Soru 39 : «işrakî» felsefesi nedir?
|
İslâm düşüncesinin, eski doğu din ve felsefesinin etkisi altında oluşmuş ilgi çekici bir başka akımı da «işrakî» felsefesi diye anılan akımdır. Akımın kurucusu Şehabeddin Sühreverdî (1155-1191), Zerdüşt dininin etkileri ile meşşaî felsefesini ve tasavvuf görüşünü yeni bir sentez içinde birleştirmeye çalışmıştır.
«İşrak» nur felsefesi anlamına geliyor (Ülken, s. 306). Bu kelime, güneşin doğuş sırasındaki aydınlığını, parlaklığını da dile getirmektedir. Bu bakımdan «işrak» kelimesi mecaz yoluyla aynı zamanda bilgelik ve tanrı - bilimidir, tanrının gerçeğini mistik şekilde kavramadır; bu bilgeliğin ortaya çıkışıdır (doğuşudur). Bu anlamda «işrak» varlığın iç gerçeğini ortaya koyan kaynak olduğu gibi bilincin bu ortaya çıkışı sağlayan çabası ve yönelişidir. Ayrıca, «işrak» kelimesi, akılla kavranan en yüce gerçeklerin doğuşundan (doğusundan) gelen bir bilginin gönül gözüyle ulaştığı kavramaları ve mistik tecrübeleri ortaya koyan bir felsefedir. Bu kelime, «işrakiyyun» şeklinde, yani Doğuluların mistik bilgisi şeklinde de anlaşılabilir. Henry Corbin, «işrak» kelimesinin «Doğu», «doğuş» anlamları üzerinde önemle durarak, işrakî felsefesinin doğu bilgeliğine has ve onun orijinal bir şekilde geliştirilmesinden doğan bir felsefe olduğunu ileri sürmektedir («Histoire de la philo-sophie islamique», s. 284-304, İdees).
İşrakî felsefesi, mutlak hakikatin, ne mutasavvıfların sandığı gibi sadece mistik tecrübe ve yaşamayla ne de meşşaî felsefesinin ileri sürdüğü gibi sadece düşüncenin adım adım ve mantıkî bir şekilde ilerlemesiyle elde edilemeyeceğini söyler. Sühreverdî'nin felsefe metodu, akıl sezgisidir. Sühreverdî, Zerdüşt dininin etkisinde kaldığı gibi, Yeni-Platonculuğun da etkisinde kalmıştır. Nitekim, îdealar ve varlıklar, işrakî felsefesinde, «nur» ve «karanlık» kavramları ile dile getirilir.
Gerçekleri akıl sezgisi ile kavramak, insanları yavaş yavaş karanlıktan nura, yani aydınlığa doğru yaklaştırır. Bütün nurların birleştiği en yüce nur, yani nurların nuru ise Allah'tır. Burada, hakikate ulaşmak bakımından, Sühreverdî'nin mutasavvıflar tarafından kullanılan metotları benimsediği görülür. İnsan bu metotlar sayesinde benliğini (nefsini) terbiye ederek ve temizleyerek, bu yüksek nurları kavrayacak duruma gelir, insan ruhunun (nefsinin) bu incelmesi ve tanrısal gerçekleri kavraması, sadece peygamberlere vergi değildir; benliğini temizleyen kişi bu mertebeye ulaşabilir. Böylece varlık hakkında sınırlı bir bilgi değil, aynı zamanda, gelmiş geçmiş ve olacak her şeyin bilgisi elde edilmiş olur. Sühreverdî, akıl yoluyla sezgiyi ve insan benliğinin arınmasını, hakikatlere ulaşmanın yolu olarak gördüğü halde, elde edilecek bilgileri sadece varlığın bilgisi olarak değil, zaman üstü ve gelmiş geçmiş her şeyle ilintili bir bilgi olarak düşünmektedir. Bu bakımdan, onun bilgi anlayışı, kehanet, müneccimlik, gaipten haber getirme gibi imkânları da içinde taşıdığını iddia eden bir bilgi anlayışıdır, işrak felsefesinin ilgi çekici tarafı, tıpkı meşşaîler gibi insan aklının kavrayabileceği kesin bilgilerle işe başladığı halde, sonunda tanrısal bir bilgiye yani her şeyi bilen evrensel bir aklın bilgisine varılabileceğini iddia etmesindedir. Bu bakımdan işrak felsefesi, akılcılıktan akıl-dışıcılığa yönelen bir bilgi teorisi üzerinde temellenmiştir.
