AHMED RIZA (1859-1930) - 1
|
Murtaza KORLAELÇÎ
HAYATI:
Ahmed Rıza 1859'da İstanbul'da doğdu. Kendisi dünyaya geldiği zaman babası Ali Rıza Bey sürgünde bulunuyordu. Ali Rıza Bey, "Kırım Savaşı sırasında istanbul'a gelen ingilizlerle dostluk kurması, iyi ingilizce bilmesi ve İngilizler gibi giyinmesi dolayısıyla ingiliz Ali Bey diye tanınmıştır. Ali Rıza Bey'in babası Ziraat ve Darphane nazırıdır. Dedesi Kemankeş Ahmed Efendi de III. Selim'in sır katibi olmuştur. Onun babası ise, Mısır kadılarından Sıddık Molla'dır. Ali Rıza Bey yabancı dil bilgisi, geniş kültürü dolayısıyla Viyana ve Berlin'de elçiliklerde vazife görmüş, sarayda Teşrifat Nazırı olmuştur. Annesi Naile Hanım, Viyanalı Avusturya asilzadelerinden iken müslüman olmuş" bir bayandır.
Annesinin yabancı olduğunu Ahmed Rıza şöyle belirtir: "Sultan Abdulhamid beni inandırmak için eniştemi Paris'e göndermiş ve validem tarafından da bir mektup getirmişti. Tabii irade-i şahaneye itaatle avdetimi veya sükutumu tavsiye ediyordu. Halbuki validem bana ingiliz postası vasıtasıyla aynca hususi bir mektup daha göndererek eniştemin memuriyetinden bahsediyor ve "birtakımları milleti aldattılar, döndüler. Şayet sen de vazife-i vataniyyeyi terkle istanbul'a dönecek olursan evin kapısını kapalı bulursun" diyordu, işte ecnebi dedikleri validem böyle bir kadındı."
Annesinin durumunu bu şekilde belirten Ahmed Rıza orta öğrenimini Galatasaray Sultanisinde tamamlar. Bab-ı Alî Tercüme odasında göreve başlar. Daha sonra 1884'de, ziraat yüksek tahsili için, babası tarafından özel öğrenci olarak Paris'e gönderilir. Yükseköğrenimini tamamlayınca yurda döner. Sahası ile ilgili bir işe giremeyince devrin Maarif Nezaretine müracaat eder. 2400 kuruş maaşla, Bursa'daki tdadi-i Mülki mektebi Müdürlüğüne atanır. Burada kimya derslerini de yürütür. Sekiz ay sonra Maarif Nazın Münif Paşa, Ahmed Rıza Bey'i takdir ederek Bursa Maarif Müdürü yapar.
Memuriyetinden memnun olmayan ve birçok devlet işlerini yakından gören Ahmed Rıza 1889'da yeniden Paris'e gider. Bu ikinci gidiş 19 yıl gibi (1889-1908) uzun bir süreyi kapsar. Bu ikinci gidiş hakkında iki rivayet vardır. Birine göre, 1889 Paris Sergisini görmek isteğini ileri sürerek Maarif Nazın Münif Paşa'dan izin alır. Diğer rivayete göre ise firaren Paris'e gider. Bu .kaçma işini Tirilya ve civan reji memuru Arif Bey gerçekleştirir.
İkinci kez Paris'e gelişinde Ahmed Rıza eski dostu M.Kirkof vasıtasıyla Fransız adliyesinde resmi tercümanlık işine girer. Aynı zamanda o zamanki pozitivizm direktörü Pierre Laf fitte (1823-1903) ile ilişkisi artar. Pozitivist doktrini daha önce benimsemiştir. Bu durumu şöyle açıklıyor" "1889'a kadar Türkiye'de Milli Eğitim Müdürlüğü ile meşgul oldum. Bu tarihten itibaren Paris'e gelerek çağdaş fikir hareketlerini bol bol etüd etmek için görevimi bıraktım. Zaten daha önceden pozitivist doktrine tamamen bağlanmıştım. Kendisine çok şey borçlu olduğum M.Pierre Laffîtte'in kıymetli yardımı sayesinde bilgi alanımı genişletebildim. Böylece yavaş yavaş memleketimizde uygulanan öğretime tatbik edilebilir bir takım reform projelerini kavramaya başladım."
