SEKİZİNCİ BÖLÜM

Tin de Özdekseldir

İlk sözüm şu: Tin, ya da anlık dediğimiz, yöneten,
Düşünen bir yer edinmiş varlığımızda. El, ayak gibi
Bir bölüm, kişiden, ya da göz gibi tüm diri
Yapının bir bölümü değil, bağlı sayılmaz
Belli bir örgeye, tinsel varlık, serpilmiş
Tüm gövdeye, yaşatan güç, "harmonia" Greklerde.
Yaşatır, duyu gücü sağlar bize, bulunmaz belli
Bir yerde tin. Çok söz söylenmiş bu konuda,
Gövdemizin sağlığı nedeniyle, gövdesel bölüm
Olmayışı yüzünden. Bundandır belli bir örgene
Yerleşmediği, tutarsız gelir bana bu savlar,
Sık sık sezilir gövdenin dış bölümlerinde,
Bir sarsıntı, bir yıkım, iç örgenlerimizde
Bir genişlik duyulur buna karşın, bunun da
Görülür karşıtı çokluk, tinde bitkinlik,
Gövdede dinçlik. Ayakta bir sızı, başta ağrı.
Bir uyku sarınca bizi baştan aşağı, kesiliriz
Elden, ayaktan, ne duyarlık kalır, ne seziş, başka
İşler olur içimizde, türlü kımıldanışlar, tatlı
Düşünceler, düşler, bilmez yürek bütün olup
Bitenlerin ne olduğunu bile.

Can da Özdekseldir

Can da duyabilir bütün örgenlerde olanları,
Yalnız "harmonia" değil gövdede sezinleyen güç.
Anlaşılır önceden bu, birçok nesne yitirir gövde,
Buna karşın elimizde, kolumuzda, kalmaktadır
Yaşamı sürdüren bir özellik. Yine kemiklerden,
Damarlardan, gövdeden az çok sıcaklık öğelerinin
Çıkmasından, ağızdan uçan soluğun havada
Dağılmasından. Bundan anlaşılıyor artık bütün
Öğelerin özdeş nitelikte bulunmadığı, özdeş bir
Yaşam yetisi taşımadığı. Buna karşın ilkeleri,
Soluğu, ısıtıcı sıcaklığı düzenlemekle gövdede
Yaşamı sağlamak için elverişli oldukları.
Bundandır ölüm gününde elin, ayağın soğuduğu,
Gövdeden yaşatan soluğun uçup gittiği.
Anlaşılmıştır artık canın da, tinin de yapısı,
Kişinin özel bir bölümü olduğu; Bundandır
Helicon'un yüksek tepelerinden gelen çalgıcılara
Harmonia adının verilmesi de, yitirmiş anlamına
Aktarılınca bu sözcük, daha geniş bir içerik
Kazanmış denebilir, bugün yükletilen başka
İçerikte olmasının nedeni budur, sanılır.

Canla Tin Birliktedir

Söylüyorum canın, tinin birlik olduğunu,
Aralarında özdeş bir yapı kurulduğunu,
Yalnız baştaymış, tüm gövdede, buyruk, düşünen
Yeti, anlayış gücü, tin denen, göğsün
Ortasıdır onun yeri, süreklidir orda.
Korku, ürperme, mutluluğun-, tinin yeri de,
Anlığın da, buradan yayılmış bütün gövdeye can,
Buradan düşünme gücü, tinin buyruğuna bağlanan.
Özgürdür düşünmede tin, çıkarır tadını sevincinin,
Ne gövdede kımıldama, ne canda. Buysa gözde,
Başta bir ağrı, sezmez acısını gövdesel bütün,
Yalnızca tin çeker ağrının acılarını, sevincin
Tadını çıkarır can, elde, ayakta ya da öteki
Oynaklarda bir kıl bile oynamadan. Sarılır
Oysa derin bir korkuyu duyunca tin, ürperir
Can, hepten, görürüz titrediğini korkudan, elin
Ayağın, terler döktüğünü, tüm gövdenin ıslandığını,
Tutulur dilimiz, kesilir sesimiz, çınlar kulak,
Titrer dizlerimiz, kararır gözlerimiz, görürüz
Nasıl yere serdiğini birden, bir can
Korkusunun kişileri sık sık. Sezebilir
Başkası da kolayca, canla tinin içten içe
Bağlandığını. Ağır bir çarpma olunca, can
Ulaştırır onu tüm gövdeye, serer yere.

