PANTEİZM VAHDET-İ VÜCUD MUDUR? - 2

PANTEİZM İLE VAHDET-İ VÜCUD ARASINDAKİ FARKLAR

Panteizm her şeyden önce çelişmezlik ilkesini yıkıyor. Çünkü Allah'ı insanı ve dünyayı tek bir cevher kabul ediyor. Bu evrensel cevher aynı zamanda sonlu ve sonsuz, mükemmel ve gayri mükemmel, izafî ve mutlak olacaktır. Eğer bu hipotezde sonsuz varsa, yer kaplama ile düşüncenin, ruhla vücudun sadece bir karışımı olacaktır. Fakat yer kaplama ile düşünce, ruhla cisim birbirine indirgenemez ve biribirine muhalif özelliklere sahiptir .

Sonsuz ile sonlu arasındaki fark hiçbir zaman kapatılamayacaktır. Bir tarafta sonsuz var, diğer tarafta sonlular kolleksiyonu var. Bunların birleşme noktası nerede? Spinoza bunu bulamadı. Ne sonsuzdan sonluyu çıkarmayı, ne de sonluyu sonsuza bağlamayı isbat edemedi. Yaratma inkar edilirse, Allah-âlem ilişkisini açıklamak imkansızlaşır gibi görünüyor.

"Panteizm, aşkınlık fikrini reddettiği için ateizme yardıma olmaktadır. "Panteist, inkar yolunun yansını ateist için tesviye etmektedir" sözü, panteizm tenkid eden eserlerin pek çoğunda geçer.(...) Panteizm "Tanrı her şeydir" demekle varlık mertebeleri arasındaki ayırımı kaldırmakta, sözgelişi taşla insanı bir tutmaktadır. (...) Şuurlu fert kendi kendini bildiği, kendisini öteki fertlerden ayırabildiği, kendisini "başkası"ndan ayn gördüğü takdirde fert olmaktadır.

Penteizmde bu nasıl meydana gelecek? İradem, söz gelişi, benim iradem midir? Yoksa hem bana hem de "külü olana"mı aittir? Semavî dinler, "kulun iradesinin, Tanrı'nın iradesine tabî olmasını" isterler. Fakat evvela bana ait bir irade olmalı ki, onu başkasının iradesine tabi kılmayı düşünebileyim" .

Panteizm, cevherin mutlak birliğini doğrulayarak ferdiyat ve şahsiyeti yıkıyor. Şahsiyet yıkılınca, şuurlu şahsa ait olan gerçek ölümsüzlük de yıkılıyor. Ölümle, "ben"i oluşturan öğeler, yeni bir birleşim için büyük bütünde dağılacaktır. Yeniden dirilme, cennet ve cehennem panteizm için sözkonusu değildir .

Panteizm, ahlâkî açıdan birtakım hususiyetleri yokediyor. Bunlardan bazıları şunlardır: Sorumluluk: Hürriyet ve şahsiyeti kaldırdığı için, zorunlu olarak sorumluluğu da kaldırıyor. "Ben" olmadığı için, "ben"in cevap vermek mecburiyetinde olduğu fiiller de yok demektir.

İyi ile kötü, faziletle günah, değerlilikle değersizlik arasındaki farkı yok ediyor. Çünkü panteizme göre her şey, ilâhîleşmiştir. Oysa ki her şeyi ilâhîleştirmek, her saçmayı doğrulamaktır .

"Penteizmde aşkın uluhiyet anlayışı olmadığı için 'yaratma' fikri de yoktur. Teizmin en bariz vasfı, iradesi olan bir hür yarana fikrine yer vermesidir. Panteizmde her şey Tanrı'da olup bitmektedir. Ondan ayrı bir âlem yok ki yaratma olsun.

Panteizm dinî tecrübenin anlaşılmasını da oldukça güç duruma sokmaktadır. Eğer, Tanrı bir zat değilse, ibadetin, duanın ne anlamı vardır? Dinî tecrübe, Tanrı-insan münasebetine dayanmaktadır. Tanrı-insan ayniyetine değil.

(...) Panteizm ile Vahdet-i Vücud fikrini savunanlar arasındaki en önemli farklardan biri burada karşımıza çıkıyor. Panteizm dinî tecrübenin değil, nazarî düşüncenin öne sürdüğü felsefi bir teoridir; oysa diğeri, yaşanan bir tecrübedir. Biri hayatın somut veçhesinden kopmuş bir sistem, öteki ise, birçok mutasavvıfa göre, bu somutluğun, bütün derinliği içinde, yansımasıdır" .

