İHVÂN-I SAFA FELSEFESİNDE SAYILARIN GİZEMİ ÜZERİNE BİR ÇÖZÜM DENEMESİ - 2

Semavî varlıkların hareketi ile bağdaştırılan bazı sayılar, Babil, Hind, Mısır kozmoloji ve dinlerinde olduğu kadar daha önce belirttiğimiz gibi Fisagoryenlerde de önemli bir rol oynamıştır. Sayılara büyük önem veren İhvan, bu sayıların çoğunun, özellikle kürelerin sayısı, burçlar kuşağının bölümleri, gezegenler ve ayın devir sayısına karşılık gelen 9, 12,7, 28 gibi sayıların sembolik öneminin farkında idi.

Sayı ve özellikleriyle bu zihnî meşguliyetine rağmen Risaleler, îhvân'ın sayının müzakere edilmesindeki gayenin, sayının özelliklerinin nasıl olup da varlıkların özelliklerinin prototiplerini teşkil ettiğini kanıtlamak olduğunu belirtmeye özen göstermektedir; şöyle ki, Her kim sayıyı, yasalarım, mahiyetini, cinslerini, türlerini ve özelliklerini, onların hususî kemmiyetlerinin temelini teşkil eden hikmeti ve onların niçin ne daha az ne de daha çok olmadıklarının sebebini kavrar. Çünkü her bakımdan gerçek bir ve bütün varlıkların yaratıcısı olan Allah, bütün varlıkları sırf tek, yahut sırf çok yapmayı uygun görmedi, bilakis onların madde bakımından bir, şekil bakımından çok olmalarını takdir etti. Dahası, O (Tanrı), varlıkların ikişerli, üçerli yahut onarlı vb. olmalarını da uygun bulmadı, fakat onların daha çok bütünüyle sayı dizisine sayı bakımından uygun olmasını ve onların özelliklerine sahip olmasını diledi.

Sayı ilmini (ilmü'1-aded), riyazi ilimler içerisinde sınıflandıran İhvan için, riyazî ilimler, filozofların da amacı olan, tabiat ilimleriyle bağlantıyı kurmaktadır. Onlara göre tabiî bilimleri öğrenmenin amacı, dünya ve ahiret mutluluğunu elde etmek ve ilâhî ilimlerde iierlemektir ki, filozofların da nihaî hedefi olan hakikât bilgisine ulaşmaktır.

Şu halde sayı ilmi, İhvân'a göre bu maksadın gerçekleşmesini sağlayacak olan bir ilimdir. Bu sayı müzakeresinin diğer aslî sebebi, nefs bilgisine bir giriş hazırlamaktır. Çünkü, sayının tetkiki kaçınılmaz olarak çeşitli sayıların, genellikle arazların cevherde bulunduğu gibi, nefste kaim olan arazlar olduğunu açığa çıkarır, nefs hakkındaki bu bilgi, felsefenin ehliyetli olduğu daha yüksek bilgiye, yani Tanrı'yı bilmeye zemin hazırlar. Çünkü o (Tanrı bilgisi) nefsi; onun aslını ve gelecek hayattaki kaderini bilmekten doğar ki, böylece akıl, Tanrı bilgisine yükselir; nitekim "kendini (nefsini) bilen Rabbini bilir" ya da "Kendini en iyi bilen Rabb'ini en iyi bilir" denilmiştir.

İhvan mensupları, her şeyi sayılara indirgediler ve her şeyi sayılarla açıklama yolunu tercih ettiler ki, bu Batınî Şia ve İsmailî üslûptur. Onlar sayılara dayanarak, varlığı bu özel yöntemle açıklama yoluna gittiler. Sayıları gelecekle ilgili gizli şeyleri keşfetmede kullandılar. Tüm bunlar, İhvân'ın, Risalelerde, sayılara geniş bir yer ayırmasının nedenlerini yeterince ortaya koymaktadır. Ve yine onlar, sayıları yaratılışın esası ve temel prensibi olarak gördüler.

Bunların zorunlu bir sonucu olarak İhvan, rakamlar vasıtasıyla gelecekle ilgili bilgilere sahip olma imkanı sağlayacağına inandıkları cifr kitaplarının kendilerine okunmasını istemişlerdir.

Tanrı-alem ilişkisi ve alemin mahiyeti hususlarım İhvan, Resâil'dt, Fisagorcu düşünce ve yorumların etkisiyle matematiksel sembollerle ifade etmiştir. Sayısal sembolizm Risalelerde bir bakıma bu ilişkinin vurgulanmasında bir araç olarak kullanılmıştır.