Can da, Tin de Nesneldir

Gördük açıkça, canın da, tinin de özdeksel
Bir yapıda olduğunu, onlar oynatır eli, ayağı,
Onlar uyandırır gövdeyi uykudan, onlar gösterir
Yüzde anlam içeren devinmeleri, görünüyor tüm
Kişileri onların yönettiği, anlıyoruz dokunmasız
Canın, tinin, gövdesiz dokunmanın iş göremediğini.
Gerekmez mi şimdi, canın, tinin birer özdeksel
Yapıda varlık olduğunu söylemek? Görüyorsun
Ortaklaşa çalıştığını tinle gövdenin, birlikte sezdiğini.
İşlerse korkunç bir ok kemiklere, sinirlere,
Bir sarsıntı doğar içerde, kurtulur yaşam,
Sanılır, kesilir elden ayaktan, baygınlık geçirir,
İçten bir baskı sezer yerde sürünmeye, çalkantı
Belirir tinde, bulanık bir duygu doğrulmak, kalkmak
İçin. Bundan belli özdeksel olduğu tinin,
Acı veren okun, ateşin özdek oldukları gibi.

Tini Kuran Öğeler

Hangi nesnelerde tin var, hangi öğelerden
Kurulmuş tin, açıklayacak, sana, bu yazdıklarım.
Önceleyin en ufak, en ince öğelerden kurulmuş,
Budur, burada söyleyeceğim. Böyledir gerçek, düşün,
Anlayacaksın ilerde, açıktır hepten sana,
Yoktur hızlılıkta tinle özdeş bir varlık,
Kendi kendinin nedeni olan, düşünmede. Çok
Hızlıdır tin, gözümüzün önünde duran nesneler
Yığınından oluşan bir varlıktan. Bu denli hızlı,
Kolay devinen, bir nesne ancak yuvarlak, yumak
Biçimli, çok ufak öğelerden kurulabilir, bunlardır
Yumuşak bir vuruşla kımıldayan. Böyle sessiz
Bir vuruşla çalkalanır, dalgalanır su, kolay
Yuvarlanan, ufak öğelerden kurulmuştur, benzemez
Buna balın daha sıkı olan yapısı: Ağır
Akar damlaları, devinmesi de yavaştır balın.
Çok sıkı birleşmiş, aralarında, yapıyı kuran
Öğeler, daha düz, daha az ince, az yuvarlak
Öğelerden kurulmanın sonucudur bu.
Gelelim şimdi gelincik tohumlarına, yumuşak
İnceden esen yeller kocaman yumaklar koparır,
Dağıtır öteye beriye, döker aşağı.
Olamaz taş, ya da başak yığınında bu,
Ne denli küçük, düz olursa öğelerin yapısı,
Öyle hızlı olur devinmeleri de, ağır sözlerden
Kurulu nesnelerin ağır, yavaş olur devinmeleri,
Sıkılığında sağlamdır nesneler. Bilinir yapısı
Deviniminden tinin, şaşılacak nitelikte. Nedeni
Budur küçük, düz, yuvarlak öğelerden kurulmasının.
Ey can yoldaşım! Edindiğin bu bilgi yarar işine
Birçok durumda, kazançlı çıkarsın bunu öğrenince.