Görüldüğü gibi pozitivizmin görüşlerini, Türkiye'ye tatbik etmek amacıyla öğrenmeye koyulan Ahmed Rıza 1895'te jön Türklerin organı olan "Mechveret"i Fransızca ve Türkçe olarak yayınlamaya başlar. Derginin müdürlüğü ile beraber "ittihat ve Terakki Cemiyeti"nin başkanlığını da yürüten Ahmet Rıza, dernek mensuplarını etrafında toplar.
1889'da II. Abdulhamid ile arası açılan damad Mahmut Paşa da, oğullan Sabahaddin ve Lutfullah ile beraber Avrupa'ya kaçar. Mahmut Paşa'nın oğlu Prens Sabahaddin Bey, Le Play Mektebinin en değerli düşünürü Edmond Demoline ile tanışır. Türkiye'ye tatbikini düşündüğü yenilikler hususunda bu mektebin görüşlerini savunur. 1902'de Paris'de yapılan "Osmanlı Liberalleri Kongresi"ne başkan seçilir. Bu kongreye Ahmed Rıza Bey de katılır.
Prens Sabahaddin Bey, Osmanlı Devletine uygulamayı uygun gördüğü, Le Play mektebinden kaynaklanan fikirlerini bu kongrede açıklar. Böylece Ahmed Rıza ile Prens Sabahaddin'in fikir aynlıklan bu toplantıda kesin olarak ortaya çıkar. Bunun üzerine Prens Sabahaddin Bey Ahmed Rıza Bey'in başkanı bulunduğu "Ittihad ve Terakki Cemiyeti"nden ayn olarak "Terakki" isminde bir fırka teşekkül ettirir.
Jön Türklerin Paris'teki son kongresi 15 Ekim 1907'de Baron Velorme ismindeki bir şahsın konağında toplanır. Kongreye "İttihat ve Terakki", "Terakki" ve Ermenilerin Ahrar adını verdikleri "Taşnaksiyon" fırkaları katılır, ibrahim Temo'nun belirttiğine göre, kongre dört gün devam eder ve nöbetleşe bir gün Prens Sabahaddin bey, diğer gün, Ahmed Rıza Bey başkanlık eder. Kongre iki kümeye aynlarak devam eder. Ahmed Rıza Bey'in başkanlığındaki "Ittihad ve Terakki", merkeziyetçi idareyi savunurken, Sabahaddin Bey'le Ermeniler adem-i merkeziyetçi idareyi savunurlar.
Merkeziyetçi idareyi savunan Ahmed Rıza ve taraftarları baştaki padişahı azlederek, yerine aynı hanedandan bir başkasının getirilmesini ve 1876 anayasasının yürürlüğe konulmasını istiyorlardı. II. Abdulhamid'in millet meclisinin açılacağını ilan etmesiyle milletvekili seçimi hazırlıkları başladı. Bu seçimde, Ahmed Rıza "Ittihad ve Terakki Partisi"nden istanbul Milletvekili seçilerek, millet meclisine girdi ve meclis başkanı seçildi. Böylece 1908'de II. Meşrutiyetin ilanı ile îttihad ve Terakki Cemiyeti'nin gayesi gerçekleştirilmiş oldu. Üç sene Meclis Başkanlığı yapan Ahmed Rıza, ikinci seçimde Halil Bey'in reis yapılmasıyla 1911'de ayan azalığına tayin edildi. Ayan reisi olmayı beklerken umduğunu hiç de bulamadı. "Savaş yılları ilerledikçe A.Rıza ittihat ve Terakki hükümetinin siyasetine karşı sert eleştiriler yöneltmeğe başladı. Bununla birlikte, Vaniköyde oturduğundan, köşkü Çengelköyde bulunan Vahdettin'le "iyi" görüşmeğe başlamış, aileleri de "samimi" görüşürlermiş. Gerçi Vahdettin tahta çıkınca araya bir mesafe koymuş ama ilişkileri yine de yakınmış. Vahdettin, Ahmed Rıza'nın Ayandaki muhalefetinin "hırs-ı ikbalden" ileri geldiği, Reis olursa "münasebetsizliğine" son vereceği bahanesiyle onu reis atadı."
9 Ekim 1918'de Ayan başkanlığına atanan Ahmed Rıza, mütareke devrinin ilk günlerinde Padişah'a etkiyle Sadrazam olmaya çalışır. Fakat bazı hareketlerinden dolayı Padişah onu Ayan başkanlığından da uzaklaştırır. Bunun üzerine Ahmed Rıza tekrar Paris'e gider. Lozan antlaşmasının'imzalanmasından sonra yurda döner. Bundan sonra siyasi hayattan çekilir. Çengelköy sırtlarında babasından kalma çiftlikte yaşamaya başlar.