Epistemolojik ve dinî düzlemlerde sayı çalışmasının büyük avantajı, İhvan'a göre, onun, sayıların mevcut olduğu ruhun bilgisine götürmesi, bu bilginin de nihayetinde, ancak felsefe yoluyla mümkün olabilecek Tanrı bilgisine iletmesidir. Şu halde marifetullah'a ulaşmaya ve Tanrı'ya gücü nispetinde benzemeye çalışan İhvan için, sayılar, bu hedeflere ulaşmanın ana enstrüman işlevini görmektedir. Zira sayılar, onlara hikmetin kapısını açarak aşkın alana taşmalarına vesile olacaktır.

V. Risâleler'in Sayısının Esrarı

İhvân-ı Safa Cemiyetinin, geride bıraktığı Risâleler'in sayısı, ilim ve düşünce dünyasında çok tartışmalara sebebiyet vermiş bir problemdir. Bu mesele, Risâleler'in 51 veya 52 olduğu iddiası çerçevesinde gelişmiştir. Diğer bir soranda - bu çalışmayla ilgili olan tarafıdır- Risâleler'in sayısının batını anlam ve yorumudur.

Henry Corbin'e göre, İslâm düşüncesinin ortaya koyduğu bazı metinler, Antik Yunan'ın her sayının özelliğine ilişkin araştırmalar yapan ve biîgi veren bazı kaynaklarına dayanmaktadır. Risâleler'in de Fisagor sayı bilgisine önemli bir yer vermiş olduğu da göz önünde tutulursa, 51 İncelemeyi kapsamına almış olması tesadüf değildir (17X3=51). Bunlardan 17'si "fizik" konusundadır ve 17 rakamının Yahudi "irfan"ında özel bir önemi vardır. Ayrıca 11 rakamı Mugıyre'nin Şiî irfan bilgisince İmam Mehdî'nin zuhur edeceği günde, ölmüş olanlardan kaldırılacak olan kimselerin de sayısıdır. Bunlardan herbirine ism-i a'zamı meydana getiren onyedi harften bir harf verilecektir.

Ayn-Mîm-Sîn denizinde feyz alan 51 seçkin arif, Fisagor (Pythagoras) Okulu'nun Doğu'daki merkezi olan Sabiî şehri Harran'ın kapılarında nöbettedirler.

İhvân-ı Safâ'da, Cabir b. Hayyan'da olduğu gibi mizan ilkesini metafizik bir ilke derecesine yüceltme eğilimi vardır. Her felsefe ve her ilim, bu telakki gereğince bir ölçektir, mizandır. Sonuç olarak mizan (sayı-düşüncelerin müşahedesi) felsefeye üstün olan bir yöntemdir ve felsefe kapsamına giren her hususa da üstündür. Aynı şekilde, Basra'daki İhvân-ı Safa topluluğu katında da her bilim ve teknik dalının "mizan"ı vardır ve Yüce Mizan Kur'an-ı Kerim'de 21. Surenin 48. Ayetinde kıyamet günü mizam olarak zikredilendir. Mizan terimi böylece özellikle Şiî ve îsmailî anlamını bulmuş olmaktadır. Burada "doğru ölçek" söz konusudur. (17 İsrâ, 37 ve 26 Şuarâ, 182). Bununla denge ve adalet kasdedilir ve kıyamet imamı yeryüzünde adaleti sağlayacağına göre, bu adaletın felsefî ve dinî anlamı vardır ki, ihvan, bu imamın zuhurunu imanla beklemektedirler).

Probleme bir başka yönden bakarak Risaleler''in sayısını Şiilikle ilişkilendiren S. Hüseyin Nasr'a göre Şiîler arasında 51= 3x17 özellikle önemlidir, çünkü bu rakam Ali b. Ebi Talib'in günlük namazlarının rekat sayısıdır. Daha sonradan eklenen tılsım ve büyü ile ilgili son bölüm hariç, Risaleler 17'nin 3 katı olan 51 risaleden oluşmaktadır.

Özellikle, tabiî bilimlerle ilgili bölümler veya fizikî risaleler 17 tanedir. VI. Sayılar İlmi (İlmü'1-Aded): Matematik ve Geometri İhvan'a göre felsefenin başlangıcı ilim sevgisidir; ortası, yaratılmışların gerçekliğine ilişkin olan bilgidir; sonu bu bilgiye uygun söz ve fiillerdir. Onların ilimler tasnifinde felsefî ilimler dört kısma ayrılmaktadır:

1-Matematik, 2-Mantık, 3-Tabiat felsefesi (fizik), 4-İlahi ilim (metafizik).

