Epikür'ün Hayatı ve Felsefesi - 2
|
Biri duyulabilir, bu yanda olan, hiç durmamaca oluş ve yok oloşa mahkûm maddî, biri de maddî olmıyan, ötede, ebedî varlığı içinde hiç değişmiyen manevî iki dünya birbirinden: ayrıydılar fakat ölümsüz insan ruhu ile gene de birbirlerine bağlıydılar, insan vakaa her iki dünyaya da mensuptu, ama gene de, gök üstü mekânın ve ebedî, tanrisal varlığın görüntüsü ile ruhu dolu olan insanın ödevi, aynı zamanda özlemi, ruhunu bu hayatta aşağı ahlâksızlıklarla lekelememek ve onu tekrar tanrısal göklere girrneye lâyık bir hale getirmekti. Çünkü en üstün tanrıya, bu mümkün olabilen dünyaların en mükemmelinin lûtufkâr yaratıcısına, ondan bedenimizle ne kadar uzak olursak olalım biz insanların bütün düşüncelerimiz ve işlerimizde uymamız gerekti. Bunu da halkın sürdüregeldiği dinle değil, ancak tanrıyı sadece ölümsüz ve mutlu bir varlık olarak değil de, aksine, en mükemmel, en merhametli, ve en adaletli olarak gören arı bir tasarımla elde etmek mümkündü. Gençlerin bütün eğitimi bu düşünceye hizmet etmeliydi ve ancak bütün nizamında ve vatandaşlarının karakterinde tanrısal fikirleri, iyilik, adalet ve her türlü iyi ahlâkı ölçü olarak kullanan ve bunları sağlamıya çalışan bir devlet sahiden devlet sayılabilirdi.
îşte Epikür hayatının eserine başladığı zaman bu dünya görüşü de, karşı karşıya geldiği şartlar arasında idi.
Epikür'ün Hayatı ve Eserleri
Su katılmadık bir Attika soyundandı; inanılır kaynakların bildirdiğine göre eski bir aristokrat soyundan İ.Ö. 341 yılında dünyaya gelmişti. Babasının adı Neokles, anasınınki Khairestrate idi. Atinada değil, babasının on yıl kadar önce göçmen olarak gittiği ve bir tarırn işletmesini üzerine aldığı îonia adalarından Samos, (Sisam) da doğmuştu. Makedonya kıralı Philippos’la, Demosthenes’in başa geçmiş olduğu Atina arasındaki savaşın en had devresi olan bu sıralarda ekonomik dururn çok kötü idi. Epikürün doğumundan üç yıl sonra, 333 de Hellenler koalisyonu Khaironeia’da ezici bir yenilgiye uğradı. Epikür’ün çocukluğu, sonradan müritleri olacak, üç erkek kardeşiyle birlikte, bütün ömrünce minnetdarlık göstermekten geri kalmıyacağı ana babasının yanında, basit bir köy hayatı içinde geçti. Daha 14 yaşındayken zekâsının üstünlüğünü gösterdi. Kendininde bir okulu bulunan ve oğlunun fikri gelişmesi gözden kaçırmıyan babası, Samos’taki Platoncu Pamphilos’tan ders almasını yeter görmediği için Epikürü, Anadolu kıyısındaki Teos’a, Demokritçi Nausiphanes’in yanına gönderdi. Epikür birkaç yıl onun derslerini dinledikten sonra, 323 de, askerî epheb’lik yıllarını geçirmek için Atinaya gitti.
Oradan geri döndüğü zaman ailesini Samos’ta bulamadı. Iskenderin ölümünden sonba Atinanm Makedonyaya isyanı sırasında babası büyük-kayıplara uğramıştı ve 322 de gene Anadolu kıyısında bulunan Kolophon’a göç etmişti. Epikür gelişmesini orada tamamladı.
