İSLAM MANTIK KÜLLİYATININ TEŞEKKÜLÜ - 4
|
Mütekaddimin(eskiler) adını alan Gazzali'den önceki kelamcıların, mantık'ı benimsemedikleri gibi tşnkit etmek için kitaplar dahi yazdıkları belirtilir. Bu kelamcıların başında Ebu Bekir Bakillani ve İbnu'n- Nevbahti zikredilir. Mantıkçı Tahir Yaren'e göre mütekaddiminin gerçekten mantığa karşı olduğu doğru değildir; bu fikir aslında önceki kelamcılar ile sonraki kelamcıların farklı metotlar izlediklerini göstermek için ortaya atılmış bir iddiadır. Bu farklılığı kabul edenlere göre öncekiler ile sonrakiler arasında şu üç temel farklılık vardır:
1- Sonrakiler (müteahhirin) Mantık İlmini Benimser,
2- Delilin batıl olmasından o delille ispatı istenen şeyin de batıl olacağı görüşünü reddeder,
3- Felsefi konuları kelam konuları arasına dahil ederler. Mütekaddimin ise bu görüşlere karşı gibi gösterilir.
Bazılarına göre, Gazzali'den sonra gelen "Müteahhirin"alimleri, daha önceki mantık düzeninde bazı değişiklikler yapmış iken, Öner'e göre ise İbn Sina'dan sonra yetişen mantıkçılar yazdıkları mantık kitaplarında bu değişiklikleri yapmışlardır. Yapılan bu değişikliklere gelince, Tanım bahsinin Burhan kısmından çıkarılarak beş tümele ilave edildiğini; Kategoriler konusunun mantık konuları arasından çıkarıldığını; bunun yanında Önermeler konusuna delalet ve aks konusunun sokulduğunu; daha sonra da kıyas konusunda genel olarak sonuç veren kıyas şekilleri ile ilgilenilerek, kıyasın maddelerinin (Beş sanat: Burhan, cedel, hitabet, şiir ve safsata) ihmal edildiğini görürüz. Hatta bundan da öte mantık kitaplarının başına mukaddime ilave etme geleneği de oluşturulmuştur. Bu mukaddimede mantık, ilimler için bir alet olarak değil de, asıl bir fen olarak kabul edilmiştir. Bunu ilk yapan kişi (VI. Yüzyıl) Fahruddin er-Razi'dir. Sonra onu 7. Asırda Efdalu'd-Din el-Hunci takip etti; onun mantık kitabının adı "Keşf'ul-Esrar"dır. Bu surette pek çok kitaplar, şerhler, haşiyeler yazıldı. Sonuçta "Mütekaddimin"mantıkçılarının eserleri ve onların metotları göz ardı edilmeğe başlandı. Bu kitapların pek çok faydası ve onlarda pek çok önemli konular olmasına rağmen, sanki hiç yokmuş gibi davranıldı.
Zernuci(öl. 1202)nin mantık kitabı, Havinci(öl.l248)nin muhtasar mantığı, Ebheri'nin (öl.l264) "İsagoji"si, Urmevi(öI.1283)nin "Metali'ul-Envar"ı ve Katibi(öl.l252)nin "Şemsiyye" adlı eserleri gibi mantık kitapları ise hep İbn Sina mantığına dayanırlar. XII. Asır mantıkçılarından Endülüste yetişmiş ve büyük îslam filozoflarından biri olan îbn Rüşd(l 126-1198)ü görüyoruz: "Kitabu'l-Külliyat", "Kitabu'z-Zaruri Fi'l- Mantık (Organon'un bütün kitaplarıyla, Porphyrios'un "İsagoji" sinin kısaltmasıdır.), "Telhis'u Kitab'ıl-Kıyas", "Makale Fi'l-Kıyas", "el-Mesaili'l-Mühimme ala Kitab'il-Burhan", "Şerhu Kitab'il- Kıyas bi Ciheti'n-Nazari Ebi Nasr Fi Kitabihi Fi Sınaati'l-Mantık ve bi Cihet'i Aristotales" adlı mantık kitaplarını yazdığı bilinmektedir.
Bir diğer XII. Asır îslam mantıkçısı Fahreddin er-Razi dir. Yunan mantığını İslam aleminde artık kilise haline getirmiştir. "Kitab'ul-Mübeyyin Fi'l-Mantık" ve "el- Muhassa" adlı kitapları bilinmektedir. XII. Asrın en önemli mantıkçısı Şemseddin es-Semerkandi(öl.l204) de "Kıstas'ul-Efkar Fi Tahkik'il-Esrar" adlı mantık kitabını yazmıştır. Eserleri çok okunmuş bir mantıkçıdır.
Ayrıca kendisi yazdığı bu eseri "Şerhu'l-Kıstas" adıyla oldukça geniş bir şekilde şerhetmiştir. Biz yazma olan her iki kitabı da gördük.. Özellikle "Şerh'ul-Kıstas"ta modalité konusunu enine boyuna fevkalade bir şekilde incelemiştir. Hatta şerh olan kitap, modal önermeler konusundan başlamaktadır. Bu nedenle biz "Şerhu'l-Kıstas"ın iki cilt olduğunu düşünmekteyiz. Ancak yaptığımız araştırmalarda buna tesadüf edemedik. "Kıstas'ul- Efkar"in yazma nüshası Süleymaniye kütüphanesinde Ayasofya 2565 numarada kayıtlıdır. "Şerh'ul-Kîstas"ın ise bizzat bizim gördüğümüz birkaç yazma nüshası vardır. Bunlar: Süleymaniye Fatih 3360, Laleli 2666-2667-2668; Ayasofya 2558; Amcazade Hüseyin Paşa 342 numarada kayıtlıdır. Şunu da belirtmelidir ki, XII. Yüzyılın Türk düşünce tarihinde pek az bilinen mantıkçısını ilk defa düşünce dünyamıza tanıtan mantıkçı Abdulkuddüs Bingöl olmuştur. O, yayınladığı bir makalede Şemseddin Semerkandi'nin kıyas teorisini incelemiştir.