Bir gün ayağı merdivenin basamağına takılarak düşer, bacağı kalçasından kırılır. Bu durumu yakın dostu Ağaoğlu Ahmed Bey, Atatürk'e haber verir. Cumhurbaşkanı istanbul Valisi Muhiddin Üstündağ'a verdiği emirle Ahmed Rıza Bey'i Şişli Etfal Hastanesine kaldırtır. Hastanede gösterilen bütün gayret ve ihtimama rağmen, Ahmed Rıza Bey'i kurtarmak mümkün olamaz.
26 Şubat 1930'da vefat eder. Kandillideki aile mezarlığına gömülür .
Ahmet Rıza'nın hayatını şu şekilde devrelere ayırabiliriz:
1- Doğumundan Paris'e yüksek ziraat tahsiline gidinceye kadar olan devre (1859-1884).
2- Yurda dönüşü ve Bursa Milli Eğitim Müdürü iken yeniden Paris'e gidişi ve Fransa'da ikamet devresi (1889-1908).
3- Yurda yeniden dönüşten Mondros mütarekesine kadar olan devre (1908-1918).
4- Mondoros mütakeresinden sonra üçüncü kez Fransa'ya gidişi ve orada ikamet devresi (1918-1923).
5- Lozan Antlaşması'ndan sonra tekrar yurda dönüşü ve ölümüne kadar geçen devre (1923-1930).
Eserleri:
1 - Vazife ve Mesuliyet (1895-1906).
a- Padişah ve Şehzadeler,
b- Asker
c- Kadın,
2- Mechveret'deki yazılan (1895-1908)
3- Layihalar: 1889'da ikinci kez Paris'e gelişinden sonra Sultan II. Abdülhamid'e yazdığı ıslahat projelerini ihtiva eder.
4- La Crise'de l'Orient, Paris (1907).
5- Echos de Turquie, Paris, 1920.
6- Rehnumay-ı Sayyad, 1st. 1339.
7- Lo Faillite Morele de Lo Politique Occidentale en Orient, Paris, 1922.
8- Mektuplar.
Ahmed Rıza 1923'den sonra, 1907'de yayınladığı "La Crise de l'Orient" isimli eserini yeniden ele almış, doğu krizinin 1907'den sonraki gelişmesini de yazmaya başlamış, ayrıca ittihat ve Terakkinin tarihçesini de yazmaya koyulmuş, fakat bu yeni çalışmalar ölümü ile hazırlık safhasında kalmışlardır.
FİKİR HAYATI:
Kabul ettiği felsefi sistem: Hayatını anlatırken de belirttiğimiz gibi, Ahmed Rıza, Auguste Comte (1798-1857)'un sistemleştirdiği pozitivizmi kabul etmiştir. Düşünürümüzün pozitivistliğinin açık işaretlerinden bazılarını şöyle ifade edebiliriz:
Başkanlığını yürüttüğü İttihat ve Terakki Cemiyetine isim verilirken Ahmed Rıza, A.Comte'un bir vecizesi ve pozitivizmin dövizi olan "Ordre et Progrès" (Nizam ve Terakki) isminin verilmesini ister. Fakat Istanbul'dakiler bu dövizi olduğu gibi kabul etmezler. Derneğin genç üyelerinin "Ordre et Progres"deki "Ordre" yerine "Union" kelimesini koyarak meydana getirdikleri "Unuon et Progrès" (İttihat ve Terakki), derneğin ismi olarak kabul edilir.
Yine Ahmed Rıza'nın pozitivizmi kabul ettiğinin diğer bir belirtisi, 1 Aralık 1895 yılında çıkarmaya başladığı, Jön Türklerin yayın organı olan Fransızca Mechveret dergisinin başlığında görülmektedir. Derginin başlığı şöyledir:
Premiere anne-No: I Supplement Français 1 er Décembre 1895 (Frederic 107).
MECHVERET
Organ de la Jeune Turquie,
Puplié sous la direction "Ordre et progrés"
d'Ahmed Rıza
Bu başlığın sağ üst köşesinde görülen "Frederic 107" yazısı, A.Comte'un icat ettiği pozitivist takvimin dergiye tatbikidir. Başlığın sağ alt tarafında yer alan "Ordre et pragres" ifadesi yukarda temas ettiğimiz gibi A.Comde'un icad etmekle öğündüğü bir vecizesidir.
