REALİST ve İDEALİST PERSONALİZMDEN ÇİZGİLER - 2
|
İdealist Personalist olarak nitelenen E.S. Brightmanla gelince; O, personalizmi "şahıslar ve şelflerin yegane hakikat olduğu ve tüm kainatı şahısların ve self lerin birbirine tesir ettiği bir toplum ya da sistem olarak gören bir hipotez " olarak tanımlamaktadır.
Tanımda yer alan self ve şahıs kavramları birbirlerinden ayrı birer kavram olup Mounier ve Maritain'in fert ve şahıs ayırımını hatırlatmaktadır. Kendi, kendisi, özü anlamına gelen self, Brightman'a göre "şuurun kompleks bir birliği, şahıs ise potansiyel olarak kendi şuurunda, rasyonel ve ideal seif dir". Yani self bir şuur oluşumu, şahıs ise rasyonel normlarla kendi başına karar verebilen ve değerleri tecrübe edebilen seif dir.
Öte yandan self şuurdaki diğer algılar ve düşüncelerden ayrı ve farklı bir unsur da değildir. O, herhangi bir şuur tecrübesi veya kendini tecrübe eden ve bütünü hedef alan bir işlemdir. Bu durumda self "ben" olarak adlandırdığıma dayalı tüm şuur, tecrübenin tamamı olup, özeldir ve ferdi ferd yapan self idir. Seif Brightman tarafından şuurlu bir tecrübe, kendi kendine varolan bir birlik, bir sistem ve aktif olarak tasvir edilmekte ve amipten Tanrı'ya kadar şuurlu tecrübe etme yeteneğinde olan her türlü varlığı göstermek amacıyla kullanılmaktadır. Kısaca, self kendi kendine tecrübe edebilen, duyusal ve duygusal niteliklere, zaman ve mekan şuuruna ve tecrübesine, teşvik edici kuvvet ve etkiye sahip olabilen, zaman ve mekanı aşabilme yeteneğinde olabilen, anlamın ya da gayenin farkında olabilen, çevreye tepki verebilen ve özel olandır.
Diğer yandan şahıs ise sahip olunan bu özellikleri en üst bir düzeye kadar geliştirebilendir. Bu ise aklın ışığında değerlerin seçilip kazanılması ile mümkündür. Demek ki, şahıs, değerleri kazanma kapasitesine sahip olan self dir. Şahısların aklî ve ideal değerleri kazanma yeteneğine sahip olan self olmaları sebebiyle bütün şahıslar self dir; ancak tüm self '1er şahıs değillerdir. Çünkü her self şahıs olma şansını elde edemez. Herhangi bir ideal değeri gerçekleştirme şansına sahip olmayan insanlar da vardır. Bu insanlar ideal değerleri gerçekleştirme şansına sahip olmayan anormal insanlar olup, şahıs-altı self lerdir.
Bu durumda Brightman için bütün hayvanlar, bitkiler belki de elektronlar bile basit self lerdir. Oysa şahıslar yaşamın yüksek biçimleri ile sınırlıdırlar. Mesela insan bir şahıstır ama bir hayvan şahıs-altı self dir; çünkü insan değerleri yaratma ve hoşlanma yeteneğine sahipken hayvan içgüdü ile yaşayan, geliştirme ve aklileştirmeye muktedir olamayandır. O halde şahıslar, bazı self lerin, değerlerini akim ışığında seçip karar vermesi ve onları ideallerle test etmesi sonucunda gerçekleşirler.
Yine, şahıs-altı varlıklar olabileceği gibi, melek ve ilâhî şahıslar gibi, şahıs-üstü varlıklar da olabilir. Brightman'a göre şuurlu tecrübeler kompleksi olan self den, değerleri gerçekleştirebilen şahsa geçişte sahip olunan biyolojik, fizikî, sosyal ve metafizik çevrelerle ilişki sonucunda self in değerleri kazanması, manevî ve ruhi özelliklerde yüksek bir birliğe ulaşıp şahıs olması zorunludur. Bu sebeple değer şahıs olmak için gerekli unsurdur. Brightman bu durumu şöyle ifade etmektedir: "değer, şuurlu tecrübe olarak şahsiyetin bir vasfıdır ve şahsiyet olmadan değer yoktur".