«İşrak» nur felsefesi anlamına geliyor (Ülken, s. 306). Bu kelime, güneşin doğuş sırasındaki aydınlığını, parlaklığını da dile getirmektedir. Bu bakımdan «işrak» kelimesi mecaz yoluyla aynı zamanda bilgelik ve tanrı - bilimidir, tanrının gerçeğini mistik şekilde kavramadır; bu bilgeliğin ortaya çıkışıdır (doğuşudur). Bu anlamda «işrak» varlığın iç gerçeğini ortaya koyan kaynak olduğu gibi bilincin bu ortaya çıkışı sağlayan çabası ve yönelişidir. Ayrıca, «işrak» kelimesi, akılla kavranan en yüce gerçeklerin doğuşundan (doğusundan) gelen bir bilginin gönül gözüyle ulaştığı kavramaları ve mistik tecrübeleri ortaya koyan bir felsefedir. Bu kelime, «işrakiyyun» şeklinde, yani Doğuluların mistik bilgisi şeklinde de anlaşılabilir. Henry Corbin, «işrak» kelimesinin «Doğu», «doğuş» anlamları üzerinde önemle durarak, işrakî felsefesinin doğu bilgeliğine has ve onun orijinal bir şekilde geliştirilmesinden doğan bir felsefe olduğunu ileri sürmektedir («Histoire de la philo-sophie islamique», s. 284-304, İdees).
İşrakî felsefesi, mutlak hakikatin, ne mutasavvıfların sandığı gibi sadece mistik tecrübe ve yaşamayla ne de meşşaî felsefesinin ileri sürdüğü gibi sadece düşüncenin adım adım ve mantıkî bir şekilde ilerlemesiyle elde edilemeyeceğini söyler. Sühreverdî'nin felsefe metodu, akıl sezgisidir. Sühreverdî, Zerdüşt dininin etkisinde kaldığı gibi, Yeni-Platonculuğun da etkisinde kalmıştır. Nitekim, îdealar ve varlıklar, işrakî felsefesinde, «nur» ve «karanlık» kavramları ile dile getirilir.
Gerçekleri akıl sezgisi ile kavramak, insanları yavaş yavaş karanlıktan nura, yani aydınlığa doğru yaklaştırır. Bütün nurların birleştiği en yüce nur, yani nurların nuru ise Allah'tır. Burada, hakikate ulaşmak bakımından, Sühreverdî'nin mutasavvıflar tarafından kullanılan metotları benimsediği görülür. İnsan bu metotlar sayesinde benliğini (nefsini) terbiye ederek ve temizleyerek, bu yüksek nurları kavrayacak duruma gelir, insan ruhunun (nefsinin) bu incelmesi ve tanrısal gerçekleri kavraması, sadece peygamberlere vergi değildir; benliğini temizleyen kişi bu mertebeye ulaşabilir. Böylece varlık hakkında sınırlı bir bilgi değil, aynı zamanda, gelmiş geçmiş ve olacak her şeyin bilgisi elde edilmiş olur. Sühreverdî, akıl yoluyla sezgiyi ve insan benliğinin arınmasını, hakikatlere ulaşmanın yolu olarak gördüğü halde, elde edilecek bilgileri sadece varlığın bilgisi olarak değil, zaman üstü ve gelmiş geçmiş her şeyle ilintili bir bilgi olarak düşünmektedir. Bu bakımdan, onun bilgi anlayışı, kehanet, müneccimlik, gaipten haber getirme gibi imkânları da içinde taşıdığını iddia eden bir bilgi anlayışıdır, işrak felsefesinin ilgi çekici tarafı, tıpkı meşşaîler gibi insan aklının kavrayabileceği kesin bilgilerle işe başladığı halde, sonunda tanrısal bir bilgiye yani her şeyi bilen evrensel bir aklın bilgisine varılabileceğini iddia etmesindedir. Bu bakımdan işrak felsefesi, akılcılıktan akıl-dışıcılığa yönelen bir bilgi teorisi üzerinde temellenmiştir.
2 Yorumlar
teşekkürler.
Teşekkürler. Emeğinize sağlık