ZERDÜŞTÇÜLÜK, ZERDÜŞT VE HUKUK (AVESTA) - 3
|
İnsan; karanlık, ya da aydınlık taraflardan birisini tutmağa mecburdur. Bu ikisinin ortası yoktur. İsanın bizatihi mevcudiyeti kâinatın iyilikle kötülük karışımı olduğunun misâlidir; çünki ruhla beden insanda birleşmektedir (ve bu sebeple madde içerisinde hapsolup istirap çekmekte olan ruhları kurtarmak gerekmektedir. Bütün ruhlar arınıp asıl ve tabii yerleri olan «Işık Göğüne» çıktıkları zaman dünyanın özlenen sonu gelecektir.
Ancak bu sondan evvel, insanın, yaşantısı içerisinde cennete kavuşabilmek için yapabileceği bazı şeyler vardır : Herşeyden önce gerçeğe bağlılık, yalandan ve yalana zorlayan borçtan sakınmak gerekir. Namuskârlık, iyilikseverlik, evlilikte sadakat şarttır . Öldürme, çalma en büyük günâhlardandır .
Dini görevlerin en büyüklerinden birisi de hayvanlara iyi muameledir. İnek neredeyse kutsallaştırılmaktadır ve hatta köpek ineği beklediği için özel bir itibarı haizdir.
Özetlenecek olursa hayvanlara verilen ehemmiyetin dışında Zerdüştîliğin ahlâki görüş açısı diğer evrensel dinlerinkine çok yaklaşmaktadır .
2 — Toplum anlayışı
Zerdüşt'ün toplumsal görüşleri , içinde yaşamış olduğu çağın insanının çok ilerisindedir. Söderblom'a göre Zerdüşt , herşeyden önce bir ekonomik ve sosyal reform yapmak amacını gütmektedir. Zerdüştün içinde bulunduğu toplumu düzeltme çabaları , onun daha ziyade politikacı olduğunun düşünülmesine dahi sebep
olmuştur . Zerdüşt sosyal sınıf kavramını ilk ele alanlardandır .Ona göre toplumda dört sınıf vardır :
a) Aristokrat zümre ve savaşçılar sınıfı
b) Rahipler
c) Halk sınıfı yani hayvancı , ziraatçi , işçi ve zenaatkârlar
d) Göçebeler
Zerdüşt , imtiyazlı sınıfın; yani aristokrat , savaşçı ve rahiplerin meydana getirdiği sınıfın hayvancı ve ziraatçi olan imtiyazsız sınıfı sömürdüğü kanaatindedir . Bu yüzdendir ki Zerdüşt ziraatçilerin tarafını tutmuş ve bu sınıfı benimsemiştir . Ona göre ziraatçi ve hayvancılara aristokratlar kadar göçebeler de zarar vermektedirler. Çünki zengin sınıf, toplumun zararına, ömürlerini uzatabilmek egoist arzusu ile kitle halinde hayvan katliamına girişmekte, göçebeler ise, hayvancı ve ziraatçilerin hayvanlarını talan ile onlara birçok eziyetler etmektedirler.
Zerdüşt'e göre «Kudretsiz, zayıf ve korkak bir sahibe, inekler bile itaat etmezler» Ancak her ne olursa olsun olsun şiddet ve ifrattan daima kaçınmak gereklidir. Aslolan yerleşik bir cemiyet kurma ve her aileyi, içinde huzurla barınabileceği bir konuta sahip kılmadır. Kişi gerek kendisine gerek içinde yaşadığı topluma yararlı olabilmek için iyi beslenmek zorundadır. Bunun için de et yemelidir. Herkesin et yiyebilmesi için de kurban adı altında büyük hayvan katliamlarının yapılmasına mani olmak gerekir.
Ahura Mazdanın yaratıklarını çoğaltmak için soylu ve dini bütün bir kadınla evlenmek, çocuk sahibi olmak ve bu çocukları aynı inanç içinde yetiştirmek şarttır. Asıl amaç perhiz ve riyazet değil, tarım çalışmaları ve aile birliği içerisinde geçen bir hayatın sağlanması olmalıdır. Çünki Ahura Mazda, yarattıklarının mutluluğu ile mutludur.
1 — AVESTA
Mazdeizmin kutsal kitabının adı Avestadır. Bu kelimenin anlamı hakkında müellifler bir görüş birliğine varabilmiş değillerdir. Ancak Avesta Pehlevi dilinde hukuk demektir. Ayrıca Avestanın nerede yazılmış olduğu konusu da aydınlatılamamıştır. Zerdüşt'ün yaşamış olduğu çağ konusundaki ihtilâflara parelel olarak Avestanın yazılmış olduğu tarih de kati olarak bilinmemektedir.