Değer tecrübenin bütün olgularını birleştirmek zorundadır. Onda hem hazza, hem iradeye, hem zihne, hem de sezgiye ait faktörlerin varlığı kabul edilmelidir. O, haz, istek, zorunluluk ve zihnin-şekillendirdiği rasyonel bir ideal tarafından yorumlanır ve organize edilir. Bu ideal de temel olarak şahsiyetin bir ideali olup diğer idealler tarafından meydana getirilir.
İdeal, şahsın oluşturmak zorunda olduğu bir prensiptir. O bir plandır ve değer bu planla uyumlu yapıdır. İdeal bir örnek, değer bu örneğe uygun bir üründür.
Şahıs ideale doğru hareket eder. Zira değerler ideallere yükseltilebildiği ölçüde şahsiyet gelişir. Brightman için, idealler ile onların gerçekleştirilmesi arasında bir denge olması gerekir. Bu ise ilk ve temel olarak insan hürriyeti ile ilişkilidir. Zira hürriyet olmadan, rasyonel idealler ne biçimlenebilir, ne ayırt edilebilir ne de gerçekleşebilirler.
Bundan başka Brightman' a göre, şahıs ideale doğru hareketinin sonucunda varlığın ya da varoluşun daha üst basamağına ulaşmaya çabalar. Burada self, dolaysız şuurun en üst basamağına şahsiyet de varlığın en üst basamağına ulaşır. Şahsiyetin bu boyutu şahsî gücün çabası ile en üst ideallerin gerçekleştirilmesinden meydana gelir ki Brightman bunu spirit olarak adlandırmaktadır. O'na göre spirit öncelikle şuurlu tecrübe olup, gerçeği şuurun ışğında görmektir. Bu biçimiyle spirit, zihnin, şuurun alt basamaklarından uzaklaşması hareketidir. Her şahsın kendi gücü ve yeteneğiyle ideal amaçlara doğru yönlenmesi, spirit vasıtasıyla olur. Bu durumda şahıs İdeal değerleri geliştirebilen şuurlu bir self, spirit ise ideal değerlere doğru gerçekten şuurlu bir tavır geliştirene kadar şahıs olmaktadır. Küçük bir çocukta spirit henüz uyuma halindedir. Ve çocuk yalnızca potansiyel olarak bir spirit olduğu için bir şahıstır. Fakat, spirituel potansiyeller uyanınca ve onları kullanana kadar çocuk şahıs-altı düzeyde kalır.
Ancak bununla birlikte, beşerî şahıs gerçekten ve bütünüyle spirit olamaz. İnsanın günahları, basit amaçları gururu ve ümitsizliği spiritin hazır düşmanlandır. Bunlar onu temaşa (contemplation) hareketinden alıkoyarlar ve ona âlemdeki spirituel gelişme ümidini kaybettirirler. Brightman' a göre, spirituel gelişme spirituel değerlere ulaşmakla mümkün olur. Spirituel değerler ise Platonik ideler gibi ezelî ve ebedîdirler. Spirituel hayat, ezelî ve ebedî bu değerlere sadakattir. Bu hayat şahsı en yüksek idealini gerçekleştirmeye doğru yönelten hayattır. O gerçekte en iyi, en yüce şahıs olma çabasıdır.
Spirituel hayat, İlahi Zilinin bazı özel, gayeli ve şuurlu bir seçimidir. O, Kutsal bir Spirit' le birlikte tecrübî olarak çalışan ve keşfeden bir hayat süreci olmaktadır. Bundan başka Brightman' a göre kişinin spirituel arzusu insanî spiritin İlahi Spirit'le ilişki kurmasıdır. Bu durum ise rasyonel olarak anlaşılamaz. Zira bizim en üst ideallerimizde Tanrı' run zihninin planları ve amacı işler. Ve bu durum da ibadet tecrübesi ile kuvvetlendirilir. İbadet, insanın spiritinin kinattaki yüceltici etkilere açılmasıdır.
