19. YÜZYIL OSMANLI’DA FELSEFÎ TERCÜME FAALİYETLERİNE BİR BAKIŞ - 2

İbn Haldun’un Mukaddime’sini Şeyhülislam Pîrîzâde Mehmed Sâhib Efendi tercümeye başlamış, beş faslını tercüme etmiş, onun eksik bıraktığı altıncı faslı da Cevdet Paşa tercüme etmiştir. Pîrîzâde’nin tercümesi 1858 ve 1859’da iki cilt halinde, Cevdet Paşa’nın tercümesi de 1861’de üçüncü cilt olarak yayınlanmıştır.

Abdurrahman Sami Paşa, İbn Sina’nın Ruh manzumesini tercüme ederek, 1862’de Rumuzü’l - Hikem adlı eserinin içinde Arapçası ile beraber yayınlamıştır.

Harputlu Hoca İshak Efendi, İbn Sina’nın Şifâ adlı eserinin İlahiyat bölümünü Türkçe’ye tercüme etmiş, ancak bu tercüme yazma olarak kalmıştır.

Abdülkerim Efendi, İbn Sina’nın Terceme-i Hâli adlı eserinde İbn Sina’nın hayatını talebesi Cüzcanî’den İbn Ebi Useybia’nın naklettiği şekliyle tercüme etmiş, eserlerine ilave yapmak suretiyle, 1862’de önce Tasvîr-i Efkâr’da yazı dizisi halinde, sonra da aynı yıl içerisinde risale olarak yayınlamıştır.

Yine İbn Sina’nın aslı ele geçmemiş olan Salaman ve Absal hikâyesi ile Huneyn b. İshak tarafından Grekçe’den Arapça’ya tercüme edilen Salaman ve Absal hikâyesini tercüme ederek, Kıssa-i Salaman ve Absal adlı eserinin içinde 1881’de neşretmiştir.

Süleyman Paşa, Akkirmani Muhammed b. Mustafa el-Kefevî’nin Müntahab-ı İrade-i Cüziyye Risalesi’ni tercüme etmiş ve İrade-i Cüziyye Risalesi adı ile 1868’de bastırmıştır.

Ali Suavî, İbn Miskeveyh tarafından Yunanca’dan Arapça’ya tercüme edildiği tahmin edilen ve Eflatun’a nispet edilmekle birlikte apokrif olan eseri, Terceme-i Lugaz-ı Kâbis-i Eflatun adı ile Türkçe’ye tercüme ederek, haşiyeler de ilave etmek suretiyle 1873’de yayınlamıştır. Ali Suavî’nin diğer bir tercümesi de Saçaklızade Muhammed b. Ebûbekir el-Maraşî’nin Tertîb’ül-Ulûm adlı eseridir. Ali Suavî Saçaklızade’nin bu eserini Hulâsatu’l-Haber fi’l-İlm ve’l-Eser der Karn-ı Sânî Aşer adı ile tercüme etmiştir.

Namık Kemal, Cürcanî’nin Adudüddin İcî’nin Mevakıf adlı eserine yazdığı Şerh-i Mevakıf’ı tercümeye başlamışsa da tamamlayamamıştır.

Giritli Sırrı Paşa, Taftazanî’nin Nesefî’nin Akâidü’n-Nesefi adlı eserine Şerhü’l-Akâid adı ile yaptığı şerhini tercüme ederek, 1875’de Şerh-i Akaid Tercümesi adı ile neşretmiştir.

Münif Paşa, İhvân-ı Safâ’nın Resâil’inden bir bölüm tercüme etmişse de bu tercümeyi yayınlamamıştır.

Ramazanzade Abdünnafi İffet Efendi, Gelenbevî İsmail Efendi’nin Burhan-ı Gelenbevî adlı eserini tercüme etmiş ve Terceme-i Burhan-ı Gelenbevî adı ile 1878 ve 1880’de basılmıştır. Abdünnafi İffet Efendi, Gelenbevî’nin Risaletü’l-Adâb adlı eserini de tercüme etmiş ve Terceme-i Adâb-ı Gelenbevî adı ile 1884’de neşretmiştir.