Avestada kullanılan dil Sanskritçe ile aynı kökten olan Ahameniş Farsçasına çok yakındır. Avestanın en eski nüshaları deriler üzerine yazılmıştır. Bununla beraber Avestanın birçok kısımları nesilden nesile ezberlenerek intikal etmiştir. Bu husus daha önce bahsetmiş olduğumuz gibi mazdeizme yabancı bir çok unsurların dine mal edilmiş olmasının sebeplerinden başlıcasıdır. Ayrıca, İskender tarafından yazılı nüshaların bir çoğunun imha edilmiş olması metinlerin sadece hafızalarda yaşamasını zorunlu kılmıştır.
Avestanın metinlerinin ilk olarak M.S VI. yüzyılda toplanıp, bir araya getirilmiş olması muhtemeldir. Ancak bu konu da tam aydınlatılabilmiş değildir. Meselâ Felicien Challeye kutsal metinlerin M.S III. yüzyılda toplanmış olduğunu ve M.S IV. yüzyılda da dinin kitabı olarak ilan edildiğini ileri sürmektedir.
Avestada ilk insan olan Gaya ile beşeri dünyaya ait isimler sırası başlar. Gayadan sonra Zarathustra ve ondan sonra da ilk müridi olan Maidyoimanha'nın ismi gelir, daha sonra da müminlerin en seçkinlerinin isimleri Zarathustranın etrafında toplanmış olan kişiler şunlardır : Müritleri, oğulları, Kavi Vistaspa, bunun oğlu,
ailelerinin diğer fertleri, Frasaostra ve Jamaspa kardeşler. Rivayetlere göre Avesta 12.000 deri üzerine yazılmıştır. Ahamenişler zamanında yazılmış ve bize kadar gelmiş olan suret 1000 fasla ayrılmaktadır ve 21 defterden (nüsk) ibarettir.
Avesta beş kısma ayrılır :
a) Yasna
b) Vispered
c) Vendidat
d) Yeşt
e) Horde Avesta
Bütün bu kısımların özelliklerini ayrı ayrı incelemiyeceğiz. Ancak Gatalar diye anılan ve Avestanın en eski kısımları olduğu muhakkak olan Yasnaların da iki kısımdan ibaret olduğunu ve 72 bölüme ayrıldığını, 27 ve 72 bölümler arasında bulunan ikinci kısmın asıl Gatalar olduğunu belirtmekle iktifa edeceğiz. Tapınmak, övünmek anlamına gelen Yasnaların Zerdüşt'ün öz sözleri olduğu tahmin edilmektedir.
2 — AVESTANIN YORUMLARI
Avestanın daha kolay anlaşılabilmesi için birçok yorumlar yapılmış ve bu yorumlar Avestanın metnine ilâve edilmiştir. Bu yorumlara Zend adı verildiğinden, giderek Avestanın adı Zend-Avesta olmuştur. Zendlerin Avestaya eklenmesi sonucunda asıl metinle yorumları biribirlerinden ayırmak imkânsız hale geldiğinden
Avestanın özü bozulmuştur.
Zerdüşt, dinini manzum kıtalar halinde yaymıştır. Bu sebeple dinin sonraki ruhanileri de Zerdüştünkülere benzer şiirler ve sözler bestelemişlerdir. Ancak yorumlar genellikle manzum olmadığı ve Avestanın özü ile biribirlerine iyice karışmış olduğu içi Avesta şiirliğini kaybetmiştir.
Bununla beraber İran dinî düşünce sistemine tamamen hakim olan Zerdüştiliğin özellikle Sasaniler zamanında başlıbaşına bir edebiyat yarattığını belirtmek gerekir. Zerdüştiliği Sasanilerin devlet dini olarak kabul etmiş olmalarının bu konuda elbetteki büyük tesirleri olmuştur.
SONUÇ
641 yılında İrana İslâmiyetin girişi Zerdüştiliği ortadan silmiştir. Ancak bu, tahmin edileceği gibi birdenbire olmamış ve uzun yılların geçmesi gerekmiştir. Zaten İslamların İranı fethetmeleri sonucunda, büyük halk kitleleri dinlerinden vazgeçmek durumunda kalmamak için İranı terketmişlerdir.
