THOMAS REID (1710-1796) VE AHLAK - 4

Yine ben size Pazar gününün sıcak ve güneşli geçeceği hakkında söz ve teminatta veremem. Bunların hiç biri benim iradem, dahilinde olan şeyler değildir. Ön düşünce ve diğer durumlarda olduğu gibi bütün bunlar gösterir ki en azından benim bazı eylemlerim gönüllü olarak ortaya konmuş olmalıdır. Fakat bu tür gönüllü yapılan eylemlerin varlığını Reid'in karşıtları deterministler veya yumuşak deterministler inkar etmezler. Bu karşıt okullar bile Odanın bir ucundan bir ucuna yürümeklik ile yine aynı eylemi hipnoz sonucu yapmaklık arasındaki farkı görürler ki, bu eylemlerin ilki gönüllü eyleme ikincisi ise dışsal bir müdahale sonucu ortaya konan irade dışı eyleme karşılık gelir. Onlar benim iradem dahilindeki olayları ortaya koyma gücüme karşı çıkmazlar. Fakat ben bu gücün bende olduğundan dolayı ön düşüncede ve mütalaada bulunabilirim. Reid bu tür bir yaklaşıma karşı çıkar, Reid'e göre gönüllü eylem benim irademe bağlı olan bir eylemdir. Fakat, şayet, benim irade etmekliğim benim gücüm dahilinde değilse benim irademe baglı şeylerde benim gücüm dışımda demektir. Bu noktayı daha da açacak olursak, A eylemini ortaya koymaklıgıma söz vermekliğim otamatikmen A eylemim irade etmekliğimi içerir veya gerektirir. A eylemini ortaya koymaklıgıma söz vermekliğim benim A eylemini ortaya koymaklıgımın benim gücüm dahilinde olduğuna yönelik bir inancı var sayar veya ön görür. Böylece, A eylemini ortaya koymaklıgıma söz vermekliğim benim A eylemini irade etmekliğimi ilişkin bende bir gücün olduğuna yönelik bir inancı var sayar veya ön görür.

Reid'in bugün ahlak disiplini açısından sınıflandırılması söz konusu olduğunda Reid bir moral realist veya objektivist olarak adlandırılabilinir. Bu anlayışa göre ahlaki yargılar doğru ve yanlış olarak değerlendirilebilirime özelliği taşırlar. Ve bu yargılar bir hissediş veya sadece onaylama veya onaylamama yönelik kullanımlar değildir. Aynı zamanda ahlaki hükümler saçma veya önemsiz (trivial) anlamdada doğru veya yanlış değildir benim psikolojik durumlarıma ilişkin raporlarımın doğru veya yanlış olmaklığı durumunda olduğu gibi. Şöyle ki, "A doğrudur" yargısı konuşmacının onaylama tavrını bize nakletmez. Doğru olan bir ahlaki yargının doğruluğu yine ahlaki bir olguya bağlı olarak ortaya konur. Doğru ve yanlış eylemler arasında gerçek ve önemli bir ayrım söz konusudur. Doğruluğun ve yanlışlığın nesnellik (objective) özelliği vardır, dolaysıyla onlar bizim hissedişlerimizin yansısı değildir. Başka bir ifadeyle, bizim eylemlerimiz üzerine nesnel ahlaki yaptırımlar (ahlaki zorlamalar - moral obligations) vardır. Fakat böyle bir nesnel yaptırımlar Eyleyenin özgürlüğüne ilişkin bir varsayıma veya inanca yönelik geçerlilik kazanır. Bu tur yaptırımların muhatabı sadece original bir özellik taşıyan (eskilerin deyimiyle ; nevi şahsına münhasır) Eyleyen olabilir. Eğer ben gerçekten bir moral yaptırmlara muhatabsam bir şeyi yapmak veya yapmamak, geri durmak gibi ; öyleyse, doğal olarak, benim o şeyi ortaya koymaklığım veya yapmamaktan kaçınmaklığım benim gücüm dahilinde olmalıdır. Reid"e göre, "Ought implies Can - Yapmalısın Yapabilirsine delalet eder" ki. bu delalet kendiliğinden delil (self-evident) özelliği taşır doğruluğunu tartışmanın bir anlamı yoktur. Reid'in kendi anlatımıyla ifade edecek olursak :

"Hiç bir insan kendisi için yapması mümkün olamayacak şeyi yapması veya yapmaması için ahlaki bir zorlama (veya yaptırım) altında tutulamaz gerçeği matematikte olduğu gibi kendiliğinden delilli bir aksiyomdur " .

