyalektik sözcüğü Grekçe’de ‘konuşmak’, ‘görüşmek’, ‘tartışmak’ anlamındaki ‘Dialegein’ den türeyen ‘Dialektike’den gelmektedir.Antik Çağ’da diyalektik terimi:soru ve cevap yoluyla münazara yapmak, kavramları sınıflandırma ve şeyleri türlere ayırma sanatı olarak ifade edilmekteydi. Elea Okulu’nun ustası Zenon’a ilk diyalektikçi olarak bakılmaktadır. Zenon nesnel diyalektiğin olağanüstü temsilcisi olarak değerlendirilir. Zenon’dan sonra Herakleitos, Platon ve Aristotales diyalektik yöntemi farklı biçimlerde kullanmışlardır. Modern çağda ise Kant, Hegel ve son şeklini veren Marx diyalektik yöntemi kullanan filozoflar olmuşlardır. Diyalektik düşüncenin idealist yorumcusu Hegel’e göre: “Diyalaktik yalnızca bir akıl yürütme tarzı değildir. Doğada ve tarihte kendini gösteren İde’nin, Tin’in (Geist’ın-Zihnin) değişmesini ve gelişmesini dile getiren temel yasadır.” Hegel için diyalektik süreç temel olandır ve gelişimin kendisidir. Hegel Platon idealizmini yeniden yorumlayarak, bu yorumlayışı Hıristiyan düşüncesiyle birleştirerek ulaştığı yeni felsefe (Hegel İdealizmi) sistem düşüncesine dayalı olarak ortaya konan son Batı felsefesidir. Hegel İdealizmine göre gerçeklik ancak ve ancak kendi kendisini belirleyen aklın ışığında yorumlandığı zaman anlaşılabilir ve akıl dünyayı yalnızca kendisi anladığı zaman anlayabilir. Metafiziğin problemlerini çözecek olan disiplin bilgi kuramıdır. Gerçeklik bir evrim (diyalektik) sonucu elde edilir.
HEGEL’İN FELSEFESİ ve DİYALEKTİK YÖNTEMİ:
Hegel’in ilk çalışmaları Hıristiyanlık ve Yahudilik ile ilgilidir. Zamanla düşüncesini geliştirdi; varoluşu düşünce temeline dayanarak açıklayan idealist felsefenin temsilcisi durumuna geldi. Tarihin ve düşüncenin gelişiminin, varlıkların birbiriyle karşılıklı etkileşimi anlamına gelen diyalektik süreç içinde geliştiğini savundu. Hegel bu sürece “diyalektik yürüyüş” adını verir. Diyalektik yürüyüş biri olumlu, biri olumsuz iki kavramın çatışmasından olumlu bir kavramın elde edilme sürecidir. Bu Hegel’in tez-antitez-sentezden oluşan üçlü basamaklandırmasıdır. Hegel bu sürece şu örneği verir: ‘Düşünce’ bir tez olarak alınırsa, henüz gerçekleşmemiş bir olanaktır. Kendini gerçekleştirmesi için kendi dışında ikinci bir alan olmalıdır. Bu ikinci alan doğadır. Doğa aynı zamanda düşünce kavramının antitezidir. Bu iki zıt kavramın çatışmasından kültür ürünleri doğar. Bu da sentezdir. Hegel’e göre diyalektik yürüyüş sürecinin en üst basamağında Mutlak Tin ya da Zihin (Geist) vardır. Üç basamak Mutlak Tin’in kendini belli bir amaca göre ortaya çıkarmasıdır. Buna bir anlamda Mutlak Tin’in özgürleşme süreci denebilir.