Matematik de dörde ayrılır:

1-Aritmetik, 2- Geometri, 3-Astronomi, 4-Müzik.

Müzik, İhvân'a göre, seslerin ahenginin ilmi ve onun yardımıyla melodinin ilkelerini ayrıntılı bir şekilde incelenmesidir.

Geometri (hendese), cisimlerin (eşyanın) miktarları, boyutları, türleri ve özelliklerinin kendisiyle bilindiği bir ilimdir. Geometri ilminin Öklid'in açıklamalarına dayanması gibi astronomi de yıldızlar ilmidir ki, Batlamyus'un kitabı Almagest in ortaya koyduğu delillere dayanır ;

aritmetik, sayıların özelliklerini inceleyen ve Fisagor'la Nikamokus'un belirttiği gibi yaratılmışların iç gerçekliğiyle ilişkili olarak sayılara karşılık gelen anlamlan araştıran bir ilimdir. Fisagorcu-Eflâtuncu felsefe eğitimi anlayışına uygun olarak bilgi araştırmasına matematikle başlayan İhvan için, matematik, sayıların özelliklerini öğreten bir disiplindir. Onlara göre nasıl ki "bir", iki'den önce gelen bir sayıysa, bunun gibi matematik de diğer ilimlerle mukayese edildiğinde önce gelen bir ilimdir.

Sayılar ilmini, felsefeye başlamanın bir mukaddimesi olarak kabul eden İhvan için, bu ilim, bilgi ve hikmetin kapısının anahtarıdır. Onlar bu konuda şu ifadeleri seslendirmektedirler:

"Ey irfan sahibi ve merhametli kardeşim, bilmelisin, çünkü soylu kardeşliğimizin yolu budur. (Allah onlara arazdan cevhere, basit cisimlerden ayn madenlere, elementlerden bileşiklere varıncaya dek bu dünyadaki bütün cisimlerin yapısını ve şimdiki düzenini bilmesinde ve tek sebepten, tek kaynaktan ve tek düzenleyiciden çıkarak nasıl oluştuklarını ve yaygınlaştıklarını kavramasında yardımcı olsun). Çünkü onlar geometrik ispatların ve sayısal sembollerin açıklanmasına bir şahit olarak getirildiler, tıpkı Fisagorcuların yaptıkları gibi. Öyleyse bu bilgiyi bütün diğer bilgilerden önce öğretmek ve aritmetik olarak bilinen sayılar ve özellikleri ilmi içerisinde anmak üzerimize yüklenmiş bir görevdir. Bu, tıpkı felsefe denilen bilgiyi ve hikmeti arayanlar için yolu kolaylaştıran bir önsöz ya da girişe benzer ve felsefeye yeni başlayanlara sadece matematik bilimleri inceleyerek doğrudan konunun içine girebilme imkanı sağlar."

İhvân-ı Safâ'ya göre bütün varlık ve tefekkürün mutlak prensibi "bir" sayısıdır. Sayı ilmi, bu sebeple, felsefenin başında, ortasında ve sonunda yer alır. Dolayısıyla sayılar ilmi (ilmü'1-aded), İhvân'a göre tabiatın üstünde yer alan ve varlıkların prensibi olan bir bilim olarak, tevhidi anlamaya ileten bir yoldur. O aynı zamanda diğer bilimlerin kökeni, ilk iksir ve en büyük kimyadır. Bunun yanı sıra o, Nefs'in üzerine işlenen Akl'm ilk feyzidir ve o, "Tevhid ve temyizi konuşan bir lisan"dır. Bu nedenle Risaleler'in Tanrı'nın dünyayla -metafiziki olarak vücudun varlıklarla- olan ilişkisi, Bir'in diğer sayılarla olan ilişkisi gibidir. Daha bâtınî (ezoterik) olan er-Risâletü '1-Câmia Vücud'un (bir)e, Varhk'ın Sonsuz'un veya Zat-ı İlâhî'nin (sıfır)a tekabül ettiği belirtilmektedir. Böylece sıfır, Vücud'u içine alan bütün önceden belirlemelerin üstünde olan İlâhî Özü sembolize eder.

Sayılar ilmi matematik, İhvân'a göre ilimlerin aslı ve anahtarı, bilgi ve hikmetin başlangıcı ve kaynağıdır. Her ilmin hareket noktası olan matematik, nefs üzerine yerleşen aklın ilk ürünüdür; tevhid bilgisine ve Allah'ı anlamaya götüren yoldur. Eklektik bir sistem ortaya koyan İhvân'ın 52 risalesi, ilginç bir Yeni-Fisagorcu Yeni-Eflâtuncu fıziko-matematik fikirler karışımını kapsar. Bu fikirler, onların profesyonel fılozoflarındakinden daha popüler üslûpla açıkladıktan son derece karmaşık eklektik bir metafiziğin temelini oluşturur.

