EKLEKTİSM, SENKRETİSM, SENTEZ, DİSÎPLÎNLERARASI ARAŞTIRMA, SİSTEM KAVRAMLARI ÜZERİNE ÇÖZÜMLEYİCİ ÇALIŞMA - 1
|
TEOMAN DURALI
Düşünce tarihinin geçmişinde felsefede, bugünündeyse bilimlerde adamakıllı ağırlık kazanmış kavramlar yahut terimler arasında eklektism, senkretism, sentez, disiplinlerarası araştırma ile sistem kavramlarını saymak gerekir. Bunlardan özellikle eklektism ile senkretism, felsefe tarihi boyunca bolca kullanılmışlardır. Günümüz bilimlerinin teorik kesimlerinde de, öncelikle çeşitli bilim alanları arasında ilişki kurmak çabalan pek gözdedir. Sentez ise, hem felsefe kollarında hem de bilim dallarında sık sık rastgelinen bir kavramdır.
İşte bütün bu nedenlerden ötürü, birkaç bilimin kesiştiği yahut felsefe - bilim arası sınır yörelerinde araştırmaya girişeceklerin, işbu çalışmaya konu olan kavramların kapsadığı anlamlan irdelemeleri, araştırmalarına dalarken zihin açıklığı kazanmaları bakımından yararlı olacağı düşünülebilir.
Önerilen Tükrçe karşılık: Seçmecilik; Osmanlı Türkçesi: întihâbiye, Istifâiye; Yunancası : Eklektismas Lâtincesi: Eligentia; Almancası: Eklektizismus; Fransızcası: Eclectisme; İtalyancası: Eclestismo; İngilizcesi: Eclecticism.
'Seçmek' anlamına gelen Yunancadaki 'eklegein' mastarmdan 'eklektismos' deyimine Eskiçağın büyük hekimi Bergamalı Galenas "un (131-201) bir metinde ilk kez rastlanır. Bunun, hekimlerin bağlı bulundukları bir tarikat olduğu tahmin edilmektedir. Bu deyimi kullanmamış olmakla birlikte, onun içerdiği anlamı Sokrates öncesi düşünürlerinin dahî imâ etmiş olduklarını görüyoruz.
"Eklektikos" sözüyle daha sonraları felsefe bağlanımda Diogenes Laertios'ta (M.S. III. yüzyıl) karşılaşıyoruz: "Yakın geçmişte İskenderiyeli Potamonos, varolan bütün tarikatlardan derlenmiş olduğu öğretilerle eklekrism tarikatını kurmuştur." Adı anılan tarikat yahut akım, XVII. yüzyıla değin tanınmış düşünürler arasında rağbet görmemiştir. Ancak Felemenkli bilgin Joost Lips'le (1547-1606) birlikte yeniden gözde düşünce çığırlarından biri durumuna girmiştir, lips'e bakılırsa, tereddütsüz bağlanabileceğimiz bir dava, onu da güden bir tarikat varmış. Bu dava, yargılama yoluyla seçmeği de, her çeşit bölük pörçüklükten uzak kalmağı da şart koşar. Söz konusu uzlaştırıcı ve seçmeci görüşün yine XVII. yüzyılda en önde gelen savunucusu Gottfried Wilhelm Leibniz (1646-1716) olmuştur. Ayrıca, aynı yüzyılda felsefe tarihi için belli-başlı elkitaplarından biri olan "Historia CriticaPhilosophiae" ın yazarı Jacob Bruckner'e èklektism esin kaynağı oluşturmuştur. Brückner'in eklektismi "Eacyclopédie"de yer almıştır. Nitekim, Denis Diderot (1713-1784), bu arada yayımlanmış "Eclectisme" başlıklı makalesinde eklektiği "kendikendine düşünmekten kaçınmayan; yan tutmaksızm, fark gözetmeksizin irdelemiş olduğu bütün felsefelerden kendine göre bir şeyler çekip çıkaran" kişi olarak övülmüştür.
Eklektismi Yeniçağda başlıbaşina bir felsefe sistemi hâline sokan ise, Victor Cousin'dir (1792- 1867).
