Kindî ve Fârâbi’de Akıl ve Nefs Kavramlarının Ahlâkî İçeriği - 3
|
Fârâbî’ye gelince, onun Kindî gibi nefse tahsis ettiği bir eseri yoktur. O, nefsin tanımı ve mahiyeti üzerinde pek durmamakla beraber, nefsin yetileri ve bu yetileri doğru kullanmanın doğuracağı erdemleri, bunun sağlayacağı mutluluğu özellikle ahlâk konularını yoğun olarak işlediği Fusûlu’l-Medenî, Tahsîlü’s-Saâde, et-Tenbîh alâ Sebîli’s-Saâde gibi eserleri yanında, metafizik, ahlâk ve siyaset konularını birbirine bağlı olarak ele aldığı es-Siyâsetü’l-Medeniyye ve el-Medînetü’l-Fâdıla’da inceler. Fârâbî’de nefs kavramının arz ettiği ahlâkî nitelik, temelinde hem ontolojik, hem psikolojik, hem de siyasal bir zemin bulmaktadır. Bundan dolayı, Fârâbî’de nefs kavramını incelerken de, onun ontolojisinin, metafiziğinin, psikolojisinin, siyaset ve ahlâk anlayışının iç içe ve birbirinin devamı olduğunu gördük.
Nefs anlayışında Aristocu geleneği takip ettiği anlaşılan Fârâbî, Mesâil’de Aristo’ya nispet ederek nefsi; “bilkuvve canlı, organ sahibi doğal cismin ilk yetkinliği” şeklinde tanımlar. Ona göre nefs, cisimlerle arazların varlığını oluşturan altı metafizik ilkeden biridir, cismanî değildir, ama cisimde bulunur. Üç türlü nefs vardır:
a. Gök cisimlerinin nefsleri
b. İnsan nefsleri
c. Hayvan nefsleri.
Burada konumuz gereği bizi ilgilendiren, insan nefsleridir. Fârâbî de Kindî gibi ahlâkî erdemler ve onların uç noktaları (ifrat ve tefrit) üzerinde durur, ama o, Kindî’nin yaptığı; a. Öfke b. Arzu (şehvet) -ki bu iki gücü bedene nispet ediyordu- c. Düşünme gücü, şeklindeki tasniften daha ileri boyutta, belki daha çok psikolojik bir yaklaşımla nefse; a.Düşünme (en-nâtıka), b. Arzu (“eş-şeheviyye” değil, “en-nüzûıyye”), c. Hayal, d. Duyum güçlerini nispet eder. Hem entelektüel, hem de ahlâkî yetkinlik ve en yüce mutluluk da teorik aklın son aşamasında, müstefead akıl düzeyinde “faal akıl ile ittisal”de görülür.
Fârâbî’nin nefs hakkındaki bu tasviri, R. Walzer’in dediği gibi, esasta Afrodisias’lı Alexandros’un De Anima’sında bulunan şekliyle Aristoteles’in psikolojisine ilişkin yorumuna tekabül etmektedir.
Fârâbî’ye göre nefsin güçlerini ahlâkî bir içerikle incelediğimizde şunu görürüz: Duyum gücü beş duyu organıyla nesneleri algılar, insana zevk ve acı veren şeyleri de algılar, ancak zararlı ve yararlıyı, iyi ile kötüyü ayırt edemez. Hayal gücü ise duyumun bitiminden sonra duyulur nesnelerin görüntülerini korur. Bununla birlikte, iyi ve kötü dışında, ahlâkî davranışlardan yararlı ve zararlı olanları, zevk ve acı veren şeyleri algılar.
Fârâbî, irade varlığı olarak insanın bilme ve yapmaya yönelik bütün tavırlarının motivasyonunu arzu gücü (el-kuvvetü’n-nüzûıyye)ne bağlar. İnsan bu gücüyle bir şeyi ister ya da ondan uzak durur. Özlem ve tiksintinin, kin ve sevginin, dostluk ve düşmanlığın, sertlik ve şefkatin kaynağı hep bu güçtür. Arzu gücü, bünyesinde irade ve ihtiyarı, öfke ve şehveti de barındırır.