Hegel'e göre, insan, bilgide kendisinin dışında olan, kendisinin yaratmadığı ve insandan bağımsız olan bir dünyayı tecrübe etmektedir. Bu doğal dünya bütünüyle zihnin eseridir, fakat biz insanların zihinlerinin eseri değildir; bilgimizin nesneleri bizim zihinlerimiz tarafından yaratılmamıştır. Bundan Hegel'e göre, şu sonuç çıkar: Bu dünya, bu dünyayı meydana getiren ve bilgimizin konusu olan nesneler, sonlu bireyin, insanın zihninden başka bir zihnin eseri olmalıdır. Bilginin nesneleri ve dolayısıyla bütün bir evren mutlak bir öznenin, mutlak bir Zihin, Akıl ya da Tinin ürünüdür. Hegel'in Tin, Geist, İde, Mutlak, Mutlak Zihin adını verdiği bu tinsel varlık, tüm bireysel, sonlu insan ruhlarının dışındaki nesnel bir varlık olup, Tanrı'dan başka bir şey değildir. Hegel, Mutlak Zihnin, Geist'in özüne, insan aklı tarafından nüfuz edildiğine inanır, çünkü Mutlak Zihin, insan aklının işleyişinde olduğu kadar, doğada da açığa çıkar.
Yani, Geist kendisini Hegel'e göre, doğada ve insan aklında ifade eder. Ona göre, gerçekliğin tümü yalnızca bir İde, Mutlak ya da Nesnel Akıl, bir Mutlak Tin aracılığıyla anlaşılabilir. Bu Mutlak Akıl, dünya tarihi boyunca bir evrim süreci içinde olmuştur. Mutlak Akıl aşkın, kendi kendisine yeten, kendi kendisinin mutlak olarak bilincinde olan, tam olarak bağımsız bir varlık olmaya çalışmaktadır. Söz konusu evrim süreci, mutlak Aklın tam olarak rasyonel ve anlaşılır bir varlık haline gelme çabasıdır.
19. yüzyılın en önemli filozoflarından Hegel, felsefe tarihinin son sistemli felsefesini ortaya koymuştur. Ernst Bloch’da Hegel felsefesini ,’sistemin iktidarı olarak’ ifade etmektedir. Herbert Marcuse’un deyimiyle ‘Batı felsefesinin akımı Hegel’den sonra tükenir.’ Batı felsefesi içinde Hegel’den sonra hiçbir filozof, sistemli bir bütün oluşturamamıştır denilebilir. Hegel felsefesi , Marcuse’un ifade ettiği gibi Batı Felsefe Tarihi’nde önemli bir felsefe mihengidir. Hegel felsefesinin sistemli olmasını sağlayan en önemli etken, kullandığı diyalektik metodudur.
Hegel diyalektik yöntemini Alman idealizmi içinde oluşturmayı başarmıştır. Hegel’in felsefesi Alman idealizminin en yüksek noktasını ifade etmektedir. ‘Hegel’in felsefesi din ile uzlaşma ve gerginlik arasında gelişmekte, aydınlanma ve doğa bilimi içinde her şeyi açıklamakta ve anlamakta; böylece, felsefesi birdenbire Kant kadar büyük bir felsefeyle yan yana durmaktadır.’ Aydınlanma çağı filozofu Hegel için diyalektik süreç, karşıtların savaşımını ve de birliğini sağlamaktadır. Karşıtların bu birliği ve uzlaşımı, oluş sürecini de beraberinde getirmektedir. Hegel felsefesini sistemli hale getiren de , bu süreç (diyalektik) ve bütünlüktür.,
Hegel’in Diyalektik yöntemi Eski Yunan’daki karşılıklı konuşma sanatından (diyalog), daha sonra insandaki ve insani süreçteki gelişimi inceleyen anlamından apayrı bir yapıdadır.Hegel diyalektik yöntemi kendi felsefi sistemine uygulamıştır. Hegel’e göre gerçek felsefe yöntemi, diyalektik yöntemdir.
19.yüzyılda Almanya’da gelişen ve Alman İdealizmi adıyla anılan felsefe çığırının önde gelen temsilcilerindendir. Alman İdealizminin diğer temsilcileri Fichte, Schelling, Schleiermacher arasından Hegel, yöntem ve içerik bakımından onlardan ayrılır ve ‘diyalektik’ yönteme kazandırdığı içerikle önem kazanır. Hegel'in temel eserleri: Phanomenologie des Geistes (Tinin Fenomenolojisi), Wissenschaft der Logik (Tinin Fenomenolojisi), Wissenschaft der Logik (Mantık Bilimi), Enzyklopadie der Philosophischen Wissenschaften im Grundrisse (Felsefi Bilimler Ansiklopedisi), Grundlinien der Philosophie des Rechts (Felsefi Bilimler Ansiklopedisi), Grundlinien der Philosophie des Rechts (Hukuk Felsefesinin İlkeleri).