Zerdüştîlerin bir kısmı Hindistana göç etmiştir ki bunlar serbest bir dini cemaat olarak Parsi adını almışlardır, diğer bir kısmı da İranda kalmayı tercih ederek Hindistana göç etmişlerdir. Bunlara da Gebz denilir.
Zerdüştiler hakkında söylenenlerin ne dereceye kadar doğru olduğunu anlamak, bahis konusu din mensuplarının bugünkü yaşantılarını incelemekle mümkündür. Böyle bir incelemeyi yapmış bulunan Prof. Tahir Rezevi Parsiyan Ehl-î Kitap Hestend adlı eserinde, rivayetlerden birçoğunun yanlışlığını ortaya koymuştur.
Zaten, kendisinden sonra gelen Maniheizm, Zervanizm gibi dinlere olumlu yönde büyük tesirler icra etmiş Mazdeizmin, gerçekle hiç ilgisi olmayan bir takım büyük kusurlarla malûl olması da beklenemez. Çünki Zerdüştilik sadece bir din olmayıp bir felsefe sistemidir ve felsefede çok rastlanan düalizm meselesi ilk defa net olarak Zerdüştle ortaya çıkmıştır. Her nekadar Zerdüştilikte düalizmin münhasıran zıt kuvvetleri gösteriyor olduğunu ve Ehrimenin Ahura Mazda ile aynı güce sahip olmadığını söylemiş isek de bu dinin, ortaya koyduğu düalizm problemi ile kendisinden sonra gelen felsefe sistemlerine alem olduğunu belirtmemiz gerekir. Ayrıca Zerdüşt tarafından Avestaya konulmuş olan ahlâki ve hukuki kaideler zamanla İranda büyük bir hukuk sisteminin doğmasını sağlamıştır.
Zerdüşt bir din kurucusu olduğu kadar bir hukukçu, filozof ve sosyologdur da. Toplumu meydana getiren sosyal sınıflardan bazılarının, diğerleri tarafından istismar edilebileceğini, bu duruma mani olabilmek için muayyen ekonomik reformların gerekeceğini ilk defa söyleyen Zerdüşt olmuştur.
Özetle Zerdüşt : politik, ekonomik, sosyolojik, ve hukukî görüşleriyle, bütün bu saydığımız sahalarda mümtaz bir yere sahip olmakla kalmayıp, din sosyolojisi görüş açısından da peygamber sıfatına hak kazanmış bir kişidir.
Ancak bu sondan evvel, insanın, yaşantısı içerisinde cennete kavuşabilmek için yapabileceği bazı şeyler vardır : Herşeyden önce gerçeğe bağlılık, yalandan ve yalana zorlayan borçtan sakınmak gerekir. Namuskârlık, iyilikseverlik, evlilikte sadakat şarttır . Öldürme, çalma en büyük günâhlardandır .
Dini görevlerin en büyüklerinden birisi de hayvanlara iyi muameledir. İnek neredeyse kutsallaştırılmaktadır ve hatta köpek ineği beklediği için özel bir itibarı haizdir.
Özetlenecek olursa hayvanlara verilen ehemmiyetin dışında Zerdüştîliğin ahlâki görüş açısı diğer evrensel dinlerinkine çok yaklaşmaktadır .
2 — Toplum anlayışı
Zerdüşt'ün toplumsal görüşleri , içinde yaşamış olduğu çağın insanının çok ilerisindedir. Söderblom'a göre Zerdüşt , herşeyden önce bir ekonomik ve sosyal reform yapmak amacını gütmektedir. Zerdüştün içinde bulunduğu toplumu düzeltme çabaları , onun daha ziyade politikacı olduğunun düşünülmesine dahi sebep
olmuştur . Zerdüşt sosyal sınıf kavramını ilk ele alanlardandır .Ona göre toplumda dört sınıf vardır :
a) Aristokrat zümre ve savaşçılar sınıfı
b) Rahipler
c) Halk sınıfı yani hayvancı , ziraatçi , işçi ve zenaatkârlar
d) Göçebeler
Zerdüşt , imtiyazlı sınıfın; yani aristokrat , savaşçı ve rahiplerin meydana getirdiği sınıfın hayvancı ve ziraatçi olan imtiyazsız sınıfı sömürdüğü kanaatindedir . Bu yüzdendir ki Zerdüşt ziraatçilerin tarafını tutmuş ve bu sınıfı benimsemiştir . Ona göre ziraatçi ve hayvancılara aristokratlar kadar göçebeler de zarar vermektedirler. Çünki zengin sınıf, toplumun zararına, ömürlerini uzatabilmek egoist arzusu ile kitle halinde hayvan katliamına girişmekte, göçebeler ise, hayvancı ve ziraatçilerin hayvanlarını talan ile onlara birçok eziyetler etmektedirler.