HAYATI:
Ahmed Rıza 1859'da İstanbul'da doğdu. Kendisi dünyaya geldiği zaman babası Ali Rıza Bey sürgünde bulunuyordu. Ali Rıza Bey, "Kırım Savaşı sırasında istanbul'a gelen ingilizlerle dostluk kurması, iyi ingilizce bilmesi ve İngilizler gibi giyinmesi dolayısıyla ingiliz Ali Bey diye tanınmıştır. Ali Rıza Bey'in babası Ziraat ve Darphane nazırıdır. Dedesi Kemankeş Ahmed Efendi de III. Selim'in sır katibi olmuştur. Onun babası ise, Mısır kadılarından Sıddık Molla'dır. Ali Rıza Bey yabancı dil bilgisi, geniş kültürü dolayısıyla Viyana ve Berlin'de elçiliklerde vazife görmüş, sarayda Teşrifat Nazırı olmuştur. Annesi Naile Hanım, Viyanalı Avusturya asilzadelerinden iken müslüman olmuş" bir bayandır.
Annesinin yabancı olduğunu Ahmed Rıza şöyle belirtir: "Sultan Abdulhamid beni inandırmak için eniştemi Paris'e göndermiş ve validem tarafından da bir mektup getirmişti. Tabii irade-i şahaneye itaatle avdetimi veya sükutumu tavsiye ediyordu. Halbuki validem bana ingiliz postası vasıtasıyla aynca hususi bir mektup daha göndererek eniştemin memuriyetinden bahsediyor ve "birtakımları milleti aldattılar, döndüler. Şayet sen de vazife-i vataniyyeyi terkle istanbul'a dönecek olursan evin kapısını kapalı bulursun" diyordu, işte ecnebi dedikleri validem böyle bir kadındı."
Annesinin durumunu bu şekilde belirten Ahmed Rıza orta öğrenimini Galatasaray Sultanisinde tamamlar. Bab-ı Alî Tercüme odasında göreve başlar. Daha sonra 1884'de, ziraat yüksek tahsili için, babası tarafından özel öğrenci olarak Paris'e gönderilir. Yükseköğrenimini tamamlayınca yurda döner. Sahası ile ilgili bir işe giremeyince devrin Maarif Nezaretine müracaat eder. 2400 kuruş maaşla, Bursa'daki tdadi-i Mülki mektebi Müdürlüğüne atanır. Burada kimya derslerini de yürütür. Sekiz ay sonra Maarif Nazın Münif Paşa, Ahmed Rıza Bey'i takdir ederek Bursa Maarif Müdürü yapar.
Memuriyetinden memnun olmayan ve birçok devlet işlerini yakından gören Ahmed Rıza 1889'da yeniden Paris'e gider. Bu ikinci gidiş 19 yıl gibi (1889-1908) uzun bir süreyi kapsar. Bu ikinci gidiş hakkında iki rivayet vardır. Birine göre, 1889 Paris Sergisini görmek isteğini ileri sürerek Maarif Nazın Münif Paşa'dan izin alır. Diğer rivayete göre ise firaren Paris'e gider. Bu .kaçma işini Tirilya ve civan reji memuru Arif Bey gerçekleştirir.
İkinci kez Paris'e gelişinde Ahmed Rıza eski dostu M.Kirkof vasıtasıyla Fransız adliyesinde resmi tercümanlık işine girer. Aynı zamanda o zamanki pozitivizm direktörü Pierre Laf fitte (1823-1903) ile ilişkisi artar. Pozitivist doktrini daha önce benimsemiştir. Bu durumu şöyle açıklıyor" "1889'a kadar Türkiye'de Milli Eğitim Müdürlüğü ile meşgul oldum. Bu tarihten itibaren Paris'e gelerek çağdaş fikir hareketlerini bol bol etüd etmek için görevimi bıraktım. Zaten daha önceden pozitivist doktrine tamamen bağlanmıştım. Kendisine çok şey borçlu olduğum M.Pierre Laffîtte'in kıymetli yardımı sayesinde bilgi alanımı genişletebildim. Böylece yavaş yavaş memleketimizde uygulanan öğretime tatbik edilebilir bir takım reform projelerini kavramaya başladım."