Panteistlere göre Allah için hiçbir zatî sıfat sözkonusu değilken, Vahdet-i Vücud ilkesini kabul edenlerin tamamına göre Allah'ın ilim, irade, kudret, yaratma v.s. gibi zatî sıfatlan mevcuttur. Bunların "hiçbirisi Cenab-ı Allah'a, düşünce ve yer kaplama gibi sıfatlan isnat etmemiştir. Çünkü bunlar, mahlukata mahsus sıfatlardır" . Felsefi bir teori olan panteizmle, dinî bir tecrübe olan Vahdet-i Vücud arasında en az, "isim" ile "müsemma" arasındaki fark kadar ayrılık vardır. Mesela dünya küresi üzerinde küçük bir nokta ile isim olarak gösterilen bir şehir, fiilen ziyaret edildiği zaman ismi ile o şehrin imar durumu arasındaki farkın ne kadar büyük olduğu görülür. "Fikir ve nazarla zevk ve şuhud da böyledir. Vahdet-i Vücud ile panteizm arasındaki manevi fark da böyledir. Bu manevi fark iman ile ilhad arasındaki farkın aynıdır. Felsefedeki tevhidi görüp de İslâm dininden yüz çevirmek ne ise, panteizm denilen felsefî sistemi görüp de, Vahdet-i Vücuda kail olan evliyalardan yüz çevirmek odur" .

Spinoza'ya göre Tanr'nın tezahürü zarurîdir. Onda irade ve ihtiyar yoktur. Tanrı hür olan iradesiyle ve dilediği gibi önceden takdir etmemiştir.

Mutasavvıflara göre Allah, âlemi kendi iradesi ile yaratmıştır. Kâinatın hepsi sonradan olma, muhdes ve mümkündür. İnsan cüzî iradeye sahiptir. Ceza ve mükâfat, cüzî iradeden mütevellid seçmeye dayanır.

Spinoza'ya göre din, Tanrı tasavvurundan yahut ilâhî aşktan doğan emel ve fiillerin bütünüdür. Dinin âyin ve şekle ihtiyacı yoktur. Onun din dediği şey sırf akla dayanan bir sistemdir. Dinî hükümlere itaat esarettir.

Mutasavuflara göre din, Allah'ın vahyettiği ilâhî bir nizamdır. Aklı bir sınırı vardır. Orada durur, ondan ilerisi için peygamberlerin irşadına muhtaçtır. Hidayete, selâmete ve saadete ancak onlara tabî olmakla ulaşılır . "Vahdet-i Vücud âyet ve hadislerle beraber, kalbî keşiflere dayanan dinî bir mezheptir. Panteizm ise sırf akla dayanan felsefî bir sistemdir" .

Panteizmile Vahdet-i Vücud arasında belirtmeye çalıştığımız farklar daha da artırılabilir. Bununla beraber Vahdet-i Vücudda, panteizmin birçok etkilerinin görüldüğü de bir gerçektir. Bütün bu etkileşimlere rağmen, bir müslüman panteist olamaz; dolayısıyla bir müsiümana, müslüman olduğu sürece panteist demek, hiç te uygun düşmez gibi görünüyor. Aynı şekilde Vahdet-i Vücud deyimini, panteizm olarak ifade etmenin de İslâm kültürüne uygun düşmeyeceği görüşündeyiz. Görüldüğü gibi bu iki deyim, ihtiva ettikleri anlam itibariyle tamamen farklıdır. Bu durumda İslâm kültüründe, "panteist" ve "panteizm" terimlerini kullanırken çok dikkatli olup, cömertçe davranmamak gerekiyor. Bir Mevlânâ, bir Yunus sözkonusu olduğu zaman bu durum daima gözönünde bulundurulmalıdır. Bunlar gibi velîlere panteist demek, bir bakıma, İslâmî açıdan, bu zatlara, "mü'min değildir" demek kadar yanılgıyı ihtiva eder gibi görünüyor.
1 | 2

4 Yorumlar

14 Şubat 2009 15:23  

PANTEİZM İLE VAHDET-İ VÜCUD ARASINDAKİ FARKLAR

Panteizm her şeyden önce çelişmezlik ilkesini yıkıyor. Çünkü Allah'ı insanı ve dünyayı tek bir cevher kabul ediyor. Bu evrensel cevher aynı zamanda sonlu ve sonsuz, mükemmel ve gayri mükemmel, izafî ve mutlak olacaktır. Eğer bu hipotezde sonsuz varsa, yer kaplama ile düşüncenin, ruhla vücudun sadece bir karışımı olacaktır. Fakat yer kaplama ile düşünce, ruhla cisim birbirine indirgenemez ve biribirine muhalif özelliklere sahiptir .

Die devam eden yazıyı okudum...
Fakat hatırlıyorumda DEMOKRİTOS'un Ruhunda moleküllere ayrılıp (atomlara) başka bir bedende can bulacağına dair bir teorisi(tez'i)
vardı... Ve tıbbende yapılan araştırmada Ruh'unda bir ağırlığı olduğu bilimsel olarak saptanmıştı!
Acaba diorum kendimce DEMOKRİTOS haklımıydı:S Paylaşım için tşk. ederim.