Zerdüşt'e göre «Kudretsiz, zayıf ve korkak bir sahibe, inekler bile itaat etmezler» Ancak her ne olursa olsun olsun şiddet ve ifrattan daima kaçınmak gereklidir. Aslolan yerleşik bir cemiyet kurma ve her aileyi, içinde huzurla barınabileceği bir konuta sahip kılmadır. Kişi gerek kendisine gerek içinde yaşadığı topluma yararlı olabilmek için iyi beslenmek zorundadır. Bunun için de et yemelidir. Herkesin et yiyebilmesi için de kurban adı altında büyük hayvan katliamlarının yapılmasına mani olmak gerekir.
Ahura Mazdanın yaratıklarını çoğaltmak için soylu ve dini bütün bir kadınla evlenmek, çocuk sahibi olmak ve bu çocukları aynı inanç içinde yetiştirmek şarttır. Asıl amaç perhiz ve riyazet değil, tarım çalışmaları ve aile birliği içerisinde geçen bir hayatın sağlanması olmalıdır. Çünki Ahura Mazda, yarattıklarının mutluluğu ile mutludur.
III. BÖLÜM
1 — AVESTA
Mazdeizmin kutsal kitabının adı Avestadır. Bu kelimenin anlamı hakkında müellifler bir görüş birliğine varabilmiş değillerdir. Ancak Avesta Pehlevi dilinde hukuk demektir. Ayrıca Avestanın nerede yazılmış olduğu konusu da aydınlatılamamıştır. Zerdüşt'ün yaşamış olduğu çağ konusundaki ihtilâflara parelel olarak Avestanın yazılmış olduğu tarih de kati olarak bilinmemektedir.
Avestada kullanılan dil Sanskritçe ile aynı kökten olan Ahameniş Farsçasına çok yakındır. Avestanın en eski nüshaları deriler üzerine yazılmıştır. Bununla beraber Avestanın birçok kısımları nesilden nesile ezberlenerek intikal etmiştir. Bu husus daha önce bahsetmiş olduğumuz gibi mazdeizme yabancı bir çok unsurların dine mal edilmiş olmasının sebeplerinden başlıcasıdır. Ayrıca, İskender tarafından yazılı nüshaların bir çoğunun imha edilmiş olması metinlerin sadece hafızalarda yaşamasını zorunlu kılmıştır.
Avestanın metinlerinin ilk olarak M.S VI. yüzyılda toplanıp, bir araya getirilmiş olması muhtemeldir. Ancak bu konu da tam aydınlatılabilmiş değildir. Meselâ Felicien Challeye kutsal metinlerin M.S III. yüzyılda toplanmış olduğunu ve M.S IV. yüzyılda da dinin kitabı olarak ilan edildiğini ileri sürmektedir.
Avestada ilk insan olan Gaya ile beşeri dünyaya ait isimler sırası başlar. Gayadan sonra Zarathustra ve ondan sonra da ilk müridi olan Maidyoimanha'nın ismi gelir, daha sonra da müminlerin en seçkinlerinin isimleri Zarathustranın etrafında toplanmış olan kişiler şunlardır : Müritleri, oğulları, Kavi Vistaspa, bunun oğlu,
ailelerinin diğer fertleri, Frasaostra ve Jamaspa kardeşler. Rivayetlere göre Avesta 12.000 deri üzerine yazılmıştır. Ahamenişler zamanında yazılmış ve bize kadar gelmiş olan suret 1000 fasla ayrılmaktadır ve 21 defterden (nüsk) ibarettir.
Avesta beş kısma ayrılır :
a) Yasna
b) Vispered
c) Vendidat
d) Yeşt
e) Horde Avesta
Bütün bu kısımların özelliklerini ayrı ayrı incelemiyeceğiz. Ancak Gatalar diye anılan ve Avestanın en eski kısımları olduğu muhakkak olan Yasnaların da iki kısımdan ibaret olduğunu ve 72 bölüme ayrıldığını, 27 ve 72 bölümler arasında bulunan ikinci kısmın asıl Gatalar olduğunu belirtmekle iktifa edeceğiz. Tapınmak, övünmek anlamına gelen Yasnaların Zerdüşt'ün öz sözleri olduğu tahmin edilmektedir.