Hakiki ibadette insandaki kutsal spirit , Tanrı'run kutsal Spirili ile buluşur; şahıs Şahıs'a dokunur ve yeni bir hayat ardından gelir. " Spirit .Spiritle buluşur" Brightman, spirit in kainatta yukarı doğru hareket ettiğini ifade eder. Zira spirit in özü olan aksiyon ve aksiyona çağrı yaratmanın kesin başlangıcından hayata gelen, üst düzeylere doğru bir dürtüdür. Buna bağlı olarak spirituel gelişme öncelikle yukarı doğru -Tanrı'ya- dur. Ancak spiritualité'nin amacı hem Tanrı'nın mevcut bilgisine hem de O'nunla birleşmeye ermek olmayıp spirituel ideallerle uyumlu bir hayatın yeniden kurulmasıdır. O aksiyondur, ferdin insanla ve Tanrı'yla yardımlaşmasıdır.
Kısaca Brightman'a göre spirit in çabalarının tümü şahsî gelişmenin en üst biçimi içindir. Şahsiyeti terk etmek hem değerleri hem de varlığı terk etmektir. Görülüyor ki, çağdaş felsefede ortaya çıkan Personalizm, insanı herşeyden önce maddî ve manevî yönü ile bir bütün olarak görme çabasını ortaya koymaktadır.
Böylece yalnızca maddî yönü vurgulayan materyalistlerle yalnızca manevî yönü vurgulayan spritüalistler arasında bir uzlaşma bir sentez oluşturmakta ve bunu şahıs ile fert arasındaki ilişki çerçevesinde yapmaktadır.
Ancak şahıs ile fert arasındaki ilişki ve dolayısıyla şahsiyet varlığın tümünü şahsi şuurlar olarak gören idealist personalizme göre zihnî bir düzende, realist personalizme göre ise şahsî olmayan bir düzen ile şahıs arasındaki ilişkide açığa çıkmaktadır. Bu durum, Maritain ve Mounier de şahsiyetleşmede topluma ve topluma bağlı bir varoluşun önemine dikkat çekme şeklinde görülmekte, Brightman'da ise şelfi ve şahsı, bütünden ayrı parçalarının bir varlığı olmayan ve yapısı bir bütün olarak şuurlu tecrübenin organizasyonu olarak görmesinde ortaya çıkmaktadır.
Şahsiyetleşmede ahlâkın önemine dikkat çeken personalistler değerleri yalnızca şahıslar için ve şahıslarda görmekte ve şahsiyetin dışında değerlerin olmadığını belirtmektedirler. Maritain için ahlâk, insan için gerçekten varolan tek nihaî amaçtır. İnsanın amacı Hristiyan ahlâk felsefesine uygun common goodu elde etmeye çalışmaktır.
Mounier'e göre de şahıs ahlâk sanatıyla yakından ilişkili olup şahıs, ferdin hüneri, seçimi, oluşumu ve zaferi olmaktadır. Aynı şekilde Brightman'da da değerler, self in kazanıp, ruhî ve manevî özelliklerde yüksek bir birliğe ulaşıp şahıs olmasında zorunlu olarak görülmektedir.
Değerleri Hristiyan ahlâkı ve dinî ile bağlantılı düşünen Maritain ve Brightman'ın bu yönleri, onların düşüncesinde dinî motiflerin ağırlığına dikkat çekmektedir. Özellikle spirituel değerlere ve şahsiyetleşmede bunlara verdikleri önem onların düşüncelerini Hristiyan felsefesinin idealleri ile temellendirmeye çalışmalarından kaynaklanmaktadır. Öte yandan kendisi iyi bir Hristiyan olan Mounier- ise düşüncesinde dini motiflerden çok sosyal motiflere ağırlık vermekte ve böylece de çağın popüler akımları Existantializm ile Marksizm arasında bir yol bulmaya çalışmaktadır.