Düşünme gücü ile ise insan, her türlü ilim ve sanatları elde eder, ahlâkî davranışlardan iyi ve kötü olanları birbirinden ayırır, neyi yapması, neyi yapmaması gerektiğini kavrar. Düşünme gücünün teorik boyutu; bilkuvve (ya da heyûlânî), bilfiil ve müstefad akıl aşamalarını, pratik boyutu ise bu aşamaların gerektirdiği şeyleri yapmayı içerir. Ama insanın hem entelektüel, hem de ethik açıdan bu düzeye yükselebilmesi, metafizik bir ilke olan faal akıl sayesinde gerçekleşir.
Fârâbî, faal aklın kuvve halindeki akıl ile ilişkisini, tıpkı Aristo ve Kindî’de olduğu gibi güneş ve ışık örneği ile açıklamaktadır. Ona göre, insanda faal aklın rolü, göz karşısında güneşin fonksiyonuna benzer. Faal aklın görevi, insanın rasyonel ve ethik yetkinleşme sürecinde onu görüp gözetmek, insanı yükselebileceği en yüksek olgunluk derecesine yani “yüce mutluluk (es-saâdetü’l-kusvâ)”a ulaştırmaktır. “Faal akıl ile ittisal” Fârâbî’nin felsefesinde insanın epistemolojik, ahlâkî ve siyasî en nihaî amacıdır. Bu, insanın tanrısal alanla ilişkiye girdiği ve faal akıl aracılığıyla İlk Sebep’ten vahiy aldığı makamdır. Bu konuma yükselmiş insanı Fârâbî “tanrısal”lıkla (ilâhî) nitelemektedir.
Sonuç
Bu inceleme sonucunda diyebiliriz ki, akıl ve nefs kavramları Kindî ve Fârâbî felsefesinde hatırı sayılır yer işgal eden, birbiriyle ilişkili iki kavramdır. Kindî akıl anlayışında Aristocu tasnifi benimsemiş, entelektüel bir etkinlik olarak felsefeye önemli bir ahlâkî içerik yüklemiş, nefs konusunda ise, risalelerinde hem Aristocu, hem de Platoncu nefs tanımlarına yer vermiş, Aristocu, Platoncu ve Pythagorasçı unsurlar etkili olmuştur. Fârâbî ise her iki kavramı da daha sistematik bir yaklaşımla incelemiş, teorik aklî yetkinlikle ahlâkî (hatta siyasî) yetkinlik arasında önemli bir ilişki kurmuştur. Bunları dile getirirken Fârâbî daha saf bir Aristocu olarak görünmektedir.
Kaynakça
Ahmed Fuad el-Ehvânî, “Kindî”, İslâm Düşüncesi Tarihi (Ed. M.M. Şerif) içinde, İnsan Yay., İstanbul 1990.
Aristotle, The Nicomachean Ethics, Oxford Universitiy Press, 1987,
Türkçe çevirisi: Nikomakhos’a Etik (Çev. Saffet Babür), AyraçYay., Ankara 1998.
Âsım Efendi, Kâmûs Tercümesi, İstanbul 1250.
Deborah L. Black, Al-Fârâbî, History of Islamic Philosophy (Editör:Seyyed Hossein Nasr ve Oliver Leaman) içinde, Routledge,London 1996.
Eflatun, Phaidon (Çev. Komisyon), M.E.B. Yay., İstanbul 1989.
Fârâbî, Kitâbu Tahsîli’s-Saâde, Haydarabad 1345.
Ârâu Ehli’l-Medîne el-Fâdıla (Nşr: Elbir N.Nâdir), Beyrut 2002.
Fusûl Al-Madanî (Nşr: D.M.Dunlop), Cambridge 1961.
Kitâbu’s-Siyâseti’l-Medeniyye (Nşr: Fevzi M. Neccar), Beyrut 1993. Türkçe çev. M.Aydın, A.Şener, R.Ayas, Kültür Bak. Yay., İst. 1980.
Makale fî Meânî el-Akl (el-Mecmû’ içinde), Mısır 1325/1907. Türkçe çevirisi: Mahmut Kaya, “Aklın Anlamları” (İslâm Filozoflarından Felsefe Metinleri içinde), Klasik Yay., İstanbul 2003.
el-Cem beyne Ra’yey el-Hakîmeyn, Nşr: Elbir N. Nâdir, Beyrut 1968.
el-Es’iletü’l-Lâmia (Kitâbu’l-Mille içinde), Nşr. Muhsin Mehdî, Beyrut 2001. Mesâilu Müteferrika, Haydarabad 1344. et-Tenbîh alâ Sebîli’s-Saâde (Nşr: Sübhan Halîfat), Amman 1987. Uyûnu’l-Mesâil (el-Mecmû içinde), Mısır 1325/1907.