Maraşlı Mustafa Kamil, İbn Sina’nın Ruh manzumesini tercüme ve şerh ederek İbn Sina adlı risalesinin içinde 1891 yılında yayınlamıştır.

Değerlendirme ve Sonuç

19. yüzyılda, özellikle Tanzimat’tan sonra, Osmanlı devlet adamlarının Batı’nın ilim ve fennini memlekette yayma çabası bir kısım aydınların Batı’nın fikrî eserlerine de ilgi duymasına yol açmıştır. Bu ilgi, 19. yüzyılın ikinci yarısının hemen başından itibaren meyvelerini vermeye başlamış, Batılı filozofların eserleri tercüme edilerek fikirleri tartışılır hale gelmiştir.

Bu dönemde tercümelerin neredeyse tamamı Fransızca’dan yapılmıştır. Diğer Batı dillerinden tercümeler ise ancak 19. yüzyılın sonunda başlamıştır. Bunda Osmanlı Devleti’nin Fransa ile olan siyasi münasebetlerinin çok eski olmasının etkisinin yanında, dönemin ilim ve siyaset dilinin Fransızca olmasının da büyük tesiri olmuştur. Ülken, Tanzimat’tan önce Batı’dan yapılan tercümelerin daha fazla olduğunu Tanzimat’la birlikte bu tercümelerin azaldığını, sadece askerlik ve matematik sahalarında devlet için zaruri bazı tercümelerin yapıldığını, felsefe ve edebiyat sahalarında hiçbir tercüme teşebbüsünün olmadığını ileri sürer.

Halbuki yukarıda zikredilen eserlerden de anlaşılacağı üzere Tanzimat devrinde Batı’dan yapılan tercümelerin sınırı genişleyerek felsefî eserleri içine almıştır. Ayrıca bu dönemde birçok edebî eser de Türkçe’ye çevrilmiştir. Özellikle 19. yüzyılın son çeyreğinde edebî tercümelerde büyük bir artış meydana gelmiş, Batılı birçok natüralist ve realist yazarın eseri Türkçe’ye tercüme edilmiştir.

Batı’dan tercüme edilen eserlerin neredeyse tamamının Aydınlanma Devri Fransız edip ve filozoflarından olması, 19. yüzyılda Osmanlı siyasetçi ve aydını üzerinde Fransız düşüncesinin ne kadar etkili olduğunu göstermektedir. Bu durum, Vonley’in 18. yüzyıl sonlarındaki “Bizim ciddî eserlerimizin tercümeleri Doğulular arasında elden ele dolaşmaya başlayacakları günden itibaren, Doğu’da yepyeni bir değerler sistemi, âdetler kanunlar ve hükümette tam bir değişme meydana gelecektir” tahminini doğrular niteliktedir. Öyle ki bu dönemde Batı’dan yapılan tercümeler, Türk düşüncesinin daha sonraki dönemde yönünü de büyük ölçüde tayin ederek etkisini bugüne kadar sürdürmüştür.

Batı’da Aydınlanma Devri’ne kadar ilim dili Latince olduğu gibi, Osmanlı devrinde de 19. yüzyıla kadar Arapça idi. Bu sebeple Osmanlı devri Türk alimleri, ilmî ve felsefî eserleri genellikle Arapça olarak kaleme almışlar, Doğu’dan da bu sahalarda fazla tercümeye ihtiyaç duymamışlardır. Bununla birlikte az da olsa Osmanlı’nın ilk döneminden itibaren bazı eserler Türkçe’ye tercüme edilmiştir. Tanzimat’tan sonra ise Doğu’dan tercümelerin sayısında önemli bir artış meydana gelmiştir. Ülken, bu artışın sebebini şöyle izah eder: “Bu devirde garb tekniğine karşı gösterilen mecburî alâkanın aksülâmeli olmak üzere, esasa ait mevzularda Şarka daha fazla dönülmüş ve daha çok tercümeler yapılmaya başlanmıştır. Bunun için olacak ki Şarktan en çok tercüme yapılan ve en mühim eserlerin nakledildiği devir, garp tesirlerinin gittikçe kuvvetlendiği ve büyüdüğü bu on üçüncü asır (milâdi on dokuzuncu)’dır.”