Tanımda yer alan self ve şahıs kavramları birbirlerinden ayrı birer kavram olup Mounier ve Maritain'in fert ve şahıs ayırımını hatırlatmaktadır. Kendi, kendisi, özü anlamına gelen self, Brightman'a göre "şuurun kompleks bir birliği, şahıs ise potansiyel olarak kendi şuurunda, rasyonel ve ideal seif dir". Yani self bir şuur oluşumu, şahıs ise rasyonel normlarla kendi başına karar verebilen ve değerleri tecrübe edebilen seif dir.
Öte yandan self şuurdaki diğer algılar ve düşüncelerden ayrı ve farklı bir unsur da değildir. O, herhangi bir şuur tecrübesi veya kendini tecrübe eden ve bütünü hedef alan bir işlemdir. Bu durumda self "ben" olarak adlandırdığıma dayalı tüm şuur, tecrübenin tamamı olup, özeldir ve ferdi ferd yapan self idir. Seif Brightman tarafından şuurlu bir tecrübe, kendi kendine varolan bir birlik, bir sistem ve aktif olarak tasvir edilmekte ve amipten Tanrı'ya kadar şuurlu tecrübe etme yeteneğinde olan her türlü varlığı göstermek amacıyla kullanılmaktadır. Kısaca, self kendi kendine tecrübe edebilen, duyusal ve duygusal niteliklere, zaman ve mekan şuuruna ve tecrübesine, teşvik edici kuvvet ve etkiye sahip olabilen, zaman ve mekanı aşabilme yeteneğinde olabilen, anlamın ya da gayenin farkında olabilen, çevreye tepki verebilen ve özel olandır.
Diğer yandan şahıs ise sahip olunan bu özellikleri en üst bir düzeye kadar geliştirebilendir. Bu ise aklın ışığında değerlerin seçilip kazanılması ile mümkündür. Demek ki, şahıs, değerleri kazanma kapasitesine sahip olan self dir. Şahısların aklî ve ideal değerleri kazanma yeteneğine sahip olan self olmaları sebebiyle bütün şahıslar self dir; ancak tüm self '1er şahıs değillerdir. Çünkü her self şahıs olma şansını elde edemez. Herhangi bir ideal değeri gerçekleştirme şansına sahip olmayan insanlar da vardır. Bu insanlar ideal değerleri gerçekleştirme şansına sahip olmayan anormal insanlar olup, şahıs-altı self lerdir.
Bu durumda Brightman için bütün hayvanlar, bitkiler belki de elektronlar bile basit self lerdir. Oysa şahıslar yaşamın yüksek biçimleri ile sınırlıdırlar. Mesela insan bir şahıstır ama bir hayvan şahıs-altı self dir; çünkü insan değerleri yaratma ve hoşlanma yeteneğine sahipken hayvan içgüdü ile yaşayan, geliştirme ve aklileştirmeye muktedir olamayandır. O halde şahıslar, bazı self lerin, değerlerini akim ışığında seçip karar vermesi ve onları ideallerle test etmesi sonucunda gerçekleşirler.
Yine, şahıs-altı varlıklar olabileceği gibi, melek ve ilâhî şahıslar gibi, şahıs-üstü varlıklar da olabilir. Brightman'a göre şuurlu tecrübeler kompleksi olan self den, değerleri gerçekleştirebilen şahsa geçişte sahip olunan biyolojik, fizikî, sosyal ve metafizik çevrelerle ilişki sonucunda self in değerleri kazanması, manevî ve ruhi özelliklerde yüksek bir birliğe ulaşıp şahıs olması zorunludur. Bu sebeple değer şahıs olmak için gerekli unsurdur. Brightman bu durumu şöyle ifade etmektedir: "değer, şuurlu tecrübe olarak şahsiyetin bir vasfıdır ve şahsiyet olmadan değer yoktur".