Eklektismi benimseyenler gibi, ona şiddetle karşı çıkanlar da, öncellikle XVIII. yüzyılın son çeyreğinden beri seslerini gittikçe yükseUmişlerdir.Bunların başında, kendi çağında "eklektik" diye tanımlanan alay yollu "avam felsefecilerin" tarzında nitelemiş olan Karl Leonhard Reinhold (1758-1823) gelir. Eklektikler, Reinhold'a bakılırsa, olur olmaz her sistemden akıllarına esen parçalan devşirip sözümona bir sistem oluşturmağa yeltenen kimselerdir. Bütün bu işlerin de, aklıselim uygun düştüğü süsünü vermekten geri kalmazlar.
Léon Brunschvicg (1869-1944), eklektism kavramının François Pierre Maine De Biran'in (1766-1824) "Anılar"ında da olumsuz bağlamda geçtiğine işaret etmiştir.
Eklektismin bayraktarlığını yapmış olan Victor Cousin's, gelince; onun da savları şöyle özetlenebilir:
— Felsefi düşünme, doğruluğun bilincine varmak sanandır. Çelimsiz olan insan düşünmesi, bu çabasında süreklice yorgun argın düşer. Ancak, kibiri, çelimsizliğini de bitkinliğini de örtbas etmeğe uğraşır.
— Felsefenin başlangıcından beri öylesine bol, öylesine çeşitli olan sistemlerin hemen hepsi, felsefeyi tümüyle mantık düşüncesinin aydınlık, tikiz yapısıyla perçinlemeğe çalışmıştır.
— Felsefî doğruluk, bugün karşımıza iki biçimde çıkmaktadır:
1) Saklı, kuvve hâlinde; hepimizin bilinci dışında yaşar durumda;
2) Aydınlık, belirlenmiş hâlde; ne var ki, felsefe tarihi boyunca dağınık şekilde kalmıştır.
— İşte, felsefî doğruluk, yukarıda belirtilen iki biçim altında gün ışığına çıkarılabilir. Bunun için de bir tek yöntem yeterlidir: Tarih, bir kerecik duygulara, heyecanlara yer verilmeksizin akıl yoluyla yargılanmalı. Böylece, Victor Cousin'e göre, eklektism gerçekleştirilebilir.
Daha sonralan Victor Cousin'in eklektism görüşünü benimsemiş olan Paul Janet (1823-1899), buna kendi aydın (intelektüel), eleştirici, özgürlükçü anlayışına uygun bir yön kazandırmağı dilemiştir.
Eklektismin evrimi incelendiğinde onun, ne olup ne olmadığı kabataslak ortaya çıkmaktadır. Bu bakımdan eklektismin, yukarıya ana çizgileriyle aktarılmış olan tarihçesinin ışığına şöyle bir tarif belirmektedir:
— İlk elde, eklektism kavramı, bir yanda yöntem, beri yanda da düşünce akımı bağlamında kullanılagelmiştır.
İmdi:
1) Yöntem olarak:
a) Değişik, felsefe sistemlerinden devşirilmiş, genel çizgileriyle bağdaşır savların, söz konusu sistemlerde karşılaşılan uyuşmaz parçaların dışta bırakılmaları suretiyle, biraraya getirilmeleri. Demekki burada söz konusu edilen kurulması tasarlanan bir sistemin sav örgüsünü oluşturmak üzere, çeşitli başka sistemlerden, kotarılmak istenen aykırı düşmeyecek savların, derlenmesi, ardından sınıflanması, sonunda da bunların arasından öngörülen sistem ile onun temel savlarına en uygun gelenlerin karşılaştırılıp seçilmeleri eğilimidir.
b) İlkin birbirlerine düşünce yönünden karşıt düşen yazarlarca savunulan savların, daha üstün bir bakış açısı çerçevesinde uzlaştırılmaları.
Eklektismi Eflâtun, Aristoteles, Leibniz gibi dahîlerin yaratıcısı olarak gören Saisset, bu yöntemi, "çağlar boyu süregiden gelişmenin birlikte getirdiği önemli düşüncelerin derlenip bir potada eritilmesi, buradan da yeni bir düşüncenin üretilmesi" biçiminde belirlemiştir".