İçlerine daldığı literatür ve çevresindeki hayat ona milletinin fikir tarihini ve fikri durumunu gösteriyordu. Büyük devrin kahramanca dünya görüşü, şairleri, ressamları, heykelcileri ve siyasî önderleri çoktan göçüp gitmişlerdi; sadece halkın eski dini geleneklerinde sönük ve durgun, şöyle böyle sürüp gidiyorlardı. Kosmolog’lar birbirinin aksine dünya izahları yapmışlardı. Sofistler hareketi dağılmış, geriye sadece stil bakımından başarıları, belâgat kalmıştı; ama bu da özgür Hellen Polis’inin çökmesi ve merkezi bir trazda idare edilen kırallığın kurulmasiyle önemini tamamiyle kaybetmişti, Atinada, Epikür’ün doğumundan altı yıl önce ölmüş olan Platon’un okulu en parlak devrini yaşıyordu ve 322 de Ölen onun öğrencisi Aristoteles seçkin çevrelerde tesirini devam ettirmekteydi. Mısır kırallığma bağlı Kyrene’de yüzyılın ilk yarısında Aristippos tarafından kurulmuş olan Hedonit’ler okulu, zevki hayatın son amacı olarak ilânda devam ediyor, fakat bu hedefe erişememek karşısında çok geçmeden tam inkârcılığa ve kötümserliğe düşmüş bulunuyordu. Cinique’ler dünyayı düzeltmek iddiasında gülünç akıl hocaları olarak dolaşıp duruyor, hayatın sevmeye ve vaşamıya değer nesi varsa hepsine atıp tutuyorlardı.
Hükümdarların ardı arası kesilmiyen savaşları ve bundan doğan sefaletle büsbütün artan bu kargaşalık içinde kendi başına yolunu ariyan bir aklın, insanlara korkulardan ve huzursuzluklardan uzak yeni bir hayat yolu, derin bir sükûn içindeki mutluluğu sağlıyacak sağlam bir hareket noktası araması tabiîdi. O zamanki olayların korkunç fırtınalarına ancak katı, duygusuz bir yürek dayanabilirdi. Politikada kahramanlık daha başından ve kendiliğinden imkânsızdı, çünki kılıç hakimdi.
Hiç bir yerde kökleşmemiş, Cinique’ler ve Sophistler gibi memleket memleket dolaşmış olan Epikürün köylü menşei, belki de tam Attikalı hüviyeti bu yaşayış tarzına isyan etmekteydi. Çünkü Atinalılar şehir adamlarıydı, bunun en tipik örneğini tam bir Atinalı olan Sokrates’te görüyoruz.
Epikür için, o zamana kadarki hayatı ve iç eğiliminin çizdiği hedef, tıpkı Pythagoras, Platon ya da Aristotheles okullarının gösterdiği gibi, sıkı bir toplum içinde, fakat tam filozofca bir insan hayatı idi. Çünkü felsefi kanaati onlardan tamamiyle ayrı olmakla beraber Epikür de ancak böyle ya da buna benzer çevrelerde fikirce ve ruhça tam tatmin edilebilirdi. Bunu, kendisinin bütün hüviyetini iyi tanıdığımız için gayet iyi anlıyoruz.
Epikür, 310 yılında, otuz yasını biraz geçmişken, gene Anadolu alanında bulunan Mythüene (Midilli) ve Lampsakusta (Lapseki) etrafına öğrenciler topladıktan sonra 306 da tekrar, ana şehri Atinaya göç etmeyi göze alabildi. Öğrencileri de onunla birlikte gittiler. Hiç şüphesiz, aralarındaki varlıklılar Epıkür'e üzerinde, oturma ve toplanma binalarından başka çok güzel bir bahçe yer alan büyük bir toprak sağlıyacak parayı toplamışlardı. Bahçe haklı olarak bu yeni cemaatın ve onun kurucusunun görüşlerinin ve beğendikleri hayat tarzının bir sembolü olmuştu; bu yüzden halk onlara (Bahçe filozofları) adını takmıştı.