XIII. Yüzyıl mantıkçıları arasında ise önde gelen mantıkçı Nasıreddin et-Tusi( 1201 -1274) dir. "Esasü'i-İktibas" adlı kitabı İbn Sina'ya dayanılarak yazılmıştır. Onun ayrıca "Kitabu't-Tecrid" ve İbn Sina'nın ei-îşarat ve't-Tenbihat adlı kitabının şerhi olan "Şerhu'l-İşarat" adlı bir mantık kitabı daha vardır. XIII. Yüzyıl mantıkçılarından en önemlisi hiç şüphesiz Siraceddin Muhammed ibn. Ebi Bekr el-Urmevi(1198-1283)dir. "Beyanu'1-Hakk", "Kitabu'I-Menahic" ve "Metaliu'l-Envar" adlı kitapları vardır. Bunların içinde en meşhuru "Metaliu'l-Envar" adlı kitaptır. Çünkü bu kitabın daha sonra pek çok şerhi yapılmıştır.
XIII. Yüzyılın diğer bir önemli mantıkçısı da Necmüddin Ali b. Ömerel-Kazvini eI-Katibi(öl. 1255) dir. İslam dünyasında çok meşhur olmuş ve şerhleri yapılmış "Risaletu'ş-Şemsiyye Fi Kavaidi'l-Mantıkiyye" adlı eserini hocası Şemseddin Semerkandi'nin ismine atfen yazmıştır. El-Kazvini'nin bundan başka "Camiu'd-Dakaik Fi Keşfi'1-Hakaik" adlı bir mantık kitabı daha vardır. Bundan başka bizim tespit edebildiğimiz diğer bir eseri ise "Şerhu Keşfu'l-Esrar an Gavamizu'l-Efkar Li'î-Hunaci" isimli şerhidir. Mantıkçı Abdülkuddüs Bingöl de onun, zamanındaki bazı alimlerle yaptığı münakaşaları konu alan "Mugalatat ve Muhaverat fi'l- Mantık Beyne Necmüddin al-Kazvini ve Bazı Ulemai Asrihi"adlı bir eserini zikreder.
Yine XIII. Yüzyılın büyük mantıkçılarından Esiruddin Mufaddal b. Ömer el-Ebheri (Öİ.1265) "Hidayetu'l-Hikme", "İsagoji" ve "Risaletu'l-Bahire", "Keşfu'l-Hakaik Fi Tahriri Dakaik" gibi mantık kitapları ile meşhur olmuştur.
XIII. Yüzyıldan sonra mantık alanında pek orijinal kitaplar yazılmamıştır. Mantıkla ilgili çalışmalar daha çok önceki önemli genel kabul görmüş kitapların şerh ve haşiyeleri ile sınırlı kalmıştır. Bu yüzyıldan sonraki özellikle XIV. Yüzyıl mantıkçılarının önemli bir özelliği de aynı zamanda kelama olmalarıdır. Öyle ki bunlara "Kelamcı Mantıkçılar" demek pek yanlış olmaz. Çünkü bunlar yazdığı kitapların bir kısmını mantığa diğer kısmını da kelama ayırıyorlardı.
XIV. Yüzyılın en ünlü mantıkçıları da sırasıyla şunlardır: Kadı Adududdin Abdurrahman b.Ahmed el-îci (12??-1355) nazari bir ilahiyat kurmak maksadıyla yazmış olduğu "el-Mevakıf ' adlı eserin birinci kısmını mantık bahislerine ayırmıştır. Bu yüzyılın diğer mantıkçısı Kutbeddin Ebu Abdiilah Muhammed b.Muhammed er-Razi et-Tahtani(694-760 veya766 ;1365) dir. "Risale Fi Meani't-Tasavvur ve't-Tasdik", "Risale Fi'I-Külliyat", "Letaifu'l-Esrar", "Levamiu'l-Esrar" ve "Tahriru Kavaidi'l-Mantıkiyye" adlı kitapları vardır.
Bunlardan son ikisi şerhtir; biri "Levamiu'l-Esrar Fi Şerhi Metaliu'l-Envar"adiyla daha önce geçen Siraceddin Urmevi'nin "Metaliu'l-Envar"adlı kitabının şerhi, diğeri de "Şerhu Risaleti'ş-Şemsiyye Fi Kavaidi'l-Mantıkiyye"adıyla Necmüddin Ömer el-Kazvini'nin daha önce zikredilen "Risaletii'ş-Şeınsiyye " sinin şerhidir. Bir de bizim tespit ettiğimiz bir başka önemli kitabı da İbn Sina'nın İşarat adlı kitabına yapılan iki şerhi (Tusi ve Fahraddin Razi'nin şerhleri) karşılaştırarak inceleyen "Muhakemat"(Süleymaniye, Çorlulu Ali Paşa,Numara314) adlı kitabıdır ki, bu kitaba Cürcani,"Haşiye ala Muhakemat"(CRH 466/2 sayfa 37-56)adıyla ve Kemal Paşazade Şemsiiddin Ahmed ibn Süleyman(873-940) "HaşiyealaMuhakemat'ı Kutbuddin er-Razi alaŞerhey'i İşarat'ı İbn Sina" (Süleymaniye, Kara Çelebizade, 344/4, s .27-75)adıyla birer şerh yazmışlardır. XIV. Yüzyıl Türk mantıkçılarından olan Molla Fenari de mantık eseriyle düşünce tarihimizde önemli bir yer almıştır. "Risale-i Esiriyye(yani Ebheri'nin eserine yazdığı şerhi) asırlarca medreselerde okutulmuştur.