Görüldüğü gibi, eklektism, yöntem olarak sonuçta kendi içerisinde bir sistem öngörmektedir. Bu yönüyle de, daha sonra açıklanacak olan senkretismden ayrılır.
2) Akım -çığır- olarak:
"Tarihçe" altbölümünde bir felsefe, yahut daha geniş bağlamda, düşünce çığın olarak ele alınmış bulunan elektismden söz açıldığında, zaman zaman kasdolunan İskenderiye çığırıdır. Ancak, bununla ilgili olarak Yunan kaynaklarına bakılırsa, Iskenderiyede sadece Potamonos okulunun söz konusu olduğu görülecek. Şu var ki, eklektism çığrının iyiden iyiye ün salıp yaygınlaşması XIX. yüzyılda Victor Cousin sayesinde olmuştur. Nitekim, çok kere eklektism terimi Victor Cousin'i çağrıştırdığı gibi, bu düşünürün adı anıldıkça akla ister istemez eklektism terimi gelmektedir. Bununla birlikte, bellibaşlı hatları belirtilerek özetlenmiş olan tarihi bize, onunla yalnızca Victor Cousin'in uğraşmamış olduğunu açık seçikçe göstermektedir.
Eklektik dendiğinde, zihinde çok, olumlu, en azından tarafsız bir tasavvur canlanmaktadır. Buna rağmen, XIX. yüzyılın ikinci yarısında Hippolyte Taine (1828-1893) ile Charles Renouvier (1815-1903) gibi, eklektik çığrına karşı çıkanların yüzünden eklektism, Fransa'da olumsuz bir üne sâhib olmuştur. Adı anılan düşünürlerin görüşünü paylaşanlara kalırsa, eklektism, seçikçe belirlenmiş ölçülerden yoksun keyfi seçmelere dayanarak işlemekteymiş. Eklektik sıfatına yüklenmek istenen bu aşağılayıcı anlam, aslında yetersiz bir girişim sayılmalıdır. Zirâ, nasıl olsa bu anlamı dile getirmekle yükümlü senkretism ile senkretik terimleri var. Görüldüğü gibi, genellikle, eleştiriye bağlı tutulmaksızın birbirleriyle tutarlılık göstermeyen öğretiler yığını olarak nitelenen senkretism, sentetik, ile, eklektism, terimleri yer yer, zaman zaman karıştırılmıştır. Bu türlü bir kavram karşıklığının önüne geçmek maksadıyla yöntem bağlanımdaki eklektisme André Lalande, "écleotisme", senkredisme yaklaşan çığır bağlamındakisine de "éclecticisme" terimlerim önermektedir.
Önerilen Tükçe karşılık: Bağdaştırmacılık; Osmanlı Türkçesi: Yok; Yunancası: Synkretismosi Almancası: Synkretismus; Fransızca: Syncrétisme; îtalyancası: Sincretismo; İngilizcesi: Syncretism.
İlkin Girit birliği anlamına gelmiş olup zamanla çok çeşitli din yahut felsefe akımlarının uzlaşmaz gözüken yanlarını eleştirisizce bağdaştırmağa eğilimli çığırı dile getirmek tarzında anlaşılmış olan senkretizm kavramı, ilk kez Plutarkos'un (150-125) bir metninde anılmıştır. Plutarkos, söz konusu kavramı birsürü değişik çoktanrıcı dini, Yeni-Eflâtunculuk potasında eritmeğe çalışırken kullanmıştır. Senkretism kavramı daha sonra, Yenidendiriliş (Renaissance) döneminde Bizanslı kardinal Yorgo Bessarion'un (1402-1472), Doğu ile Batı kiliselerinin birleştirilmesi konusunda sürdürdüğü mücâdeleler sırasında yeniden gün ışığına çıkmıştır. Aşağı yukarı yine o çağlarda kimi Müslüman ve Hıristiyan düşünürler, Eflâtun ile Aristoteles felsefelerini, din adamları da, adı geçen dinlerin kendi içlerindeki değişik mezhep ile tarikatları harmanlamağa çaba harcarken senkretisme benzer akımlara kapılmışlardır.
"Tarihçe"sinden de anlaşılacağı üzere, senkretism, eklektism terimini andırırcasına, düşünce tarihi boyunca, kâh din ile felsefe bağlamında çığır, kâh yöntem kılıkları altında gözükmüştür.