Epikür burada öğreterek ve büyük sayıdaki eserlerini yazarak 36 yıl, kendisine bir tanrı kadar saygı gösteren öğrencileri arasında yaşadı. Bu grup içinde cemaat mensuplarının eşlerinden başka kadınlar da, hattâ esirler de vardı. 270 yılında, çok ıstıraplı bir hastalık Epikürü yatağa düşürdü, az sonra da Öldü, öldüğü zaman 72 yaşındaydı. Çektiği acıları, birçokları elimize geçmiş bulunan, dostlarına yazdığı veda mektupları anlatır. Epikür bunlarda acılarının tesellisini felsefesiyle insanlığa yapmış olduğu hizmetlerinde bulduğunu söyler. Okulu hiç arası kesilmeden ve sırasını bildiğimiz okul başkanlarınm idaresi altında yüzyıllarca devam etti ve üstadın prensiplerini sadakatle ve titizlikle korudu.
îşte Epikür hayatının eserine başladığı zaman bu dünya görüşü de, karşı karşıya geldiği şartlar arasında idi.
Epikür'ün Hayatı ve Eserleri
Su katılmadık bir Attika soyundandı; inanılır kaynakların bildirdiğine göre eski bir aristokrat soyundan İ.Ö. 341 yılında dünyaya gelmişti. Babasının adı Neokles, anasınınki Khairestrate idi. Atinada değil, babasının on yıl kadar önce göçmen olarak gittiği ve bir tarırn işletmesini üzerine aldığı îonia adalarından Samos, (Sisam) da doğmuştu. Makedonya kıralı Philippos’la, Demosthenes’in başa geçmiş olduğu Atina arasındaki savaşın en had devresi olan bu sıralarda ekonomik dururn çok kötü idi. Epikürün doğumundan üç yıl sonra, 333 de Hellenler koalisyonu Khaironeia’da ezici bir yenilgiye uğradı. Epikür’ün çocukluğu, sonradan müritleri olacak, üç erkek kardeşiyle birlikte, bütün ömrünce minnetdarlık göstermekten geri kalmıyacağı ana babasının yanında, basit bir köy hayatı içinde geçti. Daha 14 yaşındayken zekâsının üstünlüğünü gösterdi. Kendininde bir okulu bulunan ve oğlunun fikri gelişmesi gözden kaçırmıyan babası, Samos’taki Platoncu Pamphilos’tan ders almasını yeter görmediği için Epikürü, Anadolu kıyısındaki Teos’a, Demokritçi Nausiphanes’in yanına gönderdi. Epikür birkaç yıl onun derslerini dinledikten sonra, 323 de, askerî epheb’lik yıllarını geçirmek için Atinaya gitti.
Oradan geri döndüğü zaman ailesini Samos’ta bulamadı. Iskenderin ölümünden sonba Atinanm Makedonyaya isyanı sırasında babası büyük-kayıplara uğramıştı ve 322 de gene Anadolu kıyısında bulunan Kolophon’a göç etmişti. Epikür gelişmesini orada tamamladı.
İçlerine daldığı literatür ve çevresindeki hayat ona milletinin fikir tarihini ve fikri durumunu gösteriyordu. Büyük devrin kahramanca dünya görüşü, şairleri, ressamları, heykelcileri ve siyasî önderleri çoktan göçüp gitmişlerdi; sadece halkın eski dini geleneklerinde sönük ve durgun, şöyle böyle sürüp gidiyorlardı. Kosmolog’lar birbirinin aksine dünya izahları yapmışlardı. Sofistler hareketi dağılmış, geriye sadece stil bakımından başarıları, belâgat kalmıştı; ama bu da özgür Hellen Polis’inin çökmesi ve merkezi bir trazda idare edilen kırallığın kurulmasiyle önemini tamamiyle kaybetmişti, Atinada, Epikür’ün doğumundan altı yıl önce ölmüş olan Platon’un okulu en parlak devrini yaşıyordu ve 322 de Ölen onun öğrencisi Aristoteles seçkin çevrelerde tesirini devam ettirmekteydi. Mısır kırallığma bağlı Kyrene’de yüzyılın ilk yarısında Aristippos tarafından kurulmuş olan Hedonit’ler okulu, zevki hayatın son amacı olarak ilânda devam ediyor, fakat bu hedefe erişememek karşısında çok geçmeden tam inkârcılığa ve kötümserliğe düşmüş bulunuyordu. Cinique’ler dünyayı düzeltmek iddiasında gülünç akıl hocaları olarak dolaşıp duruyor, hayatın sevmeye ve vaşamıya değer nesi varsa hepsine atıp tutuyorlardı.