George N. Atıyeh, Al-Kindî: The Philosopher of The Arabs, Rawalpindi 1966.
Herbert A. Davidson, Alfarabi, Avicenna and Averroes, on Intellect, Oxford Universitiy Press, 1992.
Ian Richard Netton, Al-Fârâbî and His School, Routledge, London 1992.
al-Farabi, Abu Nasr, www.muslimphilsophy.com/ip/rep/H021.htm
İbn Manzur, Lisânü’l-Arab, Beyrut ts.
İbrahim Hakkı Aydın, Farabi’de Metafizik Düşünce, Bil Yay., İstanbul 2000.
İbrahim Medkûr, “Fârâbî”, İslâm Düşüncesi Tarihi (Ed. M.M. Şerif) içinde, İnsan Yay., İstanbul 1990.
Kindî, fî Hudûdi’l-Eşyâ ve Rusûmihâ, (Resâilu’l-Kindî el-Felsefiyye içinde), Nşr. Muhammed Abdülhâdî Ebû Rîde, Kahire 1369/1950.
Risâle fi’l-Akl (Resâilu’l-Kindî el-Felsefiyye içinde), Çevirisi: M. Kaya, Kindî Felsefî Risaleler içinde, Klasik Yay., İstanbul 2002, s.259-261.
Risâle fî Mahiyeti’n-Nevm ve’r-Rü’yâ (Resâilu’l-Kindî el-Felsefiyye içinde).
Risâle fi’n-Nefs (Resâilu’l-Kindî el-Felsefiyye içinde).
Komisyon, el-Mu’cemu’l-Vasît, Tahran ts. Macit Fahri, İslâm Felsefesi Tarihi (Çev. Kasım Turhan), İklim Yay., İstanbul 1992.
Mehmet Dağ, “İbn Sînâ’nın Psikolojisi” (İbn Sînâ Doğumunun Bininci Yılı Armağanı içinde), Türk Tarih Kurumu Yay., Ankara 1984.
Mustafa Çağrıcı, İslâm Düşüncesinde Ahlâk, M.Ü. İlâhiyat Fak. VakfıYay., İstanbul 1989.
Richard Walzer, El-Medînetü’l-Fâzıla (Çev. Ahmet Arslan), Vadi Yay. Ankara 1997.
Yaşar Aydınlı, Fârâbî’de Tanrı-İnsan İlişkisi, İz Yay., İst. 2000.
Nefs anlayışında Aristocu geleneği takip ettiği anlaşılan Fârâbî, Mesâil’de Aristo’ya nispet ederek nefsi; “bilkuvve canlı, organ sahibi doğal cismin ilk yetkinliği” şeklinde tanımlar. Ona göre nefs, cisimlerle arazların varlığını oluşturan altı metafizik ilkeden biridir, cismanî değildir, ama cisimde bulunur. Üç türlü nefs vardır:
a. Gök cisimlerinin nefsleri
b. İnsan nefsleri
c. Hayvan nefsleri.
Burada konumuz gereği bizi ilgilendiren, insan nefsleridir. Fârâbî de Kindî gibi ahlâkî erdemler ve onların uç noktaları (ifrat ve tefrit) üzerinde durur, ama o, Kindî’nin yaptığı; a. Öfke b. Arzu (şehvet) -ki bu iki gücü bedene nispet ediyordu- c. Düşünme gücü, şeklindeki tasniften daha ileri boyutta, belki daha çok psikolojik bir yaklaşımla nefse; a.Düşünme (en-nâtıka), b. Arzu (“eş-şeheviyye” değil, “en-nüzûıyye”), c. Hayal, d. Duyum güçlerini nispet eder. Hem entelektüel, hem de ahlâkî yetkinlik ve en yüce mutluluk da teorik aklın son aşamasında, müstefead akıl düzeyinde “faal akıl ile ittisal”de görülür.
Fârâbî’nin nefs hakkındaki bu tasviri, R. Walzer’in dediği gibi, esasta Afrodisias’lı Alexandros’un De Anima’sında bulunan şekliyle Aristoteles’in psikolojisine ilişkin yorumuna tekabül etmektedir.