Hem bundan önceki bölümün sonlarında hem de işbu bölümün başında oldukça üstü kapalı şekilde değinilmiş olduğu üzere, adamakıllı değişik öğretilerin, eleştirisiz tutumla kabaca derlenmesi olarak tarif edilen senkretism, bu özelliğiyle eklentisime karşıt sayılmıştır. Zirâ eklentisim, senkretismin tersine, doğal olana aykırı düşen her çeşit bağdaştırma eğilimine set çeken bir anlayış olarak kabul edilmiştir.
Gündelik yaşamda çetrefil bir bütünlük hakkında puslu, bellibelirsiz bir görüş edinmek anlamına gelen senkretik tutumla, öncelikle çocuklarda karşılaşılır. Onlarda tümdengelişli (deduktiv) yoldan yürünmeyip sadece sezgili bir atılımla öncüllerden sıçrayarak yargılarda karar kılan çıkarımsız bir düşünme sürecinin geçer olduğu deneylerle sabittir. Burada en sık tanık olunan özellik, uyuşmaz gözüken unsurların, son derece öznel, rastgele benzetmelere dayanılarak birarada gösterilmeleridir. Düşünce senkretismi denilen bu gibi olaylarda kişiyi her çeşit ısbat külfetinden kolayca kurtaran bir tür inanç ve güven duygusu ağır basar.
Nitekim, senkretismin bu yönüyle yalnızca çocuklarda değil, biratkım birey - toplum - medeniyet ilişkilerinde de yüz yüze gelinir. Bununla ilgili olarak Amerikalı anantropolog RaiphBeais şu görüştedir: "Gerçekten de bütün tartışmalar, "benimseme"nin, "senkretism" ile "tepkin"nin, kültür bağıntısının sonuçları olabileceklerini göstermektedirler. Bağıntının şartlarına göre, sözü edilen üç etkenden biri, zaman içerisinde ağırlık kaznır".
"Öncelikle Latin Amerikadaki Kızılderili kültürleri ile Yenidünya Zencileri üzerine girişilmiş incelemelere" , senkretismin, kültür bağıntılarının en sık rastlanan sonuçlarından olduğunu belgelemektedirler.
Önerilen Türkçe karşılık: Bireşim; Osmanlı Türkçesi: Terkîb; Yunancası: Synthesis; Almancası: Synthese, Zusammensetzung; Fransızcası: Synthèse; İtalyancası: Sintesi; İngilizcesi; Synthesis.
Elektismin, özellikle de senkretismin tersine, metafizik anlamdaki felsefenin kapsadığı alanlarla sınırlanamayan sentez, felsefe ile bilim dallannca ortaklaşa kullanılan en önemli kavramlardandır. Bu nedenle, sentezin genel bir tanımıyla yetinmek, onun eksik tanımlanmış olması anlamına gelebilir. Sentezi böylece, felsefe ile bilim alanlarında ayn ayn incelemek zorundayız.
I ) Felsefede Sentez
"Sentez", "sistem" gibi birtakım kavramlara felsefede atfedilen anlamın yahut anlamların felsefenin yanında bilimin de söz sahibi olduğu ajanlarda genel çizgileriyle geçerü olması, felsefe terim dağarının göze çarpan bir özelliğidir. Nitekim André Lalande'a bakılırsa, felsefenin söz dağarı, azıcık çaba gösterildiğinde, yalnızca mantık, ahlâk, sanat felsefesi ile genel felsefe yahut metafizik alanlarının her birinin tamamını kaplayacak şekilde yaygınlaştırılmakla kalınmayıp psikoloji ile sosyolojiyi de, bunlar aracılığıyla biyolojiyi, tarihi, hukuk ile iktisadı da belli ölçüde kuşatabilir. İşte söz konusu dağarın terimlerinden biri olan sentezin, felsefe tarihi boyunca, birtakım felsefecilerce yahut felsefe çığırlarınca özel içeriklerle donanmışsa da, genellikle şöyle tarif edildiği görülür: Sentez, önce ayrı olarak verilen unsuru bir yere getirip bir bütünlük hâlinde birleştirmektir.