2 — AVESTANIN YORUMLARI
Avestanın daha kolay anlaşılabilmesi için birçok yorumlar yapılmış ve bu yorumlar Avestanın metnine ilâve edilmiştir. Bu yorumlara Zend adı verildiğinden, giderek Avestanın adı Zend-Avesta olmuştur. Zendlerin Avestaya eklenmesi sonucunda asıl metinle yorumları biribirlerinden ayırmak imkânsız hale geldiğinden
Avestanın özü bozulmuştur.
Zerdüşt, dinini manzum kıtalar halinde yaymıştır. Bu sebeple dinin sonraki ruhanileri de Zerdüştünkülere benzer şiirler ve sözler bestelemişlerdir. Ancak yorumlar genellikle manzum olmadığı ve Avestanın özü ile biribirlerine iyice karışmış olduğu içi Avesta şiirliğini kaybetmiştir.
Bununla beraber İran dinî düşünce sistemine tamamen hakim olan Zerdüştiliğin özellikle Sasaniler zamanında başlıbaşına bir edebiyat yarattığını belirtmek gerekir. Zerdüştiliği Sasanilerin devlet dini olarak kabul etmiş olmalarının bu konuda elbetteki büyük tesirleri olmuştur.
SONUÇ
641 yılında İrana İslâmiyetin girişi Zerdüştiliği ortadan silmiştir. Ancak bu, tahmin edileceği gibi birdenbire olmamış ve uzun yılların geçmesi gerekmiştir. Zaten İslamların İranı fethetmeleri sonucunda, büyük halk kitleleri dinlerinden vazgeçmek durumunda kalmamak için İranı terketmişlerdir.
Zerdüştîlerin bir kısmı Hindistana göç etmiştir ki bunlar serbest bir dini cemaat olarak Parsi adını almışlardır, diğer bir kısmı da İranda kalmayı tercih ederek Hindistana göç etmişlerdir. Bunlara da Gebz denilir.
Zerdüştiler hakkında söylenenlerin ne dereceye kadar doğru olduğunu anlamak, bahis konusu din mensuplarının bugünkü yaşantılarını incelemekle mümkündür. Böyle bir incelemeyi yapmış bulunan Prof. Tahir Rezevi Parsiyan Ehl-î Kitap Hestend adlı eserinde, rivayetlerden birçoğunun yanlışlığını ortaya koymuştur.
Zaten, kendisinden sonra gelen Maniheizm, Zervanizm gibi dinlere olumlu yönde büyük tesirler icra etmiş Mazdeizmin, gerçekle hiç ilgisi olmayan bir takım büyük kusurlarla malûl olması da beklenemez. Çünki Zerdüştilik sadece bir din olmayıp bir felsefe sistemidir ve felsefede çok rastlanan düalizm meselesi ilk defa net olarak Zerdüştle ortaya çıkmıştır. Her nekadar Zerdüştilikte düalizmin münhasıran zıt kuvvetleri gösteriyor olduğunu ve Ehrimenin Ahura Mazda ile aynı güce sahip olmadığını söylemiş isek de bu dinin, ortaya koyduğu düalizm problemi ile kendisinden sonra gelen felsefe sistemlerine alem olduğunu belirtmemiz gerekir. Ayrıca Zerdüşt tarafından Avestaya konulmuş olan ahlâki ve hukuki kaideler zamanla İranda büyük bir hukuk sisteminin doğmasını sağlamıştır.
Zerdüşt bir din kurucusu olduğu kadar bir hukukçu, filozof ve sosyologdur da. Toplumu meydana getiren sosyal sınıflardan bazılarının, diğerleri tarafından istismar edilebileceğini, bu duruma mani olabilmek için muayyen ekonomik reformların gerekeceğini ilk defa söyleyen Zerdüşt olmuştur.
Özetle Zerdüşt : politik, ekonomik, sosyolojik, ve hukukî görüşleriyle, bütün bu saydığımız sahalarda mümtaz bir yere sahip olmakla kalmayıp, din sosyolojisi görüş açısından da peygamber sıfatına hak kazanmış bir kişidir.
1 Yorum
Zerdüşt,Tektanrılılığın dinlere temel teşkil eder,ama asıl önemifilozof oluşudur ve doğayla olan bağı-bağlılığını, doğal toplumu-doğal yaşamı esas alıp yaşamasını ;bu mihvalda insanlığa yol göstermesini.