Fârâbî’ye göre nefsin güçlerini ahlâkî bir içerikle incelediğimizde şunu görürüz: Duyum gücü beş duyu organıyla nesneleri algılar, insana zevk ve acı veren şeyleri de algılar, ancak zararlı ve yararlıyı, iyi ile kötüyü ayırt edemez. Hayal gücü ise duyumun bitiminden sonra duyulur nesnelerin görüntülerini korur. Bununla birlikte, iyi ve kötü dışında, ahlâkî davranışlardan yararlı ve zararlı olanları, zevk ve acı veren şeyleri algılar.
Fârâbî, irade varlığı olarak insanın bilme ve yapmaya yönelik bütün tavırlarının motivasyonunu arzu gücü (el-kuvvetü’n-nüzûıyye)ne bağlar. İnsan bu gücüyle bir şeyi ister ya da ondan uzak durur. Özlem ve tiksintinin, kin ve sevginin, dostluk ve düşmanlığın, sertlik ve şefkatin kaynağı hep bu güçtür. Arzu gücü, bünyesinde irade ve ihtiyarı, öfke ve şehveti de barındırır.
Düşünme gücü ile ise insan, her türlü ilim ve sanatları elde eder, ahlâkî davranışlardan iyi ve kötü olanları birbirinden ayırır, neyi yapması, neyi yapmaması gerektiğini kavrar. Düşünme gücünün teorik boyutu; bilkuvve (ya da heyûlânî), bilfiil ve müstefad akıl aşamalarını, pratik boyutu ise bu aşamaların gerektirdiği şeyleri yapmayı içerir. Ama insanın hem entelektüel, hem de ethik açıdan bu düzeye yükselebilmesi, metafizik bir ilke olan faal akıl sayesinde gerçekleşir.
Fârâbî, faal aklın kuvve halindeki akıl ile ilişkisini, tıpkı Aristo ve Kindî’de olduğu gibi güneş ve ışık örneği ile açıklamaktadır. Ona göre, insanda faal aklın rolü, göz karşısında güneşin fonksiyonuna benzer. Faal aklın görevi, insanın rasyonel ve ethik yetkinleşme sürecinde onu görüp gözetmek, insanı yükselebileceği en yüksek olgunluk derecesine yani “yüce mutluluk (es-saâdetü’l-kusvâ)”a ulaştırmaktır. “Faal akıl ile ittisal” Fârâbî’nin felsefesinde insanın epistemolojik, ahlâkî ve siyasî en nihaî amacıdır. Bu, insanın tanrısal alanla ilişkiye girdiği ve faal akıl aracılığıyla İlk Sebep’ten vahiy aldığı makamdır. Bu konuma yükselmiş insanı Fârâbî “tanrısal”lıkla (ilâhî) nitelemektedir.
Sonuç
Bu inceleme sonucunda diyebiliriz ki, akıl ve nefs kavramları Kindî ve Fârâbî felsefesinde hatırı sayılır yer işgal eden, birbiriyle ilişkili iki kavramdır. Kindî akıl anlayışında Aristocu tasnifi benimsemiş, entelektüel bir etkinlik olarak felsefeye önemli bir ahlâkî içerik yüklemiş, nefs konusunda ise, risalelerinde hem Aristocu, hem de Platoncu nefs tanımlarına yer vermiş, Aristocu, Platoncu ve Pythagorasçı unsurlar etkili olmuştur. Fârâbî ise her iki kavramı da daha sistematik bir yaklaşımla incelemiş, teorik aklî yetkinlikle ahlâkî (hatta siyasî) yetkinlik arasında önemli bir ilişki kurmuştur. Bunları dile getirirken Fârâbî daha saf bir Aristocu olarak görünmektedir.
Kaynakça
Ahmed Fuad el-Ehvânî, “Kindî”, İslâm Düşüncesi Tarihi (Ed. M.M. Şerif) içinde, İnsan Yay., İstanbul 1990.
Aristotle, The Nicomachean Ethics, Oxford Universitiy Press, 1987,
Türkçe çevirisi: Nikomakhos’a Etik (Çev. Saffet Babür), AyraçYay., Ankara 1998.
Âsım Efendi, Kâmûs Tercümesi, İstanbul 1250.