Canın Öğeleri

Açıklayacak sana canın yapısını, gelecek konu,
Ne denli ince dokulu olduğunu, neden az yer
Kapladığını, yumak olup toplanınca, birleşince.
Bastırır, birden, tatlı bir ölüm sessizliği
Kişileri, ayrılınca birbirinden canla tin,
Ne bir azalma bütününde, görünüşünde
Gövdenin, ne biçiminde, ağırlığında. Gösterir
Ölüm önceden varolanları yine, eksilen yalnız
Yaşam duyusudur, bir de gövdeyi ısıtan sıcaklık.
Bundandır canın damarlarda, sinirlerde, barsaklarda
Küçük öğelerle tüm gövdeye düğümlü olması.
Ayrılınca gövdeden can, bir kabuktur elden,
Ayaktan kalan, gövdesel ağırlık azalmadan.
Böyle solar, dökülür Bacchus'un çiçekleri,
Tatlı bir yağ dokusu dağılınca havaya, başka
Nesneden, başka bir özsu yayıldığında, görürüz
Bunların ağırlığında bir azalmanın olmadığını
Şaşılmaz buna. Sayısız öğeler kurar özsuyu,
Nesnelerde sezilen kokuyu. Bu nedenle söyledim
Sana sık sık, doğanın tin gibi, canı da
Çok küçük öğelerden yarattığını, bunlar
Uçup gittiğinde, bir değişiklik görülmüyor
Nesnel ağırlıkta. Öyle kolay değil düşünmek
Bu yapıyı. Çıkar ölürken bir kişinin ağzından
Buğulu bir soluk, kurucu öğeleri çok incecik,
Karışır yeniden havaya; böyle karışmış
Sıcaklık da havayla. Çok gevşektir yapısı
Sıcaklığın, içinde, sayısızca devinen, nicelikte,
Hava öğelerinin bulunması nedeniyle. Belli
Bundan, tinin üçlü bir yapısı olduğu. Ancak
Bunlar yetmez duyu gücünün oluşmasına, güçlü
Duyusal, algısal bir yetinin doğmasına,
Kımıltısız düşünme gücünün eyleme geçmesine.
Onlardan, doğması gerekmiş, bilinmeyen, devinmede,
İncelikte, benzerli öğelerin küçüklüğüne, düzlüğüne,
Eş bulunmayan, dörtlü, bir yapının kuruması.
Budur doğurgan öğelerde duyunun ilk duyusal
Devinmesi, sonra sıcaklığın uyanışı, yellerin etkisi,
Havanın, yellerin, tüm varlıkların devinişi.
Kan dalgalanır, geçer bütün iç örgenlere,
Ulaşık kemiklere bu duyu, varır iliklere,
Bir tat doğar bundan, ya da karşıt durumda
Bir yanma sezilir. Ne bir acı verir,
Ne ağır bir yıkım işler iliklere değin.
Yoksa karmakarışık olurdu ne varsa,
Sonunda kalmazdı yaşanacak bir yer,
Çıkardı can bölüm bölüm, tüm gözeneklerinden
Gövdenin. Dururdu üstderide bütün devinmeler,
Böyle koruyabiliriz dirimi ancak. Anlatmak
İsterim sana, şimdi, seve seve nasıl birbiriyle
Karışıp düzenlendiğini bu yeteneklerin, bozuyor
İşimi düzenin açıklanmasında dilimizin yetersizliği,
İstiyorum gücüm yettikçe, yine de, belirlemek
En önemlilerini, bak çalkalanıyor nesnelerin ilkeleri,
Ötede beride, birbiriyle, ayrılmıyor, çıkamıyor
Ortaya uzay yönünden apayrı bir etki.
Bu tür etkiler gösteriyor buna karşın,
Birlik içindedir nesnelerin kurucu öğeleri.
Koku, tat, özel rengin bütün dirilerin
Etinde kurala uygun biçimde bulunması gibi,
Birliğini sağlar yetkin bir gövdenin tümü
Bunların, böyle kurulur bir varlık havayla
Isıdan, yelin görünmeyen gücünden dolayı,
Bir de nesnelerde çarpmayı bağdaştıran
Kolay devinme yetisiyle, önce ette çıkar
Ortaya, bir duyu kımıldanışı, en derin tabanda
Gizli kaldığından canın yeteneği, benzemez
Gövdemizde can derdinde saklanmış olanlara,
Canı bütününden doğmuştur, dosdoğru, can.
Canın örgenler içinde gövdeyle kaynaşması
Tin gücünün bir bütünlük içinde can yetisiyle
Birleşmesi gibidir. Bundandır onun da daha küçük
Öğelerden kurulması. Gizli kalmıştır bu bile
Küçük öğelerden yaratılan, adı bilinmeyen
Yeteneklerden, canın bütünlüğü içinde yeniden
Kurulması, gövdenin bütününe egemen olması gibi.
Buna benzer nitelikte kaynaşır sıcaklıkla soluk,
Birbirine yelde, böyle çalışır örgenleri bağımsız,
Biri geçer ötekileri, ya da kalır geri, yine de
Birlik içindedir tümü, ayrı değildir esen yelle
Sıcaklık buğulu soluğun etkilerinden, yoksa
Ayrılma yoketmek olurdu duyarlığı.