Ben ahlaken yapmaya mecbur kılındığım eylemlerde ve ahlaken yapmaktan uzak durmaya mecbur kılındığım eylemlerde başarısızlığımdan sorumluyum. Fakat "aktif güç... gerçek anlamda ahlaki sorumluluğa sahip bir varlıkta zorunlu olarak yer alır. Eğer biz determinist sistemi esas alacak olursak, ahlaki zorunluluk ve sorumluluk, övgü ve suçlama, ahlaki hak ve haksızlık, adalet ve adaletsizlik, ödül ve ceza, bilgelik ve ahmaklık, değer ve değersizlik, kelimeleri yanlış kullanılmış olmalı veya onlara verilen yeni anlamlar olmalı... bu sistem esas alındığında onlara bu güne kadar verilen bu tür daimi anlamlar olmaz. "

Sonuç

Sonuçta Reid'in ahlaki bir karakter taşıyan Eyleyeninin özgürlüğüne ilişkin olan teorisi hakkında ne tür bir eleştiri getirebiliriz? Öncelikle, Reid'in sağ duyu eylem felsefesine sıcak bakıp, özcede benimsediğimi belirtmeliyim. Fakat bu demek değildir ki, Rcsd'in felsefesi yanlışdan arınmış her yönüyle tatminkar dolayısıyla eleştiriye gerek yoktur. En azından felsefesinin bizi ilgilendiren özgürlük teorisi söz konusu olduğunda bir kaç noktaya yorumlu eleştiri getirmekte fayda görüyorum.

1. İnanmıyorum ki, Reid'in Eyleyenine aktif güç (active power) merkezli atfettiği özgürlük (freedom) kolaylıkla isbatlanabüsin. Ama, öte yandan, Reid'in şayet, bu tür bir özgürlük olmasaydı hayatın hiç bir alanı bir anlam ifade etmeyecekti tezini benimsiyorum. Belki teorik ve spekülatif seviyede ret edilebilinir ama günlük hayatımızda eylemlerimiz söz konusu olduğunda bu ret hiç bir anlam ifade etmez.

Fakat Reid'in felsefesinin kaynaklarını kullanarak daha güçlü bir savunma oluşturulamaz mı? Varsayalım ki, determinizm öne sürdükleri doğru. Bunun anlamı bizim bütün eylemlerimiz, irade etmekliğimiz ve iradi belirlemelerimiz kosalı tayin edilmiş demek olacaktır. Aynı zamanda bizim bütün inançlarımızda kosalı tayin edilmiş demektir. Fakat bir inancın yargılanmış olabilmesi için ya inancın kendiliğinden delil (self-evident) hükmünde veya bu hüküm durumunda bulunandan elde edilme, ya da yeterli delille desteklenmesi gerekir. Fakat şayet determinizm doğru ise, neye inanıyorsam inanayım sonuçta inancım tayin edilmiş demektir. Benim inancım yargılama ilkelerine bağlı olarak ortaya konmuş olabilir (bir inanç yargılanmış inanç hükmünde olur eğer yeterli bir temel üzerine otturturulmuşsa - öte yandan, inancın temelleri inancın sebeblerinden ayrı tutulup birbirine karıştırılmamalıdır) fakat bu ilkelerle olan uyuşum veya bağlılık sadece kazara ve şans eseri olan bir uyuşum ve bağlılıktır. Şayet ben inancımı akli bir insiyak ile benim inançlarım ve onların temelleri arsındaki ilişkiye bağlı olarak ortaya koymuş isem benim inançlarım yargılanmış inanç özelliğini taşır. Fakat eğer determinizm doğru ise ben neye inanıyorsam o kosal şartlarla benim belirlenmem sonucu ortaya çıkan bir inançtan başka bir şey değildir. Ama aynı kategoriye benim determinizme ilişkin olan inancımda otamatikmen dahildir. Eğer benim determinizme olan inancım kosal şartlarla benim belirlenmem sonucu ortaya çıkan bir inançtan başka bir şey değilse ve benim inancım akli bir insiyak ile benim determinizme olan inancım ve onun temelleri arasındaki ilişkiden veya bağdan kaynaklanmamış dolayısıyla bu inanç yargılanmış bir inanç özelliği taşımaz.