XIV. Asrın çok önemli diğer bir Türk mantıkçısı Seyyid Şerif Cürcani'dir. Asıl adı Ali İbn Muhammed b.Ali es-Seyyid eş-Şerif ez-Zeyn Ebu'l-Hasen ei-Hüseyni el-Cürcani el-H.anefı (740-816; 1340-1413) olan bu Türk alimi, kudretli eserleriyle zamanımıza kadar altı asır boyunca Şark -İslam dünyası medreselerinin en büyük üstatlarından biri sayılmıştır. Cürcani daha Mısırda öğrenciyken "Şerhu Metali'l-Envar"a kıymetli bir haşiye yazdı ki, bu haşiye ona daha genç yaşta büyük bir şöhret kazandırdı. İlim otoriteleri et-Taftazani'yi mütekaddimin alimlerinin sonuncusu; el-Cürcani'yi ise meteahhirin alimlerinin ilki sayarlar.
Akli ilimlerden felsefe ve mantığa dair yazmış olduğu eserler onu bu konularda da üstat yapmıştır. Kelam ilmine dair telif ettiği "Şerhu'l-MevakıF'adlı eseri 600 yıldan beri bu sahada medreselerin baş kitabı olarak kabul edilmiştir, el-Cürcani' nin eserlerinin çoğu şerh veya haşiye olmasına rağmen, ulema bu eserleri diğer haşiyeler gibi teferruat değil, asıl kabul etmiş, onun söyledikleri ve yazdıkları üzerinde düşünmüş, bu şerh ve haşiyelere haşiye ve talikalar yazmış ve bu eserleri medreselerde okutmuşlardır. Cürcani'nin meşhur eserleri şunlardır: "Haşiye ala Şerhi't-Tecrid", bu eser filozof Nasıruddin et-Tusi(v.672/1273) nin keiam ve felsefeye dair telif etmiş olduğu "Tecridü' l-Ke!am" adındaki meşhur eserine Şemseddin Muhammed İbn Abdirrahman el-İsfahani (v.746/1345)nin "Teşyidu'l-Kavaid Fi Şerhi Tecridi'l-Akaid"adıyla yazdığı şerhe haşiyedir; "Haşiye ala Şerhi Hikmetül-Ayn": Necmeddin Ebu'l-Hasen Ali b.Muhammed el-Katibi el-Kazvini(675-l276)nin felsefe ve mantık ilimlerine dair yazmış olduğu "Hikemetu'l-Ayn" adındaki eserine Muhammed b.Mübarek Şah'ın yazdığı şerhe haşiyedir. "Haşiye ala Şerhi Hidayeti'l-Hikme": Esiruddin Mufaddal b.Ömer el-Ebheri(v.600/1203) nin felsefe ve mantık ilimlerine dair yazmış olduğu "Hidayetu'l-Hikme"adındaki eserine Mübarek Şah'm yazdığı şerhe haşiyedir. "Haşiye ala Şerhi Şekki'l-İşarat": Bu eser İbn Sina'nın "el- îşarat ve't-Tenbihat" adındaki eserine Nasiruddin et-Tusi'nin "Hallu muşkilati'l-işarat" adıyla yazdığı şerhe haşiyedir; "Haşiya ala Şerhi Metali'il- Envar": Aynı zamanda "Haşiye-i Kübra" adıyla da tanınan bu eser, Anadolu Kadılar kadısı Siracuddin Ebu's-Sena Mahmud b.Ebi Bekr el-Urmevi (v,682/ 1283)nin mantık ve felsefeye dair telif etmiş olduğu "Metaliu'l-Envar "adındaki eserine Kutbuddin Muhammed er-Razi et-Tahtani(v.766/1365)nin "Levamiu'l-Esrar "adıyla yazmış olduğu şerhe haşiyedir; "Haşiye ala Şerhi'ş-Şemsiye": Haşiye ale't-Tasavvurat ve't-Tasdikat veya Haşiye'i Suğra adıyla da tanınan bu eser, Necmuddin el-Kazvini'nin "Şemsiyye" adındaki eserine Kutbuddin et- Tahtani'nin yazdığı şerhe haşiyedir. Bunlardan başka Cürcani'nin, "Risale Fi'l-Mantık", "Risale-i Velediyye", "el-Usulu'1-Mantıkiyye", "Risale Fi Ahkam'it-Ta'rif gibi irili ufaklı mantıkla ilgili kitapları vardır. Cürcani'nin en önemli hocası Kutbeddin er-Razi et-Tahtani' dir. Onun mantık ve felsefe eserleri sonraki asırlarda ilim adamları tarafından çok kabul görmüş ve bu eserlere pek çok şerh ve haşiye yazılmıştır. Hatta Cürcani Kutbeddin er-Razi et-Tahtani' nin "Metali" Şerhi ile Şemsiye Şerhini bizzat kendisinden okumak için Herat'a gitmiştir. Daha sonra Cürcani hocasının bu iki şerhine haşiye yazmıştır. Daha sonra et-Tahtani öğrencisi Cürcani'yi kendi öğrencisi olan Mübarek Şah el- Mantıki'nin yanına Mısır'a göndermiştir.