Canın Türlü Görünüşleri

Sıcaklık yayar tinsel kızgınlığın yalımı, artarsa
Şimşekleşir gözler, soğutucu bir soluk belirir
Korkunun yanında, titrer el, ayak, bir sarsıntı
Sezilir tüm oynaklarda, etkiler sessiz can
Duyusunu yel, bir tatlı görüntü belirir, bir sevinç.
Yükselmiş beyin ısısı, taşkın, azgın oynak yürek,
Böyledir kızan, kükreyen aslan da, patlatır
Gibi sarsar yüreğini kükremesi, gürlemesi,
Yetmez önlemeye yüreğinin gücü kızgınlığın
Dalgalarını. Bundandır geyiğin canında
Yelden gelen soğukluğun baskınlığı, getirir
Birden soğutucu buğuyu gövdeye, geçirir başa,
Titremenin, sarsılmanın başladığı yere,
Durgun bir soluk üstün gelir öküzün özünde,
Ne öfkenin kıvılcımlar saçan ışıldağı,
Ne en ince bir dumanın ışıkta yayılan gölgesi
Depretebilir, ne korku saçan demir oklar
Kaskatı kesebilir onları korkudan.
Kana susamış arslanla geyik arasında
Bir durumdadır öküzlerin özü. Böyledir
Kişi soyunda da durum, kendi atasının
İzleri bulunur özünde, bireylerin bireysel
Oluşumunda. Kimsenin elinden gelmez kötülüklerin
Kökünü kazımak, taşkın bir kızgınlığa uygun
Görünür kimileri, süreklice, kolayca korku
Duyarken biri, sevinir başka bir üçüncüsü,
Ayırmak gerekir değişik durumlarda kişilerin
Değişik yaratılışlarını, törelerin, bundandır
Söyleyemediğim, burada, gizli nedenleri,
Bir ad bile bulunmuyor öğelerin, nesnelere
Türlülük kazandıran, değişik biçimlerine.
Soydan geldiğini söylemektir en doğrusu bence,
Kimi özelliklerin, usla dışlanmaz bunlar da.
Tanrıca yaşamak için de bir engel yok ortada.