14 Şubat 2009 15:32  

Penteizmde bu nasıl meydana gelecek? İradem, söz gelişi, benim iradem midir? Yoksa hem bana hem de "külü olana"mı aittir? Semavî dinler, "kulun iradesinin, Tanrı'nın iradesine tabî olmasını" isterler.

Sanırım buna en buyuk örnek tutulan ORUÇtur.
yada yapılan emperistiya...

Adsız
15 Haziran 2009 18:39  

PANTEİZM'DEN FARKLI OLAN, VAHDET-İ VÜCUD DEĞİL, VAHDET-İ ŞUHUD'DUR

Bu yazıda, aradaki farklar sıralanarak Panteizm ile Vahdet-i Vücud'un birbirinden ayrı iki sistem olduğu söyleniyor. Oysa, burada Vahdet-i Vücud diye tarif edilen ve Panteizm'den farkının ortaya konduğu şey, Vahdet-i Şuhud'dur.

Çünkü, mealen şu denmekte; ''Panteizm'in aksine Vahdet-i Vücud'a göre Allah ile alem ontolojik anlamda bir ve aynı değildir. Bu birlik sadece algılamadadır''. Eğer ontolojik değil de, ifade edildiği gibi psikolojik bir birliktelik sözkonusu ise, bu, Vahdet-i Şuhud olur. Yani ''müşahadede birlik''. ''İşte Vahdet-i Vücud'da budur zaten'' denirse, derim ki; ''Vahdet-i Vücud zaten bu ise, Vahdet-i Şuhud'çu olan İmam Rabbani İbn Arabi'nin Vahdet-i Vücud'unu ne diye akla ve Şeriat'a aykırı bularak red etti ?'' İmam Rabbani'nin verdiği örnek şudur; ''Güneş doğunca, yıldızlar, sadece gözden kaybolur, yoksa varlıktan değil. Onlar yine vardırlar''. Demek ki, İbn Arabi ve Vahdet-i Vücud, psikolojik (yani sadece algılamada, müşahadede) olan değil, ontolojik (yani varlıkla ilgili) olan bir birliği öngörüyor. Bu da, Panteizm'den başkası değildir. Panteizm ile Vahdet-i Vücud aynı şeydir ve bu dinen küfürdür.

Neden, Vahdet-i Şuhud Vahdet-i Vücud diye takdim edilir ? Diğer bir ifade ile; Neden, Vahdet-i Vücud adı altında (Şeriat'a aykırı olmayan) Vahdet-i Şuhud tarif edilir ? Bunu yapmaktan gaye ne ola ?

Bence, bununla amaçlanan, başta İbn Arabi gibi Vahdet-i Vücud'a kail olan ve halkın büyük bildiği isimlerin küfrünü itiraf etmekten bu şekilde kaçınmak. İnanıyorum ki, bu yazıyı yazan da biliyor işin aslını, ama bu şekilde birşeyleri kurtardığını düşünüyor. Oysa, Allah'dan başka kınayıcıların kınamasından korkmamak lazım.

Ubeyd b. Asım

Adsız
16 Haziran 2009 12:21  

VAHDET-İ VÜCUD, PANTEİZM'DİR

Vahdet-i Vücud'un Panteizm olmadığını isbat etmeye çalışanlar, buna kanıt olarak, ya, Panteizm'in akıl yürütme ile ulaşılan bir felsefi görüş olmasına karşın Vahdet-i Vücud'un sufilerin keşfine dayandığını, ya da, bu iki sistem arasındaki nüans farklarını öne sürüyorlar. Ulaşılan netice, temelde, Allah ile alemin bir ve aynı varlık olduğu ise, bunun akıl yürütme veya keşf yolu ile olmasının önemi yoktur. Aradaki nüans farkları da keza Panteizm ile Vahdet-i Vücud'u ''iki farklı sistem'' yapmaya yetmez. Nazariyelerin dahi kümülatif niteliği vardır. Zaman içerisinde (mahiyetini korumakla birlikte) evrilir, gelişir. Allah ile alemi aynı sayan nazariyenin ilkel formları, eski Yunan'dadır. Orta çağda, bu görüşü İbn Arabi daha da geliştirmiştir. Son çağ da ise, Spinoza ile, modern bir görünüme kavuşmuştur Panteizm. Konunun ele alınış ve işleniş biçimindeki bazı farklılıklar, bu isimleri farklı ekollerin mensupları yapmaz. Nitekim, Pascal, Kierkegaad, Sartre, Heidegger gibi filozofların, kendi aralarında derin görüş farklılıkları vardır. Ama hepsi de, Varoluşçuluk diye bilinen akımın temsilcileridir. Bunun gibi, antik Yunan'daki monistler ile İbn Arabi ve Spinoza, hepsi Panteizm akımının mensubudurlar.

Ubeyd b. Asım

  • Gizlilik Politikası ve Şartlar
  •   © 2007

    Back to TOP