XIV. Asrın önemli alimi Taftazani(öl.l389) "Cılau'l-Mantık" adlı seriyle mantıkta yeni bir ekol vücuda getirdi. Bundan başka "Tezhibu'l-Mantik ve'l-Kelam" adlı kelam ve mantığa dair bir kitap daha yazdı.
Taftazani ile Cürcani arasındaki tartışmalar çok dikkati çekmiştir. Akü ve felsefi ilimlerde zamanın en büyük alimi et-Taftazani Timur'un meclisinde önemli bir mevkiye sahipti. Cürcani kendisinden yaşlı olan bu alimle birçok tartışmalarda bulundu. Bu tartışmalarda daha çok Cürcani'nin galip geldiği söylenir.
İlim adanılan bir kısmı et-Taftazani bir kısmı da el-Cürcani taraftan olarak ikiye ayrıldı. Bu iki alim arasındaki görüş ayrılıkları ulema arasında asırlarca ihtilaf konusu oidu ve Cürcani ve Taftazani taraftarı olma durumu büyük alimlerin başlıca hususiyetlerinden biri sayıldı.
XIII. Asrın ikinci yansından itibaren icazetnameler, Nasıreddin et-Tusi ve Kadı Beydavi yoluyla; Anadoluda ise felsefi ve akli ilimlerde devrinin üstadı olan Kadi'l-Kudat Siraceddin el-Urmevi ve bunların üstad ve talebelerinden teşekkül eden zincir ile Fahreddin Raziye bağlanırken XIV. Asrın ikinci yansında yetişmiş olan et-Taftazani ile Cürcani İslam dünyasında etkilerini artırmış icazet zincirini kendilerine bağlayarak bu yoldan Fahreddin er-Raziye ulaştırmaya muvaffak olmuşlardır.
XV. ve XVI. Yüzyıllarda İslam dünyasında mantık çalışmaları eski hareketliliğini kaybeder. Bu devirlerde mantık sahasında birtakım şerh ve haşiyeler yazılmasından daha ileri bir çalışma görülmemektedir. Abdurrahman el- Ahteri'nin 1533 yılında yazdığı "al-Süllem al-Munavrak"adlı manzum mantığı klasikleşmiş bir eserdir. XVII. ve XVIII. Yüzyıllarda ise gerileme halinde devam eden mantık adına yapılan şerh ve haşiyeler, bu ilmin esas gayesinden uzaklaştırıldığını göstermektedir.
Mantıkçı Öner'e göre bu gerileme dönemlerinde en önemli Osmanlı mantıkçılarından bazıları Hocazade(Ö. 1487), Yanyalı Esad Efendi(Ö. 1730) ve İsmail Gelenbevi'dir. Bunların içinden Gelenbevi'nin asrının en büyük mantıkçısı olduğunda şüphe yoktur. Gelenbevi mantık, matematik ve kelam ilmindeki eserleriyle XVIII. Asır Osmanlı kültürünü bize aktaran tek bilgindir; ve müteahhirinin en efdalidir.
Onun en önemli mantık kitaplarından bazıları şunlardır: "Risaletü'1-Adab", "Haşiye ala Tehzib al- Mantık ve'l- Kelam", "al-Burhan fi İlmi'l-Mizan"; bu eser Bingöl'e göre XVIII. Yüzyılda mantık sahasında telif edilen hemen hemen tek eserdir. Bu eserin pek çok şerhi de yapılmıştır. Abdünnafi Efendi, "Fen-i Mantık" adıyla "Burhan"ı hem şerh hem de tercüme etmiştir. Onun mantıkla ilgili önemli bir eseri de "Risaletu'l-İmkan" adlı eseridir. Bu eserde o modalite ve Müvecciha konusunu işlemiştir.
Bingöl, gerçekte Gelenbevi'nin mütekaddimin ve müteahhirin ekollerinden herhangi birine mensup oidğunu söylemenin doğru olmadığını söyler. Çünkü, Gelenbevi, ona göre bir konuda mütekaddimini tercih ederken, başka bir konuda müteahirinin görüşünü benimsemekte; bazen de her iki ekolün görüşünü bir arada zikretmektedir. Buna Rağmen Bingöl, Gelenbevi'yi müteahirine daha yakın bulduğunu belirtmektedir.
Gelenbevi, yazdığı eserleriyle, Aristoteles mantığına dayalı, Farabi ve İbn Sina geleneğine bağlı,Türk-lslam mantıkçıları silsilesinin son halkalarından biridir. Gelenbevi'den sonra pek çok mantık kitapları yazılmıştır. Ancak Öner'e göre bu kitaplar daha çok pedagojik gayeler ön planda tutularak medrese ve mekteplerde okutulmak üzere yazılmış ders kitaplarıdır. Öner'in İslam kültürü geleneğine tamamıyla bağlı olarak klasik anlayışa uygun yazılmış dediği eserlerden bazıları da şunlardır: Ebheri'nin "İsagoji"sinin Ali Haydar tarafından "Hediyecik" adı ile tercümesi(189l), İsmail Hakkı İzmirli'nin aynı eseri "Miyaru'l- Ulum" adı ile Türkçe şerhi(1897); Ahderi'nin "Süllem" adlı manzum eserinin Rıfat tarafından "Vesiletü'l- İkan" adı ile tercüme ve şerhi(1899); Ahmet Cevdet'(Paşa)in yazdığı "Miyar-ı Sedat"(1877) ve Mehmet Tevfik'in yazdığı "Gayetü'l-Beyan fi İlmi'l- Mizan"(1888) adlı eseri.