Can - Gövde Ortaklığı

Bir yandan varlığı korur gövde bütününde,
Bir yandan da kendi kendini, sağlığın
Korunmasıdır bunda kural. Ortaktır canla
Gövdenin bağları, ayrılmaz görünürler.
Ne denli güçse günlük tanelerini yok etmeden
Kokusunu kaldırmak, öyledir canla tini de
Gövdeden ayırmak, tümünü birden yok etmeden.
İlkelerin, kaynakta kaynaşmasından, ortaklaşa
Bir yaşam kurulmasından doğuyor bu durum,
Bu yüzden, ikisinden biri, can ya da gövde
Yardımlaşmadan birbiriyle sezemez, duyamaz.
Bunların birleşmesinden yalımlanır içimizde
Devinme duyusu. Doğamaz kendiliğinden gövde,
Tutunamaz, kalamaz ölümden sonra. Gövde yitirmez
Sıcaklığını su gibi sık sık, oysa gider sıcaklığı
Suyun, ancak bozulmaz, dağılmaz özü, kalır yine
Eskiden olduğu gibi. Böyle değildir canda
Durum, taşıyamaz kendini, can gidince gövde,
Dağılır, çürür gider büsbütün, böyledir başlangıcı
Yaşamın, ana kucağında gizlenmiş olması.
Tinle, gövde öğrenir içsel dokunma gücünün
Değişmesinden, belli bir ölçü içinde, yaşam
Davranışını, yokolmadan birbirinden ayrılmanın
Olanaksızlığını. Bundan anlayabilirsin neden
Sımsıkı bağlı kaldıklarını birbirine, varlığın
Süresince, içten birbirine düğümlü olmalarını.

Duyu Gücü Yalnızca Canda Değil

Bir kimse, gövdenin duyudan yoksun olduğunu,
Yalnızca, yayılan canın bütün gövdeye
Duyarlık verdiğini söylerse, araştırma sonucu,
Çıkar apaçık gerçeğe karşı, besbelli bu.
Kim açıklayabilir dokunma duyumunun özünü,
Açıkça bildirmeyince, deney kendiliğinden?
"Duyusuz kalır gövde can çıktığında."
Yaşayan gövdenin tüm yitirdikleri, değildir
Kendine özgü, gün gün kazanılan birçok nesne
Bırakıp gitmiştir artık yaşamı.

Görme

Söylemek sırası gelmiş gözün kendiliğinden
Bir nesneyi göremeyeceğini, yalnızca tin
Açık gözkapaklarından bakınca gözlerle göreceğini,
Doğrusu güç bir iştir bu, buna karşıttır
Onun duyu gücü bile, duyu gördüğüne
İletir bizi, göremeyiz çokluk, açık parıltılı
Nesneleri, kamaştırır gözlerimizi dıştan, ışık.
Gözkapakları engelse kalkar ortadan onlar
Açıldığında, görmemiz sağlanır açıkça.
Gözkapakları yüzündense aydınlığımız, açılınca
Patlarcasına gözlerimiz, kapaklar yokmuş gibi,
Tinin görülmesi gerekirdi nesnelerce.

Demokritos'un Görüşü

Kaptırma kendini sakın bu konularda yüce
Anlayışlı Demokritos'un koyduğu kurama.
Ona göre tinin kurucu öğeleriyle gövdeninkiler
Birleşmiş, değiştirmiş, bağdaştırmış örgenleri.
Bu da, çok küçük olduğundanmış can öğelerinin
Gövdeyi de, içeriklerini de kuranlardan.
Sayı bakımından da azmışlar, daha tutumluca
Bölünmüş örgenler yoluyla, öteki örgenlere.
Düşünce şu: Nasıl olabilir böyle küçük nesne,
Sonra kımıldatabilir gövdemizde duyuları,
Çok aralıklı yer kalır can öğelerine. Sezemeyiz
Bunu biz de, gövdemizden bir tozun uçmasından,
Ya da elimize, kolumuza bir sıva damlacığının
Düşmesinden. Duymayız gecenin sisini, örümceğin
İncecik ağını, yolumuzda bize çarpmalarına,
Yürürken çevremizi sarmalarına karşın.
Ya da ne onun çamurlu giysilerinin, derimizin
Üstüne düştüğünü sezeriz, ne de aydınlığın
Ardından yavaşça düşen kuş tüylerini, uçan
Bitki tohumlarını, bir hayvanın yanımıza
Sokulduğunu, tatarcıkların seyrek adımlarını,
Öteki böceklerin üstümüze sürünüp geçerken
Kalan ayak izlerini. Böyle devinir gereğince
Gövde öğelerinin çoğu, karışıp bağdaşan
Can öğelerinin, sonradır sarsıntıyı sezmesi.
Bu çarpışmalarla ayrılır önemli aralıklar,
Karşıt yönde gidip gelmeler, sıçrama, birleşme,
Birbirinden ayrılma yüzünden, öğelerde.