Görüldüğü gibi pozitivizmin görüşlerini, Türkiye'ye tatbik etmek amacıyla öğrenmeye koyulan Ahmed Rıza 1895'te jön Türklerin organı olan "Mechveret"i Fransızca ve Türkçe olarak yayınlamaya başlar. Derginin müdürlüğü ile beraber "ittihat ve Terakki Cemiyeti"nin başkanlığını da yürüten Ahmet Rıza, dernek mensuplarını etrafında toplar.
1889'da II. Abdulhamid ile arası açılan damad Mahmut Paşa da, oğullan Sabahaddin ve Lutfullah ile beraber Avrupa'ya kaçar. Mahmut Paşa'nın oğlu Prens Sabahaddin Bey, Le Play Mektebinin en değerli düşünürü Edmond Demoline ile tanışır. Türkiye'ye tatbikini düşündüğü yenilikler hususunda bu mektebin görüşlerini savunur. 1902'de Paris'de yapılan "Osmanlı Liberalleri Kongresi"ne başkan seçilir. Bu kongreye Ahmed Rıza Bey de katılır.
Prens Sabahaddin Bey, Osmanlı Devletine uygulamayı uygun gördüğü, Le Play mektebinden kaynaklanan fikirlerini bu kongrede açıklar. Böylece Ahmed Rıza ile Prens Sabahaddin'in fikir aynlıklan bu toplantıda kesin olarak ortaya çıkar. Bunun üzerine Prens Sabahaddin Bey Ahmed Rıza Bey'in başkanı bulunduğu "Ittihad ve Terakki Cemiyeti"nden ayn olarak "Terakki" isminde bir fırka teşekkül ettirir.
Jön Türklerin Paris'teki son kongresi 15 Ekim 1907'de Baron Velorme ismindeki bir şahsın konağında toplanır. Kongreye "İttihat ve Terakki", "Terakki" ve Ermenilerin Ahrar adını verdikleri "Taşnaksiyon" fırkaları katılır, ibrahim Temo'nun belirttiğine göre, kongre dört gün devam eder ve nöbetleşe bir gün Prens Sabahaddin bey, diğer gün, Ahmed Rıza Bey başkanlık eder. Kongre iki kümeye aynlarak devam eder. Ahmed Rıza Bey'in başkanlığındaki "Ittihad ve Terakki", merkeziyetçi idareyi savunurken, Sabahaddin Bey'le Ermeniler adem-i merkeziyetçi idareyi savunurlar.
Merkeziyetçi idareyi savunan Ahmed Rıza ve taraftarları baştaki padişahı azlederek, yerine aynı hanedandan bir başkasının getirilmesini ve 1876 anayasasının yürürlüğe konulmasını istiyorlardı. II. Abdulhamid'in millet meclisinin açılacağını ilan etmesiyle milletvekili seçimi hazırlıkları başladı. Bu seçimde, Ahmed Rıza "Ittihad ve Terakki Partisi"nden istanbul Milletvekili seçilerek, millet meclisine girdi ve meclis başkanı seçildi. Böylece 1908'de II. Meşrutiyetin ilanı ile îttihad ve Terakki Cemiyeti'nin gayesi gerçekleştirilmiş oldu. Üç sene Meclis Başkanlığı yapan Ahmed Rıza, ikinci seçimde Halil Bey'in reis yapılmasıyla 1911'de ayan azalığına tayin edildi. Ayan reisi olmayı beklerken umduğunu hiç de bulamadı. "Savaş yılları ilerledikçe A.Rıza ittihat ve Terakki hükümetinin siyasetine karşı sert eleştiriler yöneltmeğe başladı. Bununla birlikte, Vaniköyde oturduğundan, köşkü Çengelköyde bulunan Vahdettin'le "iyi" görüşmeğe başlamış, aileleri de "samimi" görüşürlermiş. Gerçi Vahdettin tahta çıkınca araya bir mesafe koymuş ama ilişkileri yine de yakınmış. Vahdettin, Ahmed Rıza'nın Ayandaki muhalefetinin "hırs-ı ikbalden" ileri geldiği, Reis olursa "münasebetsizliğine" son vereceği bahanesiyle onu reis atadı."
9 Ekim 1918'de Ayan başkanlığına atanan Ahmed Rıza, mütareke devrinin ilk günlerinde Padişah'a etkiyle Sadrazam olmaya çalışır. Fakat bazı hareketlerinden dolayı Padişah onu Ayan başkanlığından da uzaklaştırır. Bunun üzerine Ahmed Rıza tekrar Paris'e gider. Lozan antlaşmasının'imzalanmasından sonra yurda döner. Bundan sonra siyasi hayattan çekilir. Çengelköy sırtlarında babasından kalma çiftlikte yaşamaya başlar.