GÎRÎŞ
Düşünce tarihinin geçmişinde felsefede, bugünündeyse bilimlerde adamakıllı ağırlık kazanmış kavramlar yahut terimler arasında eklektism, senkretism, sentez, disiplinlerarası araştırma ile sistem kavramlarını saymak gerekir. Bunlardan özellikle eklektism ile senkretism, felsefe tarihi boyunca bolca kullanılmışlardır. Günümüz bilimlerinin teorik kesimlerinde de, öncelikle çeşitli bilim alanları arasında ilişki kurmak çabalan pek gözdedir. Sentez ise, hem felsefe kollarında hem de bilim dallarında sık sık rastgelinen bir kavramdır.
İşte bütün bu nedenlerden ötürü, birkaç bilimin kesiştiği yahut felsefe - bilim arası sınır yörelerinde araştırmaya girişeceklerin, işbu çalışmaya konu olan kavramların kapsadığı anlamlan irdelemeleri, araştırmalarına dalarken zihin açıklığı kazanmaları bakımından yararlı olacağı düşünülebilir.
EKLEKTİSM
Önerilen Tükrçe karşılık: Seçmecilik; Osmanlı Türkçesi: întihâbiye, Istifâiye; Yunancası : Eklektismas Lâtincesi: Eligentia; Almancası: Eklektizismus; Fransızcası: Eclectisme; İtalyancası: Eclestismo; İngilizcesi: Eclecticism.
- A -
Tarihçe
Tarihçe
'Seçmek' anlamına gelen Yunancadaki 'eklegein' mastarmdan 'eklektismos' deyimine Eskiçağın büyük hekimi Bergamalı Galenas "un (131-201) bir metinde ilk kez rastlanır. Bunun, hekimlerin bağlı bulundukları bir tarikat olduğu tahmin edilmektedir. Bu deyimi kullanmamış olmakla birlikte, onun içerdiği anlamı Sokrates öncesi düşünürlerinin dahî imâ etmiş olduklarını görüyoruz.
"Eklektikos" sözüyle daha sonraları felsefe bağlanımda Diogenes Laertios'ta (M.S. III. yüzyıl) karşılaşıyoruz: "Yakın geçmişte İskenderiyeli Potamonos, varolan bütün tarikatlardan derlenmiş olduğu öğretilerle eklekrism tarikatını kurmuştur." Adı anılan tarikat yahut akım, XVII. yüzyıla değin tanınmış düşünürler arasında rağbet görmemiştir. Ancak Felemenkli bilgin Joost Lips'le (1547-1606) birlikte yeniden gözde düşünce çığırlarından biri durumuna girmiştir, lips'e bakılırsa, tereddütsüz bağlanabileceğimiz bir dava, onu da güden bir tarikat varmış. Bu dava, yargılama yoluyla seçmeği de, her çeşit bölük pörçüklükten uzak kalmağı da şart koşar. Söz konusu uzlaştırıcı ve seçmeci görüşün yine XVII. yüzyılda en önde gelen savunucusu Gottfried Wilhelm Leibniz (1646-1716) olmuştur. Ayrıca, aynı yüzyılda felsefe tarihi için belli-başlı elkitaplarından biri olan "Historia CriticaPhilosophiae" ın yazarı Jacob Bruckner'e èklektism esin kaynağı oluşturmuştur. Brückner'in eklektismi "Eacyclopédie"de yer almıştır. Nitekim, Denis Diderot (1713-1784), bu arada yayımlanmış "Eclectisme" başlıklı makalesinde eklektiği "kendikendine düşünmekten kaçınmayan; yan tutmaksızm, fark gözetmeksizin irdelemiş olduğu bütün felsefelerden kendine göre bir şeyler çekip çıkaran" kişi olarak övülmüştür.
Eklektismi Yeniçağda başlıbaşina bir felsefe sistemi hâline sokan ise, Victor Cousin'dir (1792- 1867).