Diyalektik sözcüğü Grekçe’de ‘konuşmak’, ‘görüşmek’, ‘tartışmak’ anlamındaki ‘Dialegein’ den türeyen ‘Dialektike’den gelmektedir.Antik Çağ’da diyalektik terimi:soru ve cevap yoluyla münazara yapmak, kavramları sınıflandırma ve şeyleri türlere ayırma sanatı olarak ifade edilmekteydi. Elea Okulu’nun ustası Zenon’a ilk diyalektikçi olarak bakılmaktadır. Zenon nesnel diyalektiğin olağanüstü temsilcisi olarak değerlendirilir. Zenon’dan sonra Herakleitos, Platon ve Aristotales diyalektik yöntemi farklı biçimlerde kullanmışlardır. Modern çağda ise Kant, Hegel ve son şeklini veren Marx diyalektik yöntemi kullanan filozoflar olmuşlardır. Diyalektik düşüncenin idealist yorumcusu Hegel’e göre: “Diyalaktik yalnızca bir akıl yürütme tarzı değildir. Doğada ve tarihte kendini gösteren İde’nin, Tin’in (Geist’ın-Zihnin) değişmesini ve gelişmesini dile getiren temel yasadır.” Hegel için diyalektik süreç temel olandır ve gelişimin kendisidir. Hegel Platon idealizmini yeniden yorumlayarak, bu yorumlayışı Hıristiyan düşüncesiyle birleştirerek ulaştığı yeni felsefe (Hegel İdealizmi) sistem düşüncesine dayalı olarak ortaya konan son Batı felsefesidir. Hegel İdealizmine göre gerçeklik ancak ve ancak kendi kendisini belirleyen aklın ışığında yorumlandığı zaman anlaşılabilir ve akıl dünyayı yalnızca kendisi anladığı zaman anlayabilir. Metafiziğin problemlerini çözecek olan disiplin bilgi kuramıdır. Gerçeklik bir evrim (diyalektik) sonucu elde edilir.
HEGEL’İN FELSEFESİ ve DİYALEKTİK YÖNTEMİ:
Hegel’in ilk çalışmaları Hıristiyanlık ve Yahudilik ile ilgilidir. Zamanla düşüncesini geliştirdi; varoluşu düşünce temeline dayanarak açıklayan idealist felsefenin temsilcisi durumuna geldi. Tarihin ve düşüncenin gelişiminin, varlıkların birbiriyle karşılıklı etkileşimi anlamına gelen diyalektik süreç içinde geliştiğini savundu. Hegel bu sürece “diyalektik yürüyüş” adını verir. Diyalektik yürüyüş biri olumlu, biri olumsuz iki kavramın çatışmasından olumlu bir kavramın elde edilme sürecidir. Bu Hegel’in tez-antitez-sentezden oluşan üçlü basamaklandırmasıdır. Hegel bu sürece şu örneği verir: ‘Düşünce’ bir tez olarak alınırsa, henüz gerçekleşmemiş bir olanaktır. Kendini gerçekleştirmesi için kendi dışında ikinci bir alan olmalıdır. Bu ikinci alan doğadır. Doğa aynı zamanda düşünce kavramının antitezidir. Bu iki zıt kavramın çatışmasından kültür ürünleri doğar. Bu da sentezdir. Hegel’e göre diyalektik yürüyüş sürecinin en üst basamağında Mutlak Tin ya da Zihin (Geist) vardır. Üç basamak Mutlak Tin’in kendini belli bir amaca göre ortaya çıkarmasıdır. Buna bir anlamda Mutlak Tin’in özgürleşme süreci denebilir.