Muhittin Mahvî’nin 1873’de yayınladığı Mazbatat’ül-Fünûn adlı eserinde ileri sürdüğü fikirler, Ülken’in iddialarını haklı çıkaracak mahiyettedir. Mahvî’ye göre; geri kalan Osmanlı cemiyetinin kurtuluşu, Avrupa nizam ve kanunlarını taklitle olamaz. Fransızca öğrenerek, o dildeki eserleri Osmanlıca’ya tercüme ederek millet terakki edemez. Bir milletin yükselmesi için kendi maarifine dayanması gerekir. Bunun için de ecdadının mevcut olan değerli eserlerini ele alıp onları işlemek icap eder.

Her ne kadar Ülken’i haklı çıkaracak bu gibi düşünce ve tavırlar olsa da 19.yüzyılda Doğu’dan yapılan tercümeleri sadece tepkiye bağlamanın eksik olacağı kanaatindeyiz. Tanzimat sonrası başlayan dilde sadeleşme çabalarının da bu dönemde Doğu’dan tercümelerin artışında önemli katkısı olduğunu düşünüyoruz.

19. yüzyılda Doğu’dan yapılan felsefî tercümelerin hemen tamamı Arapça’dan yapılmıştır. Tercüme edilen eserlerden en fazla rağbet gören İslam mütefekkirlerinin İbn Sina ve Gazali olduğu anlaşılmaktadır. Batı’dan yapılan tercümelerde olduğu gibi, İslam dünyasından yapılan tercümeler de bir sistem dâhilinde yapılmamıştır. Her mütercim ilgi duyduğu eseri Türkçe’ye aktarmaya çalışmıştır.