1- Sonrakiler (müteahhirin) Mantık İlmini Benimser,
2- Delilin batıl olmasından o delille ispatı istenen şeyin de batıl olacağı görüşünü reddeder,
3- Felsefi konuları kelam konuları arasına dahil ederler. Mütekaddimin ise bu görüşlere karşı gibi gösterilir.
Bazılarına göre, Gazzali'den sonra gelen "Müteahhirin"alimleri, daha önceki mantık düzeninde bazı değişiklikler yapmış iken, Öner'e göre ise İbn Sina'dan sonra yetişen mantıkçılar yazdıkları mantık kitaplarında bu değişiklikleri yapmışlardır. Yapılan bu değişikliklere gelince, Tanım bahsinin Burhan kısmından çıkarılarak beş tümele ilave edildiğini; Kategoriler konusunun mantık konuları arasından çıkarıldığını; bunun yanında Önermeler konusuna delalet ve aks konusunun sokulduğunu; daha sonra da kıyas konusunda genel olarak sonuç veren kıyas şekilleri ile ilgilenilerek, kıyasın maddelerinin (Beş sanat: Burhan, cedel, hitabet, şiir ve safsata) ihmal edildiğini görürüz. Hatta bundan da öte mantık kitaplarının başına mukaddime ilave etme geleneği de oluşturulmuştur. Bu mukaddimede mantık, ilimler için bir alet olarak değil de, asıl bir fen olarak kabul edilmiştir. Bunu ilk yapan kişi (VI. Yüzyıl) Fahruddin er-Razi'dir. Sonra onu 7. Asırda Efdalu'd-Din el-Hunci takip etti; onun mantık kitabının adı "Keşf'ul-Esrar"dır. Bu surette pek çok kitaplar, şerhler, haşiyeler yazıldı. Sonuçta "Mütekaddimin"mantıkçılarının eserleri ve onların metotları göz ardı edilmeğe başlandı. Bu kitapların pek çok faydası ve onlarda pek çok önemli konular olmasına rağmen, sanki hiç yokmuş gibi davranıldı.
Zernuci(öl. 1202)nin mantık kitabı, Havinci(öl.l248)nin muhtasar mantığı, Ebheri'nin (öl.l264) "İsagoji"si, Urmevi(öI.1283)nin "Metali'ul-Envar"ı ve Katibi(öl.l252)nin "Şemsiyye" adlı eserleri gibi mantık kitapları ise hep İbn Sina mantığına dayanırlar. XII. Asır mantıkçılarından Endülüste yetişmiş ve büyük îslam filozoflarından biri olan îbn Rüşd(l 126-1198)ü görüyoruz: "Kitabu'l-Külliyat", "Kitabu'z-Zaruri Fi'l- Mantık (Organon'un bütün kitaplarıyla, Porphyrios'un "İsagoji" sinin kısaltmasıdır.), "Telhis'u Kitab'ıl-Kıyas", "Makale Fi'l-Kıyas", "el-Mesaili'l-Mühimme ala Kitab'il-Burhan", "Şerhu Kitab'il- Kıyas bi Ciheti'n-Nazari Ebi Nasr Fi Kitabihi Fi Sınaati'l-Mantık ve bi Cihet'i Aristotales" adlı mantık kitaplarını yazdığı bilinmektedir.
Bir diğer XII. Asır îslam mantıkçısı Fahreddin er-Razi dir. Yunan mantığını İslam aleminde artık kilise haline getirmiştir. "Kitab'ul-Mübeyyin Fi'l-Mantık" ve "el- Muhassa" adlı kitapları bilinmektedir. XII. Asrın en önemli mantıkçısı Şemseddin es-Semerkandi(öl.l204) de "Kıstas'ul-Efkar Fi Tahkik'il-Esrar" adlı mantık kitabını yazmıştır. Eserleri çok okunmuş bir mantıkçıdır.
Ayrıca kendisi yazdığı bu eseri "Şerhu'l-Kıstas" adıyla oldukça geniş bir şekilde şerhetmiştir. Biz yazma olan her iki kitabı da gördük.. Özellikle "Şerh'ul-Kıstas"ta modalité konusunu enine boyuna fevkalade bir şekilde incelemiştir. Hatta şerh olan kitap, modal önermeler konusundan başlamaktadır. Bu nedenle biz "Şerhu'l-Kıstas"ın iki cilt olduğunu düşünmekteyiz. Ancak yaptığımız araştırmalarda buna tesadüf edemedik. "Kıstas'ul- Efkar"in yazma nüshası Süleymaniye kütüphanesinde Ayasofya 2565 numarada kayıtlıdır. "Şerh'ul-Kîstas"ın ise bizzat bizim gördüğümüz birkaç yazma nüshası vardır. Bunlar: Süleymaniye Fatih 3360, Laleli 2666-2667-2668; Ayasofya 2558; Amcazade Hüseyin Paşa 342 numarada kayıtlıdır. Şunu da belirtmelidir ki, XII. Yüzyılın Türk düşünce tarihinde pek az bilinen mantıkçısını ilk defa düşünce dünyamıza tanıtan mantıkçı Abdulkuddüs Bingöl olmuştur. O, yayınladığı bir makalede Şemseddin Semerkandi'nin kıyas teorisini incelemiştir.