Hegel'e göre, insan, bilgide kendisinin dışında olan, kendisinin yaratmadığı ve insandan bağımsız olan bir dünyayı tecrübe etmektedir. Bu doğal dünya bütünüyle zihnin eseridir, fakat biz insanların zihinlerinin eseri değildir; bilgimizin nesneleri bizim zihinlerimiz tarafından yaratılmamıştır. Bundan Hegel'e göre, şu sonuç çıkar: Bu dünya, bu dünyayı meydana getiren ve bilgimizin konusu olan nesneler, sonlu bireyin, insanın zihninden başka bir zihnin eseri olmalıdır. Bilginin nesneleri ve dolayısıyla bütün bir evren mutlak bir öznenin, mutlak bir Zihin, Akıl ya da Tinin ürünüdür. Hegel'in Tin, Geist, İde, Mutlak, Mutlak Zihin adını verdiği bu tinsel varlık, tüm bireysel, sonlu insan ruhlarının dışındaki nesnel bir varlık olup, Tanrı'dan başka bir şey değildir. Hegel, Mutlak Zihnin, Geist'in özüne, insan aklı tarafından nüfuz edildiğine inanır, çünkü Mutlak Zihin, insan aklının işleyişinde olduğu kadar, doğada da açığa çıkar.
Yani, Geist kendisini Hegel'e göre, doğada ve insan aklında ifade eder. Ona göre, gerçekliğin tümü yalnızca bir İde, Mutlak ya da Nesnel Akıl, bir Mutlak Tin aracılığıyla anlaşılabilir. Bu Mutlak Akıl, dünya tarihi boyunca bir evrim süreci içinde olmuştur. Mutlak Akıl aşkın, kendi kendisine yeten, kendi kendisinin mutlak olarak bilincinde olan, tam olarak bağımsız bir varlık olmaya çalışmaktadır. Söz konusu evrim süreci, mutlak Aklın tam olarak rasyonel ve anlaşılır bir varlık haline gelme çabasıdır.
19. yüzyılın en önemli filozoflarından Hegel, felsefe tarihinin son sistemli felsefesini ortaya koymuştur. Ernst Bloch’da Hegel felsefesini ,’sistemin iktidarı olarak’ ifade etmektedir. Herbert Marcuse’un deyimiyle ‘Batı felsefesinin akımı Hegel’den sonra tükenir.’ Batı felsefesi içinde Hegel’den sonra hiçbir filozof, sistemli bir bütün oluşturamamıştır denilebilir. Hegel felsefesi , Marcuse’un ifade ettiği gibi Batı Felsefe Tarihi’nde önemli bir felsefe mihengidir. Hegel felsefesinin sistemli olmasını sağlayan en önemli etken, kullandığı diyalektik metodudur.
Hegel diyalektik yöntemini Alman idealizmi içinde oluşturmayı başarmıştır. Hegel’in felsefesi Alman idealizminin en yüksek noktasını ifade etmektedir. ‘Hegel’in felsefesi din ile uzlaşma ve gerginlik arasında gelişmekte, aydınlanma ve doğa bilimi içinde her şeyi açıklamakta ve anlamakta; böylece, felsefesi birdenbire Kant kadar büyük bir felsefeyle yan yana durmaktadır.’ Aydınlanma çağı filozofu Hegel için diyalektik süreç, karşıtların savaşımını ve de birliğini sağlamaktadır. Karşıtların bu birliği ve uzlaşımı, oluş sürecini de beraberinde getirmektedir. Hegel felsefesini sistemli hale getiren de , bu süreç (diyalektik) ve bütünlüktür.,
Hegel’in Diyalektik yöntemi Eski Yunan’daki karşılıklı konuşma sanatından (diyalog), daha sonra insandaki ve insani süreçteki gelişimi inceleyen anlamından apayrı bir yapıdadır.Hegel diyalektik yöntemi kendi felsefi sistemine uygulamıştır. Hegel’e göre gerçek felsefe yöntemi, diyalektik yöntemdir.