Değer tecrübenin bütün olgularını birleştirmek zorundadır. Onda hem hazza, hem iradeye, hem zihne, hem de sezgiye ait faktörlerin varlığı kabul edilmelidir. O, haz, istek, zorunluluk ve zihnin-şekillendirdiği rasyonel bir ideal tarafından yorumlanır ve organize edilir. Bu ideal de temel olarak şahsiyetin bir ideali olup diğer idealler tarafından meydana getirilir.
İdeal, şahsın oluşturmak zorunda olduğu bir prensiptir. O bir plandır ve değer bu planla uyumlu yapıdır. İdeal bir örnek, değer bu örneğe uygun bir üründür.
Şahıs ideale doğru hareket eder. Zira değerler ideallere yükseltilebildiği ölçüde şahsiyet gelişir. Brightman için, idealler ile onların gerçekleştirilmesi arasında bir denge olması gerekir. Bu ise ilk ve temel olarak insan hürriyeti ile ilişkilidir. Zira hürriyet olmadan, rasyonel idealler ne biçimlenebilir, ne ayırt edilebilir ne de gerçekleşebilirler.
Bundan başka Brightman' a göre, şahıs ideale doğru hareketinin sonucunda varlığın ya da varoluşun daha üst basamağına ulaşmaya çabalar. Burada self, dolaysız şuurun en üst basamağına şahsiyet de varlığın en üst basamağına ulaşır. Şahsiyetin bu boyutu şahsî gücün çabası ile en üst ideallerin gerçekleştirilmesinden meydana gelir ki Brightman bunu spirit olarak adlandırmaktadır. O'na göre spirit öncelikle şuurlu tecrübe olup, gerçeği şuurun ışğında görmektir. Bu biçimiyle spirit, zihnin, şuurun alt basamaklarından uzaklaşması hareketidir. Her şahsın kendi gücü ve yeteneğiyle ideal amaçlara doğru yönlenmesi, spirit vasıtasıyla olur. Bu durumda şahıs İdeal değerleri geliştirebilen şuurlu bir self, spirit ise ideal değerlere doğru gerçekten şuurlu bir tavır geliştirene kadar şahıs olmaktadır. Küçük bir çocukta spirit henüz uyuma halindedir. Ve çocuk yalnızca potansiyel olarak bir spirit olduğu için bir şahıstır. Fakat, spirituel potansiyeller uyanınca ve onları kullanana kadar çocuk şahıs-altı düzeyde kalır.
Ancak bununla birlikte, beşerî şahıs gerçekten ve bütünüyle spirit olamaz. İnsanın günahları, basit amaçları gururu ve ümitsizliği spiritin hazır düşmanlandır. Bunlar onu temaşa (contemplation) hareketinden alıkoyarlar ve ona âlemdeki spirituel gelişme ümidini kaybettirirler. Brightman' a göre, spirituel gelişme spirituel değerlere ulaşmakla mümkün olur. Spirituel değerler ise Platonik ideler gibi ezelî ve ebedîdirler. Spirituel hayat, ezelî ve ebedî bu değerlere sadakattir. Bu hayat şahsı en yüksek idealini gerçekleştirmeye doğru yönelten hayattır. O gerçekte en iyi, en yüce şahıs olma çabasıdır.
Spirituel hayat, İlahi Zilinin bazı özel, gayeli ve şuurlu bir seçimidir. O, Kutsal bir Spirit' le birlikte tecrübî olarak çalışan ve keşfeden bir hayat süreci olmaktadır. Bundan başka Brightman' a göre kişinin spirituel arzusu insanî spiritin İlahi Spirit'le ilişki kurmasıdır. Bu durum ise rasyonel olarak anlaşılamaz. Zira bizim en üst ideallerimizde Tanrı' run zihninin planları ve amacı işler. Ve bu durum da ibadet tecrübesi ile kuvvetlendirilir. İbadet, insanın spiritinin kinattaki yüceltici etkilere açılmasıdır.