XIII. Yüzyıl mantıkçıları arasında ise önde gelen mantıkçı Nasıreddin et-Tusi( 1201 -1274) dir. "Esasü'i-İktibas" adlı kitabı İbn Sina'ya dayanılarak yazılmıştır. Onun ayrıca "Kitabu't-Tecrid" ve İbn Sina'nın ei-îşarat ve't-Tenbihat adlı kitabının şerhi olan "Şerhu'l-İşarat" adlı bir mantık kitabı daha vardır. XIII. Yüzyıl mantıkçılarından en önemlisi hiç şüphesiz Siraceddin Muhammed ibn. Ebi Bekr el-Urmevi(1198-1283)dir. "Beyanu'1-Hakk", "Kitabu'I-Menahic" ve "Metaliu'l-Envar" adlı kitapları vardır. Bunların içinde en meşhuru "Metaliu'l-Envar" adlı kitaptır. Çünkü bu kitabın daha sonra pek çok şerhi yapılmıştır.
XIII. Yüzyılın diğer bir önemli mantıkçısı da Necmüddin Ali b. Ömerel-Kazvini eI-Katibi(öl. 1255) dir. İslam dünyasında çok meşhur olmuş ve şerhleri yapılmış "Risaletu'ş-Şemsiyye Fi Kavaidi'l-Mantıkiyye" adlı eserini hocası Şemseddin Semerkandi'nin ismine atfen yazmıştır. El-Kazvini'nin bundan başka "Camiu'd-Dakaik Fi Keşfi'1-Hakaik" adlı bir mantık kitabı daha vardır. Bundan başka bizim tespit edebildiğimiz diğer bir eseri ise "Şerhu Keşfu'l-Esrar an Gavamizu'l-Efkar Li'î-Hunaci" isimli şerhidir. Mantıkçı Abdülkuddüs Bingöl de onun, zamanındaki bazı alimlerle yaptığı münakaşaları konu alan "Mugalatat ve Muhaverat fi'l- Mantık Beyne Necmüddin al-Kazvini ve Bazı Ulemai Asrihi"adlı bir eserini zikreder.
Yine XIII. Yüzyılın büyük mantıkçılarından Esiruddin Mufaddal b. Ömer el-Ebheri (Öİ.1265) "Hidayetu'l-Hikme", "İsagoji" ve "Risaletu'l-Bahire", "Keşfu'l-Hakaik Fi Tahriri Dakaik" gibi mantık kitapları ile meşhur olmuştur.
XIII. Yüzyıldan sonra mantık alanında pek orijinal kitaplar yazılmamıştır. Mantıkla ilgili çalışmalar daha çok önceki önemli genel kabul görmüş kitapların şerh ve haşiyeleri ile sınırlı kalmıştır. Bu yüzyıldan sonraki özellikle XIV. Yüzyıl mantıkçılarının önemli bir özelliği de aynı zamanda kelama olmalarıdır. Öyle ki bunlara "Kelamcı Mantıkçılar" demek pek yanlış olmaz. Çünkü bunlar yazdığı kitapların bir kısmını mantığa diğer kısmını da kelama ayırıyorlardı.
XIV. Yüzyılın en ünlü mantıkçıları da sırasıyla şunlardır: Kadı Adududdin Abdurrahman b.Ahmed el-îci (12??-1355) nazari bir ilahiyat kurmak maksadıyla yazmış olduğu "el-Mevakıf ' adlı eserin birinci kısmını mantık bahislerine ayırmıştır. Bu yüzyılın diğer mantıkçısı Kutbeddin Ebu Abdiilah Muhammed b.Muhammed er-Razi et-Tahtani(694-760 veya766 ;1365) dir. "Risale Fi Meani't-Tasavvur ve't-Tasdik", "Risale Fi'I-Külliyat", "Letaifu'l-Esrar", "Levamiu'l-Esrar" ve "Tahriru Kavaidi'l-Mantıkiyye" adlı kitapları vardır.
Bunlardan son ikisi şerhtir; biri "Levamiu'l-Esrar Fi Şerhi Metaliu'l-Envar"adiyla daha önce geçen Siraceddin Urmevi'nin "Metaliu'l-Envar"adlı kitabının şerhi, diğeri de "Şerhu Risaleti'ş-Şemsiyye Fi Kavaidi'l-Mantıkiyye"adıyla Necmüddin Ömer el-Kazvini'nin daha önce zikredilen "Risaletii'ş-Şeınsiyye " sinin şerhidir. Bir de bizim tespit ettiğimiz bir başka önemli kitabı da İbn Sina'nın İşarat adlı kitabına yapılan iki şerhi (Tusi ve Fahraddin Razi'nin şerhleri) karşılaştırarak inceleyen "Muhakemat"(Süleymaniye, Çorlulu Ali Paşa,Numara314) adlı kitabıdır ki, bu kitaba Cürcani,"Haşiye ala Muhakemat"(CRH 466/2 sayfa 37-56)adıyla ve Kemal Paşazade Şemsiiddin Ahmed ibn Süleyman(873-940) "HaşiyealaMuhakemat'ı Kutbuddin er-Razi alaŞerhey'i İşarat'ı İbn Sina" (Süleymaniye, Kara Çelebizade, 344/4, s .27-75)adıyla birer şerh yazmışlardır. XIV. Yüzyıl Türk mantıkçılarından olan Molla Fenari de mantık eseriyle düşünce tarihimizde önemli bir yer almıştır. "Risale-i Esiriyye(yani Ebheri'nin eserine yazdığı şerhi) asırlarca medreselerde okutulmuştur.