Eklektismi benimseyenler gibi, ona şiddetle karşı çıkanlar da, öncellikle XVIII. yüzyılın son çeyreğinden beri seslerini gittikçe yükseUmişlerdir.Bunların başında, kendi çağında "eklektik" diye tanımlanan alay yollu "avam felsefecilerin" tarzında nitelemiş olan Karl Leonhard Reinhold (1758-1823) gelir. Eklektikler, Reinhold'a bakılırsa, olur olmaz her sistemden akıllarına esen parçalan devşirip sözümona bir sistem oluşturmağa yeltenen kimselerdir. Bütün bu işlerin de, aklıselim uygun düştüğü süsünü vermekten geri kalmazlar.
Léon Brunschvicg (1869-1944), eklektism kavramının François Pierre Maine De Biran'in (1766-1824) "Anılar"ında da olumsuz bağlamda geçtiğine işaret etmiştir.
Eklektismin bayraktarlığını yapmış olan Victor Cousin's, gelince; onun da savları şöyle özetlenebilir:
— Felsefi düşünme, doğruluğun bilincine varmak sanandır. Çelimsiz olan insan düşünmesi, bu çabasında süreklice yorgun argın düşer. Ancak, kibiri, çelimsizliğini de bitkinliğini de örtbas etmeğe uğraşır.
— Felsefenin başlangıcından beri öylesine bol, öylesine çeşitli olan sistemlerin hemen hepsi, felsefeyi tümüyle mantık düşüncesinin aydınlık, tikiz yapısıyla perçinlemeğe çalışmıştır.
— Felsefî doğruluk, bugün karşımıza iki biçimde çıkmaktadır:
1) Saklı, kuvve hâlinde; hepimizin bilinci dışında yaşar durumda;
2) Aydınlık, belirlenmiş hâlde; ne var ki, felsefe tarihi boyunca dağınık şekilde kalmıştır.
— İşte, felsefî doğruluk, yukarıda belirtilen iki biçim altında gün ışığına çıkarılabilir. Bunun için de bir tek yöntem yeterlidir: Tarih, bir kerecik duygulara, heyecanlara yer verilmeksizin akıl yoluyla yargılanmalı. Böylece, Victor Cousin'e göre, eklektism gerçekleştirilebilir.
Daha sonralan Victor Cousin'in eklektism görüşünü benimsemiş olan Paul Janet (1823-1899), buna kendi aydın (intelektüel), eleştirici, özgürlükçü anlayışına uygun bir yön kazandırmağı dilemiştir.
-B-
Tarif
Tarif
Eklektismin evrimi incelendiğinde onun, ne olup ne olmadığı kabataslak ortaya çıkmaktadır. Bu bakımdan eklektismin, yukarıya ana çizgileriyle aktarılmış olan tarihçesinin ışığına şöyle bir tarif belirmektedir:
— İlk elde, eklektism kavramı, bir yanda yöntem, beri yanda da düşünce akımı bağlamında kullanılagelmiştır.
İmdi:
1) Yöntem olarak:
a) Değişik, felsefe sistemlerinden devşirilmiş, genel çizgileriyle bağdaşır savların, söz konusu sistemlerde karşılaşılan uyuşmaz parçaların dışta bırakılmaları suretiyle, biraraya getirilmeleri. Demekki burada söz konusu edilen kurulması tasarlanan bir sistemin sav örgüsünü oluşturmak üzere, çeşitli başka sistemlerden, kotarılmak istenen aykırı düşmeyecek savların, derlenmesi, ardından sınıflanması, sonunda da bunların arasından öngörülen sistem ile onun temel savlarına en uygun gelenlerin karşılaştırılıp seçilmeleri eğilimidir.
b) İlkin birbirlerine düşünce yönünden karşıt düşen yazarlarca savunulan savların, daha üstün bir bakış açısı çerçevesinde uzlaştırılmaları.
Eklektismi Eflâtun, Aristoteles, Leibniz gibi dahîlerin yaratıcısı olarak gören Saisset, bu yöntemi, "çağlar boyu süregiden gelişmenin birlikte getirdiği önemli düşüncelerin derlenip bir potada eritilmesi, buradan da yeni bir düşüncenin üretilmesi" biçiminde belirlemiştir".
Görüldüğü gibi, eklektism, yöntem olarak sonuçta kendi içerisinde bir sistem öngörmektedir. Bu yönüyle de, daha sonra açıklanacak olan senkretismden ayrılır.