Tin Candan Önemlidir

Gerçek bekçisidir dirim kapısının tin, candan
Çok geçer sözü, yaşam süresince. Gitmeye görsün
Tinle bilinç, ne elde, ne kolda iş görebilir
Canın bir bölümü, bir soluk bile duramaz
Gider o da, yoldaşının ardından, yayılır
Havaya, bırakır elimizi, kolumuzu ölümün
Soğuğuna, donmaya. Yaşar oysa kimde kalsa tin,
Bilinç, kim bilir örgenlerin bir yerinde tin
Büzülüp kalmış olabilir, can ayrılmış ondan,
Gitmiş elden, koldan, böyle yaşar soluğunu
Alır yelden. gitmişse can özünden en büyük
Bölümler, kuşkulu olur ölümler, sürer yaşamın
Salıntısı, göz korur kendini, sağlam kalmışsa
Gözbebeği bozulup yıpranmalar sonunda,
Eskisi gibi dipdiri. Yıpratılmamış olsa da
Göz yuvarlağı, görme yöresini koruyan deri,
Göçecek bunlar besbelli. Gitsin en önemsizi
Bu aracı bölümlerin, dağılsın. Sönsün ışık,
Batırsın karanlık, incinmesin bu yöre, kalsın
Canla tin sonsuz bağla bağlanıp birbirine.

Can da, Tin de Ölümlüdür

Öğrenebilirsin imdi, yaşayan özde kaygan
Canın da, tinin de ölümlü olduğunu. İstiyorum
Uzun, sevindiren bir çalışma sonunda olgunlaşan
Bu şiirleri söylemek; sana yaraşırca. Anla
Burada, iki kavramı bir ilinti içinde,
Sözgelişi, benim, candan söze başlamam, onun
Ölümlü olduğunu kanıtlamam geçerlidir tinde de.
Sımsıkı bağlıdır, ikisi, birbirine.

Can Öğelerinin Küçüklüğü

Yukarda göstermiştim, önceden, ince yapısını,
Çok küçük öğelerden kurulduğunu canın.
Bunlar, daha küçüktür, akar suyun, sisin,
Dumanın öğelerinden. Çok uzaklara gider
Onların devinmesi, yumuşak bir itişle
Kımıldanışları, duman, sis görüntülerinin etkisi
Nedeniyledir bu olay. Böyle görürüz onları
Uykuda, sunağın kapısında göğe yükselen sis,
Ya da uzaklara yayılan bir duman gibi.
Dolaşır gözlerimizin önünde görüntüler açık,
Kırılan kaplardan aktığını, uzaklara dağıldığını
Gördüğün sular gibi sisle duman da yayılır
Havalarda, inan bana can da böyle çözülür,
Daha hızla gider, ayrılır öğelerine, yalnız
Bir kezdir onun gidişi, elden, ayaktan, dönmez.
Gövde, gerçek bir kafes olsa, can için,
Tutamazdı canı, bir çarpmadan sonra, delinince,
Damarlardan boşalan kan gibi. Sonra senin
Sanınca, tutabilir mi soluğu gövdeden daha
Az sık, daha tutucu olduğundan?

  • Gizlilik Politikası ve Şartlar
  •   © 2007

    Back to TOP