Hakiki ibadette insandaki kutsal spirit , Tanrı'run kutsal Spirili ile buluşur; şahıs Şahıs'a dokunur ve yeni bir hayat ardından gelir. " Spirit .Spiritle buluşur" Brightman, spirit in kainatta yukarı doğru hareket ettiğini ifade eder. Zira spirit in özü olan aksiyon ve aksiyona çağrı yaratmanın kesin başlangıcından hayata gelen, üst düzeylere doğru bir dürtüdür. Buna bağlı olarak spirituel gelişme öncelikle yukarı doğru -Tanrı'ya- dur. Ancak spiritualité'nin amacı hem Tanrı'nın mevcut bilgisine hem de O'nunla birleşmeye ermek olmayıp spirituel ideallerle uyumlu bir hayatın yeniden kurulmasıdır. O aksiyondur, ferdin insanla ve Tanrı'yla yardımlaşmasıdır.
Kısaca Brightman'a göre spirit in çabalarının tümü şahsî gelişmenin en üst biçimi içindir. Şahsiyeti terk etmek hem değerleri hem de varlığı terk etmektir. Görülüyor ki, çağdaş felsefede ortaya çıkan Personalizm, insanı herşeyden önce maddî ve manevî yönü ile bir bütün olarak görme çabasını ortaya koymaktadır.
Böylece yalnızca maddî yönü vurgulayan materyalistlerle yalnızca manevî yönü vurgulayan spritüalistler arasında bir uzlaşma bir sentez oluşturmakta ve bunu şahıs ile fert arasındaki ilişki çerçevesinde yapmaktadır.
Ancak şahıs ile fert arasındaki ilişki ve dolayısıyla şahsiyet varlığın tümünü şahsi şuurlar olarak gören idealist personalizme göre zihnî bir düzende, realist personalizme göre ise şahsî olmayan bir düzen ile şahıs arasındaki ilişkide açığa çıkmaktadır. Bu durum, Maritain ve Mounier de şahsiyetleşmede topluma ve topluma bağlı bir varoluşun önemine dikkat çekme şeklinde görülmekte, Brightman'da ise şelfi ve şahsı, bütünden ayrı parçalarının bir varlığı olmayan ve yapısı bir bütün olarak şuurlu tecrübenin organizasyonu olarak görmesinde ortaya çıkmaktadır.
Şahsiyetleşmede ahlâkın önemine dikkat çeken personalistler değerleri yalnızca şahıslar için ve şahıslarda görmekte ve şahsiyetin dışında değerlerin olmadığını belirtmektedirler. Maritain için ahlâk, insan için gerçekten varolan tek nihaî amaçtır. İnsanın amacı Hristiyan ahlâk felsefesine uygun common goodu elde etmeye çalışmaktır.
Mounier'e göre de şahıs ahlâk sanatıyla yakından ilişkili olup şahıs, ferdin hüneri, seçimi, oluşumu ve zaferi olmaktadır. Aynı şekilde Brightman'da da değerler, self in kazanıp, ruhî ve manevî özelliklerde yüksek bir birliğe ulaşıp şahıs olmasında zorunlu olarak görülmektedir.
Değerleri Hristiyan ahlâkı ve dinî ile bağlantılı düşünen Maritain ve Brightman'ın bu yönleri, onların düşüncesinde dinî motiflerin ağırlığına dikkat çekmektedir. Özellikle spirituel değerlere ve şahsiyetleşmede bunlara verdikleri önem onların düşüncelerini Hristiyan felsefesinin idealleri ile temellendirmeye çalışmalarından kaynaklanmaktadır. Öte yandan kendisi iyi bir Hristiyan olan Mounier- ise düşüncesinde dini motiflerden çok sosyal motiflere ağırlık vermekte ve böylece de çağın popüler akımları Existantializm ile Marksizm arasında bir yol bulmaya çalışmaktadır.