2) Akım -çığır- olarak:
"Tarihçe" altbölümünde bir felsefe, yahut daha geniş bağlamda, düşünce çığın olarak ele alınmış bulunan elektismden söz açıldığında, zaman zaman kasdolunan İskenderiye çığırıdır. Ancak, bununla ilgili olarak Yunan kaynaklarına bakılırsa, Iskenderiyede sadece Potamonos okulunun söz konusu olduğu görülecek. Şu var ki, eklektism çığrının iyiden iyiye ün salıp yaygınlaşması XIX. yüzyılda Victor Cousin sayesinde olmuştur. Nitekim, çok kere eklektism terimi Victor Cousin'i çağrıştırdığı gibi, bu düşünürün adı anıldıkça akla ister istemez eklektism terimi gelmektedir. Bununla birlikte, bellibaşlı hatları belirtilerek özetlenmiş olan tarihi bize, onunla yalnızca Victor Cousin'in uğraşmamış olduğunu açık seçikçe göstermektedir.
Eklektik dendiğinde, zihinde çok, olumlu, en azından tarafsız bir tasavvur canlanmaktadır. Buna rağmen, XIX. yüzyılın ikinci yarısında Hippolyte Taine (1828-1893) ile Charles Renouvier (1815-1903) gibi, eklektik çığrına karşı çıkanların yüzünden eklektism, Fransa'da olumsuz bir üne sâhib olmuştur. Adı anılan düşünürlerin görüşünü paylaşanlara kalırsa, eklektism, seçikçe belirlenmiş ölçülerden yoksun keyfi seçmelere dayanarak işlemekteymiş. Eklektik sıfatına yüklenmek istenen bu aşağılayıcı anlam, aslında yetersiz bir girişim sayılmalıdır. Zirâ, nasıl olsa bu anlamı dile getirmekle yükümlü senkretism ile senkretik terimleri var. Görüldüğü gibi, genellikle, eleştiriye bağlı tutulmaksızın birbirleriyle tutarlılık göstermeyen öğretiler yığını olarak nitelenen senkretism, sentetik, ile, eklektism, terimleri yer yer, zaman zaman karıştırılmıştır. Bu türlü bir kavram karşıklığının önüne geçmek maksadıyla yöntem bağlanımdaki eklektisme André Lalande, "écleotisme", senkredisme yaklaşan çığır bağlamındakisine de "éclecticisme" terimlerim önermektedir.
SENKRETİZM
Önerilen Tükçe karşılık: Bağdaştırmacılık; Osmanlı Türkçesi: Yok; Yunancası: Synkretismosi Almancası: Synkretismus; Fransızca: Syncrétisme; îtalyancası: Sincretismo; İngilizcesi: Syncretism.
- A -
Tarihçe
Tarihçe
İlkin Girit birliği anlamına gelmiş olup zamanla çok çeşitli din yahut felsefe akımlarının uzlaşmaz gözüken yanlarını eleştirisizce bağdaştırmağa eğilimli çığırı dile getirmek tarzında anlaşılmış olan senkretizm kavramı, ilk kez Plutarkos'un (150-125) bir metninde anılmıştır. Plutarkos, söz konusu kavramı birsürü değişik çoktanrıcı dini, Yeni-Eflâtunculuk potasında eritmeğe çalışırken kullanmıştır. Senkretism kavramı daha sonra, Yenidendiriliş (Renaissance) döneminde Bizanslı kardinal Yorgo Bessarion'un (1402-1472), Doğu ile Batı kiliselerinin birleştirilmesi konusunda sürdürdüğü mücâdeleler sırasında yeniden gün ışığına çıkmıştır. Aşağı yukarı yine o çağlarda kimi Müslüman ve Hıristiyan düşünürler, Eflâtun ile Aristoteles felsefelerini, din adamları da, adı geçen dinlerin kendi içlerindeki değişik mezhep ile tarikatları harmanlamağa çaba harcarken senkretisme benzer akımlara kapılmışlardır.
- B -
Tarif
Tarif
"Tarihçe"sinden de anlaşılacağı üzere, senkretism, eklektism terimini andırırcasına, düşünce tarihi boyunca, kâh din ile felsefe bağlamında çığır, kâh yöntem kılıkları altında gözükmüştür.