Deborah L. Black, Al-Fârâbî, History of Islamic Philosophy (Editör:Seyyed Hossein Nasr ve Oliver Leaman) içinde, Routledge,London 1996.
Eflatun, Phaidon (Çev. Komisyon), M.E.B. Yay., İstanbul 1989.
Fârâbî, Kitâbu Tahsîli’s-Saâde, Haydarabad 1345.
Ârâu Ehli’l-Medîne el-Fâdıla (Nşr: Elbir N.Nâdir), Beyrut 2002.
Fusûl Al-Madanî (Nşr: D.M.Dunlop), Cambridge 1961.
Kitâbu’s-Siyâseti’l-Medeniyye (Nşr: Fevzi M. Neccar), Beyrut 1993. Türkçe çev. M.Aydın, A.Şener, R.Ayas, Kültür Bak. Yay., İst. 1980.
Makale fî Meânî el-Akl (el-Mecmû’ içinde), Mısır 1325/1907. Türkçe çevirisi: Mahmut Kaya, “Aklın Anlamları” (İslâm Filozoflarından Felsefe Metinleri içinde), Klasik Yay., İstanbul 2003.
el-Cem beyne Ra’yey el-Hakîmeyn, Nşr: Elbir N. Nâdir, Beyrut 1968.
el-Es’iletü’l-Lâmia (Kitâbu’l-Mille içinde), Nşr. Muhsin Mehdî, Beyrut 2001. Mesâilu Müteferrika, Haydarabad 1344. et-Tenbîh alâ Sebîli’s-Saâde (Nşr: Sübhan Halîfat), Amman 1987. Uyûnu’l-Mesâil (el-Mecmû içinde), Mısır 1325/1907.
George N. Atıyeh, Al-Kindî: The Philosopher of The Arabs, Rawalpindi 1966.
Herbert A. Davidson, Alfarabi, Avicenna and Averroes, on Intellect, Oxford Universitiy Press, 1992.
Ian Richard Netton, Al-Fârâbî and His School, Routledge, London 1992.
al-Farabi, Abu Nasr, www.muslimphilsophy.com/ip/rep/H021.htm
İbn Manzur, Lisânü’l-Arab, Beyrut ts.
İbrahim Hakkı Aydın, Farabi’de Metafizik Düşünce, Bil Yay., İstanbul 2000.
İbrahim Medkûr, “Fârâbî”, İslâm Düşüncesi Tarihi (Ed. M.M. Şerif) içinde, İnsan Yay., İstanbul 1990.
Kindî, fî Hudûdi’l-Eşyâ ve Rusûmihâ, (Resâilu’l-Kindî el-Felsefiyye içinde), Nşr. Muhammed Abdülhâdî Ebû Rîde, Kahire 1369/1950.
Risâle fi’l-Akl (Resâilu’l-Kindî el-Felsefiyye içinde), Çevirisi: M. Kaya, Kindî Felsefî Risaleler içinde, Klasik Yay., İstanbul 2002, s.259-261.
Risâle fî Mahiyeti’n-Nevm ve’r-Rü’yâ (Resâilu’l-Kindî el-Felsefiyye içinde).
Risâle fi’n-Nefs (Resâilu’l-Kindî el-Felsefiyye içinde).
Komisyon, el-Mu’cemu’l-Vasît, Tahran ts. Macit Fahri, İslâm Felsefesi Tarihi (Çev. Kasım Turhan), İklim Yay., İstanbul 1992.
Mehmet Dağ, “İbn Sînâ’nın Psikolojisi” (İbn Sînâ Doğumunun Bininci Yılı Armağanı içinde), Türk Tarih Kurumu Yay., Ankara 1984.
Mustafa Çağrıcı, İslâm Düşüncesinde Ahlâk, M.Ü. İlâhiyat Fak. VakfıYay., İstanbul 1989.
Richard Walzer, El-Medînetü’l-Fâzıla (Çev. Ahmet Arslan), Vadi Yay. Ankara 1997.
Yaşar Aydınlı, Fârâbî’de Tanrı-İnsan İlişkisi, İz Yay., İst. 2000.
3 Yorumlar
başarılı bir çalışma.. Ellerinize sağlık!
Çok güzel bir çalışma olmuş. Ellerinize sağlık!
Harika bir calisma,ellerinize saglik