XIV. Asrın çok önemli diğer bir Türk mantıkçısı Seyyid Şerif Cürcani'dir. Asıl adı Ali İbn Muhammed b.Ali es-Seyyid eş-Şerif ez-Zeyn Ebu'l-Hasen ei-Hüseyni el-Cürcani el-H.anefı (740-816; 1340-1413) olan bu Türk alimi, kudretli eserleriyle zamanımıza kadar altı asır boyunca Şark -İslam dünyası medreselerinin en büyük üstatlarından biri sayılmıştır. Cürcani daha Mısırda öğrenciyken "Şerhu Metali'l-Envar"a kıymetli bir haşiye yazdı ki, bu haşiye ona daha genç yaşta büyük bir şöhret kazandırdı. İlim otoriteleri et-Taftazani'yi mütekaddimin alimlerinin sonuncusu; el-Cürcani'yi ise meteahhirin alimlerinin ilki sayarlar.
Akli ilimlerden felsefe ve mantığa dair yazmış olduğu eserler onu bu konularda da üstat yapmıştır. Kelam ilmine dair telif ettiği "Şerhu'l-MevakıF'adlı eseri 600 yıldan beri bu sahada medreselerin baş kitabı olarak kabul edilmiştir, el-Cürcani' nin eserlerinin çoğu şerh veya haşiye olmasına rağmen, ulema bu eserleri diğer haşiyeler gibi teferruat değil, asıl kabul etmiş, onun söyledikleri ve yazdıkları üzerinde düşünmüş, bu şerh ve haşiyelere haşiye ve talikalar yazmış ve bu eserleri medreselerde okutmuşlardır. Cürcani'nin meşhur eserleri şunlardır: "Haşiye ala Şerhi't-Tecrid", bu eser filozof Nasıruddin et-Tusi(v.672/1273) nin keiam ve felsefeye dair telif etmiş olduğu "Tecridü' l-Ke!am" adındaki meşhur eserine Şemseddin Muhammed İbn Abdirrahman el-İsfahani (v.746/1345)nin "Teşyidu'l-Kavaid Fi Şerhi Tecridi'l-Akaid"adıyla yazdığı şerhe haşiyedir; "Haşiye ala Şerhi Hikmetül-Ayn": Necmeddin Ebu'l-Hasen Ali b.Muhammed el-Katibi el-Kazvini(675-l276)nin felsefe ve mantık ilimlerine dair yazmış olduğu "Hikemetu'l-Ayn" adındaki eserine Muhammed b.Mübarek Şah'ın yazdığı şerhe haşiyedir. "Haşiye ala Şerhi Hidayeti'l-Hikme": Esiruddin Mufaddal b.Ömer el-Ebheri(v.600/1203) nin felsefe ve mantık ilimlerine dair yazmış olduğu "Hidayetu'l-Hikme"adındaki eserine Mübarek Şah'm yazdığı şerhe haşiyedir. "Haşiye ala Şerhi Şekki'l-İşarat": Bu eser İbn Sina'nın "el- îşarat ve't-Tenbihat" adındaki eserine Nasiruddin et-Tusi'nin "Hallu muşkilati'l-işarat" adıyla yazdığı şerhe haşiyedir; "Haşiya ala Şerhi Metali'il- Envar": Aynı zamanda "Haşiye-i Kübra" adıyla da tanınan bu eser, Anadolu Kadılar kadısı Siracuddin Ebu's-Sena Mahmud b.Ebi Bekr el-Urmevi (v,682/ 1283)nin mantık ve felsefeye dair telif etmiş olduğu "Metaliu'l-Envar "adındaki eserine Kutbuddin Muhammed er-Razi et-Tahtani(v.766/1365)nin "Levamiu'l-Esrar "adıyla yazmış olduğu şerhe haşiyedir; "Haşiye ala Şerhi'ş-Şemsiye": Haşiye ale't-Tasavvurat ve't-Tasdikat veya Haşiye'i Suğra adıyla da tanınan bu eser, Necmuddin el-Kazvini'nin "Şemsiyye" adındaki eserine Kutbuddin et- Tahtani'nin yazdığı şerhe haşiyedir. Bunlardan başka Cürcani'nin, "Risale Fi'l-Mantık", "Risale-i Velediyye", "el-Usulu'1-Mantıkiyye", "Risale Fi Ahkam'it-Ta'rif gibi irili ufaklı mantıkla ilgili kitapları vardır. Cürcani'nin en önemli hocası Kutbeddin er-Razi et-Tahtani' dir. Onun mantık ve felsefe eserleri sonraki asırlarda ilim adamları tarafından çok kabul görmüş ve bu eserlere pek çok şerh ve haşiye yazılmıştır. Hatta Cürcani Kutbeddin er-Razi et-Tahtani' nin "Metali" Şerhi ile Şemsiye Şerhini bizzat kendisinden okumak için Herat'a gitmiştir. Daha sonra Cürcani hocasının bu iki şerhine haşiye yazmıştır. Daha sonra et-Tahtani öğrencisi Cürcani'yi kendi öğrencisi olan Mübarek Şah el- Mantıki'nin yanına Mısır'a göndermiştir.