Hükümdarların ardı arası kesilmiyen savaşları ve bundan doğan sefaletle büsbütün artan bu kargaşalık içinde kendi başına yolunu ariyan bir aklın, insanlara korkulardan ve huzursuzluklardan uzak yeni bir hayat yolu, derin bir sükûn içindeki mutluluğu sağlıyacak sağlam bir hareket noktası araması tabiîdi. O zamanki olayların korkunç fırtınalarına ancak katı, duygusuz bir yürek dayanabilirdi. Politikada kahramanlık daha başından ve kendiliğinden imkânsızdı, çünki kılıç hakimdi.
Hiç bir yerde kökleşmemiş, Cinique’ler ve Sophistler gibi memleket memleket dolaşmış olan Epikürün köylü menşei, belki de tam Attikalı hüviyeti bu yaşayış tarzına isyan etmekteydi. Çünkü Atinalılar şehir adamlarıydı, bunun en tipik örneğini tam bir Atinalı olan Sokrates’te görüyoruz.
Epikür için, o zamana kadarki hayatı ve iç eğiliminin çizdiği hedef, tıpkı Pythagoras, Platon ya da Aristotheles okullarının gösterdiği gibi, sıkı bir toplum içinde, fakat tam filozofca bir insan hayatı idi. Çünkü felsefi kanaati onlardan tamamiyle ayrı olmakla beraber Epikür de ancak böyle ya da buna benzer çevrelerde fikirce ve ruhça tam tatmin edilebilirdi. Bunu, kendisinin bütün hüviyetini iyi tanıdığımız için gayet iyi anlıyoruz.
Epikür, 310 yılında, otuz yasını biraz geçmişken, gene Anadolu alanında bulunan Mythüene (Midilli) ve Lampsakusta (Lapseki) etrafına öğrenciler topladıktan sonra 306 da tekrar, ana şehri Atinaya göç etmeyi göze alabildi. Öğrencileri de onunla birlikte gittiler. Hiç şüphesiz, aralarındaki varlıklılar Epıkür'e üzerinde, oturma ve toplanma binalarından başka çok güzel bir bahçe yer alan büyük bir toprak sağlıyacak parayı toplamışlardı. Bahçe haklı olarak bu yeni cemaatın ve onun kurucusunun görüşlerinin ve beğendikleri hayat tarzının bir sembolü olmuştu; bu yüzden halk onlara (Bahçe filozofları) adını takmıştı.
Epikür burada öğreterek ve büyük sayıdaki eserlerini yazarak 36 yıl, kendisine bir tanrı kadar saygı gösteren öğrencileri arasında yaşadı. Bu grup içinde cemaat mensuplarının eşlerinden başka kadınlar da, hattâ esirler de vardı. 270 yılında, çok ıstıraplı bir hastalık Epikürü yatağa düşürdü, az sonra da Öldü, öldüğü zaman 72 yaşındaydı. Çektiği acıları, birçokları elimize geçmiş bulunan, dostlarına yazdığı veda mektupları anlatır. Epikür bunlarda acılarının tesellisini felsefesiyle insanlığa yapmış olduğu hizmetlerinde bulduğunu söyler. Okulu hiç arası kesilmeden ve sırasını bildiğimiz okul başkanlarınm idaresi altında yüzyıllarca devam etti ve üstadın prensiplerini sadakatle ve titizlikle korudu.