İbn Haldun (1332-1406) - 3

"DOĞU BATI'DAN ÜSTÜNDÜR"

İbn Haldun'a göre İslam dünyasının doğuluları, bilimleri ve başka sanatları öğretme içinde bu dünyanın batılılarından daha yeteneklidirler. Akıllı nefslerinin batılıların nefslerinden daha yetkin olduğunu sanıyorlar ve yine sanıyorlar ki bu fark insanın tabiatından geliyor. Fakat yanılıyorlar. Doğu ile Batı arasında bu kadar büyük farklar yoktur. Bu ancak aynı tabiatın içindeki farktan ibarettir. Zihniyetleri ayıran iklim, faaliyet ve karakterlerdir ve Doğu'nun üstünlüğü medeniyet eserlerinden geliyor.


ASABİYE (Dayanışma)

Sosyolojik hal ve şartların incelenmesinden sonra İbn Haldun insan toplumu görüşünde temel olan dayanışma (al-asabiya) kuramını anlatıyor. Dayanışma ikinci bölümde göçebelerdeki kan bağı olarak; üçüncü bölümde iktidar ve devletin temeli olarak; dördüncü bölümde şehirlerin sosyal bağı olarak tetkik edilmiştir. İbn Haldun insan tabiatından, organik akrabalıktan gelen er türlü dayanışmayı inkar ediyor. Onu bireyleri birbirine bağlayan dayanışma görüşüne indirgiyor. Akrabalığın türlü dereceleri vardır: tek bir soydan, ana veya baba tarafından gelebilir, aynı zamanda iki taraftan gelebilir. Öteden birey asıl soyundan ayrılabilir, başka bir soyağacına (genealogie) bağlanabilir. Bireyin bir kuşaktan (soyağacından) başka bir kuşağa bağlanışı farklı nedenlerden ileri gelir ve türlü şekiller doğurur. Bu şekiller İbn Haldun'a göre şunlardır:

a- Akrabalık (al-karabe);

b- Nesil (al-halef);

c- Himaye (al-vala');

d-Evlatlık (al-dakkala)

- ona göre Durkheim, R. Maunier, Levi Strauss veya G.P. Murdock'e göre olduğu gibi nesil veya soy göreli ve manevi bir şeydir. Doğal olsaydı sosyal gerçeği olmazdı. Mesela bazı kavimler kendi soylarından gelmeyen kimseleri evlatlık alırlar, yahut esir, azatlı köle alırlar. Bunların asıl kökleri ile bağlantısı yoktur ve bu kimlere dayanışma ile sosyal hayata girer. Bu suretle onları kendi sosyal bağlarına ait imiş gibi görürler. Ve böylece onların soy görüşlerinde bir hoşgörürlük doğar. İbn Haldun baba ve anadan gelen her iki akrabalık soy ve soplarını inceliyor: Her birinin otorite, terkip, evlatlıklarla karışma bakımından tarzları vardır. Zira soya doğal bağla değil, göreli olarak (vahmiyyen) girilir. Yani toplumluluk (al-asabiya) savunma ile, uzun egzersizle, eğitimle, süt verme ile, hayat ve ölümün başka hal ve şartları ile kazınılır. Devletlerin kurulmasından önce ailelerle kabileler arasında kurulan otorite, Haldun'a göre iki tarzda meydana gelir:

1) Soyun otoriteden ancak zümrenin küçük bir kısmında ayrıldığı şekil: Otorite derecesi efendi ile azatlı kölede, baba soyu ile evlatlıklarda ayrılmıştır. Sosyal hiyerarşi mertebelerinde başkanlık görevini ayırmak söz konusu olunca onların durumu ayrılır ve yabancı derecesine düşer, aralarındaki ayrılığın kapanması çok zayıf olur. Bundan dolayı bu şekli otoriteden önceki yapma hale (istisna) göre nadirdir.

2) Otoriteden önce yapma hal (convention) bu şekli devletten uzaklaştırır. Orada soy dayanışması otoriteye göre daha zayıftır. Bu iki şekil sosyologların (varsayımsal veya gerçek diye ayırdıkları) akrabalık zümrelerine, sosyal yapılara karşılıktır.

Soy dayanışmalarının rol oynadığı sosyal şekiller şunlardır:

a- Otorite yalnız üstünlükle kurulur ve üstünlük dayanışmadan gelir,

b- Başkanlık görevi üstünlükten gelir, üstünlük de dayanışmanın sonucudur,

c- Dayanışmaya gelince, o koruma (himaye), savunma veya karşılıklı isteme ile gerçekleşir. Yahut da bütün bu faktörlerin işbirliği ile meydana gelir. Dayanışmalı bir kimse (sahib-ül-asaba) bir mertebe kazanır. Onun üstünde bir başkasını ister ve hükmetme derecesine gelince üstünlüğü için yol bulur ve onu bırakmaz. Çünkü bu onun isteklerinin hedefidir. Ve iktidarı ancak dayanışma bağı hükmedici olmasından gelir.

İbn Haldun'a göre bir devlet alçalmaya başlayınca kimse onu düşmesine engel olamaz; gücü tükenince kaçınılmaz sonunu beklemeden başka çare yoktur. Otorite üstünlüğü dayanışma yerinin sonudur ve bu sonuna erince kabile otoriteyi ya istibdatla, yahut işbirliği ile kazanır. Böylece bütün hırsların hedefi olan bireysel otorite başlar. Dayanışanlar arasında yarışmayı alevler, onları birbirine düşman kılar. Kavgayı, isyanı ve savaşı doğurur. Bütün bu şeyler dayanışma bağının sonuçlarıdır.

Bu sürecin sebebi nedir? Bunun sebebi dayanışma gücünün başka doğal güçlere benzer olması ve olguların nedensellik ile oradan çıkmalarıdır. Oysa dayanışma bağına sahip olan kimse iradesine bağlı olmayan bu olguların akışını durdurabileceğini sanır, ısrar eder ve onlara karşı yürür; boş yere atılımlar yapar. Yalnız eleştirici tarih bilgisi böyle bir sosyal süreç önünde ne yapılması gerektiğini öğretebilir. Böylece İbn Haldun, devletin tarzları ve evrimi (al-atvar-uddav-la) kuramında anlattığı kendi kötümser tarih felsefesine ulaşıyor.

1 - 2 - 3 - 4

  • Gizlilik Politikası ve Şartlar
  •   © 2007

    Back to TOP