İhvân-ı Safâ'nın aritmetik, geometri, astronomi, coğrafya, mûsikî, mantık ve hatta sanat ve meslekleri kapsayan matematik ilimlere olan ilgisinin tamamen pragmatik olduğu görülmektedir. Onlar, matematik tahsilinin ahlâkî ıslaha ve fikrî anlayışa yardımcı olan kendini bilmenin bir işareti olarak hizmet ettiği iddiasını sıklıkla vurgular.

Bilimde, İhvân-ı Safa, açıkça Yunan mirasının Fisagoryen-Hermetik yönüyle ilişkilidir, tıpkı özellikle matematik teorilerinde olduğu gibi... Fisagorcular gibi aritmetik ve geometrinin sembolik ve metafizik yönüne vurgu yapmışlardır. Onlar eğitim yoluyla geometri öğrenen nefsin fizikî âlemden manevî âleme yükseldiğini iddia ederler. Geometride bütün esrarengiz figürler bulunmaktadır; en küçüğü, üç sıra halinde dokuz kareden oluşmuştur.

Matematik öğrenmeyi, İhvan, genel olarak felsefeyi, özel olarak ilahiyatı anlamanın yolu olarak görür. Onlara göre, matematik, insanın bilimsel alanda yetkinliğe ulaşmasını sağlar. Öklid'i ve geometri hakkında eser vermiş diğer yazarları da tanıyan İhvân'ın geometri alanında gizli ve sihirli şekillerle de uğraştığı görülmektedir.

Geometri, İhvân'a göre, tüm boyutların; sema ve yeryüzündeki cisimlerin ölçü ve mesafelerinin kendisiyle bilindiği mizandır. Hiç kimsenin kendisinden müstağni olmadığı sağlam bir sanattır. Tüm eşyayı bilmede ve tanımlamada kullanılır. Arınmış, saf ve temiz ruhları hikmetin nuruna teşvik etmek ve ahiret saadetine ulaştırmak gibi bir fonksiyonu vardır, geometrinin.

İhvan nezdinde, hakikate ulaşmanın aracı değeri olarak geometri, göze hitap eden şekilleriyle sadece onun müptedilerinin daha kolaylıkla anlamalarına yardım eder, fakat aritmetik tek başına saf ve gerçek ilimdir. Eflâtun'un, aritmetiği, "popüler" ve "felsefî" olarak ikiye ayırdığı gibi, İhvan da - birebir örtüşmese bile- geometriyi aklî ve hissî diye iki kısma ayırmaktadır. Onlara göre hissî geometrinin konusu, çizgiler, yüzeyler (ve hacim) dir, aklî geometrinin ise eşyanın derinlik, genişlik, yükseklik gibi hususiyetleri ve buudlarıdır. Aritmatiğin de geometrinin de gayesi, nefsi, mahsusattan makulata götürmektir. İhvan, matematik (riyazi) bilimlerin alt bir disiplini olan geometride, geometrik şekillere "faziletler" ve "kişilikler" vererek Fisagoryenleri takip eder.

Geometrinin nihaî amacı, nefsin güçlerinin dış dünyadan bağımsız olarak işlenmesini sağlamaktır. Böylece "O (nefis), semavî yükseliş sayesinde, ruhlar dünyasına ve ebedî hayata katılmak için kendini bu dünyadan ayırmak ister."

S. Hüseyin Nasr'a göre niceliksel ve niteliksel bir bilim olarak matematiğin bu ikili yönü, bu tür bilgiyi "Yakub'un merdiveni" şekline sokmaktadır. Nicelik dünyasını incelemede matematiği kullanmak, o dünyadan arketipler dünyasına geçmeyi sağlayacak bir köprü işlevi görmektedir. Sembolik özelliği nedeniyle sayı, sadece bölme için bir araç değil, aynı zamanda birleştirme ve bütünleştirme için de bir araç olmaktadır. İhvan tarafından kullanılan Fisagoryen sayılar, yaratılan arketipleri veya "platonik idea'ları ile özdeşleştirilmeleri nedeniyle, niceliksel yönü sayesinde sahip oldukları analiz gücünün yanısıra bir de sentez gücüne sahiptirler.
1 | 2 | 3 | 4 | 5

  • Gizlilik Politikası ve Şartlar
  •   © 2007

    Back to TOP