Bir gün ayağı merdivenin basamağına takılarak düşer, bacağı kalçasından kırılır. Bu durumu yakın dostu Ağaoğlu Ahmed Bey, Atatürk'e haber verir. Cumhurbaşkanı istanbul Valisi Muhiddin Üstündağ'a verdiği emirle Ahmed Rıza Bey'i Şişli Etfal Hastanesine kaldırtır. Hastanede gösterilen bütün gayret ve ihtimama rağmen, Ahmed Rıza Bey'i kurtarmak mümkün olamaz.
26 Şubat 1930'da vefat eder. Kandillideki aile mezarlığına gömülür .
Ahmet Rıza'nın hayatını şu şekilde devrelere ayırabiliriz:
1- Doğumundan Paris'e yüksek ziraat tahsiline gidinceye kadar olan devre (1859-1884).
2- Yurda dönüşü ve Bursa Milli Eğitim Müdürü iken yeniden Paris'e gidişi ve Fransa'da ikamet devresi (1889-1908).
3- Yurda yeniden dönüşten Mondros mütarekesine kadar olan devre (1908-1918).
4- Mondoros mütakeresinden sonra üçüncü kez Fransa'ya gidişi ve orada ikamet devresi (1918-1923).
5- Lozan Antlaşması'ndan sonra tekrar yurda dönüşü ve ölümüne kadar geçen devre (1923-1930).
Eserleri:
1 - Vazife ve Mesuliyet (1895-1906).
a- Padişah ve Şehzadeler,
b- Asker
c- Kadın,
2- Mechveret'deki yazılan (1895-1908)
3- Layihalar: 1889'da ikinci kez Paris'e gelişinden sonra Sultan II. Abdülhamid'e yazdığı ıslahat projelerini ihtiva eder.
4- La Crise'de l'Orient, Paris (1907).
5- Echos de Turquie, Paris, 1920.
6- Rehnumay-ı Sayyad, 1st. 1339.
7- Lo Faillite Morele de Lo Politique Occidentale en Orient, Paris, 1922.
8- Mektuplar.
Ahmed Rıza 1923'den sonra, 1907'de yayınladığı "La Crise de l'Orient" isimli eserini yeniden ele almış, doğu krizinin 1907'den sonraki gelişmesini de yazmaya başlamış, ayrıca ittihat ve Terakkinin tarihçesini de yazmaya koyulmuş, fakat bu yeni çalışmalar ölümü ile hazırlık safhasında kalmışlardır.
FİKİR HAYATI:
Kabul ettiği felsefi sistem: Hayatını anlatırken de belirttiğimiz gibi, Ahmed Rıza, Auguste Comte (1798-1857)'un sistemleştirdiği pozitivizmi kabul etmiştir. Düşünürümüzün pozitivistliğinin açık işaretlerinden bazılarını şöyle ifade edebiliriz:
Başkanlığını yürüttüğü İttihat ve Terakki Cemiyetine isim verilirken Ahmed Rıza, A.Comte'un bir vecizesi ve pozitivizmin dövizi olan "Ordre et Progrès" (Nizam ve Terakki) isminin verilmesini ister. Fakat Istanbul'dakiler bu dövizi olduğu gibi kabul etmezler. Derneğin genç üyelerinin "Ordre et Progres"deki "Ordre" yerine "Union" kelimesini koyarak meydana getirdikleri "Unuon et Progrès" (İttihat ve Terakki), derneğin ismi olarak kabul edilir.
Yine Ahmed Rıza'nın pozitivizmi kabul ettiğinin diğer bir belirtisi, 1 Aralık 1895 yılında çıkarmaya başladığı, Jön Türklerin yayın organı olan Fransızca Mechveret dergisinin başlığında görülmektedir. Derginin başlığı şöyledir:
Premiere anne-No: I Supplement Français 1 er Décembre 1895 (Frederic 107).
MECHVERET
Organ de la Jeune Turquie,
Puplié sous la direction "Ordre et progrés"
d'Ahmed Rıza
Bu başlığın sağ üst köşesinde görülen "Frederic 107" yazısı, A.Comte'un icat ettiği pozitivist takvimin dergiye tatbikidir. Başlığın sağ alt tarafında yer alan "Ordre et pragres" ifadesi yukarda temas ettiğimiz gibi A.Comde'un icad etmekle öğündüğü bir vecizesidir.