Hem bundan önceki bölümün sonlarında hem de işbu bölümün başında oldukça üstü kapalı şekilde değinilmiş olduğu üzere, adamakıllı değişik öğretilerin, eleştirisiz tutumla kabaca derlenmesi olarak tarif edilen senkretism, bu özelliğiyle eklentisime karşıt sayılmıştır. Zirâ eklentisim, senkretismin tersine, doğal olana aykırı düşen her çeşit bağdaştırma eğilimine set çeken bir anlayış olarak kabul edilmiştir.
Gündelik yaşamda çetrefil bir bütünlük hakkında puslu, bellibelirsiz bir görüş edinmek anlamına gelen senkretik tutumla, öncelikle çocuklarda karşılaşılır. Onlarda tümdengelişli (deduktiv) yoldan yürünmeyip sadece sezgili bir atılımla öncüllerden sıçrayarak yargılarda karar kılan çıkarımsız bir düşünme sürecinin geçer olduğu deneylerle sabittir. Burada en sık tanık olunan özellik, uyuşmaz gözüken unsurların, son derece öznel, rastgele benzetmelere dayanılarak birarada gösterilmeleridir. Düşünce senkretismi denilen bu gibi olaylarda kişiyi her çeşit ısbat külfetinden kolayca kurtaran bir tür inanç ve güven duygusu ağır basar.
Nitekim, senkretismin bu yönüyle yalnızca çocuklarda değil, biratkım birey - toplum - medeniyet ilişkilerinde de yüz yüze gelinir. Bununla ilgili olarak Amerikalı anantropolog RaiphBeais şu görüştedir: "Gerçekten de bütün tartışmalar, "benimseme"nin, "senkretism" ile "tepkin"nin, kültür bağıntısının sonuçları olabileceklerini göstermektedirler. Bağıntının şartlarına göre, sözü edilen üç etkenden biri, zaman içerisinde ağırlık kaznır".
"Öncelikle Latin Amerikadaki Kızılderili kültürleri ile Yenidünya Zencileri üzerine girişilmiş incelemelere" , senkretismin, kültür bağıntılarının en sık rastlanan sonuçlarından olduğunu belgelemektedirler.
SENTEZ
Önerilen Türkçe karşılık: Bireşim; Osmanlı Türkçesi: Terkîb; Yunancası: Synthesis; Almancası: Synthese, Zusammensetzung; Fransızcası: Synthèse; İtalyancası: Sintesi; İngilizcesi; Synthesis.
Tarif
Elektismin, özellikle de senkretismin tersine, metafizik anlamdaki felsefenin kapsadığı alanlarla sınırlanamayan sentez, felsefe ile bilim dallannca ortaklaşa kullanılan en önemli kavramlardandır. Bu nedenle, sentezin genel bir tanımıyla yetinmek, onun eksik tanımlanmış olması anlamına gelebilir. Sentezi böylece, felsefe ile bilim alanlarında ayn ayn incelemek zorundayız.
I ) Felsefede Sentez
"Sentez", "sistem" gibi birtakım kavramlara felsefede atfedilen anlamın yahut anlamların felsefenin yanında bilimin de söz sahibi olduğu ajanlarda genel çizgileriyle geçerü olması, felsefe terim dağarının göze çarpan bir özelliğidir. Nitekim André Lalande'a bakılırsa, felsefenin söz dağarı, azıcık çaba gösterildiğinde, yalnızca mantık, ahlâk, sanat felsefesi ile genel felsefe yahut metafizik alanlarının her birinin tamamını kaplayacak şekilde yaygınlaştırılmakla kalınmayıp psikoloji ile sosyolojiyi de, bunlar aracılığıyla biyolojiyi, tarihi, hukuk ile iktisadı da belli ölçüde kuşatabilir. İşte söz konusu dağarın terimlerinden biri olan sentezin, felsefe tarihi boyunca, birtakım felsefecilerce yahut felsefe çığırlarınca özel içeriklerle donanmışsa da, genellikle şöyle tarif edildiği görülür: Sentez, önce ayrı olarak verilen unsuru bir yere getirip bir bütünlük hâlinde birleştirmektir.