XIV. Asrın önemli alimi Taftazani(öl.l389) "Cılau'l-Mantık" adlı seriyle mantıkta yeni bir ekol vücuda getirdi. Bundan başka "Tezhibu'l-Mantik ve'l-Kelam" adlı kelam ve mantığa dair bir kitap daha yazdı.
Taftazani ile Cürcani arasındaki tartışmalar çok dikkati çekmiştir. Akü ve felsefi ilimlerde zamanın en büyük alimi et-Taftazani Timur'un meclisinde önemli bir mevkiye sahipti. Cürcani kendisinden yaşlı olan bu alimle birçok tartışmalarda bulundu. Bu tartışmalarda daha çok Cürcani'nin galip geldiği söylenir.
İlim adanılan bir kısmı et-Taftazani bir kısmı da el-Cürcani taraftan olarak ikiye ayrıldı. Bu iki alim arasındaki görüş ayrılıkları ulema arasında asırlarca ihtilaf konusu oidu ve Cürcani ve Taftazani taraftarı olma durumu büyük alimlerin başlıca hususiyetlerinden biri sayıldı.
XIII. Asrın ikinci yansından itibaren icazetnameler, Nasıreddin et-Tusi ve Kadı Beydavi yoluyla; Anadoluda ise felsefi ve akli ilimlerde devrinin üstadı olan Kadi'l-Kudat Siraceddin el-Urmevi ve bunların üstad ve talebelerinden teşekkül eden zincir ile Fahreddin Raziye bağlanırken XIV. Asrın ikinci yansında yetişmiş olan et-Taftazani ile Cürcani İslam dünyasında etkilerini artırmış icazet zincirini kendilerine bağlayarak bu yoldan Fahreddin er-Raziye ulaştırmaya muvaffak olmuşlardır.
XV. ve XVI. Yüzyıllarda İslam dünyasında mantık çalışmaları eski hareketliliğini kaybeder. Bu devirlerde mantık sahasında birtakım şerh ve haşiyeler yazılmasından daha ileri bir çalışma görülmemektedir. Abdurrahman el- Ahteri'nin 1533 yılında yazdığı "al-Süllem al-Munavrak"adlı manzum mantığı klasikleşmiş bir eserdir. XVII. ve XVIII. Yüzyıllarda ise gerileme halinde devam eden mantık adına yapılan şerh ve haşiyeler, bu ilmin esas gayesinden uzaklaştırıldığını göstermektedir.
Mantıkçı Öner'e göre bu gerileme dönemlerinde en önemli Osmanlı mantıkçılarından bazıları Hocazade(Ö. 1487), Yanyalı Esad Efendi(Ö. 1730) ve İsmail Gelenbevi'dir. Bunların içinden Gelenbevi'nin asrının en büyük mantıkçısı olduğunda şüphe yoktur. Gelenbevi mantık, matematik ve kelam ilmindeki eserleriyle XVIII. Asır Osmanlı kültürünü bize aktaran tek bilgindir; ve müteahhirinin en efdalidir.
Onun en önemli mantık kitaplarından bazıları şunlardır: "Risaletü'1-Adab", "Haşiye ala Tehzib al- Mantık ve'l- Kelam", "al-Burhan fi İlmi'l-Mizan"; bu eser Bingöl'e göre XVIII. Yüzyılda mantık sahasında telif edilen hemen hemen tek eserdir. Bu eserin pek çok şerhi de yapılmıştır. Abdünnafi Efendi, "Fen-i Mantık" adıyla "Burhan"ı hem şerh hem de tercüme etmiştir. Onun mantıkla ilgili önemli bir eseri de "Risaletu'l-İmkan" adlı eseridir. Bu eserde o modalite ve Müvecciha konusunu işlemiştir.
Bingöl, gerçekte Gelenbevi'nin mütekaddimin ve müteahhirin ekollerinden herhangi birine mensup oidğunu söylemenin doğru olmadığını söyler. Çünkü, Gelenbevi, ona göre bir konuda mütekaddimini tercih ederken, başka bir konuda müteahirinin görüşünü benimsemekte; bazen de her iki ekolün görüşünü bir arada zikretmektedir. Buna Rağmen Bingöl, Gelenbevi'yi müteahirine daha yakın bulduğunu belirtmektedir.
Gelenbevi, yazdığı eserleriyle, Aristoteles mantığına dayalı, Farabi ve İbn Sina geleneğine bağlı,Türk-lslam mantıkçıları silsilesinin son halkalarından biridir. Gelenbevi'den sonra pek çok mantık kitapları yazılmıştır. Ancak Öner'e göre bu kitaplar daha çok pedagojik gayeler ön planda tutularak medrese ve mekteplerde okutulmak üzere yazılmış ders kitaplarıdır. Öner'in İslam kültürü geleneğine tamamıyla bağlı olarak klasik anlayışa uygun yazılmış dediği eserlerden bazıları da şunlardır: Ebheri'nin "İsagoji"sinin Ali Haydar tarafından "Hediyecik" adı ile tercümesi(189l), İsmail Hakkı İzmirli'nin aynı eseri "Miyaru'l- Ulum" adı ile Türkçe şerhi(1897); Ahderi'nin "Süllem" adlı manzum eserinin Rıfat tarafından "Vesiletü'l- İkan" adı ile tercüme ve şerhi(1899); Ahmet Cevdet'(Paşa)in yazdığı "Miyar-ı Sedat"(1877) ve Mehmet Tevfik'in yazdığı "Gayetü'l-Beyan fi İlmi'l- Mizan"(1888) adlı eseri.