İkinci muhtemel acil açıklanıp aydınlatılması gereken nokta ise şu soruya verilecek cevapta gizlidir : Reid'in insan özgürlüğü kavramı gerçekten bir anlam ifade eder mi? Evet, eder eğer eyleyenin bizatihi kendisinin eylemlerinin sebebi olmaklığına (müsebbiblik-agent causality) tatminkar bir açıklama getirebilirsek. Örneğin, sadece olaylara veya oluşlara neden olma özelliğini yüklersek Eyleyen bir olay veya oluş olmadığından kendisine bu neden veya sebeb olma özelliğini atfedemeyiz dolayısıyla Eyleyenin bizatihi kendisinin sebeb özelliği taşımaklığı bu yaklaşımda pek anlam ifade etmez. Biz günlük konuşmalanmızda bir olayın diğer bir olayın nedeni olduğunu ifade ederken sanki başka gizil bir nedeni ima ederiz.

"Taş camı kırdı", "Kurşun adamı öldürdü" örneklerinde olduğu gibi. Bu nesnel alandaki olaylara ilişkin kozal ilişkide bir ileri adım daha atarak durumumuzu netleştirelim "Taşın etkisiyle cam kırıldı" veya "Kurşunun beyine girmesi adamın ölümüne sebeb oldu". Fakat ya taşı elinde tutana veya silahı elinde tutana ne demeli bir hukuk adamını ve camı kırılan komşuyu ilgilendiren bunlar olsa gerek.

Başka bir deyişle, bu çerçevede insan faktörü işin içine girdiğinde durumda yorumda farklı bir şey. Eğer benim bir şeyi (eylemi)n sebebi olduğum doğru ise benim müsebbibliğimde fiziksel veya zihinsel herhangi bir benim içimde veya dışımda olan olayın veya durumun bana ait olmayan bir neden veya nedenler durumuna indirgenmesi ve bu yönde açıklanması mümkün olamaz. Eğer benim bir eyleme ilişkin irade etmekliğim benim beynimdeki bir olay tarafından belirlenmişse benim o eyleme ilişkin irade temekliğim veya irademi kullanmakhğım inancı ve bilinci yanlıştır. Örneğin, eğer benim ayakta durmakhğı seçmekliğim sebebi beynimin içersinde geçen bir olay ise o zaman benim ayakta durmaklığı seçmekliğimi söz konusu etmem yanlış olan bir şeydir.

Buraya kadar olan incelememizin ortaya koyacağı sonuç şu ki, determinist anlayış ahlaki sorumluluk ile çelişir. Çünkü, eğer benim iradi belirlemelerim önceki olaylar tarafından sebeblendirilmişse ve sebeblendirilmesi gerekiyorsa ve neden olan olaylar benim kontrol alanımda değilse ben seçerek ortaya koyduğum eylemlerimden sorumlu değilim. Öte taraftan indeterminizmde sonucu bakımından aynı kapıya çıkmazmı. Şöylcki, eğer benim seçmemin bir sebebi yoksa bu benim seçmekliğimin tesadüfi olduğu anlamına gelmez mi? Dolayısıyla tesadüfi olan bir seçim üzerine ben sorumlu tutulamam. Fakat biz biliyoruz ki Reid'e göre, benim belirlemelerim, seçmelerimin sebebi var. Ve o sebeb Ben seçen, belirleyen dolayısıyla bu belirlemeler ve seçmeler sonucu ortaya konan eylemin sonucundan da yine ben Belirleyen Seçen. Eyleyen ahlaken sorumluyum.

KAYNAKLAR

(01) Thomas Reid "An Inquiry into the Human Mind", ed. T. Duggan. U.S.A., 1970.
(02) T. Reid "Essays on the Active Powers of Human Mind", s ;259, int. by p. Brody. M.I.T.1969.
(03) T. Reid "Essays on the Intellectual Powers of Man", int. by B. Brody. M.I.T. 1969.
(04) David Hume. "An Enquiry Concerning Human Understanding". 10. bölüm. Selby-bigge. L.A. (ed). Oxford, 1957.
(04) R. Taylor "Action and Purpose", U.S.A., 1969.
(05) R. Taylor "Metaphysics", U.S.A.. 1969.
(06) N. Rescher in "The Nature of Human Action", ed. M. Brand, U.S.A., 1970.
(07) H. G. Frankfurt "The Problem Of Action". American Philosophical Ouarterly.Vol.15 (1978).
(08) D. Davidson "Essays on Actions and Events", USA, 1980.
(09) C. D. Broad "Determinism, indeterministti, and Libertarianism'". Cambridge,1934.
(10) J. Bishop "Agent- causation", Mind, vol: xcii, 1983.
(11) J. Bishop "Natural Agency". Cambridge, 1989.
(12) W. H. Davis "The Free Will Question". Netherlands, 1971.
(13) T. Honderich "How Free Are You", Oxford Oxford, 1993.
1 | 2 | 3 | 4

  • Gizlilik Politikası ve Şartlar
  •   © 2007

    Back to TOP