KAYNAKLAR

Abdülkerim, İbn Sina’nın Teceme-i Hali, Tasvîr-i Efkar Matbaası 1279.
Abdülkerim, Kıssa-i Salaman ve Absal, Ceride-i Askeriye Matbaası 1299.
Abdurrahman Sami Paşa, Rumûz’ül-Hikem, Şeyh Yahya Efendi Matbaası 1287.
Adıvar, Adnan, Osmanlı Türklerinde İlim, İstanbul 1991.
Ahmed Cevdet Paşa, Tezakir, 40 Tetimme, haz. Cavid Baysun, Ankara 1991.
Akgün, Mehmet, Materyalizmin Türkiye’ye Girişi ve İlk Etkileri, Ankara 1988.
Budak, Ali, Batılılaşma Sürecinde Çok Yönlü Bir Osmanlı Aydını Münif Paşa, İstanbul 2004.
Bursalı Mehmed Tahir, Osmanlı Müellifleri, C.I-III, İstanbul 1333-1342.
Demirpolat, Enver, Osmanlı-Türk Düşünürü Harputi Hoca İshak’ın Felsefi Görüşleri,
Basılmamış doktora tezi, Konya 2003.
Göçgün, Önder, Ziya Paşa’nın Hayatı, Eserleri, Edebi Şahsiyeti ve Bütün Şiirleri, Ankara 1987.
Gölcük, Şerafettin – Yurdagür, Metin, “Gelenbevi”, D.İ.A., C.XIII, İstanbul 1996, s.552-555.
Gürel, Nazlı Rânâ, İbrahim Edhem Pertev Paşa, Ankara 2004.
Halaçoğlu, Yusuf – Aydın, M. Akif, “Cevdet Paşa”, D.İ.A., C.VII, İstanbul 1993, s.443-450.
İbrahim Edhem b. Mes’ud, Hüsn-i İdâre-i Akıl ve Ulûmda Taharrî-i Hakîkate Dâir Usûl Hakkında Nutuk, Mahmud Bey Matbaası 1311.
İhsanoğlu, Ekmeleddin, “Osmanlı Bilim Literatürü”, Osmanlı Medeniyeti Tarihi, C.II, İstanbul 1999, s.363-444.
İhsanoğlu, Ekmeleddin, Osmanlılar ve Bilim, İstanbul 2003.
İnal, İbnülemin Mahmud Kemal, Son Asır Türk Şairleri, C.II, İstanbul 1969.
İzgi, Cevat, Osmanlı Medreselerinde İlim, C.I-II, İstanbul 1997.
Karlığa, Bekir, İslam Düşüncesi’nin Batı Düşüncesi’ne Etkileri, İstanbul 2004.
Kayaoğlu, Taceddin, Türkiye’de Tercüme Müesseseleri, İstanbul 1998.
Korlaelçi, Murtaza, Pozitivizmin Türkiye’ye Girişi, İstanbul 1986.
Mar’aşî Mustafa Kamil, İbn Sina, Dersaâdet 1307.
Mardin, Şerif, Yeni Osmanlı Düşüncesinin Doğuşu, çev. M. Türköne – F. Unan – İ. Erdoğan, İstanbul 2002.
Miftahü’l-Fünûn, Takvimhâne-i Âmire 1277.
Olgun, İbrahim, “Namık Kemal Kuşağı ve I. Meşrutiyet”, VIII. Türk Tarih Kongresi, C.III, Ankara 1983, s.1763-1770.
Öner, Necati, Tanzimattan Sonra Türkiyede İlim ve Mantık Anlayışı, Ankara 1967.
Özgül, M. Kaya, Münif Paşa, Ankara 2005.
Petrosyan, Yurıy Aşatovıç, “Türkiye’nin Toplumsal – Politik Fikirlerinin Tarihinde 1860-70 Yıllarındaki Türk Meşrtiyetçilerinin Rolü”, VIII. Türk Tarih
Kongresi, C.III, Ankara 1983, s.1777-1787.
Serçe, Erkan, İzmir’de Kitapçılık 1839-1928, İzmir 1996.
(Sevük), İsmail Habib, Avrupa Edebiyatı ve Biz, C.II, İstanbul 1941.
Sevük, İsmail Habib, Tanzimat Devri Edebiyatı, İstanbul trz.
Şeşen, Ramazan, “İslam Dünyasındaki İlk Tercüme Faaliyetlerine Umumi Bir Bakış”,
İslam Tetkikleri Enstitüsü Dergisi, C.II, Cüz 3-4, İstanbul 1979, s.3-29.
Tasvîr-i Efkâr, 12 Muharrem 1279, nr.4; 15 Muharrem 1279, nr.5; 19 Muharrem 1279 nr.6; 23 Muharrem 1279, nr.7.
Tevetoğlu, Fethi, Süleyman Paşa, Ankara 1988.
Tuncer, Hüseyin, Tanzimat Edebiyatı, İzmir 1996.
Uçman, Abdullah, “Ali Suavi”, D.İ.A., C.II, İstanbul 1989, s.445-448.
Ubucini, A., Türkiye 1850, çev. Cemal Karaağaçlı, C.I, İstanbul trz.
Ülken, Hilmi Ziya, “Tanzimattan Sonra Fikir Hareketleri”, Tanzimat, C.II, İstanbul 1999, s.757-775.
Ülken, Hilmi Ziya, Uyanış Devirlerinde Tercümenin Rolü, İstanbul 1997.
Yavuz, Yusuf Şevki, “Akâidü’n-Nesefi”, D.İ.A., C.II, İstanbul 1989, s.217-219.
Yıldız, Sâkıp, “Akkirmâni”, D.İ.A., C.II, İstanbul 1989, s.270.

1 | 2

1 Yorum

MAHİR KANIK
22 Aralık 2010 22:43  

Tanzimat gerçekten de bambaşka bir sürecin habercisidir. Fakat tüm ilmi değişimi Tanzimat'a mal etmek de doğru olmaz. Nitekim Lale Devri'nde 3.Ahmet Aristotales kitapları çevirilerini desteklemiş ödüllendirmiştir. Burada tabi matbaanında etkisi vardır.

  • Gizlilik Politikası ve Şartlar
  •   © 2007

    Back to TOP